Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya sanıklar, müştekiler ve tarafların avukatları katıldı. Sanıklardan eski albay İbrahim Selman Yazıcı, 28 Şubat döneminde MGK Genel Sekreterliği Bilgi Toplama Dairesi Başkanlığında görev yaptığını, Batı Çalışma Grubu (BÇG) kapsamında oluşturulan kriz masası toplantılarına MGK'yı temsilen dinleyici ve gözlemci olarak katıldığını söyledi.
BÇG'nın faaliyetlerinin tamamına hakim olma şansının bulunmadığını dile getiren Yazıcı, "Bu toplantılarda hiçbir icracı karar alındığına tanık olmadım. Bana da bu yönde bir görev verilmedi. Kimseye emir vermedim, kimseden emir almadım. Emrimde silahlı birlik yok. Dolayısıyla darbeyle ilişkilendirilmem sadece hukukla değil, akılla da açıklanamaz. Görev yaptığım MGK Genel Sekreterliği sivil ve askerlerden oluşan ve başbakana bağlı bir kurumdur. Kriz masası toplantılarına katılmam da semboliktir." diye konuştu.
"BÇG FAALİYETLERİNE KATILMADIM"
Sanıklardan emekli albay Alican Türk, savunmasına başlarken, "Sincan'dan Tarihe Notlar" adlı kitaplarını mahkeme heyetine vererek, "Bu kitapları savunma olarak sizlere sunuyorum. Daha önce size yollamıştım. Sanırım elinize geçmedi. Yoksa böyle bir mütalaa hazırlanmazdı." ifadesini kullandı.
28 Şubat döneminde Genelkurmay Psikolojik Harekat Dairesinde görevli olduğunu belirten Türk, BÇG'de psikolojik harekattan sorumlu olduğu iddiasını kabul etmedi. BÇG'nin faaliyet yürüttüğü alana giriş yetkisi bulunanlara ilişkin liste ile BÇG çalışanlarının telefon numaralarının bulunduğu rehberde adının olduğu iddiasını reddeden Türk, bu listelerin bulunduğu deliller arasındaki 5 numaralı CD'nin sonradan üretildiğini savundu.
Türk, "Ben Genelkurmay Psikolojik Harekat Dairesinde eğitim öğretimden sorumlu yüzbaşıydım. BÇG faaliyetlerine katılmadım. Ne yazılı ne de şifahen bana emir verildi." dedi.
Terfisine kesin gözüyle bakılan kişilerin 28 Şubat davası nedeniyle terfilerinin engellendiğini, bu kişilerin emekliliğe mecbur bırakıldığını savunan Türk, "kumpas davalarıyla TSK'ya karşı psikolojik harekat uygulandığını" savundu.
28 Şubat davasında zaman aşımı uygulanacak mı?
Gazetecilerin ve siyasetçilerin davaya ilişkin kimi değerlendirmelerini eleştiren Türk, Sincan'da tankların yürütülmesine ilişkin, "30 Ocak'ta Kudüs gecesi düzenleniyor, 4-5 gün sonra tanklar tatbikat için Sincan'dan geçmek zorunda kalıyor. Yaşamın olağan akışı içindeki davranışınız bambaşka algılanmıştır. Medyanın bu faaliyeti reytingini ve tirajını artırmak amacıyla kullanması psikolojik harekattır. Olay sizin hiç düşünmediğiniz anlamlara gitmiştir." iddiasında bulundu.
"TARİHE DOKÜMAN OLACAK BİR YIĞIN BELGE, GÖRÜNTÜ DE VAR"
Türk, davayı açan ve daha sonra ihraç edilen Mustafa Bilgili'nin "teröristlikle suçlandığını, suç uydurduğunu" söyledi.
Mahkemeye sunduğu kitabı göstererek, bunları torunlarına miras bıraktığını kaydeden Türk, ardından iddianameyi göstererek "Bilgili'nin eseri de bu. Bilmiyorum, torunlarının gözüne nasıl bakacak." şeklinde konuştu.
Bunun üzerine Cumhuriyet Savcısı Mehmet Hanefi Yıldırım, "Tarihe doküman olacak bir yığın belge, görüntü kayıtları da var. Bu gösterdiklerinizden ibaret olmayacak." ifadesini kullandı.
Savunmasına devam eden Türk, savcının esas hakkındaki görüşünden vazgeçmemesi ve mahkum edilmesi halinde temyize gitmeyeceğini söyledi.
Duruşmaya verilen aranın ardından Alican Türk'ün yanı sıra sanıklardan Kenan Deniz ve Hikmet Köksal'ın da avukatı olan Atilla Bingöl müvekkilleri adına savunma yaptı.
Davanın Yüce Divan'da görülmesi gerektiğini söyleyen Bingöl, iddianameye konu eylemlerin hükümete karşı olmadığını, MGK tarafından tespit edilen tehdide yönelik olarak yasal zeminde gerçekleştirildiğini öne sürdü.
Müvekkillerinin suçsuz olduğunu savunan Bingöl, beraat talebinde bulundu. Davaya yarın devam edilecek.
SAVCININ ESAS HAKKINDAKİ GÖRÜŞÜ
Cumhuriyet Savcısı Yıldırım, esas hakkındaki görüşünde, dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı ve dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir'in de aralarında bulunduğu 60 kişinin suç tarihinde yürürlükte bulunan ve sanıkların lehine olan Türk Ceza Kanunu'nun 147. maddesi uyarınca "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini cebren düşürmeye, devirmeye iştirak" suçlarından "ağırlaştırılmış müebbet hapis" cezasına çarptırılmalarını isterken, 39 sanık hakkında beraat talebinde bulunmuştu.
Yıldırım ayrıca, yargılama sırasında hayatını kaybeden 4 sanık hakkındaki kamu davasının düşürülmesini talep etmişti.