Erken seçim kararının alınması ile birlikte ekonomik kriz söylentileri de Türkiye gündeminin en üst sıralarına tırmandı. Döviz kurları üzerinden başlatılan fırtına ile birlikte kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye açıklamaları kriz lobisinin ekmeğine yağ sürmüştü. 24 Haziran seçimlerine sayılı günler kala başlatılan bu harekatın aslında ekonomik değil siyasi bir operasyon olduğundan artık kimsenin şüphesi yok. 24 Haziran seçimlerini hedef alan bu operasyonun arka planını Medipol Üniversitesi Öğretim Görevlisi Kerem Alkin'e sorduk.
BÜTÜN LİDERLERİ KUR BASKISIYLA SIKIŞTIRDILAR
-Hocam Türkiye geçtiğimiz ay döviz kurları üzerinde yapılan küresel operasyonu konuştu? Bu operasyon neydi? Ne oldu da döviz kurları bir anda böyle çıldırdı?
Arnavutluk'tan Çin'e, Türkiye'nin merkezinde yer aldığı coğrafyaya, Avrasya'nın geniş bir bölümüne 'dolarizasyon' coğrafyası denir. Bunun, 1960'lardan, 70'lerden beri anlamı, bu coğrafyadaki toplumlar için yabancı paraların ve bilhassa doların, adeta altın ile yarışacak şekilde, bir başka önemli yastık altı tasarruf saklama aracı olmasıdır. Bu durum, son 45-50 yılda, tarif ettiğimiz coğrafyada 'dolar kuru'na karşı aşırı hassasiyet oluşmasına sebep oldu. 1860'dan bu yana, Atlantik merkezli olarak, dünya ekonomi-politiğini yönetmeye soyunmuş olan hegemon yapı, Türkiye'nin merkezinde yer aldığı bu 'dolar kuru' hassasiyetinin farkında olması hasebiyle, yine 1970'lerden bu yana, Avrasya'da ülkelerin siyasi dengelerini alt üst etmek, ülkelerin siyasi liderlerini iktidardan düşürmek amacıyla 'dolar kuru'nu bir ekonomik silah olarak kullanmışlardır. Sovyetler Birliği'nin sonunu böyle getirdiler; Balkanlar'ı böyle çalkaladılar; Orta Doğu'daki ülkeleri böyle köşeye sıkıştırdılar; İran'da, 1970'lerin sonlarında Şah Rıza Pehlevi'yi de, 2013'de Cumhurbaşkanı Ahmedinejad'ı da böyle devre dışı bıraktılar. 1960'ların sonlarından bu yana, gün geldiğinde Demirel'i, gün geldiğinde Ecevit'i, 1988'de Özal'ı, 1994-95'de Çiller'i, 2001'de yine Ecevit'i böyle köşeye sıkıştırmayı denediler.
OPERASYON "ŞİŞMAN PARMAK" İLE YÜRÜTÜLÜR
-Kim bu operasyonu yürütenler?
Onların tabiriyle, operasyon 'şişman parmak'la (bif fat finger) yürütülür. Ne tesadüftür ki, küresel piyasalardaki 'şişman parmaklar' klavyelerin tuşlarına basarak, sistemli bir operasyonla, kıskaca alınacak olan ülkenin para birimine karşı 'sürekli yükselen', 'aşırı sıçrayan' döviz kuru kotasyonları girmeye başlarlar. Bu işlemler, genellikle, ilgili ülkede piyasaların uykuda olduğu, etrafındaki coğrafyanın uykuda olduğu saatlerde yürütülür. Örneğin, Türkiye ve coğrafyası için Asya piyasalarını kullanırlar. Tokyo, Hong Kong ve Singapur üzerinden, girdikleri aşırı yüksek dolar-TL kuru kotasyonlarıyla, çok sığ işlem hacmiyle kuru 15 dakikada dahi 15 ile 30 kuruş yükseltebilirler. Türkiye bir uyanır ki, dolar kuru 4,50'den 4,80 TL'ye fırlamış. Türkiye uyandığı anda, ve ekranda 30 kuruş yükselmiş kurun şokunu yaşarken, uluslararası finans kuruluşlarının, uluslararası derecelendirme kuruluşlarının Türkiye Ekonomisi'yle ilgili olumsuz değerlendirmeler içeren haberlerini sabah 8'den itibaren piyasalara basmaya başlarlar. Zaten kur şokunu yaşamakta olan yurt içi piyasa aktörleri, içeriği önceden aşırı olumsuz olarak hazırlanmış olan rapor yağmuruyla iyice panik olurlar; raporlar kurların daha da yükseleceğine, TL'nin daha da değer kaybedeceğine işaret etmektedir. Kapsamlı bir operasyon olarak yürütülen 'panik' havasında, dolar-TL kurunun 5 TL, 5,5, 6, hatta 7 TL olduğu iddia edilir. Bu nedenle, paniklemiş olan insanların, 4,80 ile 5 TL arası dolar kurunu dahi dolar satın almak için 'makul' görmeleri sağlanır. 1 ayda döviz kurlarını böyle çıldırtıp, 18 Nisan'dan 18 Mayıs'a önce 4 TL'den 4.5 TL'ye, 2-3 günde de 4.9 TL'ye böyle getirdiler.
ARSLANLAR ÇAKALLARA VE SIRTLANLARA YEDİRİLMEYE ÇALIŞILIYOR
-Yazılarınızda çakallara ve sırtlanlara vurgu yapıyorsunuz. Bu operasyonun çakalları ve sırtlanları kimler?
Ülkeleri döviz kurları üzerinden sıkıştırmaya yönelik küresel operasyonun beyin takımı çakallardır. Sonuca ulaşmaları için her türlü ekonomik terör, her türlü kötülük, her türlü yalan mubahtır. Çakallar, bir sürü halinde, aynı anda hem uluslararası finans kurumlarındaki adamlarını, uluslararası derecelendirme kuruluşlarındaki operasyon ekibini, hem de uluslararası ekonomi ve finans medyasındaki kalemşörlerini sürekli bilgilendirerek, çakal sürüsünün 'aslan'ı nasıl çevreleyeceğini ve onu güçsüz bırakacak şekilde 'av'ın nasıl yürütüleceğini organize ederler. Operasyon planı şekillendirildikten sonra, çakal sürüsünde herkes kendisine verilen görevi yerine getirerek, önce ülkenin para birimine yönelik kapsamlı operasyon yürütülür; dolar karşısında değer kaybetmesi sağlanır; ardından aynı çakal sürüsü ülkenin ekonomi yönetimi, hükümeti ve siyasi liderine yönelik güvensizlik oluşturacak şekilde, operasyonun, kıskaç harekatının ikinci aşamasına geçerler. Aslan, görevdeki hükümet bu saldırılar karşısında zayıflatıldıktan ve eli-kolu bağlı hale getirildikten, ciddi manada sendeledikten sonra, esas ikinci aşamada 'sırtlan'lar ortaya çıkar. Sırtlanlar, suratlarındaki o nefret edici, yapışmış gülümseme ile, kıskaca alınmış ülkeden yüksek faiz koparma operasyonuna başlarlar. Ciddi değer kazanmış olan ülke yerel para birimini nedeniyle, ülkenin varlıklarını, hisse senetlerini, tahvillerini, gayrimenkullerini hak ettikleri değerin çok altında ele geçirme operasyonları başlar.
1998, 1994 VE 2001'DE AYNI YÖNTEME BAŞVURDULAR
-Daha önce de bu yönteme başvurdular mı?
Türkiye 'çakal'-'sırtlan' operasyonunu 1988'de de, 1994'de de, 2001'de de yaşadı. 1860'dan bu yana, kapitalist sisteme, küresel ekonomi politiğe kendi istekleri, arzuları doğrultusunda şekil verdiren küresel sermaye odaklarının, küresel sermayeyi temsil eden ailelerin oluşturduğu asimetrik düzenin hakimiyetindeki finans, derecelendirme kuruluşları ve ekonomi-finans medya kuruluşlarındaki 'çakallar'la yürütülen 'kıskaç' operasyonu ilk aşamadır; çakalların saldırılarıyla yaralanmış olan, mücadele gücü zayıflatılmış olan ülkeye ikinci aşamada 'sırtlanların' saldırması, o ülkeden yüksek faiz koparılması, varlıklarının ucuza kapatılması operasyonun ikinci aşamasıdır. Cumhurbaşkanı Erdoğan 'dünya 5'ten büyüktür' diyerek asimetrik düzene karşı en esaslı çıkışı yapan tek küresel lider olmasının yanı sıra, 'faiz' konusundaki mücadelesi, uluslararası finans çevrelerine yönelik açıklamalarıyla, Türkiye'nin 'çakal'-'sırtlan' operasyonlarına baş eğmeyeceğini bu kadar net dile getiren de tek lider olma özelliği taşıyor. Yurtiçi ve yurt dışı, Türkiye'nin ancak, hayli ağır, yüksek faiz bedeli ödeyerek ancak kendini kurtarabileceği iddia eden herkes 'sırtlan'dır.
EKONOMİMİZİN PERFORMANSI DÖVİZ OPERASYONUNU BOZACAKTIR
-Döviz kurlarındaki fırtına durdu diyebilir miyiz?
Diyemeyiz. Çünkü, bu operasyonun amacı 24 Haziran seçimlerinin sonuçlarını etkilemek. AK Parti'nin 16 yıllık ekonomik başarısına, yapabilirler ise, gölge düşürmek. Bu nedenle, çakallar yeni arayışlar içerisindeler. Nitekim, Türkiye'nin döviz kurlarındaki çalkantıyı kontrol etmek için aldığı tedbirlerin etkisini kırmak, zayıflatmak amacıyla, uluslararası derecelendirme kuruluşlarının yeni not indirme iddiaları, Türkiye ekonomisiyle ilgili piyasalara basılan olumsuz rapor üzerinden operasyonu nefessiz yürütmekteler. Gün oluyor, Halk Bankası'na ağır bir ceza kesileceği manipülasyonuyla, gün oluyor bankalarımızın derecelendirme notunun düşürüleceği iddiasıyla, gün oluyor, Türkiye'ye ekonomik ambargo uygulanacağı manipülasyonuyla, gün oluyor Türkiye'nin ekonomik büyüme başarısını kaybedeceği iddiasıyla, kıskaç devam ediyor. 2018'in 1. çeyrek büyümesi gelecek hafta yüzde 7 civarında geldiğinde, Türkiye'nin, üzerinde oynanan tüm kumpaslara ve operasyonlara rağmen, ekonomik büyüme becerisini, ihracatta rekorları aynı güç ve azimle yürüttüğü ortaya çıktıkça, çakalların operasyonunu bertaraf etmeyi sürdüreceğiz. Bu nedenle, çakallar ve sırtlanlar hiç uyamadan, sabaha karşı küresel piyasalar üzerinden operasyonu sürdürmeyi deneyecek; biz de bu operasyonları bertaraf edecek adımları atmayı sürdüreceğiz. Türkiye Ekonomisi'nin performansı ve başarıları öne çıktıkça, döviz kurları üzerinden oynanan bu kıskaç kırılacaktır.
EKONOMİNİN YÜZDE 50'Sİ PSİKOLOJİKTİR
-Kurdaki bu olağanüstü artışların önüne geçmek için bundan sonra neler yapmalıyız?
Öncelikle, küresel çakallar tarafından yürütülen ve yurt dışı ve yurt dışında Türkiye'nin aleyhine yürütülen bu operasyondan nemalanmaya çalışan sırtlanların desteğini bertaraf edecek şekilde, Türkiye Ekonomisi'nin algısını etkili yönetecek kurumsal iletişim imkanlarının tümü seferber edilmeli. Ekonominin yüzde 50'si psikolojidir. Piyasada olumsuz bir psikolojinin oluşmasına asla izin vermemeliyiz. Ekonomi yönetimimizin sürece hakim olduğunu, Türkiye Ekonomisi'nin sağlam temeller üzerinde durduğunu, bankacılık sektörünün göstergelerinin dünyanın çok sayıda bankacılık sisteminden çok daha güçlü konumda olduğunu belirterek, bunu gerekirse defalarca belirterek, Asya ekonomilerinin Çin'in, Güney Kore'nin, Japonya'nın Türkiye'ye birlikte proje yürütme iştahını, Alon Musk gibi, geleceğin dünyasına yönelik yüksek teknoloji projeleri yürüten küresel girişimcilerin Türkiye'ye olan ilgisini öne çıkararak, yeni yatırımların müjdesini vererek, Türkiye'nin üzerine örtülmeye çalışılan karamsarlığı dağıtmamız gerekiyor. 24 Haziran'a kadar, kurdaki bu olağanüstü dalgalanmayı, algıyı güçlü tutarak yöneteceğiz. Sonrasında, mal ihracatı ve turizm gibi, pek çok döviz kazandırıcı sektör ve alandan kazandığımız döviz gelirini arttırıcı adımları atmayı sürdürerek, enerjide, hammaddede Türkiye'nin ithalata bağımlılığını azaltacak yerli-milli yatırımlarla, Türkiye'nin her geçen gün dövize olan ihtiyacını kademe kademe azaltarak, döviz talebinin yüksek seyretmesinden ve döviz kurları üzerinde artış yönünde baskı kurmasından kaynaklanan etkiyi bertaraf edecek adımlara devam edeceğiz. Biz Türkiye'nin döviz rezervlerini arttıracak tedbirleri yoğunlaştırdıkça, bu tür küresel operasyonun etkisi zayıflayacaktır.
OPERASYON 2013'TEN BERİ YÜRÜTÜLÜYOR
-Seçim kararı alınması ile birlikte ekonomik enstrümanların kullanıldığı küresel bir operasyon başlatıldı. Bu zamanlama rastlantı mı sizce?
Asimetrik düzenin kontrolündeki finans kurumları, derecelendirme kuruluşları ve uluslararası ekonomi medyası üzerinden yürütülen operasyon 2013'den beri yürütülüyor. Gezi olayları ve 17/25 Aralık bunun bir parçası. Piyasaları olumsuz yönde etkileyecek bir siyasi kırılmayla, TL'nın itibarını yerle yeksan edecek bir küresel finans operasyonu birlikte yürütülüyor. 15 Temmuz FETÖ hain darbe girişimi, bu operasyonun en ağır boyutlarından birisi olarak kurgulanmış ve dolar operasyonu devredeydi. Halkımızın destansı kahramanlığıyla, sadece hain darbe girişimini değil, 18 Temmuz'dan ekim ayı ortalarına kadar satılan 15 milyar dolarlık döviz mevduatıyla, çakalların kur operasyonunu da bertaraf ettik. Ta ki, derecelendirme kuruluşu Moody's, 1 hafta önce çıkıp, Türkiye'nin 15 Temmuz hainliğinin ekonomik etkilerini başarıyla bertaraf etmiştir deyip, bir hafta sonra Türkiye'nin derecelendirme notunu indirmesi gibi. 3 TL'nin altında seyreden dolar kurunu, 2016 yılının aralık ayı sonunda önce 3.5 TL'ye getirdiler. Ardından, 16 Nisan referandumu öncesinde, bugünküne benzer bir operasyonla, 2017'nin ocak ayında 3.8 TL'ye getirdiler; 16 Nisan referandumuna kadar 3.8-3.7 TL bandında tuttular. Referandumdan 'evet' çıkınca, operasyondan bekledikleri sonucu alamamanın hüsranıyla, kur operasyonunu bitirdiler ve 17 Nisan'da 3.7 TL düzeyinde olan dolar kuru, eylül 2017'de 3.4 TL'ye kadar geriledi.
24 HAZİRAN ERKEN SEÇİMİ İLE TERS KÖŞEYE YATTILAR
-O dönemde kur nasıl geriledi?
Aynı Türkiye Ekonomisi, aynı cari açık meselesi, aynı döviz ihtiyacı. Nasıl oldu da peki, kur 3.7'den 3.4'e geriledi. Kur operasyonlarının Türkiye Ekonomisi'nin makro performansıyla alakası yok. Türkiye'nin algısına yönelik saldırı operasyonlarıyla alakası var. Sonra, 2017 sonuna doğru tekrar saldırdılar; dolar kurunu 4 TL'ye yaklaştırmaya çalıştılar; biz yine bertaraf edip 3.8 TL'nin altına getirdik. Ondan sonra, dolar kuru 16 Nisan'da 4.06 TL iken, 18 Nisan'da Sayın Cumhurbaşkanımız 24 Haziran'da erken seçim kararını açıkladı. 19 Nisan'da 4.04 TL olan kur, ki demek ki, erken seçim kararının dolar kuru üzerinde hiç olumsuz bir etkisi olmamış, 23 Nisan'da 4.08 TL olan kur, 18 Mayıs'ta 4.5 TL'ydi. Ardından bir sabaha karşı 4.8, 4.9 TL. Asimetrik düzenin çakal ordusu, Kasım 2019'daki seçimlere kadar yedire yedire yürüteceği Türkiye Ekonomisi'ne yönelik, TL'ye yönelik operasyonunda, 24 Haziran kararıyla ters köşeye yatınca, şimdi 18 ayda yapacakları operasyonu 24 Haziran'a kadar yapmanın telaşına girdiler. Her türlü vahşiliği devreye almaktan, Türkiye Ekonomisi'nin makro dengelerinde en ufak değişiklik yokken, 1 ay içerisinde 3 derecelendirme kuruluşunu Türkiye'nin notunu ardı ardına indirmesine, uluslararası ekonomi medyası üzerinden bir Türkiye Ekonomisi'nin aleyhine kampanya yürütmeye hız verdiler. 19 Nisan'da 4.04 olan bir kurun, Türkiye'nin makro ekonomik dengeleri değişmemişken, 18 Mayıs'ta 4.5, 23 Mayıs'ta 4.9 TL olmasını bana kimse izah edemez; bu bir çakallar operasyonudur.
24 HAZİRAN'A KADAR VAHŞİCE SALDIRACAKLAR
-Kredi derecelendirme kuruluşlarının seçim zamanlı not düşürme kararları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Çakallar operasyonun sac ayaklarından birisi. Bir manipülasyonun, küresel bir operasyonun içinde olduklarını deşifre edecek kadar bir umarsızlık, duyarsızlık, küstahlık içinde Türkiye'nin derecelendirme notunu düşürdüler. 24 Haziran'a doğru, hazırlıksız yakalanmaları ve kasım 2019'a kadar yedire yedire yürütecekleri algı operasyonunu şimdi kısa bir sürede yetiştirip, bu kadar arka arkaya not indirimini gerektirecek bir tek gerekçe ortada yok iken, adeta delirmişçesine not indirmeye çalışıyorlar. Türkiye'yi döviz alanında sıkıştırma gayreti içerisindeler. Halkımızın bu kadar aleni olarak yapılan bunca operasyonu, bunca kötülüğü, bunca hainliği net olarak görmesi, 24 Haziran'ın neden Türkiye'nin ve Avrasya'nın bekası için hayati önem taşıdığını görmeleri en büyük temennim. 19 Nisan'dan bugüne kadar uluslararası raporlar ve sabaha karşı kur operasyonlarıyla yürütülen bu vahşi operasyonun, yeni Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'yle, Türkiye'yi coğrafyasında oyun kurucu bir ülke olarak ne kadar iddialı ve etkili bir konuma taşıyacaklarının farkındalar. Ve, sahipleri adına, 24 Haziran'a kadar bu 'çakal'-'sırtlan' operasyonunu vahşice sürdürecekler.
ERKEN SEÇİM KRİZ LOBİSİNİN OYUNUNU BOZDU
-Erken seçim kararının alınması kriz lobisinin oyununu bozdu mu?
2019 yılı kasım ayına kadar yedire yedire yürütecekleri bir operasyonda, 24 Haziran kararıyla ters köşe oldular. Yapacakları operasyonu 24 Haziran'a kadar dar bir alana sığdırmaya çalıştıkları için, tümüyle deşifre olarak, umarsız bir şekilde operasyonu hızlandırmış durumdalar.
GÜÇLÜ CUMHURBAŞKANI, GÜÇLÜ MECLİS, GÜÇLÜ EKONOMİ
-Seçimlerde tek başına iktidar (güçlü bir liderin Cumhurbaşkanlığında, güçlü bir parlamento çoğunluğu) çıkarsa Türkiye ekonomisinde neler değişir?
24 Haziran için en büyük umudumuz, temennimiz, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın liderliğinde, güçlü bir Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve yeni Hükümet modelinin gerçekleştireceği reformların hukuki alt yapısına önemli bir destek sağlayacak şekilde, Cumhur İttifakı'nın da Meclis'te çoğunluğu elde etmesidir. Muhalefet, öncesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin gücünün azaldığını iddia etmişse de, seçmen bunun doğru olmadığını, hem ittifak çalışmalarıyla, hem de tüm partilerin Meclis'e güçlü aday listeleriyle girme gayretleriyle görmüş oldu. Bu nedenle, 2030 Türkiye'si için önemli bir sandığa gidiyoruz. Türkiye'yi 2030'da dünya ekonomisinin ilk 15 ülkesine, 2053 ve 2071'de ilk 10'una taşıyacak büyük adımlar atacağız. Bu adımları, Türkiye'nin savunma, enerji, otomotiv, havacılık ve uzay alanında milli ve yerli projelerini yürütmeye başlamış, daha da iddialı mega projelere kilitlenmiş bir liderle mi; yoksa Türkiye'ye çağ atlatan projeleri yıkmaktan, sona erdirmekten, Türkiye'yi proje ülkesi olmaktan çıkarmaktan, IMF ile masaya oturmaktan, Türkiye'nin küresel diplomasideki saha gücü olan TİKA'yı kapatmaktan, TRT'yi satmaktan söz eden adaylarla mı Türkiye'yi gelecekte daha iddialı bir konuma taşıyacağız, takdir yüce Milletindir.
-Muhalefet ekonomik krizin önüne geçmek için yatırımların durması gerektiğini savunuyor. Siz ne düşünüyorsunuz?
Birincisi, 'ekonomik kriz' söylemi, ortada yokken bu kadar dillendirilmesi, asimetrik düzenin çakal operasyonuna kendi elimizle kömür taşımaktır, onların ellerini güçlendirmektir. Türkiye 1994 ve 2001 krizlerine ağır bir kamu mali çöküşü, ağır açık pozisyon bunalımına girmiş bir bankacılık sektörü ve özel sektör yatırımlarının durma noktasına geldiği bir konjonktürde girmiştir. Biraz insafı olan birisi dahi, Türkiye'nin bugünkü ekonominin performansının 1994 ve 2001 krizinin binlerce kilometre uzağında olduğunu kabul eder. Türkiye, özel sektör yatırımları ağırlıklı bir büyüme trendini, yüzde 4-5 bandında bir büyüme trendini sürdürmelidir. İstihdamın sürdürülebilirliği açısından da bu bir gerekliliktir. Önümüzdeki 5 yıl için, zaman zaman büyümeyi 3-3.5 bandına çekmek gündeme gelebilir. Ancak, önümüzdeki 5 yılın, 2023'e kadar ortalama 4.5 civarında bir büyüme trendini yakalaması gerekiyor. Bu nedenle, kamunun cebinden para çıkmadan yürütülmesine önderlik ettiği mega projeler ile, özel sektör yatırımlarını durdurmaya yönelik bir anlayışın Türkiye Ekonomisi'ne vereceği zararı 10 yıl dahi telafi edemeyiz.
İSA TATLICAN / SABAH GAZETESİ