Başbakan Yıldırım, BBC Türkçe'ye memleketi Erzincan'da verdiği mülakatta gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Yıldırım, Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) Zeytin Dalı Harekatı kapsamında Afrin kent merkezine girip girmeyeceğinin sorulması üzerine, operasyonun amacının işgal hareketi ya da sivillere zarar vermek olmadığını söyledi.
Harekatın amacının, Suriye'nin Afrin bölgesinden Türkiye'ye yapılan tacizleri, roket saldırılarını, havan saldırılarını durdurmak olduğunu vurgulayan Yıldırım, "2014'ten beri YPG-PYD buraya yerleşti, tahkimat yaptı. Amaç ne? Türkiye'ye karşı terör faaliyeti yürütmek, Türkiye'de yaşayan insanların can ve mal güvenliğine zarar vermek, sınır güvenliğine zarar vermek. Ve üstelik 2014'ten beri Afrin'de yaşayan binlerce, on binlerce insan şehri terk etmek mecburiyetinde kaldılar." diye konuştu.
Yıldırım, terör örgütünün, Kürtlerin, Türkmenlerin ve Arapların hayatını zehir ettiğini, halka zulmettiği belirterek "Amacımız onları bu zulümden kurtarmak. Bunun için de Afrin'de de, köylerinde de, beldelerinde de nerede teröristler varsa böyle iğneyle kuyu kazarak, cımbızla çekerek teröristleri alacağız, etkisiz hale getireceğiz. Ondan sonra da orada yaşayan insanlar, 'Oh dünya varmış' diye nefes alacaklar." ifadelerini kullandı.
Binali Yıldırım, kent merkezine girilmesi konusunda ise "Yani kırsalı temizledin. Terör unsurları orada duruyorsa o zaman amaç hasıl olmaz." dedi.
Operasyonun özellikle ilk haftasından sonra Türkiye'ye yönelik eleştirilere ilişkin Yıldırım, "Herhalde bunlar yanlış yerde sivil kaybı arıyorlar. Sivil kayıp görmek istiyorlarsa gelsinler Kırıkhan'ı görsünler, Hatay'ı görsünler, Reyhanlı'yı görsünler, Kilis'i görsünler. Ben orada 17 yaşında, atılan roketle hayatını kaybeden genç kızın annesiyle babasıyla beraber oldum. Onların acısı, o fotoğraf gözümün önünden gitmiyor." ifadelerini kullandı.
Yıldırım, operasyonun başlangıcından bu yana geçen 24 günde 107 roket atıldığını, bu roketlerin binaların içine, lokanta, cami, insanların toplu olduğu yer ile okul bahçelerine rastgele atıldığını vurgulayarak bunun vicdansızlık olduğunu dile getirdi. Yıldırım, "Dolayısıyla sivil kayıplarının nerede olduğunu, önce söyleyenlerin bir araştırması lazım. Bu operasyonlarda sivil kaybı bugüne kadar yaşanmamıştır Afrin bölgesinde." dedi.
"SİVİLLERİN ÖLDÜRÜLMESİ KONUSUNDA EN SON KONUŞACAK FRANSA'DIR"
Türkiye'nin, sivil kayıp iddialarıyla ilgili uluslararası bir araştırma için yardımcı olmaya hazır olup olmadığı sorusuna Yıldırım, dünyanın çeşitli yerlerinden gelen, Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğünün akredite ettiği 160'tan fazla gazetecinin olduğunu belirterek "Bunlar izliyorlar, raporları gönderiyorlar. Ama bizim şikayet etmemiz gerekirken, başkaları şikayet ediyor." yanıtını verdi.
Yıldırım, "Sivillerin öldürülmesi konusunda en son konuşacak Fransa'dır. Afrika'daki sicili çok bozuktur. 1-2 değil, milyonlardan bahsediyoruz. Balkan Harbi'nde, Birinci Dünya Harbi'nde, Cezayir'de, Tunus'ta sicilleri çok bozuktur. Eğer siviller konu olacaksa, Fransa'nın önce kendi günahlarından arınması gerekir." ifadelerini kullandı.
Uluslararası kamuoyunda "Türkiye, Rusya ile eşgüdüm içinde hareket etmeden bu harekata başlayamazdı." şeklinde bir konsensüs olduğu ve PKK, PYD ve YPG'yi terör örgütü olarak görmeyen Rusya ile Türkiye arasındaki ilişkilerin seyriyle ilgili, Yıldırım, şunları kaydetti:
"Rusya terör örgütü olarak tanımıyor ama bizim Afrin operasyonumuza karşı da herhangi bir itirazı yok. Esasen kimsenin itirazı olamaz. Birleşmiş Milletlerin anayasasının 51. maddesi açık. Herhangi bir ülke teröre maruz kalırsa o terörü yok etmek meşru hakkıdır. Hem yurt içinde hem yurt dışında bunu yapabilir. Rusya belki bugün kabul etmiyor ama gelecekte kabul edecek. Rusya'nın ya da X, Y, Z ülkesinin kabul etmesi ya da etmemesi bizim konumuz değil. Biz bunların PKK'nın isim değiştirmiş terör örgütleri olduğunu biliyoruz. Bu konuda elimizde yeterince delil var, bilgi var, belge var, her şey var. Bu da bizim baştan beri söylediğimizi doğruluyor."
PKK FAALİYETLERİNİ SURİYE'YE KAYDIRDI!
Yıldırım, ABD Savunma Bakanlığının (Pentagon) 2019 mali yılı bütçesi kapsamında SDG ismini kullanan PYD/PKK terör örgütünün de faydalanacağı, Suriye'de DEAŞ ile mücadele kapsamında 550 milyon dolar ayırmasına ilişkin, "PKK artık Kuzey Irak'ta hayat alanı daraldığı için, Türkiye'nin etkin terörle mücadele faaliyetine karşı elinde fazla bir imkan kalmadığı için, Amerika gibi bir hamiye de sahip olduğu için faaliyetlerini Suriye'ye kaydırdı." diye konuştu. Yıldırım, ABD Savunma Bakanı James Mattis'in "Bazı PYD'liler artı YPG'liler Afrin'e geçti." sözünü hatırlatarak Mattis'in bu yöndeki ifadelerinin doğru olduğunu kaydetti.
"YAMAN BİR ÇELİŞKİ"
"Bu planlanan... Kim veriyor bunun parasını? Amerikan vatandaşları. Geçen sene gerçekleşenin 800 milyon dolar olduğunu kabul edersek, bu sene o rakam 1 milyarın üzerine çıkacak. Kim veriyor bunu? Amerikan vatandaşları ödüyor." diyen Yıldırım, bunun yaman bir çelişki olduğunun altını çizdi.
Yıldırım, "Bu ne yaman çelişkidir. NATO'da beraberiz. Stratejik ortağız. Müttefikiz. Ülkemizde üsleri var. Bu kadar sene iş birliğimiz var. Bütün bunlar ortadayken, Amerika terör örgütleriyle el ele kol kola... Amerikan yönetimiyle sahadaki askerlerin de ayrı telden çaldığını görüyoruz. Amerika Başkanı, 'Silah vermeyeceğiz' diyor, 'Silahları toplayacağız' diyor; aşağıdaki küçük rütbeli bir asker 'Yok' diyor, 'Silahlar verilecek, toplanmayacak' diyor, 'İş birliğimiz artarak devam edecek' diyor. Bu ne biçim bir iştir. Kimin eli kimin cebinde belli değil?" ifadelerini kullandı.
Menbiç'te PYD ve YPG'nin tarafını tutmanın, Türkiye'ye karşı düşmanlık olduğunun altını çizen Yıldırım, bunun, Türkiye'nin milli güvenliğine karşı bir tehdit olduğunu vurguladı. Yıldırım, Menbiç'te yaşayanların yüzde 90'dan fazlasının Arap olduğuna işaret ederek "Orada terör örgütünün ne işi var? Güvenlik sorunu da yok. Özellikle Türkiye'ye karşı bunlar tutuluyorsa o zaman da bizim ona göre hareket etmemiz gerekir."
Afrin operasyonunun ilerleyen zamanda genişlemesi durumunda, Türk ve Amerikan askerlerinin Menbiç'te çatışması olasılığının olup olmadığı sorusuna Yıldırım, "İster Fırat'ın batısında Münbiç'te, ister Fırat'ın doğusunda diğer bölgelerde bize yönelik bir terör tehdidi olursa, bunun üzerine tereddütsüz gideriz. Bizim hedefimiz Amerika değil ama Amerika terör örgütlerinin önüne geçip, onları bize karşı korumaya daha fazla kalkarsa o zaman işler değişir." dedi.
Başbakan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bizim şu anda işimiz Afrin. Afrin'in de genişleyecek falan bir alanı yok. Topu topu 3 bin 800 kilometrekare bir alan. Yani Fırat Kalkanı sahasının iki katından az. Eni boyu hepsi belli. 65'e-70 kilometrelik bir alandan söz ediyoruz. Ama bizim bu alana 135 kilometre sınırımız var ve her metresi tehdit altında. Dolayısıyla biz burada temizlik yaparız. NATO ortağına bir anlamda dirsek çeviriyorsun. NATO ortağına yapman gerekeni yapmıyorsun. NATO ortağına düşmanlık eden, bölmeye parçalamaya çalışan çapulcularla haşır neşir oluyorsun. Darbeciyi ver, vermezsin. Teröristle iş tutma, tutmaya devam edersin. Günahsız yere tutar banka genel müdür yardımcısını (Mehmet Hakan Atilla) Bu nasıl olacak? Gizli ambargo zaten uyguluyor Amerika?"
ABD'nin gizli ambargoyu nasıl uyguladığına ilişkin yöneltilen soru üzerine Yıldırım, "Efendim işte kıçı kırık tabanca. Polislere verilen. Efendim Kongre onayına göndereceğiz. Kardeşim tanklar dolusu uçakları PYD'ye, YPG'ye gönderirken Kongre'yi mi sordunuz? Bu ne kepazelik ya. Bizi de zannediyorlar ki hiçbir şey bilmiyoruz." diye konuştu.
KARARLARI YETERİNCE İNCELEMİYORLAR!
Yıldırım, OHAL kapsamında Türkiye'de alınan kararlar üzerinden Türkiye'yi eleştirenlerin, bu kararları yeterince incelemediğini söyleyerek "Bir peşin kabul var. 'Türkiye, özgürlüklere karşı katı. Türkiye'de hak ihlalleri var'. Bunlar Avrupa İnsan Hakları Mahkemelerine gitti. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi geri çevirdi. Haklıysa oradan dönmesi lazımdı, dönmedi. Bunu niye söylemiyorlar. Memuriyetten çıkarılma işi hak ihlali midir? Bir gerekçeye dayalı olarak biz bir İtiraz Komisyonu kurduk mesela. Yasa çıkardık. Onu da KHK'yle çıkardık." dedi.
KHK'ler ile memuriyetten çıkarılanlar için itiraz komisyonunun kurulduğunu kaydeden Yıldırım, başvuruların tek tek incelendiğini ve haklı olanların işe iade edildiğini belirtti.
Yıldırım, "Eğer haklı değilse onlara diyorlar ki size yargı yolu açıktır, gidebildiğiniz kadar gidin. 1. Mahkemeye gidin, Temyize gidin, Anayasa Mahkemesine gidin. Olmadı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gidin." dedi.
İtiraz ve yargı hakkı yanında hazırlanan KHK'ler için tek tek meclisten onay alındığını söyleyen Yıldırım, "Eğer biz yaptığımız işe güvenmesek bütün kanun hükmündeki kararnameleri biz Meclis onayına sunduk. Ve Meclis de görüştü, hepsini onayladı. Bu ne anlama geliyor? Biz hukuk devletine inanıyoruz. Meclisimize güveniyoruz." ifadelerini kullandı.
"KHK'LERİN ONAYI MECLİSTEN"
İtiraz ve yargı hakkı yanında hazırlanan KHK'ler için tek tek meclisten onay alındığını söyleyen Yıldırım, "Eğer biz yaptığımız işe güvenmesek bütün kanun hükmündeki kararnameleri biz Meclis onayına sunduk. Ve Meclis de görüştü, hepsini onayladı. Bu ne anlama geliyor? Biz hukuk devletine inanıyoruz. Meclisimize güveniyoruz." ifadelerini kullandı.
Yıldırım ayrıca OHAL süresi içerisinde yasaların işlediğini de belirterek "Meclisimiz de bunları onaylayınca ne oluyor? Olanı söyleyeyim: Buradaki bütün hususlarla ilgili olarak mahkemelere Anayasa Mahkemesine dava hakkı doğuyor. Bireysel dava hakkı doğuyor. Yani olağanüstü halde hukuk bir süreliğine durduruluyor. Bu yaptığımız iki uygulama ile bu durdurma işlemini iptal ettik. Artık yasalar işleyecek. Herkes hakkını-hukukunu sonuna kadar arayacak." dedi.
- "15 TEMMUZ'DAN SONRA AB'DEN 2 GÜN SES ÇIKMADI"
Türkiye'nin yaşadıklarının iyi anlaşılması gerektiğini ve empati beklediklerini söyleyen Yıldırım, "Böyle önyargılı, parmak göstererek Türkiye'yi her konuda ilzam etmek, itham etmek yerine empati yapıp Türkiye'yi daha iyi anlamaya çalışın. Türkiye'nin yaşadıklarını eğer siz yaşasaydınız, nasıl bir tepkiniz olurdu. Onu söyleyin." diye konuştu.
Yıldırım, 15 Temmuz'un ardından dünyanın tepkilerini ise şu sözlerle anlattı:
"15 Temmuz'da bir ülkenin geleceğine kastediliyor. Sivil insanlar öldürülüyor. Bir-iki istisna hariç Avrupa Birliği'nden tıs yok. Ses-soluk yok. 2 gün sessizlik. 2 dakikada dünyada ne oluyor, ne bitiyor. Acaba başka bir sonuç mu bekliyorlardı? Bir şaşkınlık mı yaşadılar? Bir hayal kırıklığı mı yaşadılar? Bunlar hep cevaplanmayan sorular olacak. Ancak 2 gün sonra bize söylenen çok daha incitici: Aman bu darbecileri fazla hırpalamayın. Bu ne anlama geliyor? Ben yorumu izleyicilere bırakıyorum."
"GÜNDEMİMİZDE SEÇİM YOK"
Genel ve yerel seçimler öncesi il kongrelerini yapan ve büyük parti genel kongresinin ise eylülde yapılacağını söyleyen Yıldırım, 2018'de erken seçimin olup olmayacağı sorusuna şöyle yanıt verdi:
"Ülke şartları neyi gerektirirse o yapılır. Kural bellidir. Esas bellidir. 2019 Mart'ta yerel seçim, 2019 sonunda da cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimi... Bunu defalarca söyledik. Bizim söylediklerimizin herhalde bir anlamı olması lazım. Bizim söylediklerimize itibar edilmiyorsa, dedikodulara daha çok ilgi gösteriliyorsa, buna yapacağımız bir şey yok. Açıkça bir kez daha söylüyorum: Bizim gündemimizde seçim yok. Yerel seçimler Mart 2019, genel seçimler Kasım 2019. Cumhurbaşkanlığı seçimi de Kasım 2019. Biliyorsunuz anayasa değişikliğine göre milletvekili seçimiyle cumhurbaşkanlığı seçimi aynı günde yapılacak. Ayrı ayrı sandıklarda."