28 Şubat postmodern darbesi sürecinde yaşadıklarını AA muhabirine anlatan Yıldız, 31 Ocak 1997'de düzenlenen Kudüs Gecesi'nin, ramazan ayı kapsamında yapıldığını, önceki yıllarda bazı kurum, kuruluş ve vakıflar tarafından da benzer etkinliklerin düzenlendiğini söyledi.
Filistin halkının mücadelesini aktarmak için bir tiyatro oyunu sahnelediklerini belirten Yıldız, "Altı genç taş atar gibi yapıyor sadece. Taş atmak mümkün değil. Çünkü atarsanız izleyicilere gider. Niyetimiz mazlum bir halkın ve mukaddes bir yerin dile getirilmesi." diye konuştu.
- "Görüntü alınamadığı için tekrar geçiş talep edildi"
Yıldız, programın ardından Kudüs Gecesi ile ilgili olumsuz haberler yapıldığını hatırlatarak, "Tıpkı eli kolu bağlı bir boksörün karşısında yumruk vururcasına... Tasviri böyle yapabiliriz ancak. Böyle bindirme bir televizyon haberciliği başladı." ifadelerini kullandı.
Yıldız, 4 Şubat 1997'de, tankların sabah Sincan'dan geçtiğini ve durumdan kimsenin haberi olmadığını vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Bunu sonradan teyit edenler var. Hürriyet gazetesi ve bazı televizyonlar görüntü alamadıkları için tekrar bir geçiş talep edilmiş ve o geçişten sonra görüntü alınmış. Herhalde onu vermişler akşam saatlerinde. Bunun hemen arkasından da tankları geçiriyorlar, tank algısını oluşturuyorlar. Toplum kilitleniyor akşam haberlerine."
- "Tank görüntülerini de kaldıracak halimiz yok"
Kudüs Gecesi ile ilgi çıkan haberlerin ardından açığa alındıklarını aktaran Yıldız, şöyle konuştu:
"O zaman İçişleri Bakanı Meral Akşener, bizim açığa alınmamız yazısını yazıyor. Soruşturmanın selameti için. Bir belediye başkanı, kendi görevi ile ilgili belgeleri ortadan kaldırabilir düşüncesiyle açığa alınabilir. Biz hangi belgeyi ortadan kaldıracağız? Belge dediğiniz şey Kudüs Gecesi, bütün fotoğraflar elinizde. Tank görüntülerini de kaldıracak halimiz yok. Hangi şeyi ortadan kaldırır ki bir belediye başkanı, o gerekçeyle açığa alınsın."
Yıldız, Devlet Güvenlik Mahkemesi eski Başsavcısı Nuh Mete Yüksel'in kendisi ve programı düzenleyenler hakkında soruşturma başlattığını, yakalama kararı çıkarılması üzerine de kendi iradeleriyle teslim olduklarını söyledi.
Gözaltına alındıktan ramazan ayının son günlerine kadar Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nde kaldıklarını anlatan Yıldız, tutuksuz yargılanmayı beklerken Ulucanlar Cezaevi'ne gönderildiklerini kaydetti.
- " Ortada tahrik yok, adam 'tahrik oldum' diyor"
Hakimin kendilerini tutukladıktan sonra memurlara, "Götürün şunları" dediğini belirten Yıldız, bu olayı hiç unutamadığını dile getirdi.
Yıldız, haklarında iddianame çıkana kadar neyle suçlandıklarını bilmediklerini ifade ederek, "Bizim yargılandığımız iki tane madde var, 312 ve 169. Ortada tahrik yok, adam 'tahrik oldum' diyor. Halbuki senelerce bize sövülüyor, gerici ve yobaz deniliyor. Her türlü tahrik yapılıyor, biz tahrik olmuyoruz. Onlar bir mazlum topluluğun dile getirilişinden dolayı tahrik olduklarını söylüyorlar." değerlendirmesinde bulundu.
28 Şubat döneminde mahkeme kararlarının hızlı bir şekilde alındığını söyleyen Yıldız, açılan tüm davaların toparlanarak, Refah Partisi'nin kapatılması için Anayasa Mahkemesi'nde oluşturulan dava dosyasının içerisine konulduğunu dile getirdi.
- "Davalar sonuçlanana kadar takipçisi olacağız"
Bekir Yıldız, 28 Şubat sürecinde birçok haksızlığın yapıldığını ifade ederek, "Balans ayarını bozanları, 7'den 70'e tamamını manipüle etmeye, sindirmeye çalıştılar ve çok insan gözyaşı döktü. O damlaları toplayıp bir araya getirseniz, birkaç varil edebilir. Belki daha fazla edebilir." şeklinde konuştu.
Cezaevinden çıktıktan sonra tutuksuz yargılandığını, kendilerine verilen cezanın Yargıtay tarafından onanmasıyla birlikte yurt dışına çıktığını anlatan Yıldız, sözlerini şöyle tamamladı:
"İki yıl Almanya'da yaşadım. 2001'de çıkan 'Rahşan affı'nın ardından Türkiye'ye dönüş yaptım. 28 Şubat davalarını yakından takip ediyorum. Davalar sonuçlanana kadar takipçisi olacağız."