Başkan Erdoğan'ın katıldığı Türkiye Gençlik Zirvesi'ndeki konuşmasından satırbaşları;
"BURADAN MÜJDEYİ VERİYORUZ"
"Cumhurbaşkanlığı Politika Kurullarından birisinde gençlerle ilgili alt kurul oluşturulmasını gündemimize alabiliriz. Buradan bu müjdeyi de gençlerimize veriyoruz. Devletin de toplumun da asli görevi gençleri tanımlamaktan ziyade anlamaya çalışmaktır. Gençlerle sürekli yüz yüze görüşmemiz, konuşmamız şart. Gençlerle buluşmaya hep önem verdim, vermeye de devam ediyorum. Gençlerin endişelerini ortadan kaldıracak politikalar geliştirmek bizim en önemli politikalarımızdan biridir."
Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Gençlerle sürekli yüz yüze görüşmemiz, konuşmamız şart"
"GENÇLERİMİZE AYAK UYDURAMAZSAK GERİDE KALMAYA MAHKUM OLURUZ"
"Gençlerimize yönelik çalışmalarımızın, dünya dönüşürken sabit kalması düşünülemez. Her şeyin öncelikli muhatabının öncelikle gençler olduğu ortada. Gençlerin hızına ayak uyduramazsak geride kalmaya mahkum oluruz. Gençlerimizin kaygılarını tespit edemezsek, yol göstericilik görevini yerine getiremeyiz. Gençlerin gerisinde kalan değil, onlara rota çizen bir anlayışla yürümeliyiz. Hepimizin ortak sorumluluğu, gençlerimizin, terör, uyuşturucu ve nihilizm tuzağına düşmeyecekleri bir hayatı hazırlamaktır. Gençlerin önündeki engelleri kaldırmanın çabası içinde olacağız. Gençlerin hayal dünyasını yasaklarla kısıtlamayı değil, alabildiğine genişletmeyi savunuyoruz."
'OXFORD'U GETİRDİK DE GİTMEDİK Mİ?' DEMİŞTİ
"Üniversite sayısını 76'dan 206'ya... Bazıları hala eleştiriyor, varsın eleştirsinler. Ama biz çok önemli bir eksiği giderdik. Üniversiteyi onların ayağına götürdük. Hani bir dostumun bir ifadesi var. "Oxford'u getirdik de gitmedik mi?" demişti. Biz de işte bunu yaptık. Şu anda 81 vilayetimizin tamamında üniversitelerimiz var. Şimdi niteliği artırmamız lazım. Buna gayret etmemiz lazım. Yüksek öğrenim yurdu sayımız 190'dı. Biz bunu 776'ya çıkardık. Bütün yurt yatak kapasitemizi 182 binden 663 bine çıkardık."
"EĞİTİM HARÇLARINI BİZ KALDIRDIK"
"Şu anda 81 vilayetimizin tamamında üniversite var. Şimdi niteliği artırmamız lazım. Yurt yatak kapasitemizi 663 bine çıkardık. Niye? Yavrularımız yer bulamıyordu? Onlara yer ayarlayalım dedik. Koğuş sisteminde kalıyorlardı. Hayır dedik, en fazla 3 kişi kalacaklar dedik. Harçlar yüzünden aileler eylem yapardı. Eğitim harçlarını kim kaldırdı? Biz kaldırdık. 16 yıl önce 45 liracık burs veriliyordu. Şimdi biz bunu ne yaptık? Ocak'tan itibaren lisans öğrencilerine 500, yüksek lisans öğrencilerine bin, doktora öğrencileri ise bin 500 TL alacak. Burs alan sayısı artıyor. Her isteyene kredi burs veriyoruz. Ama gençlerimiz istemiyor. Ya neden istemiyorsun? Faizsiz geri ödüyorsun? Bu seni bedavacılığa da alıştırmıyor? Her müracaat edene burs veya kredi veriliyor."
"GERÇEĞİ SÖYLEMEM LAZIM"
"Gençlerimizde şöyle bir anlayış var, sizinle paylaşayım. Gerçeği söylemem lazım. "İlla burs" Ya niye burs? Bursun ödemesi yok, geri ödeme yapılmıyor. Be evladım, be kardeşim kredi aldığın zaman, faizsiz, iş bulmadan değil. Sigortalı işte yer aldıktan sonra çok basit taksitlerle ödüyorsunuz. Bu seni bedavacılığa alıştırmıyor. Ve böyle bir imkan var. Bu imkandan istifade ettiğin zaman, kimsenin kredi ve burs almaması mümkün değil."
KATSAYI SORUNU
"Katsayı sorunu bunlardan biridir... Bunlardan biri de oğlum. Hep katsayı kurbanı olmuşlardır. Bu problemi kökten çözerek ülkenin tüm evlatlarının üniversiteye girebilmelerini biz sağladık. Aynı şekilde kılık kıyafet meselesini çözerek, üniversite kapılarındaki utanç sahnelerine biz son verdik. Kamuda başörtüsü sorununu ortadan kaldırarak gençlerimizin hiçbir engelle karşılaşmamalarını garanti altına aldık."
"BEN GENCİME GÜVENİYORUM, İNANIYORUM"
"Şu anda silahlı kuvvetler hariç, emniyet teşkilatı da dahil başı açık-kapalı diye ayrım var mı? Yok. Siyasette, bürokraside gençlerimize daha fazla görev vererek sizlere olan güvenimizin sadece sözde olmadığını gösterdik. Bugün hem Meclis'te hem partimizde hem kabinemizde gençlerimiz çok önemli sorumluluklar üstleniyor. Biz geldik, seçme yaşı neydi? 18. Seçilme, 30. Dedik ki seçme aslında zor mu kolay mı diye baktığımızda, zor. Seçilme; kolay. Niye? Bir tane siyasi lider dedi ki, "Taksim meydanına dört ayaklı koysam seçtiririm" dedi. Düşünebiliyor musunuz? Niye? Kolay olduğu için. Ama seçme zor, ayıklayacaksın. İşte biz dedik ki, seçme ve seçilmeyi ilk etapta 25'e indirdik, ardından 18'e indirdik. Şimdi seçme-seçilme 18. Bu nedir? Ben gencime güveniyorum, gencime inanıyorum."
"Ve aynı zamanda biz bir şeyi görmemiz lazım. İnsanlar ya tarih bilmiyorlar, bilmiyorlarsa öğrenecekler. Bir Fatih... Bakınız nereden nereye? Öyle bir deha, babası ona 13-14 yaşında padişahlığı vermek istedi. O önce babasından bu görevi aldı, aldıktan sonra "madem ki ben padişahım, şimdi size emrediyorum gelin devletinizin başına geçin" diyor. Ama yaş geliyor 19-20'ye bu defa bir devri kapatıyor, bir devri açıyor."
Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Bizim andımız İstiklal Marşı'mızdır!"
"Demek ki tarihimizde bu olduğuna göre, bu bizim için bir ufuktur. Öyleyse bizim de şimdi orayı hedeflememiz lazım. Buna göre bizim de yürümemiz lazım."
DANIŞTAY'IN ÖĞRENCİ ANDI KARARI
"Andımız konusunda Danıştay'ın kararının ardından sosyal medyada, bazı yayın organlarında çıkanlar kararlılığımızı daha da artırdı. İçerik itibarıyla bu metin, bu milletin kültürünü, bakışını ortaya koyan bir metin değildir. Bizim andımız İstiklal Marşı'mızdır. İstiklal Marşı'ndan daha güzel bir ant olabilir mi? Kimse Türklüğünü inkar etmiyor ki. Ben Türk'üm, Türkçü değilim. Bu metin ezanı Türkçe okutmak isteyenlerin metnidir."
"KİMSE TÜRKÇÜLÜĞÜNÜ İNKAR ETMİYOR"
"Kimse Türklüğünü inkar etmiyor ki? Ama Türkçülük yapmıyor. Ben Türküm ama Türkçü değilim. Böyle yaparsak dinimiz İslam ile çatışırız. İslam ırkçılığı reddediyor, ırkı reddetmiyor. Bu kararı kimi çevreler baskıcı ideolojilerine yakılmış bir yeşil ışık gibi algıladılar. Milletimize tepeden bakan, milletimizi kömürcü makarnacı diye aşağılayanlar uzun zaman sonra yeniden piyasaya çıktılar."
"PROVOKATÖRLER KİN VE NEFRETİ KUSMAYA BAŞLADI"
"Gazeteci kılıklı provokatörler ekranlarda, yıllardır biriktirdikleri kin ve nefreti kusmaya başladı. Hatta cübbelerini kiraya veren sözde hukukçuların Türkçe ezan zulmünü tekrar dillendirdiklerini şahit oldum. Ana muhalefet partisi de iyice şirazeden çıktı. Çıkmış televizyon kanallarından bir tanesinde diyor ki "O diyor İstiklal Marşını bile bilmez" diyor. Bunu meydanlarda sürekli okudum. Şimdi tekrar okumaya gidersek, der ki "bak okuttum" Çok zavallı bunlar. Hatta kendisi bir keresinde öyle bir yanlışa düştü ki, rezil etti. Şimdi biz değerlerimiz noktasında ne Akif'i bunlarla paylaşırız, ne İstiklal Marşımızı."
"ATATÜRK'ÜN RESMİNİ KALDIRANLAR YİNE BUNLAR"
"Ülkemizde zamana değişime, hayata ve dünyanın gerçeklerine karşı direnmeyi çağdaşlık zanneden fosilleşmiş bir zihniyet vardır. Bugün de var. Atatürk'ün resmini kaldıran kim? İnönü. Posta pulları üzerinden Atatürk'ün resmini kaldıranlar yine bunlar. Okullarda Atatürk posterini kaldıran yine bunlar. Bay Kemal sen bunları bilmiyor musun yahu? Öğren bunları öğren. Hele hele kemalistim diye geçinen gençler var ya bunları bilmeleri lazım. Madem Kemalistsiniz gelin bu işe sahip çıkın."
"ÇEVRECİ BİZİZ"
"İstanbul'a belediye başkanlığım döneminde yetişmiş 1 milyon 200 bin civarında ağaç diktim. Fidanlar hariç onları karıştırmıyorum. Öyle orta koridorlarda, şu anda yetişmiş çınarlar fakirin başkanlığı dönemindeki eserlerdir. Benden sonraki arkadaşlar da milyonlarca İstanbul'a, milyonlarca ağacı dikti. Biz ülkesinde ağaç kesenlerden olmadık, ağaç dikenlerden olduk. Çevreci biziz."
"PSİKİYATRİNİN KONUSUDUR"
"Koca koca adamlar siyah önlükler giyip, aynı zihniyet, koca koca kadınlar yarım yamalak ezberleriyle ant okumaya yeltenip milletin karşısında kendilerini rezil kepaze ettiler. Hepsi birbirinden utanç verici bu hadiselerin çoğunun siyasetin değil psikiyatrinin konusu olduğunu düşünüyorum."