Adnan Oktar suç örgütü soruşturması kapsamında, devlet arşivlerinde yer alan örgüte ait eski dosyalar da tozlu raflardan indirildi. 20 yıllık dosyalar, örgütün karanlık geçmişini gözler önüne sererken, o dosyalarda SABAH gazetesinin emektarı rahmetli Savaş Ay ile köşe yazarı Hıncal Uluç'un da o dönem örgütün hedefi olduğu görüldü.
DİNÇ BİLGİN, EROL SİMAVİ...
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nda yürütülen soruşturmada, 20 yıl önceki emniyet kayıtlarında da Adnan Oktar grubuna yönelik birçok şikâyet görüldü. Mesut Yılmaz'ın başbakanlığı döneminde Adnan Oktar'ın kokain yakalattığı belirtilerek, Yılmaz'ın tekrar başbakan seçilmemesi için Oktar'ın çalışma yapılması talimatı verdiği, 1995'te Yılmaz'ı mason olarak gösteren bir belge düzenleyip yayın kuruluşlarına gönderdikleri anlatıldı.
1999 yılında hazırlanmış emniyet raporunda, "Gazeteci, yazar, sanatçı ve siyaset dünyasından bazı şahısları sindirmek niyetiyle şantaj amaçlı eylemler yaptıkları tespit edilmiştir... Savaş Ay ve Hıncal Uluç ile ilgili aleyhlerine haberler yaydıkları, komşu ve yakınlarına küçük düşürücü, hakaret içerir belgeler gönderdikleri anlaşılmıştır" şeklinde ifadelere de yer veriliyor. Arşivden çıkan Adnan Oktar mağdurları arasında SABAH'ın kurucusu Dinç Bilgin, Hürriyet'in eski patronu merhum Erol Simavi, o dönem DYP milletvekili olan MHP milletvekili Celal Adan gibi çok sayıda isim de yer alıyor.
ÖRGÜT BAĞINI KOPARMAK İÇİN FARKLI CEZAEVLERİNE...
Adnan Oktar soruşturması kapsamında tutuklanan şüphelilerin, örgütsel bağlarının engellenmesi amacıyla beşerli ve onarlı gruplar halinde ayrı cezaevlerine sevk edildikleri öğrenildi. Buna göre, tutuklu şüphelilerden Adnan Oktar'ın Edirne, Oktar Babuna'nın Tekirdağ cezaevlerinde tutulduğu öğrenilirken, erkek şüphelilerden 61'nin Metris, kadın şüphelilerden 10'unun Gebze, 20'sinin Bandırma ve 15'inin de Bakırköy kapalı cezaevlerinde bulunduruldukları kaydediliyor.
Öte yandan Adnan Oktar suç örgütüne yönelik şikâyetlerin sayısı da giderek artıyor. Başsavcılığın 15 yaşından küçük kişilere yönelik her eylemi "cinsel istismar" suçu kapsamında değerlendirdiği öğrenildi. Tutuklular arasında özel bir üniversitenin rektör sekreterinin de bulunduğu, örgütün bu tip üyeler aracılığıyla üniversite gençliğine ulaşma stratejisi güttüğü değerlendiriliyor.