Kızıl Elma, Türk tarihinde Türkler ve özellikle Oğuz Türkleri için üzerinden düşünüldükçe uzaklaşan ancak uzaklatığı gibi cazibesi de artan ülküleri simgeleyen bir ifadedir. Kızıl Elma ayrıca, Türk devletleri için bir hedefi ve amacı ifade eder, ulaşılması gereken bir yeri, fethedilmesi gereken bir bölgeyi ifade eder aynı zamanda cihan (dünya) hakimiyeti idealini, Türk birliğini ifade eder.
Türk tarihini en iyi anlatan dizilerden biri olan Diriliş Ertuğrul dizisinde de Ertuğrul Bey, hedefinin "Kızıl Elma" olduğunu ifade etmiştir.
Diriliş Ertuğrul'un geçtiğimiz bölümlerinde Ertuğrul Bey de Kızıl Elma ülküsüne vurguda bulunmuştu. Türk beylerine konuşma yapan Ertuğrul Bey şu ifadeleri kullanmıştı: "Eğer oraları fetih etmek bize nasip olmasa dahi, inanırım ki; neslimizden bir kahraman gelip inanmış ordusuyla, Constantine'nin surlarına dayanıp şanlı islam sancağını o surlara dikecektir" Karacahisar, Nikea, Constantine bize dar gelir. Hedefimiz Kızıl Elma'dır. Yani güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar olan tüm cihandır. Gaza bizim, gayret bizim, zafer Allah'ındır."
Kızıl Elma, Türk mitolojisinde Türkler ve de özellikle Oğuz Türkleri için üzerinde düşünüldükçe uzaklaşan ancak uzaklaştığı oranda cazibesi artan ülküler veya düşleri simgeleyen bir ifadedir. Türk milliyetçiliğinin önemli sembollerinden birisi olan Kızıl Elma imgesi, Türk devletleri için bir hedefi ve amacı simgeler. Ulaşılması gereken bir yeri, fethedilmesi gereken bir beldeyi ifade ettiği gibi kimi zaman bir devlet kurma idealini, kimi zaman cihan hakimiyeti idealini, kimi zaman da Türk birliği idealini ifade etmiştir.
Kızıl Elma imgesinin tam olarak ne zaman, nerede ve nasıl ortaya çıktığı bilinmemekle birlikte yaygın anlayış, cihadın bir sembolü olduğu yönündedir. Kızıl Elma ülküsü özellikle yeniçeriler arasında yaygınlaştırılmış ve onların savaşma azmini yüksek tutmak için kullanılmış; Ziya Gökalp, bu imgeyi Turan Ülküsü ile birleştirerek ona yeni bir anlam kazandırmıştır.
Ziya Gökalp da bir şiirinde Kızıl Elma'ya giden hedefi şöyle ifade eder:
"Demez taş, kaya, yürürüz yaya
Türküz, gideriz Kızılelmaya..."
"Kızıl", Türk kültüründe genellikle kıymetli sayılan bir renk; "elma" ise mistik bir yanı bulunan; bolluk, bereket, şifa kaynağı olarak görülen bir meyvedir. Ancak Kızıl Elma sembolleştirilmesinin elmaya değil, Eski Türklerde Güneş ve Ay'ı anlatan kızıl topa dayandığı düşünülür. Bu top, 'muncuk' adıyla bayrak ve tuğların tepesini süslemiş ve bazen zaferin işareti, bazen hakimiyetin sembolü, bazen de fethedilmek üzere hedef seçilen yeri ifade etmiştir. Kızıl Elma imgesinin ilk kez Orta Asya Türkleri arasında doğduğu; Ergenekon Destanında Ergenekon'dan dışarıya çıkma ve kaybedilmiş eski yurdu geri alma idealini simgelediği kabul edilir.. Türkistan'dan Hazar Denizi'nin doğusuna gelen Oğuzların ise Hazar kağanının ipek çadırının üzerinde hakimiyetinin ifadesi olarak bulunan altın topu yani Kızıl Elma'yı ele geçirmeyi ülkü edindikleri düşünülür.
İşte A Haber muhabiri ile mehmetçik arasında tüyleri diken diken eden o diyalog...