Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın 2017 Kültür Sanat Özel Ödülleri'ne layık görülen duayen isimleri Külliye'de ağırladı. Ödül töreninde Zeytin Dalı Harekatı'na da değinen Erdoğan, Türkiye'nin Afrin'in PKK-PYD'den arındırılması konusundaki kararlılığını bir kez daha ortaya koydu. Erdoğan, şunları kaydetti:
"Kaza ve kaderin sahibi Rabbimizdir. Maziden atiye kurduğumuz köprüyü güçlendirerek vizyonlarımızı biçimlendiriyoruz. Medeniyetimizin büyük sosyoloğu İbni Haldun 'coğrafya kaderdir' diyor. Bu hakikat birilerine coğrafyamızın kaderini belirleme hakkı vermez. Bize düşen kendi irademiz nisbetinde çalışarak kaderimizin gerçekleşmesine imkan tanımaktır. Onun için coğrafyamızın şu an içinde bulunduğu durumu kaderimiz olarak değil, kaderimize giden yolda bir işaret, bir merhale olarak görüyoruz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Dağ, taş demeden bu savaşı askerimiz sürdürüyor"
Biz bir olursak, iri olursak, diri olursak, kardeş olursak, hep birlikte Türkiye olursak kaderimiz de ona göre şekillenecektir. Daima en iyisini umarak, en kötüsüne de hep hazırlıklı bulunarak yolumuza devam edeceğiz.
İşte bu (dün) sabah itibariyle hamdolsun Afrin savaşında 1829 teröristi, Mehmet'imiz etkisiz hale getirdi. Tabii bu bir inancın neticesidir. Ve dağ taş demeden bu savaşı askerimiz sürdürüyor. Hani bazı yalan yanlış şeyler çıkıyor. Hiçbirine aldırmadan yolumuza devam ediyoruz" diye konuştu." Türkiye'nin 2023 hedefleri doğrultusunda kültür ve sanata verilecek önemin de altını çizen Erdoğan'ın konuşmasından diğer çarpıcı başlıklar da şöyle:
"Bu tür ödüllerin kendi alanlarında zaten şevk, gayret, heyecanla çalışan, üreten insana dair en önemli yetenek olan eser ortaya koyma becerisini gösteren kültür ve sanat insanlarına millet ve devlet olarak şükranın bir ifadesi. Ödül için çalışılmaz ama yapılan güzel işlerin ödüllendirilmesi bir vefa borcudur. Bugün bu borcun 2017 faslını ödemek için buradayız.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan önemli açıklamalar
Türk sinemasının bir dönemine senarist ve yönetmen olarak damgasını vurmuş olan Safa Önal elbette bu alanda ödüle ziyadesiyle layıktır. Kanun sazını icrası ve araştırmacı kişiliği ile Türk sanat müziğimize çok önemli katkılarda bulunmuş olan Cüneyt Kosal elbette bu ödüle ziyadesiyle layıktır. Osmanlı sanat tarihine olan vukufiyeti genç nesillere de örnek olan Nurhan Atasoy elbette bu ödüle ziyadesiyle layıktır. Tasavvuf tarihinin yanı sıra geniş bir alanda nitelikli eserleri ile mümbit bir kalem olan Süleyman Uludağ hocamız elbette bu ödüle ziyadesiyle layıktır. Geleneksel ve çağdaş sanat eserlerini ülkemizin her köşesine taşıma konusundaki gayretini yakından bildiğimiz Baksı Müzesi bu ödüle elbette fazlasıyla layıktır.
Taklit değil telif peşinde koşan, papağanlaşan değil, derin konuşan kendimizden emin bir şekilde yönümüzü geleceğe çevirdik. Bakınız büyük mütefekkir Cemil Meriç ne diyor, 'Zavallı Türk aydını Batılı dostları alınmasınlar diye hazinelerini gizlemeye çalışır, sonra unutur hazineleri olduğunu düşmanın putlarını takdis eder, hayranlıklarını benimser. Dev bu arada papağanlaşır. Mırıldandığı şarkıdan izlediği filme yediği yemekten giydiği kıyafete başka bir medeniyetin dünyasında gezen biri nasıl bizim olabilir? İşte bunu aşmamız lazım. Biz Türk milleti olarak asla papağanlaşmayacağız. Önce kendi hazinelerimize sahip çıkacağız. Güçlü bir envantere sahibiz. Bu büyük birikimin ışığında yeni hazineleri üretmenin gayreti içinde olacağız. Şimdi birileri yine bu sözlerimize bakarak bizi Batı düşmanlığıyla itham edecek. Bizim kimseye düşmanlığımız yoktur. Nerede faydalı, güzel olan bir şey varsa onu bulmak ile mükellefiz. Hz. Peygamber'in 'İlim Çin'de bile olsa gidin alın' sözüyle hareket ediyoruz."
'KÜLTÜR-SANAT, SAVUNMA KADAR ÖNEMLİ'
Anasınıfından itibaren öğrencilerin yönelimlerini belirlemek üzere çalışmalar gerçekleştirmeliyiz. Kabiliyetse bizim evlatlarımızdaki kabiliyet başka hiçbir yerde görmedim dersem yeridir. Çalışkanlıksa milletimizin fedakarlığının örneği pek az bulunur. Sorunu insan keşfetme ve yetiştirme sistemimizde, daha doğrusu sistemsizliğimizde arayacağız. Saldım çayıra mevlam kayıra mantığıyla bu işlerin içinden çıkamayız. Eğitim öğretim ve kültür konusunda niye nispeten geri kaldığımız konusunda hep hayıflanıyorum. Demek ki bir şeyleri eksik bırakmışız. Gençlerimizdeki heyecanı, şevki gördükçe geleceğimiz konusundaki umudum katlanarak artıyor. 2019'dan itibaren bu konularda da Türkiye yeni bir döneme girecektir.
Milletler için kültür ve sanat en az ekonomi ve savunma sanayisi kadar önemlidir. Ekonomi ve savunma sanayisi sizin dünyanın somut güçleri ile olan güçlerinizde belirleyicidir ama kültür ve sanat somut olmayan unsurlar karşısındaki konumunuzu tayin eder. Türkiye'nin 2023 hedeflerinin somut unsurları için gece gündüz çalışırken kültür ve sanatı asla ihmal edemeyiz." Bu arada Erdoğan dün Cezayir Dışişleri Bakanı Abdelkader Messahal'i de kabul etti. Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar'la da haftalık görüşmelerini gerçekleştirdi.
KÜLLİYE'DE 4 DUAYENE ÖZEL İLGİ
Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülleri 4 duayen ve bir kuruma verildi. Safa Önal, "Sinema külliyatına ve tarihe, üretkenliği, çok yönlü kişiliği, toplumun farklı kesimlerini yansıtmada usta senaristliği ve yönetmenliği" nedeniyle; Cüneyt Kosal, araştırmacılığı, seçkin kişiliği, Türk Müziği arşivine kazandırdığı eserlerle kültür ve sanatımızın geleceğini teminat altına almadaki gayretleri nedeniyle; Prof. Dr. Nurhan Atasoy; genç nesiller için bilge bir öğretici olarak toplumun her kesimince tanınan ve takdir edilen "yaşayan bir mektep" olması nedeniyle; Prof. Dr. Süleyman Uludağ uzmanlık alanı olan tasavvuf tarihinin yanı sıra sosyal bilimlerin birçok alanında ilim dünyamıza kazandırdığı telif ve tercüme eserleri ve yol gösterici düşünceleriyle ödüle layık görüldü. Sanatçı ve eğitmen Prof. Dr. Hüsamettin Koçan'ın kurucusu olduğu Bayburt'taki Baksı Müzesi de Anadolu'nun her köşesine sanatı ulaştırma gayretiyle kurum olarak ödüle layık görüldü.