Ergenekon Davası'na bakan 7 hakim ve savcının yargılama aşamasında ihmal ve kusurlarına ilişkin açılan davada kapsamında Köksal Şengün "Tanık" sıfatıyla dinlendi. Ergenekon Davasına bakan mahkemenin eski hakimi olan Tanık Şengün, dava açıldıktan sonra Temmuz 2011 yılına kadar İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olarak görev yaptığını belirterek, "O dönemde FETÖ Terör Örgütü diye zikredilen bir örgüt yoktu. Bu sebeple üye hakimler tahliye ve ya tutukluluk durumunun devamı konusunda görüşlerini bildirir durumdaydılar. Bence o görüşler doğru görüşler değildi. Dosya kapsamına göre bu insanların tahliye olması gerekirken devam yönünde oy kullandılar. Bu da bana yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu hissettiriyordu" dedi. Şengün, TÜBİTAK'tan gelen raporların ve belgelerin kendisine gösterilmediğini, saklandığını düşündüğünü sözlerine ekledi.
"YOLUNDA GİTMEYEN BİRŞEYLER OLDUĞUNU HİSSETTİRİYORDU"
Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde Ergenekon Davası'na bakan eski 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin başkanı Köksal Şengün
"tanık" olarak talimatla ifade verdi. Tanık Köksal Şengün Ergenekon Davası açıldıktan sonra Temmuz 2011 yılına kadar İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olarak görev yaptığını belirtti. Şengün, "Hakimler Hasan Hüseyin Özese, Sedat Sami Haşıloğlu, Hüsnü Çalmuk ile Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın ile birlikte çalıştım. Son soruşturmanın açılması kararında sanıklara isnat olunan eylemler ile ilgili bilgi ve görgüm olması muhtemeldir. Ancak bunların dava dosyasında maddi delillerle de desteklendiği dosya incelendiğinde görülecektir. Heyette yer alan adı geçen hakimlerle tutukluluk durumlarının değerlendirilmesinde aramızda tartışmalar oluyordu. Ancak o dönemde FETÖ Terör Örgütü diye zikredilen bir örgüt yoktu. Bu sebeple üye hakimler tahliye ve ya tutukluluk durumunun devamı konusunda görüşlerini bildirir durumdaydılar. Bence o görüşler doğru görüşler değildi. Dosya kapsamına göre bu insanların tahliye olması gerekirken devam yönünde oy kullandılar. Bu da bana yolunda gitmeyen birşeyler olduğunu hissettiriyordu" dedi.
"TÜBİTAK'TAN GELEN RAPORLARIN VE BELGELERİN BANA GÖSTERİLMEDİĞİNİ SAKLANDIĞINI DÜŞÜNÜYORUM"
Şengün, "2008 yılı Temmuz ayında 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne mevcut bulunan hakimler arasında 2 heyet olarak belirlemeyi ben yaptım. 2. heyetin hakimlerini ben görevlendirdim. Onlar Beşiktaş'taki Özel Yetkili Mahkemede görev yapıyorlardı. Kurulmuş bir heyet vardı. Yanlış doğru heyetler arasında hakim değiştirmek etik olmadığından heyetler bu şekilde değişiklik yapılmadan çalıştı. Dosyanın içinde delil olarak gösterilen CD, Flash bellek gibi delilleri biz TÜBİTAK'a gönderiyorduk. TÜBİTAK'tan gelen raporların ve belgelerin bana gösterilmediğini saklandığını düşünüyorum. Daha sonradan bu belgeler kalemde elimizin altından çıktı. Ben bu belgeleri hiçbir zaman görmedim. Bu belgeler çıktığı zaman ben görevden ayrılmıştım. Böyle olduğunu duydum" ifadelerini kullandı.
"BEN BİLDİĞİM HERŞEYİ SORULAN HER YERDE CEVAPLARIM"
"Dava konusu olaya ilişkin görülen dava sırasında yargılanan sanıklar hakkında tahliyeye ilişkin kimler karşı oy kullandı?" şeklindeki soruya Şengün, "Benim dışımda karşı oy kullananlar olmuştu. Ancak bu da hakimlerin görüşü olabilir" diye cevap verdi. "Dosyanın kendisi burada olmadığı için eylemleri tek tek sorulması ve tespit edilmesi ve beyanınızın alınması sağlıklı olmamakta olduğundan bizzat Yargıtay'da ifadenizin alınması yönünde talepte bulunmak istiyoruz. Orada da beyanda bulunabilir misiniz?" diye sorulması üzerine tanık Şengün, "Ben bildiğim her şeyi sorulan her yerde cevaplarım. Yargıtay'da beyan verebilirim" şeklinde konuştu. Savcı, talimat evrakının mahkemesine iadesini talep etti.
"EVRAKIN MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE KARAR VERİLDİ
Mahkeme heyeti de talimat evrakına ekli olarak gelen belgelerin çıktısının çok kapsamlı olması, UYAP sisteminin donması sebebiyle alınamadığını, dosya içeriğinin görülemediği ve tanığa sorulacak soruların sağlıklı değerlendirilemediğini kaydetti. Beyanın alınmasında bu nedenle zorluk çekildiğinin değerlendirildiğini kararında belirten mahkeme heyeti, tanığın beyanını ilgili Yargıtay Ceza Dairesi'nde vereceğini beyan etmesini de göz önünde bulundurarak talimat evrakının mahkemesine gönderilmesine oy birliğiyle karar verdi. Öte yandan Ergenekon ve Balyoz Davalarının sanığı eski CHP Milletvekili Dursun Çiçek de müşteki olarak duruşmaya katıldı.
OLAYIN GEÇMİŞİ
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan 505 sayfalık iddianamede hakimler Hüsnü Çalmuk hakkında "görevi kötüye kullanma", "görevi ihmal", "hürriyeti tahdit", "suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme" ile "bilişim sistemini engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme" suçlarından 30 yıldan 123 yıla, Ercan Fırat hakkında "görevi kötüye kullanma", "görevi ihmal", "hürriyeti tahdit", "resmi belgede sahtecilik", "suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme" ile "suç uydurma" suçlarından 112 yıldan 406 yıla, Sedat Sami Haşıloğlu hakkında "görevi kötüye kullanma", "görevi ihmal", "hürriyeti tahdit" ve "suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme" suçlarından 84 yıldan 314 yıla kadar hapis cezası talep ediliyor. Fatih Mehmet Uslu için "görevi kötüye kullanma", "görevi ihmal", "hürriyeti tahdit", "resmi belgede sahtecilik", "suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme" ve "suç uydurma" suçlarından 84 yıldan 307 yıla kadar hapis cezası isteniyor. Nihat Topal'ın ise "görevi kötüye kullanma", "görevi ihmal", "hürriyeti tahdit", "resmi belgede sahtecilik", "suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme" ile "suç uydurma" suçlarından 67 yıldan 239 yıla kadar hapsi talep ediliyor. Eski savcılar Mehmet Ali Pekgüzel ve Mehmet Murat Dalkuş hakkında da "resmi belgede sahtecilik", "suç uydurma" ve "görevi kötüye kullanma" suçlarından 3 yıl 6 aydan 12 yıla kadar hapis cezası talep ediliyor. Hakimler 16 Kasım'da Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nde yargılanmaya başlayacak.