Türkiye-Avrupa Birliği (AB) Liderler Zirvesi dün Bulgaristan'ın Varna kentindeki Euxinograd Sarayı'nda gerçekleştirildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; AB Konseyi Başkanı Donald Tusk, AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker ve AB Dönem Başkanı Bulgaristan'ın Başbakanı Boyko Borisov ile çalışma yemeğinde bir araya geldi. Yaklaşık 2 saat 20 dakika süren görüşmenin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında, Erdoğan şunları kaydetti:
Türkiye AB ilişkilerinde zorlu bir dönemi geride bırakmış olmayı umuyoruz. Sayın Tusk ve Juncker ile bu noktalarda Brüksel'den bu yana attığımız adımlarla beraber daha çok çalışmamız gerektiğini, birtakım tıkanıklıkların nasıl aşılabileceğini de konuşma imkanımız oldu. Tabi sene 63, sene 2018, gerçekten Türkiye'nin hala AB'ye aday ülke olmanın ötesinde gelebildiği bir nokta yok. Bu müspet adımı bir an önce atalım, bunun üzerinde durduk.
Türkiye'nin başta düzensiz göçle mücadele olmak üzere sorumluluklarını fazlasıyla yerine getirdiği herkesin malumudur. Şu an itibariyle sadece Suriye'den 3,5 milyon göçmen ülkemizde, buna Irak'ı da ilave ettiğimizde bu rakam 4 milyona ulaşmaktadır. Öte yandan geçen sürede bazı taahhütler olmuştur. Bunlardan ilki 3 milyar euroluk bir taahhüttü. Bunun şu an itibariyle 1 milyar 850 milyon eurosu bizim ilgili birimlerimize aktarılmış durumdadır. Temenni ediyorum ki diğer ikinci taksidi olan 3 milyar euronun da ulaştırılması suretiyle biz mültecilerle ilgili atılması gereken adımları atalım, yapılması gerekenleri de yapalım. Ülkemizdeki Suriyeliler için bu adım çok daha rahatlatıcı olacaktır.
Ülkemizin üzerine düşeni yaptığı ve AB mensubu muhataplarımızdan geri dönüş beklediği bir diğer konu ise vatandaşlarımız için sağlanacak olan vize serbestisidir. Bununla ilgili çalışma kağıdımız şubat ayı başında AB Komisyonu'na sunulmuştu. AB tarafına çalışmalarını bir an önce tamamlaması gerektiğini de söyledik. Bu siyasi bir mesele haline getirilmemeli, vatandaşlarımızın AB'ye güvenlerini sarsacak bir hal almamalıdır.
Türkiye birçok terör örgütünün hedefinde yer alıyor. DEAŞ, PKK, PYD, YPG gibi terör örgütleriyle içerde ve dışarda mücadelemizi sürdürüyoruz. Geçen yıl Fırat Kalkanı Harekâtı'nda 3 bin DEAŞ'lıyı imha etmiştik. Bu sene de Zeytin Dalı Operasyonu ile 3 bin 800'e yakın YPG'li teröristi etkisiz hale getirdik. Teröre karşı operasyonlarımız sadece kendimizin ve Suriyelilerin değil, Avrupa'nın da güvenliğine katkı sağlamaktadır. Artık terörle mücadele gibi hassas konularda afaki ve haksız eleştiriler değil, güçlü destek bekliyoruz.
Türkiye insan haklarına, temel hak ve özgürlüklere saygılı, demokratik bir hukuk devletidir. Bunu halkımız bütün dünyaya 15 Temmuz gecesi demokrasi için canları pahasına sokaklara dökülerek zaten göstermiştir. Teröre karşı aldığımız tedbirler ve operasyonlar gerekli olduğu müddetçe devam edecek, tehditler bertaraf edildiği zaman sona erdirilecektir.
Türkiye ve AB uzun süreli stratejik ortaklardır. Küresel bir güç olma iddiasındaki Avrupa'nın Türkiye'yi genişleme politikalarının dışına itmesi vahim bir hata olacaktır. Türkiye bölgede kilit aktör, jeostratejik öneme haiz bir müttefik, genç nüfusa sahip dinamik bir ülkedir. Avrupa ile tarihi, kültürel ve insani bağlarımıza ilave olarak ekonomi, enerji, ulaştırma ve göç ile mücadele gibi kritik başlıklarda ortak çıkarlarımız var.
Geçmişte yapılan bir hatanın esiri durumundaki AB'nin adil bir tutum takınmadığı müddetçe Kıbrıs meselesinin çözümünde herhangi bir katkısı maalesef olamayacaktır. Zira, AB'nin bazı üyelerinin meşru olmayan münferit tasarruflarına dayanışma kisvesi altında destek vermesi doğru değildir. AB'ye hakkaniyet esasına göre hareket etmesi çağrısında bulunuyoruz. Kıbrıs meselesinin seyrinden bağımsız olarak adanın etrafındaki doğal kaynaklara dair karar alma mekanizmalarına Kıbrıslı Türkler'in eşit olarak dahil edilmesi uluslararası hukukun gereğidir.
Bu ve diğer konulardaki görüş ve beklentilerimizi AB tarafına bugün yazılı biçimde ilettik.
Geçtiğimiz dönemdeki olumsuzluklara rağmen biz Türkiye olarak diyalog kanallarını hep açık tutmaktan yana olduk. AB ile aramızdaki güvenin yeniden tesisinin ilk adımını bugün burada hep beraber atmış olduğumuzu umuyorum. Ancak bu adımı attık demek yeterli değil, somut olarak atmak gerekiyor. Ben Varna'dan AB ülkelerine bir kez daha seslenmek istiyorum. Gelin ortak coğrafyamız olan Balkanlar'da istikrar ve refahın sağlanması yönünde birlikte çalışalım. Gelin Suriye, Irak, Filistin, Kudüs, Yemen, Rohingya, Afrika gibi uluslararası konularda işbirliğimizi derinleştirelim. Gelin, güçlü, müreffeh ve istikrar abidesi Avrupa'yı hep birlikte inşa edelim. Biz bu çağrılarımızda dün olduğu gibi bugün de samimiyiz.
DONALD TUSK: DİYALOG DEVAM ETMELİ
AB Konseyi Başkanı Donald Tusk, Türkiye'nin sığınmacılarla ilgili çalışmalarını takdir ettiklerini belirterek, bu gayretleri destekleme yönündeki taahhütlerini tekrarladı. Toplantıda bazı çekincelerini ve endişelerini de dile getirdiklerini belirten Tusk, "Bizim toplantımız AB ile Türkiye arasındaki diyaloğun devam etmesine odaklandı ve bu diyaloğun devam etmesi gerekiyor. Bu diyaloğun içinde bulunduğumuz zor şartlar ortamında devam etmesi gerektiğinde mutabakata vardık. Bölgenin istikrara kavuşması konusunda ortak çıkarlarımız var" dedi.
JEAN-CLAUDE JUNCKER:
MÜZAKERELERİN GARANTÖRÜYÜM
AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker , "Türkiye'nin AB'nin stratejik partneri olmasını istiyoruz. Stratejik partnerler olarak bizler samimi ve dürüst bir diyalog tesis etmeliyiz. Ancak bu şeklide bizi yakınlaştıran konuları geliştireceğiz, bizi ayıran konuları çözeceğiz" dedi. Bugüne kadar Türkiye'ye sadece vaatler ve sözler verildiğini kaydeden Juncker, "Türkiye ile müzakerelerin devam edeceğinin garantörüyüm" diye konuştu. Bulgaristan Başbakanı Borisov da ülkesinin mülteci baskısının Türkiye'nin çalışmaları sayesinde sıfıra indiğini belirtti. Borisov, "Bu toplantının en büyük başarısı şudur ki artık masaya dönüyoruz" dedi.