AA muhabirinin derlediği bilgilere göre, kamu, TSK ve ortaöğretimde başörtüsü serbestisi getiren düzenlemelerin yapılmasının ardından bazı kişiler, siyasi partiler veya sendikalar tarafından bu idari işlemlerin iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle Danıştayda çeşitli davalar açıldı.
Bu davalara bakan Danıştay 2. ve 8. daireleri ile Danıştayda son karar merci olan Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca verilen kararlarda, başörtüsüne ilişkin düzenlemelerde, "laiklik ilkesi ile temel hak ve hürriyetlerin kullanılması konusunda bir orantısızlık, kamu yararına ve hukuka aykırılık bulunmadığı" vurgulandı.
Kamuoyuna yansıyan son karar, Türk Silahlı Kuvvetleri Kıyafet Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik'in iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle açılan davada, Danıştay 2. Dairesinin yürütmenin durdurulması isteminin reddi yönündeki kararı oldu.
Önceki kararlardan örnekler
Başbakanlık tarafından hazırlanan ve 21 Ocak 2017'de Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı Personel Yönetmeliği'ndeki başörtüsünü serbest bırakan ibarenin iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle dava açıldı.
Bu davaya bakan Danıştay 2. Dairesi, 4 Temmuz 2017'de, oy birliğiyle yürütmenin durdurulması istemini reddetti. Davacının itirazı üzerine dosya, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca da incelendi. Kurul da 20 Eylül 2017'de itirazı reddetti.
Kamu personelinin başörtüsü serbestisi
Başörtüsüyle ilgili bir başka dava da sendika tarafından açılmıştı. Resmi Gazete'de 8 Ekim 2013'te yayımlanarak yürürlüğe giren Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yönetmelik'in iptali istendi.
Bu davaya da bakan Danıştay 2. Dairesi, 2 Kasım 2017'de davayı reddetti.
Gerekçede, mevzuatta, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan personelin başı örtülü çalışmasını açıkça yasaklayan herhangi bir kanun hükmü bulunmadığı, 2596 sayılı Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanunda kadınların baş örtülü çalışmasını yasaklayan bir hüküm yer almadığına işaret edildi.
Dava konusu düzenlemeyle temel hak ve hürriyetlere bir sınırlama getirilmediği, din ve vicdan hürriyeti kapsamında devlete düşen pozitif yükümlülük gereği serbestlik getirildiği kaydedildi.
Gerekçede, "Daha evvel kanunilik şartı mevcut olmaksızın getirilen sınırlama dava konusu düzenlemeyle kaldırılmıştır. Bu durumda, gerek iç hukukumuza göre gerekse uluslararası sözleşmelere göre idareye verilen takdir hakkı bağlamında yapılan dava konusu düzenlemede, laiklik ilkesi ile temel hak ve hürriyetlerin kullanılması konusunda bir orantısızlık, kamu yararına ve hukuka aykırılık bulunmamaktadır." tespitleri yer aldı.
Savcı bu davada da aynı düşünceyi sunmuştu
Bu davayla ilgili düşüncesini Daireye sunan Danıştay Savcısı, kamu görevlilerinin, din ve vicdan hürriyetinden bahisle dinsel mensubiyetlerini öne çıkarmalarına olanak sağlayacak şekilde kural getirilmesinin, Anayasa'nın 2. maddesinde yer alan "laiklik ilkesi" varlığını korudukça, hukuken kabul edilemeyeceği görüşünü savundu.
Ortaöğretimde de başörtüsüne vize vermişti
Çocuğu ortaöğretimde okuyan bir öğrencinin velisi, ortaöğretimde başörtüsünü serbest bırakan, "Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmelik"teki birinci maddenin iptali istemiyle Danıştayda dava açıldı.
Danıştay 8. Dairesi, ortaöğretimde başörtüsü serbestisi getiren Milli Eğitim Bakanlığı yönetmeliğinin ilgili hükmünün iptal istemini de 8 Nisan 2016'da oy birliğiyle reddetti. Gerekçede, şu tespitler yapıldı:
"İç hukukumuzda, laiklik ilkesi ile din özgürlüğü bağlamında bireylerin ortaokul ve liselerde başörtüsü takması, birbiriyle çelişen kavramlar değil, birbirinin dengeleyici unsurlarıdır. Toplumumuzda kız çocuklarının yaygın olarak başörtüsü yasağı nedeniyle anne ve babaları tarafından okula gönderilmedikleri bilinmektedir. Okula gitmeme ve okulu terk etme oranı azalacağından bu yönüyle dava konusu düzenlemenin kamu yararına uygun olduğu anlaşılmaktadır. Toplum algımıza göre baş örtüsünün 'pasif bir sembol' olarak görüldüğüne kuşku yoktur. Çünkü dinin, inancın veya kültürlerin gereği olarak başörtüsü toplumsal bir kabul görmüş ve bireyler, öğrenciler üzerinde dini bir etki ve baskı oluşturabilecek yönü kanıtlanamamıştır. Çocuğun bilimsel gelişimine daha çok olanak sağlanmasıyla eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması güçlenecek, başörtüsü engellerinin kaldırılması suretiyle eğitimden yararlanma oranı daha da artacaktır. Bu boyutlarıyla da uyuşmazlık değerlendirildiğinde dava konusu düzenlemede kamu yararına aykırılık bulunmamaktadır."
Başörtülü avukat kararı
Danıştay 8. Dairesi, baro levhasına yazılmak için yaptığı başvuru reddedilen başörtülü bir avukatın açtığı dava üzerine, avukatların baro levhasına kayıt için "başı açık" fotoğraf vereceklerine ilişkin Türkiye Barolar Birliği Avukatlık Kanunu Yönetmelik'in yürütmesini 2013'te durdurdu.
Gerekçede, düzenlemenin Anayasa ve Türkiye'nin tarafı olduğu uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan çalışma hak ve özgürlüğüyle din ve vicdan özgürlüğünün ihlal edilmesi sonucunu doğuracağının açık olduğu belirtildi.
Davalı Türkiye Barolar Birliği, Danıştay 8. Dairesinin bu kararına itiraz etti ve başvuruyu görüşen Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu itirazı oy çokluğuyla reddetti.