"Postmodern darbe" olarak da adlandırılan 28 Şubat dönemine ilişkin 103 sanık hakkında "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini cebren devirmeye, düşürmeye iştirak" suçundan "ağırlaştırılmış müebbet" hapis istemiyle 2013'te açılan davada karar aşamasına gelindi.
28 Şubat sürecine ilişkin soruşturma, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına bulunulan suç duyuruları üzerine 2011'de başlatıldı.
Sivil toplum örgütleri, siyasi partiler ve dönemin mağduru olduğunu belirten kişiler, 1995 genel seçimlerinde birinci parti olan Refah Partisi (RP) ile ikinci olan Doğru Yol Partisinin (DYP) oluşturduğu 54. Hükümet'in 28 Şubat 1997'de yapılan darbeyle görevden uzaklaştırıldığını ifade ederek, sorumluları hakkında soruşturma açılmasını istedi.
İlerleyen süreçte, farklı başsavcılıklara da 28 Şubat'ın sorumluları hakkında birçok suç duyurusunda bulunuldu. Bunlar da Ankara'daki soruşturmayla birleştirildi.
Şikayette bulunanlar arasında Fazilet Partisinden 1999'da milletvekili seçilen ancak TBMM'de yemin edemeyen Merve Kavakçı da yer aldı.
OPERASYONLAR 12 NİSAN 2012'DE BAŞLADI
Soruşturma kapsamında ilk operasyon, soruşturmanın başlamasından yaklaşık bir yıl sonra 12 Nisan 2012'de düzenlendi.
Operasyonlar sonraki haftalarda da devam etti. Dönemin Genelkurmay 2. Başkanı emekli Orgeneral Çevik Bir, Genelkurmay İstihbarat ve İKK Daire Başkanı emekli Orgeneral Fevzi Türkeri, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri emekli Orgeneral İlhan Kılıç, Genelkurmay Harekat Başkanı emekli Orgeneral Çetin Doğan, Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Ahmet Çörekçi, eski Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Hikmet Köksal, Jandarma Genel Komutanı Teoman Koman, eski Korgeneral Engin Alan ile eski YÖK Başkanı Kemal Gürüz'ün de arasında bulunduğu birçok zanlı tutuklandı.
Soruşturma aşamasında savcılık, REFAHYOL Hükümeti'nin Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller, dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener, eski bakanlardan Hasan Celal Güzel, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi eski Başkanı Bülent Orakoğlu, Deniz Kuvvetleri Komutanlığında askerliğini yaparken bazı gizli belgeleri sızdırdığı gerekçesiyle hakkında açılan davadan beraat eden Kadir Sarmusak ile YAŞ kararıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinden (TSK) uzaklaştırılanların da aralarında bulunduğu çok sayıda kişinin ''mağdur" veya "tanık'' sıfatıyla ifadesine başvurdu.
Dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan da yazdığı "Refah Gerçeği" adlı kitabını soruşturmaya delil olarak sundu.
22 MAYIS 2013'TE DAVA AÇILDI
Savcılık, soruşturma sonucunda 22 Mayıs 2013'te, 103 kişiye, suç tarihinde yürürlükte bulunan ve lehlerine olan Türk Ceza Kanunu'ndaki (TCK) "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini cebren düşürmeye, devirmeye iştirak etmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talebiyle Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) 10. maddesiyle yetkili Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesinde dava açtı.
Toplam bin 309 sayfalık iddianamede suç tarihi olarak 54. Hükümet'in kurulduğu 8 Temmuz 1996 ve sonrası gösterildi. İddianamede Çiller "mağdur", Akşener "tanık", Şevket Kazan, Şeref Malkoç, Merve Kavakçı, Mehmet Bekaroğlu, Teoman Rıza Güneri, Bülent Orakoğlu, Hüda Kaya, Mehmet Ali Yavuz, Kazım Arslan, Cafer Güneş'in de arasında bulunduğu 481 kişi ise "müşteki/mağdur" olarak yer aldı.
Savcılık, 7 kişi hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi.
İddianamede, Refah Partisinin 1994 yerel seçimlerindeki başarısının ardından TSK içinde bir grubun askeri müdahale için harekete geçtiği ifade edilerek, bu nedenle ilk olarak askeri darbeye karşı çıkabilecek personelin ordudan ilişiğinin kesilmesini sağlamak amacıyla faaliyette bulunulduğu anlatıldı.
Refah Partisinin bir yıl sonraki genel seçimlerde en fazla oyu alması ve koalisyon hükümetinde büyük ortak olması üzerine askeri müdahale düşüncesine sahip bu yapılanmanın parti ve halk üzerinde psikolojik harekat yürüttüğü kaydedilen iddianamede, Batı Çalışma Grubu (BÇG) adıyla faaliyet yürüten yapılanmanın 28 Şubat kararlarının alınmasını sağladığına yer verildi.
İddianamede, 28 Şubat 1997'deki MGK'da alınan kararlar ve bunların uygulanmasıyla ilgili sürecin ülkeyi derinden etkilediği belirtilerek, şu ifadeler kullanıldı:
"MGK kararlarının alınması ve uygulanmasıyla ilgili siyasi iktidarın gösterdiği direniş Genelkurmay bünyesinde Anayasa ve yasalara aykırı olarak kurulan BÇG üst yapılanmasının daha etkin olabilmek için teşkilatlanmasına ve askeri bürokrasi içinde yasa dışı bir oluşum olarak askeri bürokrasiyi etkisi altına almasına yol açmıştır. Öncelikle askeri bürokrasi en uç noktasına kadar kontrol altına alınmış, kendine özgü bir teşkilatlanma ile ülkenin siyasi iktidarını değişik baskı araçlarıyla yönlendirmiş ve nihayetinde hükümet çalışamaz hale gelmiş ve istifa etmiştir."
YARGILAMA 2 EYLÜL 2013'TE BAŞLADI
Mahkeme, iddianamenin kabulünün ardından 14 Haziran 2013'te 75 tutuklu sanıktan 37'sinin, 12 Temmuz'da da birinin tahliyesine karar verdi.
Sanıklar ilk kez 2 Eylül 2013'te hakim karşısına çıkarken mahkeme, dönemin Genelkurmay Başkanı emekli Karadayı'nın da arasında bulunduğu bazı sanıklar ve avukatların, dosyanın görevsizlik kararıyla askeri yargı veya Yüce Divan'a gönderilmesi taleplerini reddetti.
TRT tarafından görevlendirilen 2 spiker, 12 celse boyunca iddianameyi okudu, 23 Eylül'deki 16. celsede de savunmalar alınmaya başlandı.
Bu arada, mahkemece görevlendirilen 2 hakim, 28 Şubat 1997 tarihli MGK tutanağı ve kararlarını inceledi, ilgili kısımlar dosyaya delil olarak kazandırıldı.
SUÇLAMALARI REDDETTİLER
Sanık savunmalarının alınmasına dönemin Genelkurmay 2. Başkanı emekli Orgeneral Bir ile başlandı. Bir, iddianamede "temelsiz, hukuk dışı, birbiriyle ilgisi olmayan" hususlara yer verildiğini ileri sürdü, "İsnat edilen suçla ilgi kurulmaya çalışılan iddialar, tümüyle mevzuat çerçevesinde cereyan eden faaliyetlerdir." dedi.
Sonraki celselerde savunması alınan sanıklardan eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Karadayı "28 Şubat süreci, bazı çevrelerce söylendiği gibi bir darbe süreci asla değildir." değerlendirmesinde bulundu. Çetin Doğan, "BÇG ve 28 Şubat iddianamesi adıyla açılan dava, Ergenekon ve Balyoz türevindendir." iddiasını paylaştı.
Dönemin Genelkurmay Genel Sekreteri emekli Tümgeneral Özkasnak ise "aradan 16 yıl geçtikten sonra bugün 28 Şubat sürecinde kimin ne yaptığını bir yere bırakarak, yaşları 60-80 arasında olan askerler burada sanık sandalyesine oturtulmuşlardır. Bu tablo, cumhuriyet tarihinin en haksız ve hazin tablosu." diye konuştu.
Bu arada, mahkeme, sağlık durumunu dikkate alarak 3 Eylül 2013'te tutuklu sanık Teoman Koman'ın, 5 Eylül'de de eski YÖK Başkanı Prof. Dr. Gürüz'ün de arasında bulunduğu 9 tutuklunun tahliyesini kararlaştırdı.
Mahkeme, yargılamada sanık savunmalarının alınması sürerken, değişik tarihlerde tutukluların tahliyesine devam etti. Son tutuklu sanıklar Çevik Bir, Erol Özkasnak, Çetin Doğan ile emekli Tümgeneral Kenan Deniz ve emekli Tuğgeneral İdris Koralp'in de 19 Aralık'ta adli kontrol şartıyla tahliyelerine karar verildi.
Öte yandan, TMK'nin 10. maddesiyle görevli mahkemelerin kapatılması sonrasında Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki dava dosyası Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi. Bu mahkemedeki ilk duruşma ise 27 Haziran 2014'te görüldü.
MÜDAHİLLİK TALEPLERİ
Merve Kavakçı ile eski bakanlardan Teoman Rıza Güneri, kapatılan Refah Partisi milletvekillerinden Kazım Arslan, Şeref Malkoç, Cafer Güneş ve Mehmet Bekaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kızları Sümeyye Erdoğan ve Esra Albayrak ile gazeteci Abdurrahman Dilipak'ın da aralarında bulunduğu birçok kişi davaya müdahil oldu.
Yargılama sırasında dönemin Başbakan Yardımcısı Çiller "mağdur/tanık", dönemin İçişleri Bakanı Akşener, "mağdur" olarak dinlendi.
55. Hükümet'in Başbakanı Mesut Yılmaz, eski TBMM Başkanı Köksal Toptan, Başbakanı Necmettin Erbakan'ın özel danışmanı İlnur Çevik, eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Salim Dervişoğlu, DYP'li milletvekillerinin de aralarında bulunduğu çok sayıda kişi de mahkemeye "tanık" olarak beyan verdi.
KİM, NE DEDİ?
Tansu Çiller, 18 Temmuz 2017'deki beyanında, "Sayın Cumhurbaşkanımız (Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Demirel) o süreçte demokrat kimliğini zaman zaman askıya alarak askerle yürümüş ve yol açmıştır, bu bir gerçektir." ve "Amaç hükümeti götürmekti. Bunun için DYP'yi parçalamak lazımdı, parçaladılar. Refah Partisini de kapattılar. Bu süreçte asıl mağdur merkez sağ oldu." değerlendirmelerinde bulundu.
Mahkemenin 16 Şubat 2015'te dinlediği Meral Akşener, kendisine yönelik "yağlı kazık" sözünden duyduğu üzüntüyü dile getirdi ve "O dönemde pek çok insan mağdur oldu. Ama en önemlisi Türk milleti mağdur oldu." dedi.
Mesut Yılmaz da 21 Nisan 2016'daki beyanında "Muhatap olduğum hiçbir Genelkurmay Başkanının, komutanın hükümeti devirmek için cunta kurduğuna veya Türk siyasetine yön vermek için uğraş içinde olduğuna tanık olmadım." ifadesine yer verdi.
Soruşturma aşamasında alınan ifadesinde "BÇG'nin siyasi iktidardan gizli olarak kurulmuş, yasal olmayan, hükümet aleyhinde kurulan bir örgüt olduğunu" beyan eden 28 Şubat döneminin Adalet Bakanı Şevket Kazan ise 18 Şubat 2015'te "mağdur" sıfatıyla geldiği mahkemede, "Savcılıkta (sanıklardan) şikayetçiydim. Gelinen noktada her insanda vicdan var. Ben de insanım, şikayetçi değilim." ifadelerini kullandı.
Kazan, daha sonra dilekçeyle davaya yeniden müdahillik talebinde bulundu. Mahkeme ise Ceza Muhakemesi Kanunu ve Yargıtay Ceza Genel Kurulu içtihatlarına göre şikayetten vazgeçen kişinin bir daha davaya katılan sıfatı alamayacağı gerekçesiyle talebi reddetti.
SAVCI 60 SANIĞIN CEZALANDIRILMASINI İSTEDİ
Davada 21 Aralık 2017'de Cumhuriyet Savcısı Mehmet Hanefi Yıldırım, esas hakkındaki görüşünü açıkladı.
Savcı, İsmail Hakkı Karadayı, Çevik Bir, Çetin Doğan, Erol Özkasnak, Muhittin Erdal Şenel, Kenan Deniz, İlhan Kılıç, Yıldırım Türker, Çetin Saner, Kamuran Orhon, Vural Avar, Hayri Bülent Alpkaya, Hikmet Köksal, Ahmet Çörekçi, İdris Koralp, Fevzi Türkeri, Erdal Ceylanoğlu, Ergin Celasin, İzzettin İyigün, Kemal Gürüz ve Sedat Arıtürk'ün de arasında bulunduğu 60 sanığın, suç tarihinde yürürlükte olan TCK'nin 147. maddesi uyarınca, "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini cebren düşürmeye, devirmeye iştirak" suçundan "ağırlaştırılmış müebbet hapis" cezasına çarptırılmalarını istedi.
Sanıklardan 39'u hakkında suç işlediklerine dair şüpheden uzak, cezalandırılmalarına yeterli ve inandırıcı delil elde edilemediği ve suç işledikleri sabit olmadığından beraat isteyen savcı, yargılama sırasında vefat eden Teoman Koman, Eser Şahan, Salih Eryiğit ve Tevfik Özkılıç hakkındaki kamu davasının düşürülmesi talebinde bulundu.
Davanın Ocak ve Şubat 2018'deki duruşmalarında sanıklar esas hakkındaki savunmalarını yaptı. Çevik Bir'in de arasında bulunduğu bazı sanıklar ise savunmalarını hazırlamak için süre talep etti.
Davanın sonraki celsesi 2 Mart 2018'e ertelendi. Mahkemenin, kalan 16 sanığın da savunmasını aldıktan sonra sanıklara son sözlerini sorarak, hükmünü açıklaması bekleniyor.