Cemal Kaşıkçı cinayetinin üzerinden yaklaşık bir ay geçti. Türkiye'nin kararlı tutumu ile birlikte inkar politikasından vazgeçen Suudi Arabistan yönetimi itiraflarda bulunmak zorunda kaldı. Ancak Cemal Kaşıkçı'nın cansız bedeni konusundaki sır perdesi hala aralanamadı.
Kaşıkçı cinayetindeki sır perdesinin aralanmasında Sabah Gazetesi'nin ve AHaber'in uluslararası basında da ses getiren yayınlarının büyük etkisi oldu. Cemal Kaşıkçı'nın yazılarının yayınlandığı Washington Post da yayınları ile bu süreçte önemli rol oynadı. Washington Post'da Cemal Kaşıkçı'ya en yakın isim olan Küresel Görüşler Editörü Karen Attiah ile tüm yönleri ile Cemal Kaşıkçı'yı ve suikastin arka planını konuştuk.
-Cemal Kaşıkçı'ya Washington Post'da en yakın isim sizdiniz. Cemal Kaşıkçı son yazılarında ve görüşmelerinizde hangi konuları ön plana çıkarıyordu?
Cemal Kasıkçı'nın doğru yolda ilerleyen bir Suudi Arabistan hayali vardı. Cemal Kaşıkçı bir vatanseverdi ancak Suudi Arabistan'ın karanlık bir yöne doğru gittiğini görmek onun için çok acı vericiydi. Cemal bu durumu sık sık dile getirirdi.
Cemal Kaşıkçı çok güçlü bir şekilde demokrasiye inanıyordu ve daha özgür bir medyanın Arap dünyasında gerekli olduğunu söylüyordu.
Kaşıkçı, bir yazısında baskının ve tehdidin olduğu bir yerde reformun kabul edilebilir olamayacağını ifade etmişti.Cemal kadınların araba kullanması, sinemaların açılması gibi reformları destekliyordu ancak prens Salman'ın ilerlediği yeni radikalizmin tehlikeli olduğunu ve Selman'ın muhalif olanlara hoşgörüsüz olduğunu düşünüyordu.
HAPİSHANEYE ATILMAKTAN KORKUYORDU
-Cemal Kaşıkçı can güvenliğinden endişe duyuyor muydu?
Cemal tutuklanmaktan ve hapishane hücresinde kalmaktan korkuyordu. Onun yazılarına baskı uygulamak amacıyla Suudi Arabistan oğluna seyahat yasağı koymuştu ve bu durum onu çok üzmüştü. Fakat Cemal kendi can güvenliğini tehdit edecek konular hakkında benimle nadiren konuşurdu.
-Ülkesi Suudi Arabistan ve Arap Dünyası hakkında hayalleri nelerdi?
Arap dünyası için hayalleri konusunda Cemal Kaşıkçı ile sık sık konuşuyorduk. Şiddetli otoriterlik, konuşma özgürlüğünün engellenmesi ve gazetecilikteki baskıları ön plana çıkarırdı. Kaşıkçı, Arapların özgürce seslerini duyurabilecekleri ve kendilerini Arapça ifade edebildikleri bir uluslararası platformu kurmak istiyordu. Suudi Arabistan için Prens Salman'ın çölde pahalı şehirler inşa etmek yerine Suudi halkını yoksulluktan uzaklaştırmaya odaklanmasını istiyordu.
TÜRKİYE-SUUDİ ARABİSTAN İŞBİRLİĞİNİ SAVUNUYORDU
-Kaşıkçı Türkiye hakkında ne düşünüyordu?
- Cemal Kaşıkçı bir röportajında Türkiye ve Suudi Arabistan'ın çok yakın bağları olduğunu, her iki ülkenin işbirliği yapabileceklerini ve düşman olmadıklarını belirtmişti.
-Tanıdığınız Cemal Kaşıkçı kişisel olarak nasıl biriydi?
Cemal Kaşıkçı çok sıcakkanlı ve nazik biriydi. Sessiz ve düşünceli bir insandı ancak çok aktif bir zihni vardı. Bu durum ona çok fazla bedel ödetmesine rağmen Suudi Arabistan'da gördüğü gerçeği söylemek adına çok istekliydi... Her zaman yeni bir araştırma üzerine çalışmaya istekliydi. Washington Post için yazı yazmanın onun hayatını değiştirdiğini söylüyordu. Film izlemeyi çok severdi.Çok sayıda gazeteden kovulduktan sonra tekrar çalışmaktan mutluluk duyuyordu. Sık sık çocuklarından bahsederdi.
KEŞKE ONA DAHA ERKEN ULAŞABİLSEYDİM
-Kaşıkçı ile son konuşmanızı hatırlıyor musunuz?
Son konuşmamızda Washington Post için Arapça'dan daha fazla yazının çevirisini yapmak istediğinden bahsetmişti. Arap halkının okuması için uluslararası bir platform oluşturmak istiyordu. Washington Post'ta bir haber bülteni yapmaya başlaması konusunda konuşmuştuk. Yeni bir projeye başlama konusunda istekliydi. Son toplantımızı sırasında bir işi elinde tutabilmenin ne kadar zor olduğu hakkında şakalaşmıştık (Birçok Suudi platformundan kovulması nedeniyle). Çok güzel bir espri anlayışı vardı. Kaybolduğu gün ona Whatsapp'tan bir sonraki yazısı hakkında soru soracağımı hatırlıyorum. Ona daha erken ulaşmadığım için üzgünüm.
TÜRKİYE GÜÇLÜ ROL OYNADI
-Kaşıkçı cinayetinde Türkiye'nin duruşunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye kısa süre içerisinde, S. Arabistan'a baskı uygulayarak süreci uygun bir şekilde yönetti. Ve yine Türkiye gerçeğin ortaya çıkması adına Trump yönetiminden daha güçlü bir rol oynadı. Umudum ise Türkiye'nin gerçeğin ortaya çıkmasına yönelik çabalarının sürmesidir.
-Washington Post geçtiğimiz günlerde Prens Selman'ın Kaşıkçı için "Tehlikeli bir İslamcı" dediğini yazdı. Bu sözler cinayetin faili konusunda bir bize bir ipucu veriyor mu?
Evet, haber kısmındaki Washington Post muhabirleri bunu bildirmişlerdi. Kaşıkçı'yı tehlikeli biri olarak gösterme kampanyasının bir parçası bu. Kaşıkçı hakkında bu söylenenler yalandan ibaret. Suudi Arabistan yalanlar söyledi ve Cemal Kaşıkçı cinayeti hakkında gerçeğin üstünü kapama girişiminde bulundular. Prens Salman'ın telefon görüşmesi Amerikan yetkililerini ikna etmek içindi. Biz,Washington Post olarak bu olayın üstünün örtülmesine izin vermeyeceğiz. Cemal Kaşıkçı cinayeti konusunda gerçeklerin ve adaletin peşini bırakmayacağız.
TRUMP YÖNETİMİ TAM BİR HAYAL KIRIKLIĞI
-Trump yönetimi suçluların ortaya çıkması konusunda gerekli tavrı gösteremedi mi?
Trump yönetiminin cinayet ile ilgili gerçeklerin ortaya çıkmasına yönelik tutumu konusunda hayal kırıklığı içerisindeyim. Bu cinayet devlet aktörleri/yetkilileri tarafından işlendi. Cemal Virginya'da yaşadı ve üç çocuğu da ABD vatandaşı. ABD uzun zamandır ahlaki değerlerin ve ve özgür ifadenin koruyucusu olarak görüldü. Ancak Suudi parası ve politik etkisi Amerikan yönetimi için insan hayatından daha önemliyse o zaman Amerika'nın dünya liderliği gerçek değildir. Suudiler kendi ülkelerinde hapsedilirken ve öldürülürken öbür yandan da Yemen vatandaşları açlıktan ölürken ve bombalanırken bu duruma yalnızca seyirci kalamayız. ABD yönetimi prens Selman'a güçlü bir yatırım yapıyor ancak giderek gözle görülür bir şekilde ABD yanlış prense oynuyor. Salman bir reformist değil. O bölge için istikrarsızlık teşkil ediyor. Bu konuda Cemal hepimizi uyarmıştı.
-Suudi Arabistan yönetimi ve özellikle Prens Selman için bundan sonra süreç nasıl işleyecek?
Prens Salman etkisindeki Suudi Arabistan kanıtları değiştirmeden Amerika'nın kanıtları incelemesi gerekiyor Evet kadınlar araba sürebilir ve insanlar sinemada film izleyebilir ancak tüm bunlar Suudi Arabistan'ın destotizmini ve acımasızlığını haklı çıkaramaz. Suudi Arabistan, aradan yalnızca geçen 1.5 yıl içerisinde, 11 Eylül saldırılarına kıyasla uluslararası arenada Prens Salman yüzünden imajına daha fazla zarar verdi. Cemal'in ifade ettiği gibi dünyanın istikrarlı ve güçlü bir Arabistan'a ihtiyacı var. Bu yalnızca adaletli davranan bilge liderler sayesinde gerçekleşebilir. Şu anda gerçekleşen bu değil. Ülkenin itibarı adına Kral Salman'ın ülkeyi doğru bir şekilde yönetmesi gerekiyor. Hatta artık koltuğunu bırakması bile gerekebilir.
İSA TATLICAN / SABAH GAZETESİ