FETÖ'nün TSK yapılanmasına yönelik İstanbul ağır ceza mahkemesinde görülen bir davaya gönderilen, savcılıkta itirafçı olan eski subayın beyanında dikkati çekici ifadeler yer aldı.
TEK TEK VEREREK TEŞHİS ETTİ
İtirafçı eski subay H.Ö. ifadesinde, örgüte nasıl girdiğini, askeri lise, üniversite ve yüksek lisans yıllarını anlatarak, kendisinden sorumlu imamlar ve örgüte mensup askerlerin isimlerini tek tek vererek teşhis etti.
Örgütle bağlarının kimi zaman koptuğunu özellikle 2009 yılından sonra örgütten ayrılmayı düşündüğünü ancak korktuğu için ayrılamadığını savunan itirafçı H.Ö, örgütteki "abi"lerin askeriye içerisinde dindar gözükmemek için içki içmesi, namaz kılmaması, oruç tutmaması gibi hususları tembihlediklerini anlattı.
İtirafçı H.Ö, "Hatta askeriye içerisinde sorulan sorulara ilişkin nasıl cevap verilmesi gerektiğini de söylediler. 'Örneğin heyet size dereden geçerken ne yaparsın diye sorarsa, paçalarınızı abdest alırken olduğu gibi katlamayın, yukarı sıyırın.' gibi ayrıntılar verdiler. Dindar gençleri askeri okullara almak istemediklerinden bu tür hatalar yaparsak eleneceğimizi söylediler. Birkaç köşe yazarının ismini ezberleterek 'Hangi gazeteyi okuyorsanız?' diye sorulursa gazetenin adını söyler, köşe yazarını da söylersiniz dediler." şeklinde beyanda bulundu.
Hem askeri okula gitmeden önce hem de okurken çok sık ''tedbir'' dedikleri kavram üzerinde durduklarını, dindar gibi görünürse okuldan atılma tehlikesiyle karşı karşıya kalınacağının anlatıldığını söyleyen eski subay H.Ö, "Kurmaylığa hazırlandığım dönemde, FETÖ'nün maksadının askeriyede dindar gençlerin olmasını sağlamaktan öte olası en yüksek makamların ele geçirilmesi olduğunu anlamaya başladım. Benim o dönem kurmay olan subaylarda gördüğüm yaşam tarzı (içki içilmesi, eşlerinde en az kendileri kadar makam için çalışıyor oldukları gibi tavırlar) beni kurmay olmamaya itiyordu. Ancak FETÖ beni kurmay olmaya zorlayacaktı çünkü başarılıydım." ifadelerini kullandı.
Eski subay H.Ö, 2008-2009 yıllarında örgütle arasına mesafe koyduğunu ve çağrılara cevap vermediğini ifade ederek, şunları anlattı:
"Ergenekon kumpas davalarının başladığı zamanlarda çeşitli internet siteleri üzerinden ve personelin şahsi e-posta adreslerine gönderilen materyallerle cemaat harcamak istediği insanlar hakkında iftiralara ve itibar suikastlarına başlamıştı. Böyle bir mail bana da gelmişti. Mail adreslerimizin Deniz Kuvvetlerine ait personel bilgi sisteminden çekildiğini düşünüyorum. Bu mailde, 2005 yılı mezunu ABD'de sahil güvenlik kolejinde Deniz Kuvvetleri adına eğitim gören bir subaya ait fotoğraf vardı. Bu fotoğrafta D.G. ve büyük ihtimalle ABD'deki arkadaşları bir yatakhanede arkalarını dönmüş olarak çıplak olarak poz vermişlerdi. Bu fotoğraftan hareketle D.G'in yanılmıyorsam gay olduğu iddia ediliyordu. Bu tür olaylar benim gözümü korkutmuştu. Bu nedenle cemaatle görüşmeyi kabul etmiştim."
"EŞİNE BİKİNİ GİYDİR, DAHA ÖNCEKİ SUBAYLAR DA AYNISI YAPTI"
Bu kabulden sonra kendisiyle iletişime geçen sivil örgüt imamına ilişkin bilgiler veren itirafçı subay, şunları kaydetti:
"Bana yine tedbir konusunda uyarılarda bulundu. İbadet etmememi, içki içmemi, hatta evimin görünür bir köşesinde içki şişesinin bulunmasını, kamplarda ise eşimin bikini giymesini, seccadenin evde olmaması gerektiğini söyledi. Bana isim vermeden bir binbaşıdan örnek verdi. Bu binbaşının eşiyle birlikte askeri kampa gittiğini, eşinin bikini giydiğini ve sonra eve gelip ağladıklarını dolasıyla bizim de onlar gibi davranmamızı söyledi."
Örgüt mensup olduğu dönemde kendisine sorulan tüm askerlerin ya Ergenekon'da ya da casusluk davasında adlarının geçtiğini anlatan eski subay, ''2010 yılında Gölcük Tersane Komutanlığına atandım. Buradaki yapılanmada Gölcük tersanesinin bir müdürü, müdürün altında müdür yardımcıları, müdür yardımcılarına bağlı öğretmenlerin olduğunu duydum. Her öğretmen belirli sayıda askeri personelle ilgileniyordu. Sait kod adlı Ahmet Pekcan'ın müdür veya müdür yardımcısı olduğu söylendi." dedi.
Eski subay 17-25 Aralık'tan sonra örgüt ile bağını koparmaya çalıştığını ama örgütün kendisine ve ailesine zarar vereceğinden çekindiğini için iletişimi tamamen kesemediğini öne sürerek, bu tarihten sonra kendisinden sorumlu imamın FETÖ'ye iltisakı nedeniyle TÜBİTAK'dan atılan makine mühendisi Mustafa Kaya olduğunu, 2016 yılına kadar bu şahsa herhangi bir bilgi veya belge vermeden görüştüğünü söyledi.
AKIN İPEK'E "TUTTUĞUN ALTIN OLSUN" DEMİŞ
İtirafçı H.Ö, Mustafa Kaya'nın bir seferinde kendisine ''Fetullah Gülen'in, eski Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'a Bill Clinton tarafından aldatıldığında mektup gönderdiğini'' söylediğini (ABD başkanlık seçimlerine yıl vardı) anlatarak, ''Bundan kastı aslında FETÖ elebaşının Hillary Clinton'ın başkan olacağını önceden gördüğü şeklindeydi. Hillary Clinton başkan olacak böylece FETÖ elebaşısı yine geleceği görmüş olacaktı.'' ifadelerini kullandı.
Örgüt toplantılarında FETÖ elebaşının dualarının kabul olduğu, geleceği görebildiğine dair hikayeler anlatıldığını belirten eski subay, şöyle devam etti:
''Bunlardan biri de örneğin Akın İpek'in ( FETÖ firarisi) 90'lı yıllarda Ankara'da çok büyük bir yükün altına girerek insanlara ramazanda cemaat adına iftar verdiği, FETÖ elebaşının da ona 'Tuttuğun altın olsun' diyerek dua ettiği, bu nedenle 2000'li yıllarda Akın İpek'in altın işinden çok zengin olduğuydu. Burada uygulanan beyin yıkama operasyonu şu şekilde işliyordu. FETÖ elebaşısının yaptığı duaları veya geleceğe yönelik görüşleri kayıt altına alınıyor. Daha sonra da bu doğrultuda insanlar yönlendirilerek, bu dua veya görüşünün gerçekleşmesi sağlanıyor böylelikle FETÖ'ye doğaüstü güçler atfediyordu. Aynı durum 17-25 Aralık'tan sonra tutuklanan polis müdürleri için de yapıldı. Önce dua edildi, sonradan örgüt mensubu hakimlere talimat vererek tahliye kararı vermeleri istendi.''
İtirafçı H.Ö, darbeye iştirak etmediğini, konuyla ilgili kendisiyle herhangi bir irtibat da kurulmadığını dile getirerek, "Kumpaslarda rol almadım. Örgüte bilgi veya belge vermedim. 50 yıllık bir proje, böyle bir oyuna gelmek, din adına dış mihrakların oyuncağı olmak ve yaşananlar bende de derin bir üzüntü ve pişmanlığa neden oldu. O sıra utancımdan güvenlik güçlerine bildiklerimi anlatamadım. Kimin ne diye düşüneceğine bakmadan, darbe girişiminden hemen sonra istifa dilekçemi verdim ve TSK'dan ilişkim kesildi.'' ifadelerini aktardı.