Sanıklardan Kadir Şamlı, yüksekokuldaki eğitimleri sırasında, davanın da sanıkları arasında bulunan bazı kişilerin çağrısı üzerine gittiği FETÖ'ye ait evde, suikastçı Altıntaş'ı gördüğünü bildirdi.
Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada sanıkların kimlik tespitinin tamamlanmasının ardından, olay sırasında suikastçı Mevlüt Mert Altıntaş'ın silahından çıkan kurşunlarla yaralanan şikayetçilerden Anıl Değer ve Leyla Gündoğan'ın beyanları alındı.
Değer, kalçasından ve dizinden yaralandığını, eylemi düzenleyenlerden şikayetçi olduğunu ve davaya katılmak istediğini bildirdi.
Leyla Gündoğan da şikayetini dile getirdi ve davaya katılma talebinde bulundu.
Mahkeme Başkanı Hüsamettin Otçu, iddianamenin, maktul Andrey Karlov'un eşi Marina Karlova'ya Rusya'nın Ankara Büyükelçiliği aracılığıyla tebliğ edildiğini bildirdi. Otçu, Rusya'nın Ankara Büyükelçisi'nin ıslak imzalı talep yazısı üzerine, büyükelçilik üçüncü katibi aracılığıyla iddianamenin ayrıca Büyükelçiliğe de iletildiğini söyledi.
Otçu, sanıkların ByLock kullanıp kullanmadıklarını Ankara Cumhuriyet Başsavcılığından sorduklarını bildirdi. Otçu'nun verdiği bilgiye göre bazı sanıkların kullandığı belirlenerek tespit ve değerlendirme tutanakları gönderilirken, bazı sanıkların ByLock kullandığı bildirildi, ancak içerikler belirtilmedi. Kimi sanıkların ise ByLock kaydına rastlanmadı.
Kimi sanıklar hakkında değişik mahkemelerde FETÖ kapsamında açılan davaların Karlov suikastı davasıyla birleştirildiğini açıklayan Otçu, sanık savunmalarının tamamlanmaması halinde yarın, perşembe ve cuma günü de duruşmalara devam edeceklerini duyurdu.
USUL İTİRAZLARI
Bunun üzerine bazı sanık avukatları usule yönelik itirazlarda bulundu.
Taleplerden ikisi, duruşma salonunun fiziki koşulunun uygun olmadığı gerekçesiyle duruşmaların Sincan Cezaevi yanındaki duruşma salonunda görülmesi ve iddianamenin eklerini almayan sanıklara bunların tebliğ edilmesine ilişkin oldu.
Bazı sanık avukatları ise tensip zaptında duruşma için yalnızca bugünün gösterildiğini, programlarını ona göre yaptıklarını, duruşmaların takip eden günlerde sürmesi halinde işlerinin aksayacağını ifade etti.
Mahkeme heyeti, duruşma salonunda sanıklar için 23 kişilik bölüm bulunması, salonun diğer bölümlerinin de neredeyse yarısının boş olması nedeniyle duruşmaların Sincan'da görülmesi talebini reddetti.
SANIK SAVUNMALARI
Duruşmada savunmalara, suikastçı Altıntaş ile İzmir'deki Rüştü Ünsal Polis Meslek Yüksekokulunda eğitim gören ve iddianamede FETÖ ile bağlantısı tespit edildiği belirtilen sanıklarla başlandı.
Sanıklardan Bilal Dereli, suçlamaları reddetti. Dereli, suikastçı Altıntaş ile aynı sınıfta olmadıklarını, onu yalnızca simaen hatırladığını söyledi.
Sınıflarında Bayram Babacan isimli öğrencinin bütün öğrencileri olduğu gibi kendisinin de "cemaat" ile irtibatlı olması için çaba sarf ettiğini, yapının evlerine davet ettiğini anlatan Dereli, bu çağrıları defalarca reddettiğini ancak sürekli ısrar üzerine daveti kabul ettiğini aktardı.
Dereli, "Bu kişi 'Tanışırız, çay içeriz. Günaha girme. Sen hafta sonları alkol alıyorsun' diyerek davet ediyordu." dedi.
Dereli, davet üzerine Şirinyer'deki parkta buluştuklarını, daha sonra eve gittiklerini, evde Erdem Bulut, Kadir Halat, Hasan Koç ve Yılmaz Yalçıntaş'ın da olduğunu, ayrıca "Musab" adlı biri bulunduğunu bildirdi.
Babacan'ın ısrarıyla bir kez daha parkta buluştuklarını, ayrıca "Musab" adlı kişiyle de bir kez parkta karşılaştıklarını anlatan Dereli, burada yalnızca selamlaştıklarını söyledi.
Hüseyin Nihal Atsız'ın kitaplarını okuduğunu öğrenen "Musab" adlı kişinin "O kafatasçıları okuma" dediğini ve Fetullah Gülen'in kitaplarını okuması telkininde bulunduğunu anlatan Dereli, bunun üzerine tartıştıklarını ifade etti.
Bunların 17-25 Aralık 2013 öncesinde olduğunu anlatan Dereli, yüksekokuldaki eğitimi sırasında hafta sonu cezaları ve disiplin cezaları aldığını, 40 ceza puanı olan kişilerin okuldan atıldığını, kendisinin ceza puanının 30'un üzerinde olduğunu, FETÖ mensuplarının ise çok rahat olduklarını dile getirdi.
Dereli, örgütle sonraki süreçte irtibatının olmadığını kaydederek, "Dijital materyallerde, örgütün beni de fişlediği anlaşılmaktadır. Örgütün fişlemesinde de belirtildiği gibi örgüt üyesi değilim. Fişlemedeki gibi 'örgüte kazandırılması en yakın kişilerden' olduğumu kabul etmiyorum. Ben ve ailem milliyetçi yapıdayız. Suçsuzum, beraatime karar verilmesini talep ederim." dedi.
"SERCAN BAŞAR İLE ARKADAŞLIK KURUNCA DEĞİŞTİ"
Sanıklardan eski polis memuru Doğukan Söylemez de savunmasında, üzerine atılı terör örgütü üyeliği suçlamasını kabul etmediğini belirtti, FETÖ ile hiçbir irtibatının bulunmadığını öne sürdü.
Trakyalı olduğunu ve ailesi tarafından Atatürkçü olarak yetiştirildiğini bildiren Söylemez, eğitim hayatı boyunca devlet okullarında okuduğunu, örgüte ait hiçbir eğitim kurumuna gitmediğini söyledi.
Babasının da polis olduğunu dile getiren Söylemez, bu nedenle polis olmayı çok istediğini ancak çok iyi bir puan almasına rağmen ilk girişinde polis okulu sınavını kazanamadığını anlattı.
İzmir'deki polis okulunu iyi bir hazırlıktan sonra ikinci girişinde son sıralardan kazandığını belirten Söylemez, terör örgütünün adını da ilk kez polis okulunda duyduğunu öne sürdü.
Doğukan Söylemez, savunmasını şöyle sürdürdü:
"Ben ilk kez polis okulunda, Atatürk'ün eleştirildiğini, sevilmediğini, 'Hoca Efendi' sözleri ile de Fetullah Gülen'in övüldüğünü gördüm. Sınıfta Kaan Bülbül isimli bir öğrenci vardı. Örgütün propagandasını bu kişi yapıyordu. Birkaç kez beni örgütün toplantılarına davet ettiler ancak ben kulak asmadım. Kaan Bülbül'ün ısrarları üzerine örgütün organize ettiği Kaynarca taraflarında düzenlenen bir pikniğe gittim. Burada 'Hamza' (sanıklardan Burak Yusmak) isimli kişiyle tanıştım. Hamza benimle ilgilendi. Ancak dini sohbetler yapınca rahatsız oldum. Hamza daha sonra beni telefonla da aradı. Telefon numaramı nereden aldığını sordum. Kaan Bülbül'den aldığını söyledi. Hamza, öğrenci avcısı gibi sürekli okulun etrafında dolaşıyordu. Bir iki kez de karşılaştık. Bana yardım vaadinde bulundu. Yardıma ihtiyacım olmadığını, ihtiyacı bulunan kişilere yardım etmesini söyledim. Meslekte iyi yerlere gelmemde yardımcı olacaklarını söyledi. Ancak ben kesinlikle bunlara yanaşmadım."
Örgüte katılmadığı için sürekli baskılara maruz kaldığını savunan sanık Söylemez, örgütün kendisini "kazanılmaya çalışılan kişi" olarak fişlediğini belirterek, "Örgüt beni hiçbir zaman kazanamadı. Polis okulundan sonraki 4 yıllık meslek hayatım boyunca da örgütle irtibata geçmedim. Okulu bitirdikten sonra Ankara Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğüne atandım. Burada Edirne'den tanıdığım bir polis Sağlık Bakanının korumalığını yapıyordu. Bu kişinin referansıyla sağlık bakanımızın korumalığını yaptım." dedi.
Gözaltına alındıktan sonra soruşturmayı yürüten savcının polis okulunda aynı sınıfta okudukları saldırgan Mevlüt Mert Altıntaş'ın, sosyal medya üzerinden kendisiyle ilgili araştırmalar yaptığını aktardığını belirten Söylemez, "Koruma olduğumu bildiği için, korumaların nasıl davrandığını araştırmış olabilir. Ben kendisiyle kesinlikle irtibatta bulunmadım. Benim talihsizliğim sadece bu kişiyle aynı okulda okumam oldu. Ben suikastten yargılanmıyorum. Savcı ilişki bulamayınca örgüt üyeliğinden dava açtı. Örgüt üyeliğini suçlamalarını reddediyorum." diye konuştu.
Mahkeme başkanının, Altıntaş'ın FETÖ bağlantısını sorması üzerine Söylemez, okulun ilk günlerinde Mevlüt Mert Altıntaş'la tesadüfen aynı sırada oturduğunu belirterek, "Mevlüt, böyle biri değildi. Birden değişti. Namaz falan kılmaya başladı. Kaan Bülbül'ün yardımcısı gibi çalışan Sercan Başar ile arkadaşlık kurmaya başladıktan sonra değişti ve bizden uzaklaştı." dedi.
ÖRGÜT TOPLANTILARINA KATILMIŞ
Söylemez, Mevlüt Mert Altıntaş'ın Kaan Bülbül ile örgüt toplantılarına katıldığını duyduğunu belirtti.
Söylemez, soru üzerine emin olmamakla birlikte Sercan Başar'ın da Kaynarca'daki pikniğe katıldığını, Başar'ın bazı kişileri örgüt toplantısına çağırdığını duyduğunu söyledi.
Sanık Kadir Şamlı da suçlamaları reddederek, "Hiçbir zaman örgüt üyesi olmadım." dedi. Şamlı, 2012'de polis meslek yüksekokuluna başlayana kadar Kocaeli'de ailesiyle yaşadığını bildirdi.
Okulda Kaan Bülbül, Mevlüt Mert Altıntaş ve Sercan Başar ile aynı sınıfta olduğunu belirten Şamlı, şunları söyledi:
SOHBETTE FETÖ ELEBAŞININ İSMİ GEÇMİŞ!
"Benimle ilk kez Kaan Bülbül, yapıya ait evlerdeki toplantılara katılmam için irtibata geçti. Bülbül, 'Kahvaltı yapıyoruz, sohbet ediyoruz, namaz kılıyoruz' gibi sözlerle beni toplantılara çağırdı. Bülbül'ün ısrarlı davetleri üzerine toplantılara ilk kez okullar açıldıktan bir, iki ay sonra katıldım. Toplantı Buca'da bir evdeydi. Daireye gittiğimde, sonradan gözaltına alınınca fotoğrafından teşhis ettiğim Hamza ismini kullanan Burak Yusmak da vardı. Diğerleri sınıf arkadaşlarımdı. Hatırladığım kadarıyla Kaan Bülbül, Faruk Uslu, Fatih Hiçyılmaz vardı. Kahvaltı yaptık, namaz kıldık. 'Hamza' bize sohbet vermeye başladı. Sohbette Fetullah Gülen'in ismi geçti. 'Hocaefendi'nin sözünden alıntı, kitabından alıntı' diyordu. Bu toplantıdan sonra bir daha toplantılara gitmeme kararı aldım. Yusmak beni sürekli arıyordu. Bununla yetinmeyerek Şirinyer'deki parkta da karşıma çıkmaya başladı. Davetlere icabet etmemi istiyordu. Okulda mesaimizin ağır olduğunu, hafta sonu da dinlenmek istediğimi söyledim. Bana tehditvari şekilde, 'Çağrılarımıza gelmiyorsan, okulun nasıl biter' dedi. Konuşmayı sonlandırarak, masadan ayrıldı. Okulda, sınıf komiserlerinin hatta idarede görevli müdürlerin dahi yapının elemanları olduğu söyleniyordu. Yusmak'ın sorumlularla konuşup, bana sıkıntı yaşatmasından korktum."
Şamlı, sonradan 3-4 kez daha toplantılara katıldığını belirterek, toplantılarda Sercan Başar, Ufuk Gül ve Mevlüt Mert Altıntaş ile Cüneyt adlı arkadaşlarını da gördüğünü, evde Yusmak'ın da bulunduğunu anlattı.
Sanıklardan Başar ile Altıntaş'ın samimi arkadaş olduklarını gözlemlediğini, ancak irtibatlarıyla ilgili ayrıntılı bilgisi olmadığını aktaran Şamlı, "17-25 Aralık 2013'ten sonra herhangi bir şekilde örgütle irtibata geçmedim. Amacım örgüt üyesi olmak ya da örgütle bağ kurmak değildi." dedi.
Duruşmaya daha sonra öğle arası verildi.