Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ, "AK Parti olarak karşımızda siyaseti ilkeli bir şekilde yapan, yanlışımız varsa bunları gerçekten gösteren, bize bir anlamda ışık tutan bir muhalefet istiyoruz." dedi.
Kılıçdaroğlu'nun söylemlerine CHP'ye oy veren seçmenlerin de inanmadığını belirten Akdağ, şöyle devam etti:
"Özellikle son zamanlarda, 15 Temmuz'dan sonra kulaklarına FETÖ tarafından ne üflenirse, ellerine onlar tarafından hangi belge getirilirse bu belgeyi kamuoyuna getirip çıkarıyorlar. MİT'in bir raporu var dediler aslı astarı olmadığı anlaşıldı. Bu bahsettikleri Man adasıyla ilgili belgelerin, onların söylediği şekilde aslının astarının olmadığı anlaşıldı. Ne yapmaya çalışıyorlar? Bir şekilde siyasi taraftar toplamaya ya da bir kutuplaşmayla kendi taraftarlarını konsolide etmeye, bir arada tutmaya çalışıyorlar ama bu oyun tutmaz. Bu aslında çirkin bir siyaset üslubu. Türkiye artık bu üsluptan gerçekten bıktı. Biz AK Parti olarak karşımızda siyaseti ilkeli bir şekilde yapan, yanlışımız varsa bunları gerçekten gösteren, bize bir anlamda ışık tutan bir muhalefet istiyoruz. Böyle ana muhalefet anlayışı gerçekten olmaz. Sayın Kılıçdaroğlu'nun bu tavrı aslında son derece pespaye bir tavır, kötü bir tavır. Bundan vazgeçmezse kendisi zarar görecek."
"KILIÇDAROĞLU VEFA BORCUNU ÖDÜYOR"
CHP'nin bu tavrını Gezi Parkı odaklı olaylarda da gördüklerini dile getiren Akdağ, şunları söyledi:
"15 Temmuz olunca mızrak çuvaldan çıkıp da insanımızın kalbine saplanınca ister istemez onlar da 15 Temmuz'u kınadılar, 15 Temmuz'un karşısında olduklarını söylediler. Nitekim biraz da zorlama bir biçimde Yenikapı'ya da geldi Sayın Kılıçdaroğlu ama sonra tavırları tamamen bir daha değişti. Özellikle bu FETÖ çetesinin ortaya koyduğu mağdur edebiyatına onlar da katıldılar ve özellikle bu son Amerika'daki dava vesaire ile de çok enteresan bir tavır aldılar. Yani Türkiye'yi yargılamak, Türkiye'yi yargılatmak ana muhalefet partisinin işi değildir, ana muhalefet partisinin bu yolda adımlar atması çok yakışıksızdır. Aslında Kılıçdaroğlu'nun o göreve nasıl geldiğine bakarsak ipuçlarını orada da görüyoruz. Kılıçdaroğlu biliyorsunuz bir kaset hadisesiyle Sayın Deniz Baykal'ın tasfiye edilmesi sonucunda geldi, ana muhalefet partisinin başına geçti ve orada da birtakım kirli ellerin olduğunu biliyoruz. Yani FETÖ'yle ilişkili muhtemelen orada da eller var. Dolayısıyla Sayın Kılıçdaroğlu bir anlamda vefa borcunu ödüyor."
CHP'li yöneticilerin MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin tutumuna bakması gerektiğini kaydeden Akdağ, "Bakın muhalefet böyle yapılır. Yeri geldiğinde partimizi, bizi, icraatlarımızı eleştirebiliyor ama mesele milli duruş olunca, mesele bir çeteyle, hain bir terör örgütüyle mücadele olunca, diğer terör örgütleriyle mücadele olunca, mesele Türkiye'nin bekası olunca çok doğru bir yerde duruyor. Muhalefete yakışan budur. Cumhuriyet Halk Partisi'ne, ana muhalefet partisine, Sayın Kılıçdaroğlu'na da yakışan bu olmalıdır ama maalesef bunu göremiyoruz." diye konuştu.
"ORADA TÜRKİYE'Yİ YARGILIYORLAR"
17 Aralık darbe girişiminin yıl dönümü olduğunun hatırlatılarak ABD'deki süren davaya ilişkin muhalefetin tavrının sorulması üzerine Akdağ, şu ifadeleri kullandı:
"17-25'in bir kumpas olduğundan artık hiç kimsenin kuşkusu yok. Bir çete kumpası, bu FETÖ çetesinin kumpası olduğunu hepimiz biliyoruz. O kumpasa esas olan iddialar neyse, o iddiaların Amerika Birleşik Devletleri'nde dile getiriliyor olması aslında hepimize gerçeklerin ne olduğunu gösteriyor. Oraya belge taşıyan, orada ifade veren, orada davayı ayakta tutan mahkemedeki savcıdan tutun da jürisine kadar, hakimine kadar FETÖ'yle ilişki o kadar iç içe bir durum gösteriyor ki. Artık gerçekten muhalefet yapan bazı kimselerin gözünün açılması lazım. Orada Türkiye'yi yargılıyorlar. Aslında orada bir Rıza Sarraf yargılaması falan da yok. Orada Türkiye'yi yargılamaya, Türkiye'yi mahkum etmeye, bir şekilde Türkiye'nin önünü kesmeye, Sayın Cumhurbaşkanımızın önünü kesmeye gayret ediyorlar. Bunu görmek için böyle çok zeki olmaya, hadiseleri çok derinden izlemeye bile gerek yok. Müthiş bir oyun oynanıyor."
"YERİNE GÖRE SOLCU GEÇİNİRLER AMA BURADA TAM BİR AMERİKANCI KESİLDİLER BAŞIMIZA"
ABD'de bir rüşvet, yolsuzluk davasının görülmediğini vurgulayan Akdağ, "Amerika Birleşik Devletleri'nde bunlar konuşularak Türkiye'deki kamuoyu etkilenmeye çalışılıyor ama aslında orada Amerikan ambargosuyla ilgili bir dava yürüyor. Türkiye'deki rüşvetle, yolsuzlukla ilgili Amerika, Türkiye'yi ya da Türkiye'deki birilerini yargılama hakkına sahip değil. Bana göre ambargoyla ilgili de kimseyi yargılama hakkına sahip değil." dedi.
Yargılama süreciyle ilgili CHP'nin duruşunun çok dikkate şayan olduğunu aktaran Akdağ, "Yerine göre solcu geçinirler ama burada tam bir Amerikancı kesildiler başımıza. Milletimiz bunu görüyor. Amerika Birleşik Devletleri'nde belli güçler, belli lobiler, -çünkü bir Amerika yok karşımızda, orada karışık bir yapı var- Türkiye'yi dara sokmaya çalışıyorlar ama Allah-u Teala yardım ediyor, onlar Türkiye'yi dara sokmaya çalıştıkça Türkiye yoluna emin adımlarla yürüyor. Türkiye yüzde 11 büyüyor. Tam da bu sıralarda yüzde 11 büyüyor. Allah'ın izniyle biz yolumuza böyle emin bir biçimde devam edeceğiz, ne yaparlarsa yapsınlar." ifadelerini kullandı.
KILIÇDAROĞLU'NUN A HABER'E YÖNELİK SÖZLERİ
Soru üzerine Kılıçdaroğlu'nun A Haber ve Turkuaz Medya'ya yönelik sözlerine değinen Akdağ, "Yeri geldiğinde mangalda kül bırakmayıp demokratlığı kimseye vermiyorlar ama gerçekten bu dil, en son Turkuaz Medya başta olmak üzere medya için sarf edilen bu dil ve tavır son derece yakışıksız ve demokratlıktan son derece uzak. Aslında faşizan bir yaklaşımı temsil ediyor. Yani 'Ben gelirsem size gösteririm' şeklinde sopa sallamak artık bu ülkede herkesin gülüp geçeceği bir şeydir. Türkiye demokrasi yolunda büyük adımlar attı. Böyle her önüne gelenin tehdit edeceği, 'Ben gelirsem size gösteririm' diyebileceği bir ülkede yaşamıyoruz. Aslında bu hususta zannediyorum medya grubu birtakım hukuki girişimlerde bulunmuştur ya da bulunacaktır ama ister bulunsun ister bulunmasın tavır son derece yanlış, demokrasiye sığmayan ve faşizan bir tutumdur." değerlendirmesinde bulundu. Akdağ, bu söylemi şiddetle kınadığını da ifade etti.
SEÇİM İTTİFAKI
Akdağ, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin dile getirdiği "Cumhur ittifakı" sözlerini değerlendirdi. Uzun bir süredir MHP ile milli meselelerde, Türkiye'nin bekasını ilgilendiren hususlarda ittifak içerisinde olduklarını kaydeden Akdağ, şöyle devam etti:
"Seçimlerde de bu şekilde bir seçim ittifakı denebilecek bir hususta çalışma yapılabilir. Sayın Devlet Bahçeli bunu kamuoyuna deklare etti, arkadaşları deklare ettiler. Mutlaka bunlar partimizde, kurullarımızda konuşulacak. Bunu Sayın Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız değerlendirecekler. Seçime epey bir zaman var. Oturup üzerinde konuşulabilecek, değerlendirilebilecek bir konudan bahsediyoruz ama hali hazırda biz milli meselelerde, milli duruşta, milli davalarımızda, Türkiye'nin geleceğini, 80 milyonun geleceğini ilgilendiren hususlarda Milliyetçi Hareket Partisiyle ve Sayın Devlet Bahçeli'yle biz artık adı konmuş bir ittifak içerisindeyiz."
Akdağ, muhalefetin erken seçim olacağı yönündeki iddialarının gerçeği yansıtmadığını, erken seçim olması için bir gerekçe bulunmadığını ifade etti. Uyum içinde çalışan bir hükümetin olduğunu, terör örgütleriyle mücadelede büyük başarı kazanıldığını ifade eden Akdağ, "Terörün başı ezilmiş durumda, yerlerde paspas gibi sürünen bir terör örgütünden, PKK'dan rahatça bahsedebiliriz. Böyle bir zamanda neden erken seçim yapacakmışız? Vatandaş sormaz mı nedir bu erken seçim lafları diye? Seçimler Cumhurbaşkanımızın söylediği gibi 2019 Kasım'ında inşallah yapılacak." diye konuştu.
BAĞIMLILIKLA MÜCADELE
Akdağ, bağımlılığın bütün dünyada bir bütün halinde ele alındığını, sadece uyuşturucu maddeler değil, bunun yanında, alkol, sigara, hatta teknoloji bağımlılığı ve kumar bağımlılığının da gençleri ve geleceği tehdit eden problemler olduğunu vurguladı.
Kamuoyunun dikkatinin en büyük ölçüde uyuşturucu bağımlılığına döndüğünü dile getiren Akdağ, "Çünkü hızlı şehirleşme, yaşam biçimlerinin değişmesi, ülkelerde uyuşturucu kullanımını arttırıyor. Tüm ülkelerde böyle olmuş. Türkiye de bu açıdan bir tehdit altında. Onun için buna karşı ciddi ve kararlı tedbirler almalıyız. Hükümetimiz, Sayın Başbakanımızın bir genelgesiyle 10 bakanın bir arada çalışacağı, benim de başbakan yardımcısı olarak Sayın Başbakanımız adına koordine edeceğim yeni bir kurul (Bağımlılıkla Mücadele Kurulu) oluşturmuş oldu. Bu kurulda alt çalışma grupları oluşturacağız. Elbette her bakanlığın üstüne düşen görevler var. Yeni bir strateji planı hazırlıyoruz. Bunu 1-2 ay içerisinde inşallah ortaya çıkaracağız. Her bakanlığın icra edeceği faaliyetler, zamana bağlı olarak, göstergeleriyle ortaya konacak ve yolumuza devam edeceğiz." diye konuştu.
Akdağ, bağımlılıkla mücadelenin sürekli, kesintisiz bir mücadele olması gerektiğini vurgulayarak, 2008'de başlatılan kapalı mekanlarda sigara içme yasağıyla sigara içme oranının yüzde 32'den, 27'ye kadar düştüğünü hatırlattı.
Sigara içme oranının bir dönem tekrar artmasına rağmen şimdi yeniden azalma eğiliminde olduğunu anlatan Akdağ, "Her sigara içen elbette uyuşturucu kullanmıyor. Ama uyuşturucuya geçenlerin neredeyse tamamı önceden sigara kullanmış oluyor. Dolayısıyla bu mücadeleyi bir bütün halinde bir taraftan hükümet, bir taraftan Yeşilay, bir taraftan diğer sivil toplum örgütlerini yanımıza alarak, çok aktif bir biçimde yürüteceğiz. Ben de hükümetimiz adına, Sayın Başbakanımız adına bu mücadeleyi koordine eden kişi olarak son derece kararlı bir biçimde bunun takibine devam edeceğim." ifadelerini kullandı.
Akdağ, atık sulardan yapılan analizlerle Türkiye'nin bağımlılık haritasının çıkarılması hakkında şunları kaydetti:
"Adana ve İstanbul'da iki adli tıp enstitüsü çok değerli çalışmalar yapmış durumdalar. Bu çalışmalar daha ziyade akademik çalışmalar. Biz şimdi bu akademik çalışmaları bu iki enstitüyle çalışarak Türkiye'de riskin yüksek olduğu bütün illerimizde yaygınlaştıracağız. Önce 5 ilimize, sonra 15 ilimize yaygınlaştırarak, atık sularda sürekli bir biçimde uyuşturucu madde takibi yapacağız. Bu şu anlama geliyor, kullanmış kişilerin kanalizasyon atıklarında bunlara bakıyoruz, dolayısıyla birisi götürse kanalizasyona uyuşturucu dökse bu bizim takibimizi hiç bozmuyor. Bu şekilde biz herhangi bir şehirde ya da o şehrin bir semtinde belli bir zamanda ne kadar uyuşturucu kullanılıyor bunu takip etme imkanına sahip olacağız. Bunun önemi nedir, bütün ortaya koyduğumuz tedbirler, inisiyatifler acaba ne kadar çalışıyor? Uyuşturucu kullanımını ne kadar azaltabiliyoruz ya da artış hızını düşürdük mü? Ne kadar düşürdük? Bunu takip etme imkanımız olacak. Bu çok önemli. Aslında Avrupa'da bu işi yapan bazı şehirler var. Böylece Türkiye'de düzenli bir biçimde uyuşturucu kullanımını takip ederek, tedbirlerini ona göre ortaya koyan bir ülke durumuna gelmiş olacak."
Akdağ, eski başbakanlardan Mesut Yılmaz'ın oğlu Yavuz Yılmaz'ın vefatı dolayısıyla da aileye başsağlığı diledi.