Cumhurbaşkanı Erdoğan, Habertürk, Show ve Bloomberg HT'nin ortak canlı yayınında, Veyis Ateş'in gündeme ilişkin soruları cevapladı.
Hem oruç, hem de gecekondularda misafir olması gibi yoğun programlarına ilişkin soruya Erdoğan, bu programlara yabancı olmadığını belirterek, geçmişten bu yana yaşadıklarının, bu defa ramazan ayına denk geldiğini, havaların da güzel gittiğini, şu ana kadar bütün programlarda bugün tek, daha öncekileri çift miting olarak sürdürdüklerini söyledi.
Erdoğan, fırsat buldukça fakir evlerine gitmeye çalıştığını, dün akşam Balıkesir'de olduğu gibi toplu iftarlar yaptıklarını, bunun da ayrı bir keyif, heyecan verdiğini vurgulayarak, vatandaşların önlerini kestiğini, Balıkesir'de "Bir kahve içelim" diyen vatandaşı kırmayarak kafelerine girip beraberce çay ve kahve içtiklerini kaydetti.
Son olarak Bala'da 2 ev ziyareti yaptığını, bunların çok anlamlı olduğunu ifade eden Erdoğan, "Onların o gönülden gönüle bir bağ kurmaları, bağ kurmamız bize farklı anı yaşatıyor. Bu, bize bir şeyi daha getiriyor. O da nedir? Halkıyla bütünleşebilen bir cumhurbaşkanı. Onlar da halkına erişebilen, ulaşabilen cumhurbaşkanı olarak görüyor, tanıyor." diye konuştu.
Erdoğan, ekonomi tahsili gördüğünü dile getirerek, şöyle devam etti:
"O günden bugüne, hocalarımız bize özellikle 'Ekonomi cesaret ister' derlerdi. Daha sonra ben siyasi yaşamımda, hayatımda buna şunu ilave ederdim; Ekonomi cesaret ister eyvallah ama hayat da bir cesaret işidir, hele hele siyaset tam bir cesaret işidir. Bunu göze alamayan, bunu yapamayan zaten bu işe hiç girmesin. E tabii ki belli bir bedeli ödemeyi de ne yapacaksın, göze alacaksın. Onun için biz 81 vilayetin 81'ini de defalarca dolaştık ama bakıyoruz ki muhalefetin böyle bir şeyi bugüne kadar olmadı."
- "GÜÇLÜ HÜKÜMETİ GÜÇLÜ MECLİSLE OLUŞTURACAKSINIZ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 5 bakanın neden milletvekili adayı olmadığına ilişkin, şunları söyledi:
"Bu biraz da arkadaşlarımızın kendi tercihleri. Onlar farklı bazı düşünceler içerisinde de olmuş olabilirler. 'Siz aday olmayın', diye böyle bir danışıklı dövüş söz konusu değil. Gelecekte parlamento sayısı birçok şeyi de belirleyecek. Biliyoruz ki, parlamentodan kabineye alınacak olan arkadaşlar sebebiyle o sayı azalıyor. Çünkü parlamentodan istifade ederek kabineye eğer bakan alırsanız, onu kaybediyorsunuz. Nerede? Parlamentoda. Ağırlıklı olarak kabineyi nereden oluşturacaksınız? Daha çok dışarıdan oluşturacaksınız. Benim kafamdaki düşünce, parlamentodaki sayı çok önemli. Güçlü Meclis diyorsak, ikinci sloganımız güçlü hükümet. Güçlü hükümet diyorsak, o zaman güçlü hükümeti güçlü Meclisle oluşturacaksınız. Buradaki sayı bu bakımdan çok çok önemli. Halkıma özellikle istirhamda bulunuyorum. Eğer güçlü bir cumhurbaşkanı istiyorsanız, güçlü bir Meclise de ihtiyacımız var. Onun için AK Parti'yi, Cumhur İttifakı'nı da güçlü kılmanız lazım. Ak Parti eğer güçlü bir Meclis aritmetiği içerisinde yerini alırsa, o zaman şuna da inanacaksınız ki Cumhurbaşkanımız da o zaman çok çok daha güçlü olacaktır."
Erdoğan, artık cumhurbaşkanının kanun yapma yetkisi olmayacağını, kararnameyle de her şeyin çözülemediğini dile getirerek, birçok şeyin kanunla çözüldüğünü, kanunla çözüleceği için de güçlü bir parlamento aritmetiği içerisinde yasal düzenlemelerin çok daha rahat, hızlı, seri yapılabileceğini anlattı.
AK Parti açısından güçlü parlamento sayısının asgari ne olduğuna ilişkin soru üzerine Erdoğan, bıçak sırtı değil 300'ün üzerinde bir rakamı yakalaması gerektiğini vurguladı. Cumhur İttifakı'nın da bir getirisi olduğunu kaldeden Erdoğan, bugüne kadar olan dayanışmanın bundan sonra da aynı kararlılıkla devam edeceğine inandığını, ittifakın şu ana kadar olduğu gibi bundan sonra da iyi yürüyeceğini düşündüğünü ifade etti.
Kabinede yer alacak isimlerin belirlenip belirlenmediğine ilişkin soru üzerine Erdoğan, bu isimlerin açıklanmayacağını, bunun da doğru olmayacağını söyleyerek, "Bilinen veya belirlenen şu; biz dersimizi iyi çalıştık, iyi çalışıyoruz. Kaç kişiden oluşan bir kabine olacak? Bunun üzerinde çalışıyoruz. Bu bakanların dışında neler olacak? Mesela biz burada malum yardımcı bakanlar olacak. Yardımcı bakanların dışında, yeni sistemde bir ofis sistemini de oluşturacağız. Çok daha farklı birimleri bu ofis sistemi içerisinde aktive edeceğiz. Bunlar aslında görünmeyen ama direkt olarak cumhurbaşkanıyla ilintili olan birimler olacak. Bunların detaylarını, son düze çıktığımız anda çalışmalar da bitmiş olacak. O zaman da bunları açıklamış olacağız." diye konuştu.
Başkan yardımcısı sayısının belirlenip belirlenmediğine ilişkin Erdoğan, "Anayasal düzenlemede de bu ortaya çıkmıştı. Bu bir olabilir, iki olabilir, daha fazla olabilir. Şu anda hedef burada bir ve ya iki başkan yardımcısı, bu işin ilk etabı." dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın kabineye gireceği iddialarına ilişkin, "Şu anda böyle bir düşünce söz konusu değil ama dünyada özellikle başkanlık sisteminin uygulandığı yerlerde, Genelkurmay Başkanları olsun, Milli İstihbarat Teşkilatları olsun çok büyük önem ifade ederler. Tabii ki şimdi bizim dönemimizde de bu birimler bu önemlerini koruyacaklar ama bunlar hangi sorumlulukları üstlenerek bunu koruyacaklar, şu anda yapılan çalışmalarla onların içeriğini de dolduruyoruz." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şu anda böyle bir düşünce söz konusu değil ama dünyada özellikle başkanlık sisteminin uygulandığı yerlerde, Genelkurmay Başkanları olsun, Milli İstihbarat Teşkilatları olsun çok büyük önem ifade ederler. Tabii ki şimdi bizim dönemimizde de bu birimler bu önemlerini koruyacaklar ama bunlar hangi sorumlulukları üstlenerek bunu koruyacaklar, şu anda yapılan çalışmalarla onların içeriğini de dolduruyoruz." diye konuştu.
Yüksek Askeri Şura'nın daha farklı mı olacağı, bunların içerisinde kimlerin olup olmayacağı konusunda yapılan çalışmalarla Başkanlık sisteminin adımlarının atılacağını dile getiren Erdoğan, bakanlık sayısıyla ilgili olarak, şunları kaydetti:
"Yani kesinlikle bir defa 20'nin altında olacağı malum. Zaten bu işi 25'e falan başbakanlığım döneminde düşürmüştük. Hatırlarsanız, 37-38'di. Biz bunları oraya kadar indirdik. Bunlar hem devletin, hükümetin hakikaten işlevini ciddi manada ağırlaştırıyordu. Biz bunları buraya indirdikten sonra bir canlanma, hareketlenme geldi. Şimdi de biz başkanlık sisteminde, bir bakanlar -ki bu bakanlar 20'nin altında olacak- bu 13 olur, 15 olur, 17 olur böyle bir rakamlar kümesi, bir de bunların yanında bakan yardımcıları olacak. Bir de ofisler olacak ve bunlar aslında aynı bütün ama renkli. Böyle bir çalışmayla bunların bir kısmı zaten direkt Başkanla, Cumhurbaşkanıyla ilişkili olacak ve Cumhurbaşkanı istediği anda onları delege edeceği istihdam veya işle çok daha aktif hale getirebilecek."
"DEMEK Kİ YOL ARKADAŞLARIM SÖYLENENLERİ İYİ KAVRADI"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İstediklerinizi buldunuz mu, yoksa daha çok iş var mı?" sorusu üzerine, istediklerini büyük oranda bulduklarını söyledi.
2002'de yüzde 34,3 ile 363, 2007'de yüzde 46,6 ile 341, 2011'de yüzde 49,9 ile 327 milletvekili çıkardıklarını, sürekli bir artış yaşandığını ifade eden Erdoğan, sadece 7 Haziran'da bir düşüş söz konusu olduğunu, onu da Kasım seçimiyle yüzde 49,5 oy alarak 317 milletvekiliyle parlamentoda yerlerini aldıklarını hatırlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Demek ki benim yol arkadaşlarım, bu mücadeledeki, davadaki arkadaşlarım söylenenleri iyi kavradılar ve buna önem verdiler. Bu neticeyi de böylece almış olduk. Fakat bizi milletimiz de çok iyi anladı. Milletimiz de çok iyi anladığı için hamdolsun bu neticeleri yakalamada çok daha önümüzü açtılar. Peki daha iyi olmaz mı? Ben daha iyi olacağına da inanıyorum. Bugün Akhisar şehir stadının içinin tıklım tıklım doluşu, sıcakta, aynı zamanda oruçlu olarak kadın, erkek, genç, hep birlikte orada oluşları insanı duygulandırıyor."
Erdoğan, yine Balıkesir ve Isparta'nın da aynı şekilde olduğunu belirterek, yarın Tekirdağ mitingini de Çorlu'da yapacaklarını, bu mitingle de Trakya'ya mesajlarını vereceklerini anlattı.
Daha sonra Edirne mitinginin de yapılacağını dile getiren Erdoğan, "Bu yol arkadaşlığında sadece partimin aktif kadrolarını değil, halkımızı da yanımızda bulmanın heyecanını yaşıyorum." dedi.
Erdoğan, 16 yılda bu aşamaya geldiklerini, ancak ayaklarında ve bileklerinde prangalar bulunduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:
"Birçok zaman maalesef o prangalar sebebiyle yapmak istediğimiz işleri yapamamamın, bürokratik oligarşinin önümüze çıkardığı engellerin bedelini ağır ödedik. Biz buralara çok daha önce gelebilirdik. Bu bürokratik oligarşi sebebiyle maalesef bu gecikmeli oldu. Biz diyoruz ki bu dünyada olduğuna göre bizde yüzde 50 artı 1 olarak şu anda uygulamaya koyalım. Benim halkım da ne yapacak? Burada dünyanın değişik yerlerinde, değişik sistemler var. Örneğin, Amerika, Meksika, Brezilya, Arjantin, buralardaki sistemler Avrupa'daki sistemler. Bazı yerlerde İtalya çok farklı bir sistem geliştirdi. Yüzde 40'la başkanlığı vereceği bir sistem geliştirdi ama bakın hükümet kuramadılar, hala daha kuramıyor. Niye? Mesele işi yüzde 51 artı 1'i zorlayacak noktaya halk, millet gelirse, o zaman bu iş çok daha belki sürece gidiş zor olacak ama sonucu çok çok hayırlı olacak. Yüzde 50 artı 1'i aldı, parlamentoda da eğer çoğunluk oluşursa o zaman zaten o ülkenin yönetimi çok daha farklı olacaktır."
"Partiler arası acaba uzlaşma sağlanabilir mi?" diyen Erdoğan, bunun için parlamentonun oluşmasına bu işi bırakmadıklarını, seçim öncesi bir ittifak anlayışı getirerek, seçim sonrasında da büyük bir gayret ve dayanışma içerisinde süreci devam ettirmesi için Cumhur İttifakı'nın şimdiden kurulduğunu söyledi.
"TANIŞTIĞIM LİDERLER BÜROKRATİK OLİGARŞİDEN YAKINDI"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bürokratik oligarşinin dünyada köşeye sıkıştırmadığı ülkenin olmadığını dile getirdi.
Dünyada tanıştığı liderler arasında kendisinin en kıdemli liderlerden biri olduğunu anlatan Erdoğan, "Birçoğu geldi, gitti, değişti. Burada Rusya'dan Sayın Putin kıdem noktasında hemen hemen bunun dışında pek yok diyebilirim. Bu süreç içerisinde de tanıştıklarımın hepsi bu bürokratik oligarşiden hep yakınmıştır. Ama bazı ülkeler var ki bu oligarşiyi onlar çökertmişlerdir. Çökertenler de büyümeyi hızlandırmışlardır. Bizde de sadece yargı olayı değil yargıda da hükümette de yani yürütmede de bu sıkıntılar hep yaşandı." diye konuştu.
Erdoğan, yargıda yaşanan sıkıntıların yürütmeyi de ciddi manada bloke ettiğini vurgulayarak, şunları söyledi:
"Tabii yürütmeyi bloke edince siz mesafe alamıyorsunuz. Şimdi peki bu FETÖ'nün yargı mensupları nerede? Niye bunlar bu ülkeyi terk edip gittiler? Çünkü suçlarını iyi biliyorlar. Bunlar öyle terk edip gittiler ki şimdi gittikleri ülkede Türkiye'yi onlara şikayet ediyorlar. Bizler bir araya geldiğimizde de o ülkelerin yöneticileri kalkıyor bize adeta FETÖ'yü müdafaa eder hale geliyorlar. Bu bürokratik oligarşi işte böyle bir şey. Bunlarda vatanseverlik, milliyetperverlik böyle bir şey söz konusu değil. Bunlar hain, ihanet içerisindeler. Yoksa burada kalırdı. 'Ben vatanımda kalırım, burada hizmetime devam ederim' derdi. Şu anda kalanlar da durumları pek belli olmayanlar. Ama bu konuda da yine yargı olsun, yürütme olsun, kolluk kuvvetleri olsun, hepsi çalışmalarını sürdürüyorlar."
Erdoğan, "Yurt dışında FETÖ örgütlerine yönelik operasyonların devam edip etmediği ve ne aşamada olduğu" sorusu üzerine ise "Devam ediyor, her an her şey olabilir, durmak yok yola devam." dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Muharrem İnce'nin iddialarına ilişkin, "Ben Pensilvanya'dan parti kurmak için izin almaya yönelecek kadar düşük bir siyasetçi değilim." dedi.
Erdoğan, vefat eden Prof. Dr. Semavi Eyice'ye Allah'tan rahmet dileyerek, Eyice'nin sanat tarihinde Türkiye'nin nadide ordinaryüs seviyesinde hocalarından ve İstanbul hayranı bir insan olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Semavi Eyice'yi, Belediye Başkanlığı döneminden bu yana tanıdığını aktaran Erdoğan, "20 gündür de maalesef makineye bağlı durumdaydı ama bugün rahmetli oldu. İnşallah ben de çarşamba günü öğle namazında cenazesi kalkacak, cenaze namazına katılmayı ben de planlıyorum. Her ne kadar o gün Milli Güvenlik Kurulu toplantımız varsa da cenazeye katılıp cenazeden sonra Ankara'ya Milli Güvenlik Kurulu'na yetişeceğim. Fatih Cami haziresine, inşallah defni gerçekleşecek. Kızlarıyla, torunuyla falan bu akşam görüşmemizi de yaptık." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Muharrem İnce'nin iddialarına ilişkin soru üzerine, sözlerine şöyle devam etti:
"Şimdi çok açık, net konuşuyorum ama açık net Sayın İnce'den cevap bekliyorum. Onun genel başkanının dürüstlüğü ortada. Dürüstlükle yakından, uzaktan alakası yok. Hatta ben sizden bu akşam bir şey daha isteyeceğim. O da şudur. Muharrem İnce'nin genel başkanına yönelik saygıyı aşan ifadeleri var. 'Bir kere girdin olmadı, iki kere girdin olmadı, üç kere girdin olmadı.' vesaire böyle sayan sayan tabii başı falan çok daha da ağır. Ben Pensilvanya'dan parti kurmak için izin almaya yönelecek kadar düşük bir siyasetçi değilim. Ben Gülen'i Belediye Başkanlığım döneminde ricai olarak tanıdım. Yüz yüze kendisiyle hayatımda iki veya üç kere görüştüm. Parti kurmak için, benim bu yoldaki dava arkadaşlarım, yol arkadaşlarım var.
Biz onlarla görüşmelerimizi yaptık ve ondan sonra da adımımızı attık. Niçin Pensilvanya'dan izin alacağım ki? Eğer bunu ispat etmezse Muharrem İnce namerttir. Ben bu tür şeylerde konuştum mu ağır konuşurum. Ben madem ki Pensilvanya'ya gittim, kimle gittim bunu ispat etmesi lazım. Öyle hayal meyal şeyler istemem. Çıkıp bunu açıklayacak, açıklamazsa namerttir. Veyahut da çekilip gitsin. Kesinlikle böyle bir şey söz konusu değildir. Tayyip Erdoğan bir şeyi bir kere söyler altında da ezilip büzülmez. Öyle kalkıp sahnede el vurup savurmak bunlar kabadayılık işi değildir. Onun da dersini almak istiyorsa onun yeri bellidir. Bizim yanımızda biraz eğitim alması lazım."
"ŞAHSIMLA İLGİLİ YAPTIĞI AÇIKLAMA, TEPEDEN TIRNAĞA YALANDIR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Muharrem İnce'nin daha önce CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili eleştirilerinin ekrana gelmesi üzerine, İnce'nin kendi genel başkanını yerin dibine soktuğunu söyledi.
Erdoğan, "Şimdi Cumhurbaşkanı adayı oldu. Onu takdim ederken hani diyor ya 'Muharrem İnce gel' ya kim bu Muharrem İnce, Cumhurbaşkanı adayın ya. Onu bile çağırırken oraya genel başkan 'Muharrem İnce gel' sanki böyle yoldan geçen birisini çağırıyor. Şu anda Muharrem İnce'nin bir defa Kılıçdaroğlu'nun şahsındaki değeri bu. Ben milletin şahsında da değerinin ne olacağını benim milletim gayet iyi gösterecek. Zira şurada İnce kendi genel başkanına nasıl yaklaştığını çok açık net ortaya koyuyor. Genel Başkanına böyle yaklaşan bir insandan, bu ülkede Allah aşkına Cumhurbaşkanı olabilir mi? Cumhurbaşkanlığı makamını bu kadar küçük, bu kadar düşük gören bir genel başkandan da bu ülkede siyaset olur mu?" ifadelerini kullandı.
Kendilerinin bu yolda emin adımlarla yürüdüğünü dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ama şahsımla ilgili yaptığı açıklama tepeden tırnağa yalandır. Nasıl ki hani bizim 85 koli Amerika'ya gönderdiğimiz evraklarla ilgili 'Gazete kupürüdür' ifadesini kullandı. Bunu Milli İstihbarat'tan gelin Milli İstihbarat'la bu işi görüşün ya da Adalet Bakanlığı'na bunu tevsik edin dememize rağmen şu ana kadar bir gelişme yok, bir belge yok. Kim söyledi bunu size, yok. Hadi açıkla kim söyledi, hangi Amerikalı yetkili söyledi? Amerika'nın Adalet Bakanı mı söyledi, oradan herhangi bir güvenlik yetkilisi mi söyledi, kim söyledi? Eğer sen Amerika'daki CHP'nin orada ofis başındaki adamı söylediyse, bununla söylüyorsan bunu, hepten iflas ettin. Açıkla, istihbarata mı açıklayacaksın, Adalet Bakanlığına mı açıklayacaksın, açıkla, Türkiye'yi karalama. Biz Adalet Bakanlığı olarak 85 koliyi Sayın Obama döneminde bunlara gönderdik." diye konuştu.
"GÜYA KENDİSİ ÖĞRETMENLİK YAPMIŞ AMA EĞİTİMDEN BİHABER"
Erdoğan, gönderilen kolilerin içerisinde iddianamelerin olduğunu, bu belgelerin yanında bu iddianamelerin yansıdığı yazılı medyanın bazı görsellerinin de bulunduğunu belirterek, "Ama sen neyi neyle ispat edeceksin bunu söyle. Böyle bir şey yok ve hayatı bunların yalan, iftira ama bunlara en güzel cevabı, 24 Haziran'da benim milletim verecek." değerlendirmesinde bulundu.
CHP'nin seçim beyannamesine değinen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bunların hepsi hayat, bunlar da yalan. Şimdi bugün konuşuyor ne diyor, 'Eğitim ücretsiz olacak' diyor. Şu anda eğitim-öğretim ücretli mi? Üniversite harcı yok, harç març kalktı. Kolejler falan bu işin dışında zaten, bitti. İlköğretim, ortaöğretim kitaplarını masaların üzerine koyuyor muyuz, ücretsiz olarak kitaplarını artık bütün yavrularımız alabiliyor mu? Alıyor. Bunlara devlet olarak ayrıca ilköğretimden itibaren burs veriyor muyuz? Veriyoruz. Ortaöğretimde göreve geldiğimde 45 liraydı burs. Şu anda burs 500 lirayı falan buldu. Güya kendisi öğretmenlik yapmış ama eğitimden bihaber. Neler olmuş Türkiye'de bu eğitim sektöründe bunu bilmiyor. Biz ne gibi adımlar atmışız ya çıkıyorsun meydanlara. Bu AK Parti iktidarı eğitimde neler yapmış, şunları bir incele, araştır, bak. Ne kadar derslik yapmış, ne kadar burs veriyor, lisans eğitiminde ne kadar burs veriyor, lisansüstünde ne kadar burs veriyor, doktorada ne kadar burs veriyor ayrıca ortaöğretimde ne kadar burs veriyor. Orada da annelere yardım yapıyoruz. Şunları bir incele. Kalkıyor diyorsun ki 'Eğitim-öğretim bedava olacak' zaten şu anda bedava, paralı değil ki. Devletin eğitim-öğretim sistemi ücretsizdir. Ondan sonra 'Şu kadar öğretmen alacağız.' Ya bir araştır bak, AK Parti iktidarında Milli Eğitim'e ne kadar öğretmen alındı ve sayı neydi nereye çıktı. Sürekli olarak kendini yenileyen bir eğitim-öğretim sistemi var. Bu öğretmenlerin adedi de ciddi manada bizim dönemimizde artmıştır ve artmaya da devam ediyor. Böyle kuru kuruya 'Şu kadar öğretmen alacağım.' demekle öğretmen alınmaz."
"VATANDAŞI ALDATMAK İÇİN BÖYLE YALAN YANLIŞ RAKAMLAR ÜRETİLMEZ"
Kendi döneminde bir sınıfta 75 öğrenciyle eğitim-öğretim gördüğünü anlatan Erdoğan, Türkiye'de o dönemlerde mevcudu 100'ün üzerinde olan yerler olduğuna dikkati çekti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şu anda mevcudu 30'un üzerinde olan sınıf kalmadığını belirterek, "Hepsi 30'un altına indi. Şu anda 30-25-20-18 kişilik sınıflar var. Şimdi bu kadar sınıflara siz de buna göre öğretmen alacaksınız. Kalkıp da ben öğretmen almak için, öğretmen buraya biz alamayız ki. Şimdi bu dönemde de 25 veya 30 bin öğretmen alımı söz konusu. Buna ihtiyaç oluştukça bu öğretmeni de alacaksın. Vatandaşı aldatmak için böyle yalan yanlış rakamlar üretilmez." şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Avrasya Tüneli'ni yaptık. Fakat şimdi bakıyorsun Sayın İnce diyor ki 'Bunları niye yapalım? Bunlara ihtiyaç yok ki. Hem bütçede para yok, hem bunlar yapılacak. Kanal İstanbul, niye yapalım? Bütçede para yok.' Sayın İnce bak, kaynakların çeşitlendirilmesi diye ekonomide bir kaide var ve bu dünyada bu kaidenin örneğini sergileyen en başarılı ülke Türkiye'dir, o da bizimle oldu." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu anda neredeyse üniversiteye giremeyen öğrenci kalmadığını belirterek, öğrencilerin tamamına yakınının, öyle ya da böyle bir üniversiteye girebildiğini belirterek, "Geçelim onu. Şu anda Türkiye genelinde 200'ün üzerinde son açılanlarla üniversite var. Bu ne demek biliyor musunuz? Biz Anadolu'dan yavrularımızı Türkiye'nin değişik yerlerine üniversiteye gitmelerine mecbur etmedik. Tam aksine üniversiteleri yavrularımızın, Anadolu'nun dört bir yanında ayağına gittik." diye konuştu.
Şu anda Hakkari'de, Iğdır'da, Kars'ta, Ardahan'da da olmak üzere Türkiye'nin dört bir yanında üniversitenin bulunduğunu dile getiren Erdoğan, üniversitesi olmayan ilin kalmadığını anlattı.
Erdoğan, "Bunların hepsini yaptık. Bunları AK Parti yaptı. İktidarımız döneminde bunlar yapıldı. Öyle illerimiz var ki 7, 8, 9 üniversite var. İşte İstanbul bunlardan bir tanesi. Bir de artık bu üniversiteler artık birbirleriyle yarışır hale geldiler. Kalite noktasında yarışır hale geldiler. Bizim şu andaki bütün derdimiz ne biliyor musunuz? Bütün derdimiz üniversitelerimizde akademisyen konusundaki sorunumuzu aşmak. Onu daha ileriye taşımak ve istiyoruz ki artık dünya ile yarışan, yani Aziz Sancarlarımız bir tane olmasın. Bu sayılar daha da artsın. Bunun için yarışıyoruz." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:
"Geçen gün Sayın Sancar, Amerika'ya döneceği sırada haberleştik ve havaalanında kendisiyle görüşüyoruz, öğrencilere, özellikle akademik yaklaşımı olan öğrencilere 'Çalışın, akademisyen olun', siyaset noktasında da 'Siyasete pek bulaşmayın' mealinde bir şey söylemiş. 'Valla hocam doğru söyledin.' dedim. Yani biz siyasetçiler olarak akademisyenlerimizin hizmetkarı olalım. Çünkü bizim şiddetle, ciddi manada akademisyene ihtiyacımız var ve akademisyenlerimizin içinde kalifikasyonu arttıralım, kariyeri artıralım. Yani bunu başardığımız anda o zaman ne olacak, işte bizim üniversitelerimizdeki öğrencilerimizin kalitesi de artmaya başlayacak. Onların içerisinden tabii ki siyasetçi de çıkacaktır. Yani herkesin de yüzde 100 akademisyen olması diye bir şey söz konusu değil tabii ki ama şu anda ihtiyacımız var. Bunu üniversitelerimizin hepsinde görüyoruz. Bu konuda da inşallah bu adımları da günbegün artarak devam ettireceğiz."
"SAĞLIKTA BU DEVRİMİ BİZ GERÇEKLEŞTİRDİK"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Veyis Ateş'in AK Parti iktidarları döneminde yapılan sağlık yatırımlarına değinmesi üzerine, şöyle konuştu:
"Yaptık mı? Onu da yaptık. Eskiden bir devlet hastaneleri vardı. Bitmedi, devletin kendi içinde kurumlarının hastaneleri vardı. PTT, deniz hastanesi gibi birçok bu tür hastaneler vardı. SSK hastaneleri vardı. Bunun dışında bitmiyor, bakıyorsun vakıfların da hastaneleri vardı. Biz dedik ki 'Bunların hepsini birleştireceğiz.' Önce bize dediler ki 'Hayır biz bunu kabullenemeyiz.' İsteseniz de istemeseniz de biz bunu birleştireceğiz. Tek çatı ve bu tek çatı altında benim vatandaşım artık istediği hastaneye girecek. Hatta Sosyal Güvenlik Kurumu'yla anlaşmalı olan özel sektör hastanelerine de benim vatandaşım gidebilecek. Gidiyor mu? Buraya da gidiyor."
Sağlıkta vatandaşın gidebileceği hastanelerin adedinin arttırıldığını vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Tabii bu bitmiyor. Eczaneler... Hastanelerin kendi içinde eczaneler vardı. Ama o eczanelerden doktorun verdiği ilaçların tamamını alamazdı. Napıyordu? Kendi parasıyla hem sigortalı veya emekli kendi parasıyla gidip ilaç alıyordu. Ey CHP bunlar senin döneminden kalma. Bunlar sizin döneminizden kalma. Bunlar sizin bir defa günah dosyanızdır. Bu vatandaş bu çileleri çekti. Bu vatandaş nüfus kağıtlarındaki o mühürleri unutmuyor. O mühürlerde neler vardı? Gaz yağı, o mühür vardı. Ne vardı, yağ mühürü vardı, ne vardı, ekmek mühürü vardı. Bu mühürleri ben büyüklerimizden hep gördüm. Kartlar vardı, bunları gördük. Şimdi kalkmışlar bunlar eski Türkiye, tekrar oraya dönecekmiş. Bu hastanelerle ilgili olarak tüm bunların hepsini tek çatıda toplayınca bir de neyi çıkardık arkasından, eczanelerle ilgili yasal düzenlemeyi yaptık. Hastam, istediği eczaneden gidip ilacını alabilecek. Yani onlara 'İlaç var, yok, ikisi var üçü yok', yok. Oradan ilacını alacak yoksa o eczanede o ilaç, eczacı hemen ilacını aldırtacak, ilacını vererek onu gönderecek. Ya biz bunu getirdik. Niye? Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi / Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi. Böyle baktık."
"Her şey insan için" dediklerini, bu yola böyle çıktıklarını, sağlıkta hiçbir şeyi asla parayla mukayese etmediklerini kaydeden Erdoğan, "Bizim dönemimizde bakın yurt dışına gitmekten tutun, bazı yasak ilaçlar vardı ki yasaklı derken şunu kastediyorum, bedelini vatandaş kendisi öderdi, onları bile yavaş yavaş tamamen kaldırdık onları da devlet olarak biz ödemeye başladık. Belki şu anda bir veya iki ilaç vardır ki bunlar ağır bazı ilaçlardır. Onu da koy bir tarafa. Bakın çok daha enteresanını söyleyeceğim, kızaklarla çekilmek suretiyle o kış mevsimlerinde hastaneye götürülen hastalarımız vardı. Biz şimdi oralara paletli sistemleri getirdik." ifadelerini kullandı.
Erdoğan, artık paletli ambulanslarla her tarafa gidilebildiğini, aynı şekilde helikopter ve uçak ambulansları getirdiklerini, bunlarla yurt içi ve dışı bütün müdahaleleri yapar hale geldiklerini belirterek, "Sağlıkta bu devrimi biz gerçekleştirdik ve bundan sonra da yine şehir hastaneleriyle attığımız adım, eğer şehir hastaneleri şöyle halkım bir görürse, şu anda 5 tane açılmış şehir hastanesi var. Bu şehir hastaneleri, Türkiye'nin sağlıkta tamamiyle görünümünü dünyayla rekabet eder hale getiriyor." dedi.
"BUNLAR DAHA ÇIRAK BİLE DEĞİL"
AK Parti'nin gençlerle olan temasını da değerlendiren Erdoğan, AK Parti kurulduğu zaman, Türkiye'de seçilme yaşının 30, seçme yaşının ise 18 olduğunu vurgulayarak, seçilme yaşını 18'e indirenin kendileri olduğuna işaret etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "30'dan, 18'e indirdik. Bu gence güvenme olayıdır. Biz güvendik ve şu anda bu adımı da attık. Gençliğin bir defa bunu bilmesi lazım." diyerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Sevgili gençler, bizim ecdadımız Fatih Sultan Mehmed, 21 yaşında İstanbul'u fethetti ve gemileri, daha doğrusu kadırgaları, karadan yüzdürerek Haliç'e indirdi. Biz oradan aldığımız ilhamla dedik ki '18 yaşında biz de bunu yaparız.' 18 yaşa madem ki seçme yetkisi veriyoruz, niye zor olan seçme olduğuna göre, seçilmeyi 18'e niye indirmeyelim? Onu da oraya indirdik. Bunu yaparken bir şey daha yaptık, dedik ki dedemiz Fatih, karadan kadırgaları yüzdürdüğüne göre, biz de denizin altından bunun raylısını yaparız. Biz de denizin altından Marmaray'ı yaptık. Şu anda 100 milyonlar o Marmaray'dan geçiyor. Dedik ki 'Bu yetmez, bir şey daha yapalım.' Denizin altından otomobil de geçirelim. Avrasya Tüneli'ni yaptık. Fakat bakıyorsun, Sayın İnce diyor ki 'Bunları niye yapalım? Bunlara ihtiyaç yok ki. Hem bütçede para yok hem bunlar yapılacak. Kanal İstanbul niye yapalım? Bütçede para yok.' Sayın İnce, bak, kaynakların çeşitlendirilmesi diye ekonomide bir kaide vardır ve dünyada bu kaidenin örneğini sergileyen en başarılı ülke Türkiye'dir. O da bizimle oldu. Bu BOT denilen, kamu-özel ortaklığı denilen sistemi, PPP sistemini eğer arzu ederse özel olarak da anlatırım ona bunları, Türkiye'ye getiren ve bunu uygulayan biziz. Eğer bunlar milli bütçeyle olacak olsaydı, bizden öncekiler yapardı bu işleri, yapamadılar. Al işte bu kaynakların çeşitlendirilmesiyle bütçede bu adımları attık ve bunların birçoğu zaten milli bütçeyle değil, tam aksine bu sistemlerle yapılan yatırımlar olmuştur ve bu sistemlerle bunlar çalışıyor. Örneğin Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nü biz milli bütçeyle yapmadık ki bu sistemlerle yaptık. Aynı şekilde Osmangazi (Köprüsü) bu sistemle. Üçüncü Havalimanı aynı sistem ve bir de oradan biz ayrıca para alacağız. Bunlar bu şekilde yürüyor. Ama bunlar bu işi bilmez. Bunlar daha çırak bile değil. Biz çıraklık dönemimizi geride bıraktık, kalfalığı geride bıraktık. Şu anda ustalık dönemini yaşıyoruz. İnşallah bundan sonra da büyük ustalık dönemine geçeceğiz. Yeter ki milletim bize devam desin. Bu şehir hastaneleri de milli bütçeden olan değil, Sayın İnce bunu da öğrensin."
BAHÇELİ İLE ORTAK MİTİNG
Erdoğan, MHP lideri Devlet Bahçeli ile seçim sürecinde bir ortak mitingin yapılıp yapılmayacağı sorusuna şöyle cevap verdi:
"Şu anda ben aslında arzu ederim. En azından 1-2 final mitingi müşterek yapsak isabetli olur diye düşünürüm. Ama tabii bu benim yalnız başıma vereceğim bir karar değil, bu konuda Sayın Bahçeli'nin de olumlu bir yaklaşımı olursa, müşterek 1-2 final mitingini, örneğin İstanbul- Ankara gibi yapma durumumuz olabilir. Arkadaşlar görüşüyorlar. Eğer karşı taraftan da olumlu bir cevap gelirse bu adımı da atarız."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa'nın, bazı ülkeler dışında akıl tutulması geçirdiğini belirterek, "Hele hele Almanya, bu kadar güzel şeyler kendileriyle konuşuyoruz, ediyoruz vesaire... Başka şeyler konuşuyorlar ama bakıyorsunuz yine bu terör örgütlerine, başta PKK olmak üzere, FETÖ olmak üzere kapılarını açıyorlar." dedi.
"Eski adıyla Yassıada, yeni adıyla Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nın bir açılış olacak mı ya da kamu orayı ne zaman görecek, ziyaret edebilecek?" sorusu üzerine Erdoğan, şu cevabı verdi:
"Tabii olacak. Ama bu Demokrasi ve Özgürlükler Adası, gerçekten çocukluğum ile özellikle Adnan Menderes'in rahmetli, tabii o idama gidişi esnasındaki resmi unutmam hiç mümkün değil. Tabii Faruk Nafiz Çamlıbel de biliyorsunuz onlarla beraber o zaman hapiste yaşayanlardandı. Bir dörtlüğü vardır çok manidardır, 'Bilmiyor gülmeyi sakinlerin binde biri/ Bir vatan derdi birikmiş bir avuçluk karada/ Kuşu hicran getirir, dalgası hüsran götürür/ Mavi bir gölde elem katresidir Yassıada."
Yassıada'nın eski ve yeni fotoğraflarını göstererek projeyi anlatan Erdoğan,Yassıada üzerinde çok şeylerin yazıldığını, burada Bizans döneminden kalma hücrelerin yer aldığını söyledi.
İdamın olduğu dönemlerde kullanılan binalarla ilgili projenin devam ettiğini aktaran Erdoğan, projeyi 2019 yılının başlarında bitireceklerini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ağaç katletmek CHP'nin işidir. Ben size şimdi enteresan bir şey söyleyeceğim, CHP'nin yeşilden anladığı nedir biliyor musunuz? Taşlara, kayalıklara yeşil boya püsküşili yaşatmayı biz biliriz. Eski Yassıada'nın halini görüyorsunuz. Buranın yeşil ile alakası var mı? Yok. Bambaşka bir Demokrasi ve Özgürlükler Adası olacak." dedi.
"BİZİMKİSİ DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜKLER ADASI OLACAK"
"Adnan Menderes sizin için ne ifade ediyor?" sorusu üzerine Erdoğan, Menderes'in Yassıada'da çekilmiş bir fotoğrafını göstererek, şu cevabı verdi:
"Şu resim her şeyi ifade eder. Şu hali görüyorsunuz değil mi? Merhum Menderes'in son dönemi. Bu ülkeye bunca hizmet vermiş bir Başbakana şu reva mıdır? Başında bir albay veya bir binbaşı onu idama hazırlıyor. Onlar bunu hayal ederken, AK Parti'nin hayal ettiği Demokrasi ve Özgürlükler Adası bu ama CHP'nin hayal ettiği bu. Bizim için birçok şeyi planladılar ama bunlar bilmediler ki bu planların üzerinde Allah'ın planı var. CHP böyle kalsın istiyordu, biz ise proje bitince inşallah böyle olacak. Şunu unutmayalım bizimki demokrasi adası olacağı için bir darbe adası değil. Bu CHP'lilere yakışandır. Bizimkisi ise Demokrasi ve Özgürlükler Adası olacak."
"PKK SİZDEN 3 AY ÖNCEDEN İZİN Mİ ALIYOR?"
"AB'nin önde gelen ülkeleri, gerek 16 Nisan gerekse bu süreçte miting yapmanıza izin vermedi. Geçtiğimiz günlerde HDP Almanya'da miting yaptı. Bu durumu ilgili bakanlıklar nezdinde sordurdunuz mu? Seçilirseniz eğer AB ile ilişkiler normale döner mi yoksa bir süre daha devam eder mi?" sorusuna karşılık Erdoğan, şunları söyledi:
"Gerçekten Avrupa, bazı ülkeler dışında bir akıl tutulması geçiriyor. Hele hele Almanya, bu kadar güzel şeyler kendileriyle konuşuyoruz, ediyoruz vesaire... Başka şeyler konuşuyorlar ama bakıyorsunuz yine bu terör örgütlerine, başta PKK olmak üzere, FETÖ olmak üzere kapılarını açıyorlar. Bütün bunların hepsinin altında yatan gerekçe şu, bana göre. Güya bunlar 'Böyle yaparsak Türkiye'yi köşeye sıkıştırırız.' Yahu sıkıştıramayacaksınız. Darbe yapıldı, ne oldu? Ne elde ettiniz? Biz, bir yerlerle nasıl bir kontak içerisinde olduğunuzu biliyoruz ama bunu size söylediğimiz zaman da rahatsız oluyorsunuz.
Bir ara toparladılar işi bu terör örgütlerine karşı ciddi bir adım attılar. Ama şimdi yine seçim yaklaşıyor, bahaneler uydurmaya başladılar. Yok 3 ay önceden müsaade alınması... Bugüne kadar öyle bir şey olmamış ki. PKK sizden 3 ay önceden izin mi alıyor? Siz bizim oradaki bırakın partiyi, oradaki sivil toplum örgütlerimize dahi müsaade etmiyor. Salon vermiyorlar. Böyle bir yaklaşım tarzı olabilir mi?"
"TERÖRİSTLERE BU KADAR, BU ZEMİNİ AÇIK TUTMAMALARI GEREKİR"
Bunun kalıcı olacağına ihtimal vermediğini dile getiren Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Ancak karşılıklı olarak saygı, sevgi olursa biz de saygı, sevgi gösteririz. Ama bu saygı, sevgi olmazsa kusura bakmasınlar biz de gereğini yaparız. Dışişleri Bakanımız, Solingen faciasının yıl dönümü sebebiyle Almanya'ya gidecek ve Almanya'da Sayın Merkel ile görüşmeleri yapacaklar. Bu konuları da görüşecekler. Fakat şunu bilmeleri lazım ki biz sizinle NATO'da beraberiz. Birlikte küresel bir gücüz. Aramızdaki ticari ilişkilere baktığımız zaman ortada önemli bir ilişki ağı var. Beş milyona yakın insanım var sizde. Bir milyonun üzerinde çifte vatandaş olanlar var. Bu kadar iç içe girmiş olan, 4,5-5 milyona yakın her yıl Alman turistin ülkemize geldiği Almanya, niçin Türkiye'ye böyle bakar.
Bunu bizim aşmamız gerekecektir. Onun için duygusal, hissi hareket etmeyeceğiz. Ama bu teröristlere de bu kadar bu zemini açık tutmamaları gerekir. Burada karşılıklı menfaat esasına göre inşallah temenni ederim ki bu süreci hallederiz ve ben de şu anda kalan süreç içinde çok da önemsemiyorum. Biz zaten Bosna Hersek'te Avrupa'ya gerekli olan mesajı verdik. Bosna Hersek'te 15 bine yakın insanın katıldığı kapalı salon toplantısında Almanyası da vardı, Hollandası da Fransası da Belçikası da hepsi oradaydı. Oradan zaten mesajlar gideceği yere gitti. Bizim hamdolsun telaşımız yok. Ülkemizde yapıyorum, televizyonlar vasıtasıyla mesajlarımızı ulaştırıyoruz. Neticenin hayırlı olacağına inanıyorum. Eğer dünyada barışa gayret edeceksek, barışı temine çalışacaksak teröristlere zemin hazırlamakla bu olmaz. Onun için teröristlerin önünü keserek, barışa koşan, barış sevdalıları olan el ele verenlerle, demokrasi mücadelesini ancak böyle götürebiliriz."
"KUZEY SURİYE'DEKİ YAKLAŞIMLARINI HİÇ İYİ BULMADIM"
"Aşılamayan sorunlar var. Mesele Başkan Trump'ta mı yoksa ABD'deki yerleşik düzende mi?" sorusu üzerine Erdoğan, Amerika'nın kendine has bir yönetim anlayışı olduğunu, özellikle Amerika'da başkanlık dışındaki yapılanmanın da farklı olduğunu söyledi.
Trump ile farklı bir süreci çalıştıracaklarına inandıklarını, hala da inandıklarını belirten Erdoğan, "Ama ben Kuzey Suriye'deki yaklaşımlarını hiç iyi bulmadım. Oraya 5 bin tır silah, mühimmat getirmelerini, 2 bin kargo silah, mühimmat getirmelerini doğru bulmadım. Bunları kim için getiriyorsunuz? Kime karşı getiriyorsunuz? Orada 911 kilometre sınırı olan biziz. Orada 20 civarında ABD'nin üssü var. Peki bunu kim için kuruyorsunuz? Kime karşı kuruyorsunuz? Bu sınırlarda Türkiye var. Türkiye'nin buradaki illerine, insanlarına karşı siz YPG, PYD'yi destekliyorsunuz. Onlara her türlü silahı, gücü veriyorsunuz. Biz, sizden paramızla silah alamıyoruz, siz ücretsiz olarak bu terör örgütlerine parasal destek veriyorsunuz. Ondan sonra da Türkiye tavır koyunca 'Niye tavır koydu' diyorsunuz. Kusura bakmasınlar. Şu anda biz yine başımızın çaresine bakmak durumundayız. Bunu nasıl temin edeceksek, nasıl halledeceksek bu şekilde halledeceğiz. Ama bizim Amerika ile olan NATO'daki birlikteliğimiz stratejik ortaklığımız kabul görmesi lazım. Kabul görmediği zaman, burada tabii biz de değerlendirmelerimizi yapmak durumundayız."
"İSTANBUL ADAYLARIMIZI TANITACAĞIZ"
"Sahur yapanlardan mısınız efendim? Torunlarla ilişkileriniz nasıl, vakit ayırabiliyor musunuz?" sorusu üzerine Erdoğan, şöyle cevap verdi:
"Tabi şimdi okullar ve bizim de yoğun mesailerimiz ama ayırmaya çalışıyoruz. Bu akşam buraya gelirken onlar uğurladı beni. Şimdi de 'Dede sahuru beraber yapalım' dediler. Ufak olmalarına rağmen maşallah oruç da tutuyorlar. Şimdi onlara, sahura yetişeceğim. Tabii yarın malum, inşallah Tekirdağ mitingimizi Çorlu'da yapacağız ve Çorlu'dan önce de Haliç Kongre Merkezi'nde İstanbul adaylarımızı tanıtacağız. İstanbul adaylarımızı tanıttıktan sonra Çorlu'ya gideceğiz, Çorlu'dan sonra gelip burada bir iftar sofrasına yine Haliç Kongre Merkezi'nde iftarda arkadaşlarımızla buluşacağız, İstanbul bürokrasisini, vesairesini orada onlarla birlikte olarak yapacağız. Ama bu arada tabii bütün arkadaşlarımız hepsi fetih programlarıyla ilgili hazırlıklarını da sürdürüyor. İstanbul yine muhteşem bir fetih programını da yaşayacak."
Erdoğan, "Torunlar, yarın bir gün Allah ömür versin büyür ve 'Dede biz siyasete girmek istiyoruz' derlerse ne dersiniz? Sıcak bakar mısınız?" sorusunu şöyle cevapladı:
"Gün ola harman ola. Niye bakmayalım? Siyasetin içerisinden geldik, onların da babaları, biz. Bakalım o gün ne olur, ne görürüz. Hele bir gelsin."
Erdoğan, yayın sonunda, "Yatırımlar, vesaire giremedim. Zaten karşımızda yatırımcı sağolsun adaylar da yok. Yatırım diye de bir dertleri yok. Böyle bir durumları var. Çünkü bakıyorsunuz Sayın İnce, 'Ben artık otomobil yatırımı falan, filan bu işlerden anlamam. Sayın Erdoğan 20 yıl geriden geliyor.' diyor. Ne anlıyorsa bundan. Otomobilde bizim ihracatımız şu anda 30 milyar doların üzerinde. Bilgisi yok, habersiz. Olayın teknolojisinden bahsediyorsa şu anda 5 babayiğit çalışma yapıyor. Bu 5 babayiğit, bu ülkenin en seçkin grupları ve bunlar tabii ki en gelişmiş teknolojiyi burada kullanmak suretiyle inşallah ülkemizi otomotiv sektöründe de hem iç piyasaya hem de ihracata yönelik olarak hazırlayacaklar. Herhalde bu 5 tane babayiğit, Sayın İnce gibilerini ceplerinden defalarca çıkarırlar. Bunlar çünkü o sektörün içerisinde yetişmekle kalmamışlar, farklı sektörlerde de bu ülkenin en saygın firmaları. Onlar öyle kolay kolay her yere adım atmazlar. Bizim ülkemizin menfaatine olacak böyle bir adımda da ben bu 5 tane babayiğide de özellikle teşekkür ediyorum çünkü 'made in Turkey' olarak ürünümüzü dünyaya bu firmalarımız inşallah pazarlayacaklar ve ben bunu çok önemsiyorum. Bir diğer konu, savunma sanayi.
Savunma sanayiinde ne yapacaktık, girmeyecek miydik? Sayın İnce, hala biz bir yerlerden tanklar gelsin, bir yerlerden İHA'lar gelsin, SİHA'lar gelsin, böyle adım atalım, bunu mu söyleyecektik. Eğer biz hala onları bekleyecek olsaydık bugün Afrin olayında, Zeytindalı Operasyonu'nda yarı yolda kalabilirdik. içteki terörle mücadelede yarı yolda kalabilirdik. Ama bunları kendimiz üretir hale geldiğimiz için biz Amerika'ya, İsrail'e muhtaç olmaktan kurtulduk. Amerika bize İHA'ları, SİHA'ları vermedi, vermiyordu. İsrail'den aldıklarımız da maalesef arıza yaptığı zaman, tamir bakımı mümkün olmuyordu. Ama şimdi böyle bir derdimiz artık yok, bunları çözüyoruz. Ve zırhlı taşıyıcılarda Türkiye'de artık rekabet var. Ve zırhlı taşıyıcılarda Türkiye'nin markaları gerçekten 3. ülkelere ihracatta da çok önemli bir konumda. Sayın İnce, Sayın Kılıçdaroğlu, oturun, bunları bir defa iyi konuşun, iyi tartın. Bunlar olmadığı zaman siz bir defa istediğiniz gibi adımı atamazsınız, yarı yolda belinizi bükerler. Tabii bunlar bu dönemleri yaşamadıkları için bunları pek de bilmiyorlar." şeklinde konuştu.
Savunma sanayiinde yerlilik oranının 2002 yılında yüzde 20 olduğunu hatırlatan Erdoğan, bu rakamın şimdi yüzde 65'e çıktığını vurguladı.
Erdoğan, 2002'de proje sayısının 66 olduğunu dile getirerek, şimdi savunma sanayiinde proje sayısının 600 olduğunu söyledi.
Projelerin toplam bütçesinin 2002'de 5,5 milyar dolar olduğunu ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:
"Şimdi ise 60 milyar dolara çıktı. Anlatacağım burada çok çok şeyler var ama savunma sanayiini hafife alan hiçbir ülke iflah etmez. Bunu bir defa sağlama almak lazım ki bir defa ciddi manada bir rahata kavuşalım. Anlatacak olan şeyler çok. Mesela milli motorlar, bunları da inşallah hepsini kendimiz üretir hale geleceğiz. Artık, sık sık televizyonlardaki programlarla da milletimin karşısına çıkacağım ve bu programlarda bu akşam burada işleyemediğimiz hatta hatta tekrarı gereken birçok projelerimizi, programlarımız anlatacağız."