İnterpol, Türkiye'nin 2 Ağustos 2016'da İnterpol sistemine girdiği 72 bin FETÖ'cünün kaydını silerek Türkiye'ye tavrını ortaya koymuştu. Bu süreçte İnterpol, Türkiye'de darbe yapmaya kalkışan FETÖ üyelerinin pasaportlarının iptal edilerek sisteme kaydedilmesini 'siyasi' olarak nitelendirdi. Böylece FETÖ'cülerin uluslararası takibi engellenirken, sisteme yeni veri girişi de kısıtlandı. Halbuki uluslararası hukukta devlet başkanları ve ailelerine silahlı bir girişim yapıldıysa, çok sayıda insan yaşamını yitirdiyse bu siyasi suç kabul edilmiyordu. Bununla da yetinmeyen İnterpol, kendi veri sisteminin haberleşme kanalı üzerinden üye ülkelerle doğrudan yazışmasını engellemek için üye ülkelere, 'Türkiye'nin 15 Temmuz ile ilgili taleplerine İnterpol üzerinden cevap vermeyin' telkininde bulunmuştu.
TERÖRİSTLERE GÖZ YUMDU
İnterpol son olarak 'kırmızı bülten oyununu' sergiledi. Türkiye, yurtdışında olduğunu değerlendirdiği terör örgütü üyeleri için adli makamlarca acil yakalama talebinde bulundu. Eşzamanlı olarak FETÖ firarisi Adil Öksüz, terör örgütü PKK'nın Suriye uzantısı PYD'nin eşbaşkanı Salih Müslüm, THKP-C Acilciler üyesi Mihraç Ural gibi isimlerin bulunduğu çoğu FETÖ, PKK-PYD-YPG'ye müzahir 50'ye yakın üst düzey terör örgütü üyesi ile ilgili kırmızı bülten çalışmaları başlattı. Hazırlanan dosyalar İnterpol'e gönderildi. İnterpol talepler doğrultusunda dosyaları 'siyasi' suç bahanesiyle bekletmeye aldı. Kırmızı bülten talepleri bir an önce onaylansaydı İnterpol, kendisine üye 170 ülkeye bunu yayımlayacak ve Türkiye'yi haklı bulan birçok ülkede söz konusu teröristlerin aramasını başlatacaktı. 2013'te Türkiye'nin sadece bir dosyasını reddeden İnterpol, 15 Temmuz sonrası aldığı kararlarla terör örgütü üyelerini gizlemekte ısrar ederek, 50'ye yakın terör örgütü üyesinin yakalanma kaygısı yaşamadan, mevcut pasaportları ile dolaşımına göz yumdu.