FELAKET GÜNÜNDE BÜYÜK PROVOKASYON
14 Mayıs Filistinliler için felaket günüydü, işgalci İsrail'in ise kuruluş yıldönümüydü. ABD böyle bir günde Kudüs'te büyükelçilik açarak, provokasyonunun boyutunu arttırdı. İsrail askerleri katliam yaptı, Gazze'de onlarca Filistinli şehit edildi. Peki bu sürece nasıl gelindi? ABD'nin provokasyonu Filistin meselesini nereye doğru sürüklüyor? Taha Dağlı, merak edilen bu soruları ve dahasını sabah.com.tr için yanıtladı.
ABD-İSRAİL PROVOKASYONUNDA DİKKAT ÇEKİCİ TARİH DETAYLAR
Trump, Kudüs büyükelçiliğini taşımak için 14 Mayıs tarihini seçti. 1948'den beri Filistin topraklarında her 14 Mayıs olaylı geçer. Çünkü bu tarih, işgalci İsrail'in kuruluş yıldönümüdür ve Filistinliler için de felaket günü olarak adlandırılır.
Bir de Kudüs'ün işgali var. 1967 yılının Haziran ayı. Yahudi takvimine göre Kudüs işgalinin yıldönümü de bu yıl 13-14 Mayıs'a denk geldi. Kudüs provokasyonunda kasten seçilmiş bir tarih var ortada.
KUDÜS'TE DURUM NE?
Kudüs'te yıllardır bir Yahudileştirme projesi sürdürülüyor. Buradaki Filistinli nüfusu 300 bine kadar düşürüldü. Ve her geçen gün azalıyor. İsrail, baskıyla Filistinlileri evlerine el koyarak, topraklarını gasp ederek, göçe zorluyor. ABD'nin skandal başkent kararıyla birlikte Kudüs'ü Yahudileştirme planı daha da hız kazanacak.
TRUMP VE NETANYAHU
Trump kendi ülkesinde başı dertte olan bir lider. Netanyahu da öyle. Trump peş peşe aldığı İran ve Kudüs kararlarıyla dikkati dağıttı. Netanyahu ise Trump'ın sunduğu bu kararla adeta zafer ilan etti. Aslında Kudüs kararı en çok bu iki isme yaradı. Yapılan da bir bakıma siyasi tetikçilik.
Ortaya bir bomba bıraktılar, bu tüm dünya için çok büyük bir tehlike kaynağı.
BU KARAR, İSRAİL İÇİN BİR KIRILMA NOKTASI OLABİLİR Mİ?
İsraillilerin bir kısmı Kudüs'ün başkent ilan edilmesine tepkili.
Özellikle Netanyahu muhalifleri bu durumu protesto ediyor. Çünkü biliyorlar ki Filistinliler direnecek, Türkiye çok sert tepki verecek. Bu durum İsrail'in Arap ülkeleriyle ilişkilerini de tetikleyebilir.
Böyle riskler var ortada. İsrail Filistinlileri katlederek Filistin meselesini çözemiyor, bunu yıllardır yapıyorlar ama sonuç alamıyor. Bunun farkındalar. Çünkü Filistin'de şehadet inancı var, İsrail bunu kavrayamaz, Filistin'de direniş ruhu var, İsrail bunun da önüne hiçbir zaman geçemiyor.
TRUMP'IN KARARI İSRAİL'E NE KAZANDIRIR?
Kudüs'ü sahiplenen İsrail, artık buranın işgal altındaki Kudüs değil de İsrail'in başkenti Kudüs olarak resmi şekilde adlandırılmasını istiyor. Trump'ın kararı İsrail'in bu planına en somut destek adımı oldu.
Bundan sonra İsrail Kudüs'ün merkezindeki Filistinlileri, Abu Dıs, Beyt Hanun, Şufat, Cebeli Mukabbir gibi semtlerdeki Filistinlilerden ayıracak. Batı Şeria-Kudüs arasını utanç duvarıyla ördüğü gibi Kudüs'ün merkezindeki Filistinlilerin sayısını iyice azaltarak, Kudüs'e tek başına sahiplenmeyi amaçlıyor.
TÜRKİYE'NİN TEPKİLERİ İSRAİL İÇİN NE ANLAMA GELİYOR?
Şöyle söyleyelim: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Kudüs, Filistin ya da Gazze ile ilgili söylediği her söz, her cümle, her tepki İsrail gazetelerinde manşettir, hemen üst sıralarda haber olur.
"Erdoğan şöyle dedi, böyle tepki verdi" diye İsrail gazeteleri özellikle internet sitelerinde anında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarına yer verir. Çünkü Türkiye'yi yakından takip ediyorlar. Özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı takip ediyorlar, ne diyecek diye merakla bekliyorlar. Ve bu açıklamalar İsrail kamuoyunda hemen yankı buluyor. Siyasiler cevap vermek zorunda kalıyor. Aynı haberleri Filistinliler de takip ediyor, onlar açısından ise moral kaynağı oluyor, direnişe destek anlamına geliyor. Çünkü Filistinliler, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tepkilerini görünce, bu davada yalnız olmadıklarını hissediyorlar.
HEDEF SADECE FİLİSTİN Mİ?
Trump'ın kararı siyasi tetikçilik kokuyor. Burada sadece Filistinliler değil, tüm Müslümanları ilgilendiren bir karar var ortada. Çünkü Kudüs ve Mescidi Aksa sadece Filistinlilerin değil tüm Müslümanların ortak paydası. Cumhurbaşkanı Erdoğan 6 Aralık'ta Trump Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıdığında "Kudüs kırmızı çizgimiz" demişti. Ve İslam ülkelerini aynı çatıda toplamıştı. Bugün de aynısını söyledi ve söylemeye devam edecektir. Çünkü Türkiye'nin başlı başına bir Kudüs politikası var ve Müslüman dünyasında da Kudüs davasının bayraktarlığını Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan yürütüyor.
ARAP DÜNYASI İÇİN KUDÜS KARARININ ÖNEMİ?
Bu aslında Müslüman ülkeler için bir sınav. Türkiye tek başına yıllardır Filistin davasının savunuculuğunu yapıyor. Diğerlerinden de Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yakın tepkiler gelse, İsrail'e geri adım attırılabilir. Ama ABD, bir çok Arap ülkesinin liderlerini İran tehdidiyle Filistin konusunda bağlamış durumda. ABD-İsrail provokasyonunda bu liderler bir testten geçecek. Çünkü bu ülkelerin halkları Kudüs konusunda bizim gibi düşünüyor. Liderlerinin tıpkı Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi davranmasını istiyorlar. Buradan şunu anlıyoruz: özellikle Körfez ülkelerinde liderler bir şekilde iki arada bir derede kalacaklar. Ya Kudüs'e sahip çıkacaklar ya da kendi halklarının tepkisine hedef olacaklar. Mısır'da sahada Sisi'ye bu tepki var, diğerlerinde de olabilir.
NEDEN GAZZE'DE KATLİAM YAPILIYOR?
Gazze'de 2 milyon nüfus var, bunların 1 milyon 300 bini mülteci. Yani kendi topraklarında mülteci olan Filistinlilerden bahsediyoruz. Bu Filistinliler, 1948'de evleri gasp edilerek, sürgüne gönderilen Filistinlilerin çocukları, torunları. BM 1948'de İsrail devleti kurulurken, evlerinden edilen Filistinlileri mülteci ilan etti. Ve o Filistinliler her mülteci gibi uluslararası hukuk önünde eve dönüş hakkına sahipler. Onlar bu meşru haklarını duyurmaya çalışıyor, abluka altındaki Gazze'de sınıra yürüyerek, işgali protesto ediyorlar. Ve bunu yaparken katliama hedef oluyorlar.
GAZZE'NİN ÖNEMİ
Gazze abluka altında ve direnişin kalesi. İsrail askerleri Gazze'ye giremiyor ama havadan ve karadan bombardımanla saldırabiliyorlar.
Gazze'de ise Hamas gibi İslami Cihat gibi direniş hareketlerinin merkezleri var. Buradaki 2 milyon Filistinli, İsrail için her zaman için büyük tehdit olarak algılanıyor.