Malatya'da 1954 yılında dünyaya gelen Hrant Dink, anne ve babasının ayrılması üzerine iki erkek kardeşiyle Gedikpaşa'daki Ermeni Protestan Kilisesi'nin çocuk yuvasında yatılı olarak yaşamaya başladı.
İlköğretimini bu kiliseye bağlı İncirdibi İlkokulu'nda sürdürüp yazları da okulun Tuzla'daki kampında barınan Hrant Dink, ortaokulu Bezciyan, liseyi ise Üsküdar'daki Surp Haç Tıbrevank Yatılı Okulu'nda okudu.
Şişli Lisesi'nden mezun olan Dink, ilkokulda tanıştığı Rakel Yağbasan ile evlendi. İsmini mahkeme kararıyla "Fırat" olarak değiştiren Hrant Dink, bir süre eşi Rakel Dink'le yetiştikleri Tuzla Çocuk Kampı'nın yönetimini üstlendi.
İstanbul'da Türkçe-Ermenice olarak 5 Nisan 1996 tarihinde ilk sayısıyla yayın hayatına başlayan Agos gazetesini kuran ve Genel Yayın Yönetmenliğini üstlenen Dink, aynı zamanda çeşitli gazetelere de köşe yazıları yazdı.
Agos gazetesindeki 13 Şubat 2004 tarihli yazısı nedeniyle hakkında Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nde dava açılan Dink, 7 Ekim 2005'te altı ay hapis cezasına çarptırıldı.
"KENDİMİ BİR GÜVERCİNİN RUH TEDİRGİNLİĞİ İÇİNDE GÖREBİLİRİM..."
Bu dönemde yoğun eleştiriler alan ve dava süreçleriyle karşı karşıya kalan Dink, bazı kesimlerin tehditlerine maruz kaldığını belirterek, yaşadıklarını gazetedeki köşesinde kaleme aldı.
Hrant Dink, dava süresi ve bu süreçte hakkında yürütülen hedef gösterme kampanyalarından dolayı yaşadığı endişeyi, öldürülmesinden 9 gün önce 10 Ocak 2007'de yayımlanan ve "Ruh halimin güvercin tedirginliği" başlığıyla kaleme aldığı son yazısının sonuç bölümünde şu sözlerle dile getirmişti:
"Muhtemelen 2007 benim açımdan daha da zor bir yıl olacak.Yargılanmalar sürecek, yeniler başlayacak. Kim bilir daha ne gibi haksızlıklarla karşı karşıya kalacağım? Ama tüm bunlar olurken şu gerçeği de tek güvencem sayacağım. Evet kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz. Güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler. Evet biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce."
Dink, bu satırların yayımlanmasından 9 gün sonra kurucusu ve genel yayın yönetmeni olduğu Agos gazetesinin yakınındaki bir bankadan çıktıktan sonra Halaskargazi Caddesi'nde Ogün Samast tarafından 3 kurşunla vurularak katledildi.
Hrant Dink gerçekleri görmüştü!
8 KİLOMETRELİK SESSİZ YÜRÜYÜŞ
Hrant Dink'in cenazesi, 23 Ocak'ta Agos Gazetesi önünde ve Meryem Ana Kilisesi'ndeki törenlerin ardından, Balıklı Ermeni Mezarlığı'nda toprağa verildi.
Gazete binasındaki törenin ardından yürüyen ve Halaskargazi Caddesi boyunca Cumhuriyet Caddesi'nden Taksim'e gelen kortejdekiler, Hrant Dink'i taşıyan cenaze aracının ayrılmasının ardından, Tarlabaşı'ndan Unkapanı Atatürk Köprüsü, Saraçhane, Aksaray güzergahını izleyerek Yenikapı'ya ulaştı.
On binlerce insanın yaklaşık 8 kilometrelik yürüyüşü boyunca, kortejin önünden giden bir otobüsten, Ermeni müzikleri çalınırken, gruptakiler, pankartsız ve slogansız yürüyerek zaman zaman alkışlarla cinayete tepkilerini dile getirdi.
Şişli'deki Agos gazetesinin bulunduğu Halaskargazi Caddesi'nde yapılan törende konuşan Hrant Dink'in eşi Rakel Dink, ''Sevgili dostlar, bugün bedenimin yarısını, sevgilimi, çocuklarımın babasını, sizin kardeşinizi uğurluyoruz. Sağdakine, soldakine, öndekine, arkadakine rahatsızlık, saygısızlık vermeden, sloganlar atmadan, pankartlar açmadan, sessiz bir saygı yürüyüşü gerçekleştiriyoruz. Bugün sessizlik ile büyük bir ses yükselteceğiz. Bugün derinliklerin ışığa yükseldiği günün başlangıcıdır. Yaşı kaç olursa olsun 17 veya 27. Katil kim olursa olsun, bir zamanlar bebek olduklarını biliyorum. Bir bebekten bir katil yaratan karanlığı sorgulamadan hiçbir şey yapılamaz.'' ifadelerini kullandı.
Öldürüldükten sonra Anadolu Ajansı tarafından çekilen ve Hrant Dink'in delik ayakkabısının görüldüğü fotoğraf karesi de cinayetle ilgili hafızalara kazınan en önemli görüntülerden biri oldu.
CİNAYETİN FETÖ BAĞLANTISI ORTAYA ÇIKARILDI
Cinayetin ardından kaçan Ogün Samast, 20 Ocak Cumartesi günü akşam saatlerinde Samsun Otogarı'nda yakalandı. Geceyi Samsun Emniyet Müdürlüğünde gözaltında geçiren Samast, ertesi gün uçakla İstanbul'a getirildi.
Cinayetin ardından yürütülen soruşturmada ilk olarak aralarında tetiği çeken Ogün Samast'ın da bulunduğu 12'si tutuklu 18 sanık hakkında dava açıldı. Daha sonra genişletilen soruşturmalar çerçevesinde birleştirilen iddianamelerle sanık sayısı artan dava süreci, 17-25 Aralık 2013'teki yargısal darbe teşebbüsünün ardından farklı bir boyut kazandı.
Bu kapsamda genişletilen soruşturmalar neticesinde cinayetin, emniyet içerisinde yuvalanan FETÖ/PDY mensuplarının organizasyonuyla gerçekleştiği tespit edildi.
Bu çerçevede FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, eski savcılar Zekeriya Öz, eski emniyet müdürleri Ali Fuat Yılmazer ile Ramazan Akyürek ile dönemin jandarma görevlilerinin de bulunduğu isimlere dava açıldı.
Bir Anadolu insanı: Hrant Dink
"BU AMAÇ İÇİN ATTIRILAN İLK KURŞUN"
Davaya ilişkin açılan ek iddianamede, cinayetin "FETÖ elebaşı Gülen'in sapkın dini inançları referans alınarak bas¸ka bir düzen getirmek için FETÖ/PDY'nin şiddet içeren bir bas¸langıç eylemi olduğuna dikkat çekilerek cinayetin FETÖ bağlantısına şu ifadelerle vurgu yapıldı:
"15 Temmuz bas¸arısız darbe kalkıs¸masına giden süreçte, Hrant Dink cinayeti bu yolda ve bu amaç için attırılan ilk kurs¸un olması nedeniyle yürütülen sorus¸turmanın mahiyeti, niteligˆi ve ne kadar önemli oldugˆu, yabancı devlet destekli bu çete faaliyeti ile ülkemizin ve devletimizin zor duruma düs¸ürüldügˆü bugünlerde daha iyi idrak edilebilmektedir."
Hrant Dink'in öldürülmesi 12. yılına girerken, Dink'in ailesi, dostları ve sevenleri, cinayette sorumluluğu bulunanların adalet önünde hesap vererek gereken cezayı almasını bekliyor.