Ergenekon Terör Örgütü'nden yargılanan Serdar Öztürk'ün 2009 yılındaki ofisinde FETÖ'cü eski başsavcı vekili Fikret Seçen ve polisler tarafından arama yapıldı. Arama esnasında ofisin çöp kutusunda 31 sayfadan oluşan yırtılmış bir mektup bulundu.
Bu mektupta, Silivri 5. Nolu Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'nda çalışan H.K isimli gardiyana rüşvet verildiği ve tutuklu Albay Mustafa Levent Göktaş'ın usulsüz olarak GATA'ya sevk edildiği iddiası yer alıyordu.
FETÖ HABERLEŞTİRMİŞ, SAVCISI HAREKETE GEÇMİŞ
Samanyolu Televizyonu ve internet sitesinden konunun haber yapılması üzerine dönemin Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı'nca re'sen soruşturma başlatıldı. FETÖ kontrolündeki Silivri Başsavcılığı, iddialar üzerine Hayrettin Ertekin, Mustafa Levent Göktaş, Levent Bektaş ve gardiyan H.K hakkında iddianame düzenledi.
Silivri Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapılan yargılamada şüpheliler iddiaları reddetti ve cezaevi dışındaki akrabaları aracılığıyla yardıma muhtaç bir kadın için para topladıkları, bir kısmı ise parayı bile veremediğini anlatı.
Şüphelilerin, mahkemedeki yargılamalarının ardından beraatlarına karar verilirken Yargıtay bozma ilamıyla dosyayı yeniden Silivri Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdi. Silivri Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen dava sonucunda Hakim Ömer Karagöl'ün başkanlığını yaptığı heyet tarafından tüm sanıkların beraatine karar verildi. Mahkeme gerekçeli kararını da açıkladı.
Gerekçeli kararda şunlar belirtildi. Şüpheliler hakkında rüşvet almak ve vermek suçundan açılan davanın en önemli delili olan İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin (kapatılan) 2009 tarih ve 2008/1756 soruşturma, 2009/823 teknik takip sayılı arama, el koyma ve inceleme kararına istinaden Ergenekon Terör Örgütü'ne üye olma ve yardım etme suçlarından şüpheli Serdar Öztürk'ün adresindeki doküman niteliğindeki belgenin tesadüfi delil niteliğindedir."
Kararda, yapılan aramada şuan FETÖ firarisi olan Cumhuriyet Savcısı Fikret Seçen'in de bizzat hazır bulunduğu belirtildi.
HUKUKA AYKIRI DELİL
Ayrıca arama bulunan dokümanlara el konulduğu, ancak CMK'nın 127/3 maddesine aykırı olarak görevli hâkimin onayının alınmadığı için bu şekilde yapılan el koyma işleminin usulsüz olduğu vurgulandı. Kararda, elde edilen bu delilin(mektup) Türkiye Cumhuriyeti Anayası'nın 138/1 ve CMK'nın 206/2 ile 217/2 maddeleri gereğince hukuka aykırı delil niteliğinde olduğu kaydedildi. Kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı, şüpheden sanık yararlanır şeklindeki temel ceza hukuku ilkesi gözetildiğinde, sanıklar lehine değerlendirme yapılmasının zorunlu olduğunun anlaşıldığı vurgulandı.