SİYASİ İSTİKRAR OLMAZSA TEKNOLOJİ OLMAZ
-Türkiye'nin teknoloji üretiminde ne yazık ki uzun süren kayıp yılları var. Türkiye neden bu konuda hakettiği yere gelemedi?
Çok boyutlu yapısal problemlerin etkisiyle, teknoloji üretiminde istediğimiz ivmeyi yakalayamadık. İktisadi gelişme tarihimize de bakarsanız; kapalı bir ekonomiden açık ekonomiye giden yolda karşılaştığımız nice fırsat ve riski bir arada görürsünüz.
Ama elbette ki siyasal iklim ve irade eksikliği ana neden. Düşünün, Türkiye maalesef darbeler dönemini yaşadı.Demokrasinin askıya alındığı, siyasi faaliyetlerin yasaklandığı dönemleri gördük.
Ortalama ömrü bir buçuk yılı bile bulmayan koalisyon hükümetleri dönemi yaşadık.
1960'tan 2002'ye kadar 17 koalisyon hükümeti kuruldu Türkiye'de. Siyasi istikrarın olmadığı yerde, irade devamlılığı, politika devamlılığı da olmaz.
-Teknoloji üretimi ile siyasi istikrar arasında bir bağlantı mı var?
Bakın Ak Parti iktidarıyla birlikte her alanda yaşanan değişim dönüşüm süreci elbette ki teknoloji alanında da yaşandı. Geçmişte yaşanan siyasi sıkıntıların belki daha büyüklerini biz de yaşadık. Partimizin kapatılmak istenmesinden tutun Gezi parkı sürecine, 17/25 Aralık kumpasından 15 Temmuz Darbe girişimine kadar ağır saldırılara maruz kaldık.
Bölgemizde terör sarmalının içine sokulmaya çalışıldık. Ama bizim farkımız şu oldu.
Hem siyasi istikrarımızı hem de ekonomik istikrarımızı aynı anda korumaya çaba gösterdik.
En önemlisi de bu yönde irade gösteren Sayın Cumhurbaşkanımızın açtığı alan sayesinde Türkiye olarak teknoloji üretiminde önemli adımlar attık.
-Biz aslında teknolojik gelişmeleri son birkaç yıldır duyuyoruz. Bunun bir de geçmişi var.
AK parti Hükümetleri bu yapısal problemi çözmek adına önemli politikalar uyguladı.
17 sene boyunca bilime ve teknolojiye yaptığımız altyapı yatırımlarının sonucunda güçlü bir ekosistem inşa ettik. 200'ü aşkın üniversite, bin 191 Ar-Ge merkezi, 349 Tasarım Merkezi, 84 Teknoloji Geliştirme Bölgesi ve 112 bin araştırmacı bu ekosistemin temel aktörleri. Ayrıca, küresel şirketlerin de ülkemizde Ar-Ge merkezleri açmasını teşvik ettik. Şimdi sırada, inşa ettiğimiz bu güçlü altyapının üstüne ekonomimizi ve sanayimizi daha ileri seviyelere taşımak var.
2023 STRATEJİMİZİN HEDEFİ DÜNYA İLE YARIŞMAK
-Son yıllarda teknoloji alanında Türkiye'de gözle görülür gelişmeler yaşanıyor. Bu konuda dünya ile yarışmak için neler yapılabilir?
2023 Sanayi ve Teknoloji Stratejimiz işte tam da bu amaçla hazırlandı.Milli Teknoloji Hamlesi ruhuyla hazırladığımız Stratejide, yeni teknolojilerin pazarı değil üreticisi olmayı hedefliyoruz. Böylece; katma değerli üretim öncülüğünde küresel rekabet gücümüz artacak, ekonomik ve teknolojik bağımsızlığımız güçlenecek ve kritik teknolojilerde atılım sağlayacağız.
Bu kapsamda; Stratejimizde 5 ana bileşen ve 23 alt politika belirledik.
İlk bileşenimiz Yüksek Teknoloji ve İnovasyon.
Burada amaç; ülkemizi kritik teknolojilerde rekabetçi bir yapıya kavuşturup, küresel ligde önemli bir oyuncu haline getirmek.
HEDEFİMİZ ÇOK BÜYÜK
-Hedef ne peki?
Hedeflerimizi kısaca özetleyeyim. Milli gelirde imalat sanayinin payını yükselteceğiz.
Son 10 senede ortalama yüzde 16,5 olan bu payı, 2023 yılında yüzde 21'e çıkarmayı hedefliyoruz.
Yenilikçi ve daha gelişmiş bir sanayi için, sanayide çalışan işçi başına katma değeri 35 bin dolara ve imalat sanayi ihracatını da 210 milyar dolara artıracağız.
Tabi bu ihracatın, teknoloji yoğunluğunun artması da üzerinde önemle durduğumuz bir konu.
Bu kapsamda; imalat sanayi ihracatımızda orta-yüksek ve yüksek teknolojili ürünlerin payını yüzde 50'ye çıkarmayı arzuluyoruz. Ar-Ge harcamalarının milli gelirdeki payını yüzde 1,8'e, bu alanda çalışan insan kaynağımızı 300 bin kişiye ve araştırmacı sayımızı 200 bin kişiye çıkaracağız.
Ar-Ge yatırımlarında dünyada söz sahibi olan ilk 2 bin 500 firmalık listeye, ülkemizden en az 23 firmamız girsin istiyoruz. Yazılım alanında yetenek havuzumuzu genişletip, en az 500 bin yazılımcının yetişmesini hedefliyoruz.
2023 yılına kadar, ülkemizde teknoloji tabanlı işlere yapılan yıllık yatırımların büyüklüğünün 5 milyar liraya ulaşmasını amaçlıyoruz. Yeni teknolojilerle birlikte akıllı ürün ve hizmetler, piyasada baskın olmaya başladı.
GENÇLERİN BÜYÜK İLGİSİ VAR
-Milli Teknoloji konusunda gençlerin ilgisinden memnun musunuz?
Gençlerimizin teknolojiye ve bilime duydukları ilgiden mutluyuz. Tabi bu ilginin katlanarak artmasını ve ülkemizi uluslararası arenada da söz sahibi yapmasını arzuluyoruz.
Yeni nesil çok dolu geliyor, biz de onlara yapacağımız her türlü katkı için kaynaklarımızı seferber etmiş durumdayız.
Kuracağımız 100 Deneyap teknoloji atölyesinde 5 yılda yaklaşık 50 bin özel yetenekli öğrencimiz teknoloji eğitimleri alacak.
Çocuklarımız bilim ve teknoloji alanında meraklı olsunlar, kendilerine sunulan müfredatın da ötesine geçsinler istiyoruz.
HALKIMIZ MİLLİ TEKNOLOJİ HAMLESİNİ SAHİPLENDİ
-Bugün TEKNOFEST'teyiz. Açıkçası ben de çok şaşırdım gençlerin bu ilgisine. Siz ne düşünüyorsunuz?
Biliyorsunuz TEKNOFEST; Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız ile Türkiye Teknoloji Takımı Vakfının liderliğinde düzenleniyor. Bu işin planlaması, içeriği ve yediden yetmişe tüm katılımcılara ulaşması aylarca süren bir planlamanın sonunda gerçekleşti.
Geçen sene 550 bin katılımcıya hitap eden festivalimiz, bugün itibariyle 1 milyon misafir rakamını aştı. Vatandaşlarımız akın akın geliyor. İlginin katlanarak artması, toplumsal farkındalığın da ne denli güçlü olduğunu gösteriyor. Geçen sene; 16 başlıkta 4 bin 200 takım, 20 bin yarışmacı ve 2 bin 500 finalistle etkinliğimizi gerçekleştirmiştik.
Bu sene; 19 yarışma alanı ve ilave 6 yeni başlıkta 17 bin 400 takım ve 50 bin yarışmacı başvurusundan 2 bin finalist takım, ve 10 bin finalist yarışmacı ile TEKNOFEST rekor kırdı.
TEKNOFEST'i önümüzdeki yıllarda da geniş katılımlı düzenlemeye devam edecek; Milli Teknoloji Hamlesini gençlerimizin önderliğinde tüm halkımızın sahiplenmesi için çalışmaya devam edeceğiz.
TÜRK ASTRONOT ÇALIŞMALARIMIZ BAŞLADI
-Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz günlerde Türk Astronot konusunu gündeme getirdi. Bu konuda çalışmalarımız var mı?
Türkiye Uzay Ajansımız, ilk iş olarak, Milli Uzay Programını hazırlayacak. Bu, 2020-2030 yıllarını kapsayacak 10 yıllık bir yol haritası demek. Bu süreçte ülkemizde uzay faaliyetleriyle ilgili kim, ne zaman, ne yapacak, hangi insan gücü ve kaynaklarla yapılacak bunlar belirlenmiş olacak.
Bu safhada kaynakları daha dikkatli kullanmak, verimliliği sağlamak için etkili bir koordinasyon, teşvik ve denetim şart. Zaten Uzay Ajansımızın kuruluşundaki ana gaye de budur.
Sayın Cumhurbaşkanımızın Rusya ziyaretinde gündeme gelen "uzaya ilk Türk kozmonot gönderilmesi" konusu bizim de üzerinde durmak istediğimiz bir husus. Bugüne kadar uzaya 550 kadar insan çıkmış, bir Türk vatandaşının uzaya çıkması, bayrağımızla bizi en güzel şekilde temsil etmesi elbette bizim için gurur vesilesi olur.
Bu konuda Amerikalıların da teklifleri var. Türkiye Uzay Ajansı Başkanımız ön temaslara başladı, olgunlaştığı zaman halkımızla paylaşacağız.