Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin (İBB) ev sahipliğinde Avrasya Gösteri ve Sanat Merkezi'nde düzenlenen "İstanbul Uluslararası Çevre Zirvesi ve Fuarı"na katıldı. Emine Erdoğan burada yaptığı konuşmada himayelerinde başlatılan sıfır atık projesi ve çevre sorunları konusunda önemli mesajlar verdi. İşte Emine Erdoğan'ın konuşmasının satırbaşları;
Atık yönetimi tüm dünyanın en önemli gündem maddelerinden. Sevinerek gördüğüm bir şey var ki, o da Türkiye'nin bu konuda lokal değil, tüm yurtta, kapsamlı bir seferberlik içinde. Çevreyle kurduğumuz ilişki, bir ahlak meselesi. Dünyanın bize bir emanet olduğu bilinci ile ilgili. Bugün kişi başına 1 tondan fazla plastik düşüyor ve ne yazık ki, kontrol edilmeyen atıklar, suya karışarak hayatı zehirliyor. Altında yaşadığımız gök kubbe, ortak evimizin çatısıdır. Bu çatı altında, tüm yaratılmışlarla beraber büyük bir ailenin parçası olarak yaşıyoruz. Fakat ne evimize ne de ailemize iyi davranıyoruz.
Bir Kızılderili Reis'in, 1855'te Amerikan Başkanı'na yazdığı satırlarda 'Dünya anamızdır. Dünyaya ne kötülük olursa, oğullarına da aynı kötülük olur. Eğer insanlar yere tükürürlerse, kendi yüzlerine tükürürler. Dünya insanlara ait değildir, insanlar dünyaya aittir. Bütün her şey, aileyi bağlayan kan bağı gibi, birbirine bağlıdır' diyor. Hakikat bu iken, ne yazık ki çevre adına büyük kıyımlar yaşanıyor.
Günümüz dünyasının belirleyicisi tüketim. Satın almak adeta bir ritüele dönüştürülmüş durumda. Manevi tatmini tüketimle sağlayan, egoyu eşya ile besleyen bir ekonomi ve pazarlama sektörüyle karşı karşıyayız. Morali bozulduğu için alışverişe çıkıp elindeki poşet sayısı arttıkça rahatlayan insanlar, bu döngüyü besliyor. Maalesef eşyalar modern insanın efendisi konumunda.
Sefer tasından kurtulmayı başarı sanmamız, aslında büyük bir yanılgıymış. Her yerde karşımıza çıkan, yeryüzünü zehirleyen plastik, biyoçeşitliliğin baş düşmanı.
Çevre krizlerinin önlenmesinde, kamu kurumlarının ve bilim çevrelerinin ortak çabasının önemli. Bireylerde bu sorumluluk alanına dahil olmalı. Eğer bizler, bireyler olarak bu tüketim kültürünün vadettiği 'kullan-at' kolaylıklar dünyasını reddetmezsek, çevre krizinin baş aktörleri oluruz.
Sıfır atık seferberliğine dahil olan tüm kurumlarımızla birlikte, hatırı sayılır bir geri dönüşüm gerçekleştirdik.
Dünyayı mülkiyetine geçirme yarışında kazanan kimse olmayacak. Bu bağlamda, çevre sorunlarıyla mücadele ederken, meselenin etik ve dini boyutu bizi motive edebilir. Dindarlığı hep şekil şartları üzerinden anlıyoruz. Oysa her Müslümanın, içinde yaşadığı doğaya, hayvana ve bitkiye karşı sorumluluğu vardır. Mesela Hac'da fıkhi hükümlere dikkat ettiğimiz kadar çevreye zarar vermemeye odaklanıyor muyuz? 2010'da 2,5 milyon hacının, ardında 100 milyon plastik şişe bıraktığını biliyoruz. Çevre dostu bir Hac, biz Müslümanlar'ın derdi olmalı.