Çatı iddianame ve önceki mahkeme kararlarında 'FETÖ/PDY terör örgütü elebaşı' olarak tanımlanan Fethullah Gülen hakkında Diyarbakır 5'inci Ağır Ceza Mahkemesi kararında ilk kez 'terörist başı' ifadesini kullandığı dikkat çekti.
Lice ilçesi Duru Jandarma Karakol Komutanı Üsteğmen Ömer Ergün (27), 15 Temmuz darbe girişiminin ardından FETÖ/PDY terör örgütüne yönelik soruşturma kapsamında 24 Temmuz günü gözaltına alındı. 14 gün gözaltında kaldıktan sonra tutuklanan ve 31 Temmuz 2016 günü yayımlanan KHK ile TSK'dan ihraç edilen Ömer Ergün, yargılama sonunda 'silahlı terör örgütüne üye olmak' suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. Ömer Ergün'ün hükümle birlikte tahliyesine hükmeden Diyarbakır 5'inci Ağır Ceza Mahkemesi, gerekçeli kararını açıkladı.
FETHULLAH GÜLEN İÇİN 'TERÖRİST BAŞI' İFADESİ
15 sayfalık gerekçeli kararda FETÖ/PDY terör örgütünün yapılanmasını ayrıntılı olarak açıklayan mahkeme, örgütün coğrafi, sektörel ve kurumsal anlamda, imam olarak ifade edilen sorumlulardan oluşan bir hiyerarşik düzene sahip olduğunu kaydetti. Örgütte ast-üst ilişkisinin askeri hiyerarşiden daha sistemli olduğu belirtilen kararda, Fethullah Gülen hakkında çarpıcı açıklamalar yapıldı. Çatı iddianame ve önceki kararlarda 'FETÖ/PDY terör örgütü elebaşı' olarak tanımlanan Gülen hakkında, ilk kez Diyarbakır 5'inci Ağır Ceza Mahkemesi kararında 'terörist başı' ifadesi kullanıldı. Kararda, "Mensuplarınca Kâinat İmamı ve Mehdi olarak kabul edilen terörist başı Fetullah Gülen'in liderliğini yaptığı örgütün yurtdışı yapılanmasını, kıta imamları ve onlara bağlı ülke imamları oluşturmaktadır" ifadeleri kullanıldı.
DEVLET İÇİNDE PARALEL YARGI VE POLİS TEŞKİLATI
Hücre tipi yapının benimsendiği örgütün tüm üyeleri arasında haberleşme ağı ve bağlantı aranmasının abesle iştigâlden öteye gidemeyeceği vurgulanan kararda, örgütün yargı yapılanması da ayrıntılı olarak anlatıldı. 1990'lı yıllardan beri örgüt evlerinde yetişen elemanların hakim ve savcılığa yönlendirilmeye başlandığı belirtilen kararda, 2010 Anayasa değişikliğine kadar hakim ve savcılar üzerinde etkisi olan; Adalet Bakanlığı dairelerinde yoğun kadro oluşumuna gidildiği kaydedildi. Müfettişler aracılığı ile örgüt elemanı hakim ve savcılara yüksek not verilip, emsalleri ile aralarında fark yaratıldığı belirtilen kararda, "Ceza İşleri Genel Müdürlüğü aracılığı ile hakim ve savcılar hakkındaki şikayetin, istendiği gibi sonuçlandınldığı, Personel Genel Müdürlüğü aracılığı ile dönemin HSYK üyelerinin düşünce yapısına uygun üyeler ile örgüt elemanlarının irtibatı sağlanarak, unvanlı atamalar yapılmıştır. Özel Yetkili Mahkeme hakim ve savcıları, örgüt üyeleri arasından gizlilik esasına uyularak atanmıştır. Örgüt, emniyet ve yargıya yerleştirilen üyeleri ile ülkenin yargı sistemini tamamen kendisine hizmet eder hale getirmiş, adeta devlet içinde paralel bir yargı ve polis teşkilatı kurmuştur" denildi.
YÜZLERCE SUBAYIN HAYATINI KARARTTILAR
Örgütün bir korku imparatorluğu kurduğu vurgulanan kararda, "Kamunun tüm alanlarında örgüte dokunan veya dokunmaya teşebbüs edenlerin, bu yapının devlet içindeki gizli gücünün devreye girmesiyle adli ve idari soruşturmalara, haksız tayin ve görev değişikliklerine uğradıkları bilinen bir gerçektir. FETÖ mensubu olmak, bazı kurum ve kuruluşlar içerisinde üst düzey görevlere gelebilmek için asli şart haline gelmiştir. Örgüte biat eden ve her görevi yapmayı kabul edenler, en üst görevlere çıkarılmıştır. Bu şekilde önünde durulamaz, durdurulamaz bir korku imparatorluğu oluşturmuşlardır. Örgütün, çok büyük bir camiaya sahip olduğu düşüncesi ile artık önlerinde kimsenin duramayacağı fikrine kapıldığı, yaşadıkları özgüven patlaması neticesisinde 2007'den beri TSK'da kendilerine muhalif subayları pasivize edebilmek ve kendi kadrolarını getirebilmek için uydurdukları delillerle operasyon yaptıkları, bu şekilde yüzlerce subayın hayatını kararttıkları anlaşılmıştır" denildi.
ÖRGÜT HİYERARŞİSİ DEVLET HİYERARŞİSİNİ GÖLGELEDİ
Örgütün, devletin gücünü kendi çıkarına kullanarak, hukuku amacına araç haline getirdiği vurgulanan kararda, örgüt emrindeki hakim ve savcıların hukuka ve vicdanına göre karar vermek yerine, örgüt abilerinden gelen emirleri uyguladığı belirtildi. Örgüt hiyarerşisinin, devlet hiyerarşisini gölgeleyip kaldırdığı ifade edilen kararda, 2014 yılındaki HSYK seçimlerinde bağımsız görünen ve yargı teşkilatında hiç tanınmayan adayların bile 4 bin 500 civarında oy aldığı vurgulandı. Bağımsız görünen adayların tanıtım büroşürlerinin aynı merkezden postaya verildiği belirtilen kararda, "Örgütün yargıyı her açıdan etkin bir silah olarak kullandığı, siyaseti tanzim etmek, siyasi partilerin yönetimlerini değiştirmek, toplumdaki etkinliğini artırmak, toplumu kontrol etmek, ticari faaliyet alanlarını ve kamu kurumlarını ele geçirmek, hatta hükümeti yıkmak ve kendi felsefesine uygun bir siyasi yapı oluşturmak için de araç olarak kullandığı görülmektedir. Yargının soruşturma unsurları, alt yapısı ve polisle desteklendiğinde örgütün kullanabileceği muazzam bir silaha dönüştüğü, yüksek yargıdaki değişimle örgütün elindeki bu silahın etki alanının zirve yaptığı, uydurma soruşturmalar, toplu tutuklama ve davalarla TSK'nın etkisiz hale getirildiği, böylece kendi örgüt mensuplarının terfi etmesinin yolunun açıldığı, neticeten örgütün ceza ve hukuk davalarında en büyük belirleyici güç olduğunu gösterdiği anlaşılmaktadır" denildi.
KARARDA FETÖ'YE HAŞHAŞİ BENZETMESİ VE RUS BÜYÜKELÇİ CİNAYETİ
Kararda, örgütün 2012 yılındaki MİT soruşturmasıyla yargıyı kullanarak kendinden olmayan MİT yönetimini bertaraf etmek, MIT'i ele geçirmek, bir yandan da aynı soruşturmayla hükümetin Güneydoğu sorununu çözmek amacıyla başlattığı barış sürecini durdurmak için harekete geçtiği belirtilerek, "Hasan Sabbah'ın çevresinde kümelenen haşhaşilerin, yaklaşık bin yıl önce afyon çekip, fedailerini kullanarak devlet görevlilerini öldüren bir terör örgütü olarak ortaya çıkmalarında olduğu gibi, FETÖ/PDY üyeleri de mutlak itaat ve cennete kavuşacakları saiki ile hareket ederek, en son Rusya Büyükelçisi'nin öldürülmesi olayında görüldüğü üzere devlet içinde suikast benzeri hareketlere başvurmuştur."