ABD'de seçim kampanyalarına destek veren Cambridge Analytica adlı firmanın Facebook'tan satın aldığı verilerle kullanıcıların siyasi tercihlerine müdahale etmesi sosyal medyadaki veri güvenliğini yeniden gündeme getirdi. Kullanıcıların büyük bir rahatlıkla sosyal medyada paylaştığı telefon numaraları, iletişim bilgileri ve en mahrem yazışmalarının başka kişiler tarafından görülüyor olması, dahası bunların satılması sosyal medyanın güvenliğini tartışmaya açtı. Türkiye 50 milyon'a yaklaşan sosyal medya kullanıcısının kafasını karıştıran bu gelişmeyi Dijital Dönüşüm Derneği Başkanı ve Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi İsmail Hakkı Polat'a sorduk.
FACEBOOK VERİLERİ ÜZERİNDEN TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ
-Dünyada iki milyara yakın kullanıcısı olan Facebook'un güvenliği dünyada tartışma konusu oldu. Bu skandaldan biraz bahsedelim isterseniz.
Aslında bu skandalın adı Cambridge Analytica skandalı. Facebook'un verileri bu firma aracılığıyla ABD seçimlerinde kullanılmış. Kişilerin profillerine göre sahte haberlerle seçmene yön vermişler. Problem olan Facebook'un kendi verilerine bu kadar pervasızca iş ortakları ile paylaşması. Daha önce ticari olarak kullanıldığı için AB dışında kimse ses çıkarmıyordu. Bu iş siyaset ve toplum mühendisliği kısmına girince sıkıntı başladı.
SOSYAL AĞLAR SEÇİMLERE MÜDAHALE EDİYOR
- Sosyal medyanın kullanıcıların siyasi tercihleri üzerinde bir etkisi olduğunu düşünüyor musunuz?
Cambridge Analytica'nın Facebook verileri üzerinden her abonenin sadece 70 beğenisini inceleyerek o aboneye özgü bir seçmen davranış modeli çıkarması ve bu model üzerinden İngiltere Brexit ve 2016 ABD Başkanlık seçimlerinde yürüttüğü seçim kampanyalarını kişiye özel reklam ve sahte haberlerle destekleyerek manipüle ettiği iddiaları, doğru veya yanlış, az ya da çok, bunun olabileceğini gösterdi zaten. Bunun da ötesinde eğer, halihazırda ABD'de son seçimlere Rusya'nın etkisi bağlamında soruşturulmakta "sosyal medyada yaygınlaştırılan sahte haberler üzerinden seçmenin manipüle edilmesi" hususunun da aynı kapsam ve kaynaktan yönetildiği iddiaları da doğru çıkarsa, bu etkinin gücü hakkında çarpıcı sonuçları tartışmaya başlayabiliriz.
Sosyal medya insanlığın geleceğini tehdit ediyor
DİJİTAL RÖNESANS BİR GÜN GELECEK AMA…
-Yıllardır bu konuda çalışan bir araştırmacı olarak sosyal ağları bir tehdit olarak görüyor musunuz?
Elbette insanlığın geleceği açısından bir tehdit olarak görüyorum. İnsanlık interneti ve sosyal ağları eninde sonunda bunu doğru düzgün kullanmayı öğrenecek. Dijital Rönesans bir şekilde gerekleşecek. Ama her rönesanstan önce bir dijital ortaçağ olacak. O ortaçağ bir yıl mı sürer bin yıl mı sürer onu bilemem.
SOSYAL AĞLARI KAPATMAK ÇÖZÜM DEĞİL
-AB kendini Facebook konusunda korumaya çalışıyor. Türkiye bu konuda ne yapabilir?
Bakın bu konuda İngiltere bile kendini koruyamadı. Brexit'de yine Cambridge Analytica'nın manipülasyon yaptığı belirtiliyor. AB ülkelerinde bu konuda yeni yaptırımlar gündemde. Düzenlemeler ve hukuksal önlemler bir yere kadar çözüm olabilir. Bence yapılması gereken en temel adım şu olmalı. İnternetin ve sosyal ağların fırsatlarından yararlanırken şimdi zararlarından etkilenmeye başladık.
VERİ GÜVENLİĞİMİZ İÇİN BİLİNÇLENMELİYİZ
-Peki sosyal medyada kişisel haklarımızı nasıl koruyacağız?
Sosyal medyada kişisel haklarımızı korumamızın ilk adımı, kullandığımız tüm platformlara bilinçle yaklaşmamızdan geçer. Bunun için en temelde bir dijital okur-yazarlık gerekir. İşte bence, artık ülkemizde de nüfusumuzun yarısından fazlasının her gün kullandığı bu alana ilişkin temel kullanım bilincini aşılayabilecek bu okur-yazarlık anlayışının gerek ilk okuldan üniversiteye eğitim gerekse bilinçlendirici sosyal kampanyalarla toplumumuza aşılanması, en öncelikli hedeflerimizden olmalı. İşte tüm bunların sonucunda yeşerip büyüyecek bir Veri Etiği anlayışı da, bireyleri, toplumları ve dahi insanlığı bu tehditkar gidişattan kurtarabilecek en önemli çözüm olacak bence.
FACEBOOK'U KAPATIN DOĞUM GÜNÜNÜZ UNUTULUR
-Facebook hesabını kapatalım kampanyalarını destekliyor musunuz?
Desteklesek ne olacak. Yaş günlerini bile kutlayamazsınız. Doğum gününüzü unutur insanlar. Facebook'u kapatalım kampanyası yapanların bir gün sonra GetContack uygulamasını indirdiklerini görüyoruz. Bu uygulama sizin daha fazla verinizi alıyor. Telefon rehberinize ve kişisel fotoğraflarınıza kadar. Bu uygulamaları indirdiğinizde oraya ne verdiğinizi ve neyin altına imza attığınızı bilmeniz gerekir. Facebook'u bu kadar pervasızlığa iten aslında biraz da bilinçsiz kullanıcılar.
İNTERNETİN HER SAYFASINDA İZ BIRAKIYORUZ
-Sonuç olarak veri güvenliğimizin tehdit altında olduğunu düşünüyor musunuz?
İnternet'in ilk çıktığı dönemden itibaren bu yeni medyada bireyler, kurumlar ve toplumlar olarak izler bırakmaktayız ve doğal olarak veri güvenliğimiz de tehdit altında. Bu izlerimizden açıkta duran kısımları mesela bir blogdan veya herkese açık bir sosyal medya hesabından yaptığımız paylaşımlar, o platformlar üzerinden verdiğimiz kendimize ait kişisel veya kurumsal bilgiler, yaptığımız yorumlar veya butonlara basarak verdiğimiz beğenilerin hemen hepsi, başkaları tarafından toplanabilir ve birleştirilerek profillenebilir nitelikte. Bunun dışında banka, telekom operatörü, nüfus idaresi gibi kuruluşlara bizim verdiğimiz veya bizim adımıza oluşturulan kamuya açık olmayan izler de söz konusu. Bu verilerin güvenliği ise, vatandaşlık veya abonelik vasıflarımıza istinaden o kurumların garantisi altında ancak söz konusu kurumların bu güvenliği nasıl korumayla sağladıkları veya sağlayamadıklarıyla doğru orantılı.
FACEBOOK GERİ ADIM ATMAK ZORUNDA
-Facebook buradan geri adım atabilir mi?
Facebook kurduğu ve kendisine milyarlarca dolar gelir getiren iş modeli nedeniyle Cambridge Analytica gibi iş ortaklarına pervasızca açtığı abone veritabanının kullanım biçimini artık değiştirmek zorunda. Zaten son günlerde yaptığı açıklamalarda da bu yönde adım atacağını defalarca açıklamak zorunda kaldı şirket. Bunu bir geri adım olarak değerlendirebiliriz ama önemli olan sadece Facebook değil sosyal medya, arama motoru, mobil uygulama şekilde çalışan tüm İnternet platformlarının bu etik sınırlara çekilmesi ve bunu denetleyecek kamusal ve toplumsal mekanizmalarının kurulması.
SOSYAL MEDYA REKLAMLARINDA KONTROL YOK
- Sosyal medyadaki reklamların kontrolü yok. Bu durum tüketici algısını nasıl etkiliyor?
Sosyal medya reklamlarının kontrolsüzlüğü, tüketicinin doğru-yanlışı pek ayrıştırmasına olanak tanımadan manipülatif iknasını da beraberinde getiriyor. Kuşkusuz bu alandaki tanıtımların belli bir çerçevede çalışmasını sağlamak için belli düzenlemeler yapılabilir ama sosyal medya reklamlarını kontrol altına almanın teknolojik açıdan zor olduğunu da unutmamak lazım. Bu nedenle tüketiyici bilinçlendirecek eğitim ve sosyal kampanyaların çok daha önemli olduğunun da altını bir kez daha çizmek lazım.
TOPLUMSAL KUTUPLAŞMAYA NEDEN OLUYOR
- Toplumsal kutuplaşma en çok sosyal medyada kendini gösteriyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Toplumsal kutuplaşmanın en çok sosyal medyada kendini gösteriyor olmasının da, içinde yaşadığımız gerçek-ötesi dönemin bir tezahürü olarak görüyorum. Bireylerin, sosyal medya platformlarının teknolojik özelliklerinden faydalanarak, kendi sosyal çevrelerini tamamen "kendine benzeyen" insanlardan oluştumakla kalmayıp "kendine benzemeyeni veya aykırı bulduklarını" bu ağın dışında bırakabildiği yankı fanusları içinde yaşamalarının da, herkesi keskinleştirip bu kutuplaşmayı daha da arttırdığı kanaatindeyim.
GENÇLERİN SOSYAL AĞLARDAN UZAKLAŞMALARI ÇOK ZOR
-Sosyal medya diyetleri ile ilgili haberler yapıyoruz zaman zaman. İnsanlar sosyal ağlardan uzaklaşabilir mi?
Sanırım ilk sosyal medya diyetlerinden birini, 2012 yılında Sabah Gazetesi teknoloji editörü Timur Sırt ile birlikte Kadir Has Yeni Medya Bölümü öğrencilerine ödev formatında yaptırmıştık. O yıllarda 48 saat sosyal medyaya girmeden bu yoksunluk hissine ilişkin izlenimlerini aktaran öğrencilerimin %57'si başarıyla tamamlamıştı bu diyeti. Her yıl o dönemin 1. sınıf öğrencileri üzerinden tekrarladığımız bu diyet formatının başarılı tamamlama oranı, Whatsapp,Instagram, SnapChat gibi gelişen ve çeşitlenen sosyal medya platformlarının yaygın kullanım biçimleri nedeniyle, ilerleyen yıllarda giderek düştü. Özellikle bu yıl başarılı tamamlama oranın 1-2 öğrenciyle sınırlı kalması,günlük yaşam biçimlerimizin sosyal medyalara ne denli bağlı olduğunun da çarpıcı bir göstergesi.
DİJİTAL ORTAÇAĞ YAŞAYACAĞIZ
- İnternet artık hayatımızın her alanına girdi. Bu durdurulamayan bir durum. İnsanlığı nasıl bir gelecek bekliyor?
İlk yıllarında hep olumlu taraflarını ve fırsatlarını görüp faydalı olarak değerlendirdiğimiz İnternet'in, son dönemde olumsuz yönlerinin ve tehdit boyutunun öne çıkması, aslında insanlık olarak nereye gitmekte olduğumuzun da bireysel ve toplumsal bir sorgulamasını da beraberinde getirdi. Kişisel olarak, uzun vadede İnternet'in fiziksel dünyaya eklemlenecek bir yaşam alanına dönüşerek insanlığa bir Dijital Rönesans yaşatacağını düşünsem de, bu Rönesansın öncesinde bir siber zorbalık, mahremiyet ihlali, dijital gözetim, sosyal medya temelli birey ve seçmen manipülasyonu ve nihayet siber ve fiziksel savaşlarla dolu bir Dijital OrtaÇağ yaşamamızın da kaçınılmaz olduğu kanaatini de taşıyorum.
İSA TATLICAN / SABAH GAZETESİ