Cumhuriyet Gazetesi'nin suça karışan çalışanlarına yönelik İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi karşısındaki binada görülen davanın yedinci duruşması görüldü.
Savcı Bölükbaşı, Akın Atalay'ın tutuklu bulunduğu dava kapsamında esas hakkındaki mütalaasında "örgüte üye olmamakla birlikte yardım ettiği" gerekçesiyle Ahmet Şık ve Murat Sabuncu'nun da aralarında bulunduğu 13 kişinin 7.5 yıldan 15 yıla kadar hapsini talep etti.
3 CUMHURİYET ÇALIŞANINA BERAAT İSTENDİ
Mütalaada, muhasebe çalışanı Yusuf Emre İper'in Twitter'daki paylaşımları nedeniyle "FETÖ/PDY propagandası yapmak" suçundan 2 yıldan 7,5 yıla kadar hapsi istendi. Cumhuriyet gazetesi Kitap eki sorumlusu Turhan Günay ile yine Cumhuriyet gazetesi çalışanları Bülent Yener ve Günseli Özaltay'ın ise beraatleri istendi. Mütalaada, bazı sanıklar hakkında "Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanmak" suçundan dava açılmışsa da haklarında yeteri kadar delil elde edilemediği gerekçesiyle beraatleri talep edildi.
JEANSBİRİ KULLANICISINA FETÖ YÖNETİCİLİĞİNDEN HAPİS TALEBİ
Twitter'da "Jeansbiri" isimli hesabın sahibi olan Ahmet Kemal Aydoğdu'nun ise "FETÖ yöneticiliğinden" 10 yıldan 15 yıla kadar hapsi talep edildi. Mütalaada, tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin de devamı talep edildi. Öte yandan firari sanıklar Can Dündar ile ABD muhabiri İlhan Tanır'ın dosyalarının ayrılması talep edildi.
Duruşmaya tutuklu sanıklar Cumhuriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay ve AkSilahlanma hashtagiyle algı çalışması yapan 'Jeansbiri' isimli Twitter hesabının sahibi Ahmet Kemal Aydoğdu getirildi. Murat Sabuncu, Bülent Utku ve Aydın Engin'in aralarında bulunduğu bazı tutuksuz sanıklar da duruşmada hazır bulundu.
Duruşmada mütalaasını açıklayan Cumhuriyet Savcısı Hacı Hasan Bölükbaşı şunları söyledi: "Terör örgütüne üye olmamakla birlikte yardım suçundan kamu davası açılan Can Dündar ile üyelik suçlamasıyla kamu davası açılan İlhan Tanır tüm aramalar karşı bulunamadığı için iki sanık hakkındaki kamu davasının tefriki, yakalama kararının sürmesi mütalaa ettik.
HAKKINDA 15'ER YILA KADAR HAPİS CEZASI İSTENEN İSİMLER ŞÖYLE
Ahmet Şık, Akın Atalay, Aydın Engin, Bülent Utku, Hakan Kara, Hikmet Çetinkaya, Güray Öz, Orhan Erinç, Önder Çelik, Kadri Gürsel, Murat Sabuncu, Musa Kart ve Mustafa Kemal Güngör.
"ATALAY'IN MÜDAHALESİ…"
Cumhuriyet Gazetesi'nin basın özgürlüğü ile bağdaşmayan hukuka aykırı yayın yapması sürecinde, yönetim kurulu seçimi etkili olduğundan, seçimde İnan Kıraç'ın oyu Akın Atalay'ın müdahalesiyle kabul edilmedi. Vakıf Senedine ve hukuka aykırı işlemlerle Cumhuriyet Gazetesi'nin yayın politikasının değiştirilmesi sürecinde ilk adım atıldı. Toplantı nisabı oluşmadan toplantı yapıldı. Bu şekilde yönetim kurulu seçimi yapılması usulsüz…
Aynı seçimde başkanın oyu 2 oy kabul edilerek senede aykırı davranıldı. Vakfın 11 üyesi olmasına rağmen Önder Seçim'in seçildiği toplantıya 6 üye katılıp, 7 üye şartı gerçekleşmediğinden bahisle bu üye seçimlerinde alınan kararlar senede aykırı… Bu seçime dair iptal kararı hala istinaf aşamasında...
"BALBAY, COŞKUN TASFİYE EDİLDİ"
Akın Atalay özellikle etkin rol oynayarak, Erinç ve Çetinkaya'nın birlikte hareket etmesini sağlayacak şekilde gazete politikasını değiştirerek PKK/KCK/DHKP-C eylemlerine yardım niteliğinde ortam sağladı. Mustafa Balbay, Alev Coşkun gibi Atatürk ilkelerine bağlı kişiler tasfiye edildi.
Gazetede etkin söz sahibi olan vakıf yönetimi bu şekilde dizayn edildi. Can Dündar ile birlikte Aydın Engin, Murat Sabuncu, Ahmet Şık, İlhan Tanır gibi yayıncı ve muhabirlerin görevlendirmesiyle, belli amaçlara bağlı yayın politikası sürdüren ve okurlarıyla kuvvetli etkileşimi olan gazetenin 90 yıllık geçmişi ve kuruluş felsefesi değişime uğradı.
"ÖRGÜT CUMHURİYET'İ ARAÇ OLARAK KULLANDI"
MİT TIR'ları gibi kamuyu yanlış yönlendirici, Türkiye'nin terörü destekleyen bir devlet olduğu yönünde algı yarattı. Zaman, Taraf, Bugün gazetelerinin taraftarları dışında kamuoyundaki itibarı kaybolduğu için örgüt Cumhuriyet'i bir araç olarak kullandı.
"ÖRGÜTLERİN SAVUNUCUSU OLDU"
Terör örgütlerinin eylemlerini gerçekleştirmeye yardım eden, sevimli ve meşru gösteren, Türkiye'yi terör örgütlerine yardım ediyor gibi gösteren faaliyette bulundu. Gazeteye bir bakımdan el konuldu. Kurucu Yunus Nadi'nin amaç ve hedeflerinin dışına çıktı. Cumhuriyet bu dönemde FETÖ, PKK, DHKP-C savunucusu ve kollayıcısı oldu. Basın özgürlüğüyle bağdaşmayan bir şekilde terör örgütlerinin eylemlerini meşru göstererek onların amaçlarına zemin hazırlayacak yayın faaliyetine girdi.
"DEVLETİ HEDEF ALDI"
Seri röportajlarla bu örgütlerin amacı örtülmek istendi. Yayın faaliyeti basın özgürlüğü ile açıklanamaz. 17-25 Aralık döneminde ve sonrasında artık kaçan olan savcılarla röportajların yer alması, Can Dündar ile birlikte bu kişilerin kahramanlaştırılması dikkat çekici. Cumhuriyet devletçi, ulusalcı, lakin çizgisi 2013'ten sonra birden değiştirilip devleti hedef aldı.
Cezaevinden çıktıktan sonra Balbay, FETÖ'yle ilgili görüşlerini açıkladığı için yazılarına son verilmesinden dolayı mağdur edildiğini açıklamıştır. Güncel olaylarla ilgili görüş ortaya koyuyor gibi olsa da Aydın Engin'in terör örgütlerini desteklediği, "Fakirhaneme Malikane Dediler" haberiyle terör örgütünün başının masum gösterilmesi de yayın politikasının değişikliğinin göstergesi… Bu Alev Coşkun'un ifadesinde de belirtildi.
Ayşe Yıldırım'ın Kandil haberinde, barıştan ziyade terör ve kargaşayla beslenen örgütü kamuoyunda olduğundan farklı gösterecek ve övücü beyanlara yer verildi. Yazıda gençler ve sivil toplum kuruluşlarının son derece hassas olduğu çevre ve orman konusu, kadın ve erkek eşitliği konularıyla ilgili, örgüt üyelerinin yaşam tarzı üzerine, kamuyu ilgilendirmeyen ve merak unsuru olmayan nitelendirmeler yapıldı.
"ZAMAN İLE AYNI MANŞET"
"Yurtta Sulh" manşetiyle, 15 Temmuz'daki "Yurtta Sulh Konseyi" isminin benzerliği dikkat çekicidir. Hikmet Çetinkaya "Gülen hareketi terör örgütüdür demedim" diye açıklamalarda bulundu. Yayılan Karayılan'a ait röportaj ile internet sitesi sorumlusu terör örgütünün açıklamasını basmaktan cezalandırıldı. Zaman ile aynı manşet kullanıldı. Ankara'da TAK tarafından üstlenilen bombalı saldırının ardından Zaman ve Cumhuriyet aynı "Devletin Kalbine Bomba" manşeti yayınladı. Benzerliğin tesadüf olduğu, başka örnekler olduğu belirtilse de çizgisi farklı Zaman ile Cumhuriyet'in aynı manşeti atması tesadüfle açıklanamaz.
"BASİT BİR TESADÜF DEĞİL"
Sabuncu'nun beyanına göre gazete toplantılarına katılan Gürsel, "Erdoğan Babamız Olmak İstiyor" yazısında Erdoğan'ın sigara eleştirilerine yönelik görüşlerini yazıyor gibi gösterse de en sonunda devlete yönelik isyan gibi antidemokratik görselleri meşru gösterdi. Kadri Gürsel 'Erdoğan Babamız Olmak İstiyor' yazısında asiliği normal, meşru ve kabul edilebilir olarak yansıttı. Aydın Engin 15 Temmuz'dan iki gün önce "Cihanda Sulh Peki Yurtta Ne" başlığı ile kaleme aldığı yazısının başlığıyla, 15 Temmuz'u gerçekleştiren asker üniformalı teröristlerin kendilerine verdiği isim arasında benzerlik bulunuyor. Bu basit bir tesadüf değildir.
"15 TEMMUZ'DA ERDOĞAN'IN YERİ YAYINLANDI"
Cumhuriyet.com.tr 'de 15 Temmuz'da ve darbeden saatler önce "Bir haftadır yoktu" başlığıyla Erdoğan'ın yeri yayınlandı. Ahmet Şık'ın MİT TIR'larının durdurmasıyla ilgili savcıyla yaptığı röportajda, eski savcı Aziz Takcı'nın yaptıkları meşru gösterilmeye çalışıldı. Ahmet Şık'ın Cemil Bayık ile röportajında PKK'nın meşru bir silahı örgüt olduğu algısı oluşturmaya çalışıldı. Açıklamaları kamuoyuna ulaştırılarak propagandası yapıldı. Ahmet Şık'ın Twitter'da kullandığı beyan ve paylaşımların iddialar ile benzerlik taşıdığı, eylemleri savaş olarak kabul ettirmeye çalıştığı, güvenlik güçlerine katil gibi nitelemeler yaptığı görüldü.
"ŞIK'IN SAVUNMASINA İTİBAR EDİLEMEZ"
"Bu örgütler (DHKP-C, PKK, FETÖ) ortak düşman üzerinden benzer emellere sahip ve yöntemleri bir üst akla bağlı. Bu nedenle Şık'ın savunmasına itibar edilemez. Can Dündar ve Erdem Gül tutuklandıktan sonra Fuat Avni 'geçmiş olsun' dedi. Sanık vekilleri ByLock ve FETÖ sanıklarıyla sürekli görüşme olmadığını çoğunun SMS'ler olduğunu beyan etse de, bu kişilerin Cumhuriyet ve Atatürkçü olduklarını beyan eden sanıklar ile bir kere bile olsa iletişim kurmaları hayatın olağan akışına aykırı…
MİT TIR'LARI MANŞETİ
MİT TIR'ları haberleri tahmine dayalıydı. Kamuoyunda algı yaratıp Türkiye'yi hem yurt içinde hem de uluslararası camiada itibarsızlaştırmaya çalıştılar. Bu şekilde IŞİD ile mücadele eden Türkiye'nin Fırat Kalkanı Harekatı'na ağır darbe vuruldu.
17-25 ARALIK SAVCILARIYLA RÖPORTAJ
Daha önce bu savcılara eleştirel yaklaşan Cumhuriyet'in 17/25 Aralık'tan sonra birden yolsuzluk soruşturmasını yapan savcılarla röportaj yapması dikkat çekici… Yayın ve faaliyetler, gazete, gazete sitesi ve sosyal medyadaki yayınlar göz önünde bulundurulunca örgüt içindeki hiyerarşiye dâhil olmamakla birlikte örgüte yardım iddiasıyla kamu davası açıldı. Sanıkların talebi savunması olan Basın Kanunu'nun 11. maddesiyle, yayınlanan haberlere ilişkin yasal dava açma süresi burada uygulanamaz. Münferit olarak haberler değil bir yayınlama faaliyeti yargılama konusudur.
Bağımsız yayın yürüttüklerini beyan etmişseler de sanıkların tarafsızlıktan uzak, gerçek dışı örgütlerin emelleri lehine yayıncılık düzenlemiştir.
KAVALA- ENGİN İLİŞKİSİ
Osman Kavala ile Aydın Engin arasındaki cep telefonu görüşmesi tespit edilmiş olup bu mesaj içeriklerine göre kimseden emir talimat maddi destek almadıklarına yönelik beyanlarının aksine, Engin'in AB fonları ya da STK'lardan fon aradığı anlaşılıyor.
Aydın Engin'in söz konusu mesajlarına bakıldığında savunmalarda ısrarla bağımsız ve emir almadıkları yayınlarını AB'den fon arayarak nasıl sürdürecektir?
TERÖR ÖRGÜTLERİNE DESTEK YAYINLARI
Savunmaları aksine gazete PKK, KCK, DHKP-C ve FETÖ PDY'ye destek olan bir yayın faaliyeti yürüttüğü anlaşılmaktadır. Devlet ve toplumun sürekliliği için her özgürlük gibi basın özgürlüğünün de sınırı vardır. Sınırsız özgürlüğün anarşi doğuracağı insan hakları teorisyenleri tarafından kabul edilmiştir.
Terör emellerine yönelik yayınlar basın özgürlüğünün arkasına sığınılarak savunulamaz. İfade özgürlüğü her zaman çok da masum amaçlarla kullanılmıyor. Tarihte eleştiri adıyla önce yıpratılmış sonra çökertilmiş devletler var. Basın yayın faaliyetlerinde her zaman kamu yararı, toprak bütünlüğü gözetilmeli. Haber yapılırken kullanılan ifadeler de önem taşıyor, ifade bir tahkir ya da karalamaya basın özgürlüğü açısından değerlendirilemez. Bu devlet güvenlik meselesinde daha da önemli… Bu ifadeler daha güvenli seçilmeli…