Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Malazgirt Zaferi'nin 947'nci yıldönümü dolayısıyla Muş'ta düzenlenen anma törenine katıldı. Resmi rakamlara göre törene 75 bin kişinin katıldığını duyuran Erdoğan, Malazgirt Zaferi'nn önemine işaret ederek şu mesajları verdi:
"Malazgirt'te kazanılan zafer Avrupa'nın ortalarına giden yolu açmıştır. Malazgirt demek öncesine baktığımızda Mekke, Kudüs demektir. Sonrasına baktığımızda Bursa, Edirne, İstanbul, Rumeli, tüm Balkanlar demektir. Şayet Malazgirt ruhunu unutursak ne öncemiz kalır ne sonramız.
Biz Malazgirt'te sadece bir zafer kazanmakla kalmadık aynı zamanda millet olduğumuzu hem de nasıl bir millet olduğumuzu cümle aleme ilan ettik. Malazgirt'i nasıl bir millet haline gelerek zafere dönüştürdüysek Haçlı Seferleri'nin de Moğol istilasının da dört bir yandan uğradığımız tüm saldırıların da üstesinden aynı hissiyatla geldik. Şayet Malazgirt ruhunu yaşatmayı başaramazsak geçmişimizle birlikte geleceğimizi de kaybederiz.
BİZE YAŞAMA FIRSATI VERMEZLER
Malazgirt'in sadece bir başlangıç değil, hiç sönmeyecek istiklal ve istikbal ateşinin kıyamete kadar yanacağının alametifarikasıdır. Malazgirt'i hatırlamak demek kim olduğumuzu hatırlamak demektir. Kim olduğumuzu hatırlamak demek, ne için burada bulunduğumuzu hatırlamak demektir. Ne için burada bulunduğumuzu hatırlamak, tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet ülkümüze sıkı sıkıya sarılmak demektir. Rabia'mıza sıkı sıkıya sarılmak, 2023 hedeflerimize ulaşmak için daha çok çalışmak demektir. 2023 hedeflerimize ulaşmak demek, 2053 ve 2071 vizyonlarını hayata geçirebilecek büyük, güçlü, müreffeh, itibarlı bir Türkiye'nin inşası demektir. Görüldüğü gibi her şey zincirin halkaları gibi birbirine bağlıdır. Bu zincirden hangi halkayı çıkarırsanız çıkarın sadece Türk milletinin değil koskoca bir medeniyetin geleceği tehlikeye düşecektir.
Maruz kaldığımız saldırıların, üzerimizde oynanan oyunların tarihi bir arka planı vardır. Bin yıllık göz bebeğimiz Anadolu'yu ne kadar güçlü tutarsak gerisindeki o dev medeniyeti ve tarih birikimini de o derece güçlü tutmuş oluruz. Anadolu bir benttir. Bu bent yıkılırsa ne Ortadoğu, ne Afrika, ne Orta Asya, ne Balkanlar, ne Kafkasya kalır.
Suriye'de huzurun ve güvenin gerçek manada tesis edildiği yegane yerlerin Türkiye kontrolündeki bölgeler olması boşuna değildir. İnşallah aynı huzur ortamını Suriye'nin diğer bölgelerinde de tesis edeceğiz. Aynı güven ortamını Irak'ta terör örgütünün faaliyet gösterdiği yerlerde de tesis edeceğiz. İnşallah aynı istikrarı doğuda ve batıda, kuzeyde ve güneyde nerede mağdur ve mazlum kardeşlerimiz varsa de sağlayacağız.
Bizim güvenliğimiz sadece kendi sınırlarımızda değil nerede tehdit altında bir kardeşimiz varsa onun bulunduğu yerde başlar. Bunun için siyasette, diplomaside, ekonomide, ticarette, teknolojide güçlü olmak zorundayız. Bunun için ordumuzla, üniversitelerimizle, sanayii kuruluşlarımızla güçlü olmak durumundayız. Aksi takdirde bize bırakınız bu vatanı, coğrafyayı bu dünyada bir tek gün yaşama hakkı tanımazlar. Güçlü olmazsak bize şu cihanda bir tek nefes alma, bir yudum su içme, bir lokma yemek yeme fırsatı vermezler. En küçük bir zafiyet gösterdiğimizde üzerimize leş kargaları, akbabalar gibi çullandıklarını görürsünüz.
İçimizdeki bazı gafiller sanıyorlar ki mesele Tayyip Erdoğan meselesidir. Sanıyorlar ki mesele AK Parti meselesi. Mesele Türkiye meselesidir. Mesele milletimizin şahsında sembolleştirdikleri İslam meselesidir. Batı'yı en çok tanıyan herkes bilir ki onlar için Türk demek Müslüman demektir. Müslümanların hamisi, umudu demektir. Dünyada Batı'yla her alanda bu kadar iç içe geçip hâlâ kimliğini, özgürlüğünü koruyabilen tek millet biziz. Mazlum toplumlar bunun için Türkiye'ye bu kadar değer veriyor."