KEREM ALKİN'İN YAZISINDAN SATIR BAŞLARI:
Başlık elbette 'kara mizah.' Ancak, Avrupa Birliği'nin (AB) yakın ve orta vadede karşı karşıya olduğu ciddi riskler dikkate alındığında; bu risklerin yeterince farkında olan Almanya ve Fransa'nın Türkiye ile ilişkileri normalleştirmek adına anlamlı çaba ortaya koydukları bir konjonktürde, yine 'garip' gelişmeler yaşanıyor.
***
Avrupa Parlamentosu (AP) raportörü Kati Piri'nin Türkiye'yle ilgili taslak raporda 'AB kapısı Türkiye'ye tamamen kapanmalı' cümlesine yer vermesi ve bilhassa, taslağın basına sızdırılması, basit bir olay değil. Avrupa Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu üyesi Johannes Hahn da Türkiye'nin AB üyelik müzakerelerinin nihai olarak sonlandırılması gerektiğini belirtmiş;
***
AB Komisyonu Sözcüsü Margaritis Schinas ise, resmi tutumun Türkiye ile katılım müzakerelerinin sürdürülmesi yönünde olduğunu belirtmişti. Nitekim Almanya ve Fransa'nın çabaları da Türkiye ile ilişkileri yeniden güçlendirme, zenginleştirme yönünde.
İşin en tuhaf yanı ise, Türkiye ısrarla 'hukukun üstünlüğü, adalet, yargı, insan hakları ilkeleri' müzakere başlıklarının bir an önce açılmasını talep ederken, Yunanistan veto ettiği için açılamayan bu başlıklarla ilgili, Türkiye ile müzakerelerin askıya alınmasının önerilmesi. AB cephesinde, birileri 'akıl tutulması' yaşıyor. AB 2019-2020 dönemini, sürdürülebilir büyüme, para politikasında yeniden pozisyonlanma, yaşlanan nüfus, genç nüfusta yüksek işsizlik, enerji arz güvenliği, sancılı Brexit süreci, mülteci sorunu ve yeni 'Avrupa Ordusu' başlıkları açısından hayli meşakkatli geçirecek.
YAZININ TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ