Cumhurbaşkanı Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, "Ana muhalefet liderinin grup kürsüsünden salladığı kağıtların yalan dolan olduğunu anlattık. Bu şahsın ipliğini pazara çıkardık. Buradan bir kez daha söylüyorum: Cumhurbaşkanının ve yakınının bu tür dolandırıcılıklarla asla işi yoktur. Ve yurt dışına gönderilmiş paraları kesinlikle söz konusu değil. Belge diye salladığı sahte olan kağıt parçalarında bu yönde hiçbir bilgi bulunmuyor. Şayet iddiasını ispat etseydi ben siyaseti bırakacaktım. Ortada böyle bir para gönderme işi olmadığına göre aynı tavrı kendisinden bekliyorum" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan AK Parti Grup Toplantısı'nda konuştu
Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasına şöyle devam etti:
Bu zat ağzından çıkandan öylesine habersiz ki... Meselea geçen haftaki grup konuşmasında uyuşturucu kullanımı ile ilgili önerge verdik, AK Partililer reddetti dedi. Halbuki bu önerge AK Partili vekillerin desteği ile kabul edilmiş ve araştırma komisyonunun kurulmasına karar verilmiştir. Bu zat şimdi de ABD'nin ülkemize karşı silah gibi kullandığı Zarrab davasıyla ilgili açıklamalar yapacakmış.
"AMERİKA'DAKİ DAVANIN HUKUKLA İLGİLİ OLMAYAN CANBAZA BAK CANBAZA DURUMUDUR"
Bu meseleyle ilgili birkaç hususu paylaşmak isterim. Amerika'daki dava hukukla, adaletle, ticaretle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir 'cambaza bak cambaza' oyunudur. Bu oyun ile bir taş ile aynı anda pek çok kuş birden vurulmak hedefleniyor. Bundan biri, Türkiye'nin tüm dikkati ve ilgili bu davaya çekilerek Suriye'de ve Irak'ta ülkemiz aleyhine yürütülmek istenen projeye hız verilmek istenmesidir. Davanın projesi Amerikan yönetimi içindeki bir gruba ait. Malzemelerini temini görevi de FETÖ ve CHP'ye verilmiştir. Amerika'da ülkemizdeki 28 Şubat dönemine benzer bir süreç yaşanıyor. Kritik kademelerde söz sahibi olan eski yönetim bakiyesi bir grubun ülkemiz konusunda sandıktan çıkan Trump yönetiminin iradesine aykırı olarak bambaşka bir politika izlediği anlaşılıyor. Bizim Bizim muhatabımız demokrasiye olan saygımız sebebiyle seçimle iş başına gelmiş yönetimdir. Yani Sayın Trump'tır, öyle de kalacaktır. bizi İran ile ticaretimiz nedeniyle yargılamaya kalkanların niyeti sınırlarımızın boyunca kurmaya çalıştıkları onbinlerce kişilik terör ordusunu gizlemektir. Seyrine baktığımızda bu davanın ülkemizi bölgedeki iddialarından ve kazanımlarından vazgeçirmek için bir şantaj aracı olarak kullanılmak üzere gündemde tutulduğu açıkça görülüyor.
"BİR YOLSUKLUK DAVASI YOKTUR"
Esasen Amerika'nın İran'a yaptırımlarını en başta kendi şirketleri olmak üzere Batı'nın değişik şirketleri delmiştir. Bu konuda pek çok banka suçalamalarla karşılaşmış ve milyarlarca avro ödeme yapmıştır. Bu dava Amerikan iç siyasetindeki kavganın malzemesi. Bu fotoğraf bize şunu anlatıyor: Bir yolsuzluk davası yoktur, ABD'deki davanın özünde böyle bir iddia söz konusu değil, zaten olamaz.
"HALA 15 TEMMUZ FETÖ DARBESİNİ ANLAMADIN MI ABD?"
Nasıl 17/25 Aralık'ta yolsuzluk görüntüsü altında ülkemizdeki anayasal düzeni emniyet, yargı darbesiyle yıkma çabası varsa, Amerika'daki davada da aynı amacı uluslararası alanda gerçekleştirme niyeti vardır. Davanın iddianamesindeki komplo iddiası doğrudur. Ama bu komplo Amerika'ya değil, Türkiye'ye karşı kurulmuş bir komplodur. Bu dava 17-25 Aralık ve 15 Temmuz'un devamı olan FETÖ'nün sürecin tam göbeğinde olduğu bir darbe girişimidir. Amerika'ya sesleniyorum: Hala 15 Temmuz FETÖ darbe girişimini anlamadınız mı?
"RAKKA'DAN KAÇIRILAN DEAŞ'LILAR MISIR'DA İSTİHDAM ETTİRİLECEK"
SDG'li sözcü, Suriye'de terör koridorunu korumak için neler yaptığını anlatmıştır. Türkiye'nin operasyonlarına engel olmak için silah gücünü teröristlere veren bir müttefikin müttefikliğini nasıl kabul edeceğiz. Bu sinsi oyunun gizlenecek bir tarafı kalmamıştır. Türkiye DEAŞ ile fiilen savaşan tek NATO ülkesidir. Buradan bir şeyi açıklıyorum: Rakka operasyonundaki DEAŞ militanlarının sürüleceği yer Mısır Sana Çölü.. Orada istihdam edilecekler. Görevlerinin yakından takip edeceğiz.
"TERÖR DEVLETİ KURMA GİRİŞİMİNİ ELİ KOLU BAĞLI SEYREDECEK DEĞİLİZ"
Özgür Suriye Ordusunu ABD ile birlikte kurduk. PYD ve YPG vardı... Hepsinin anası babası PKK vardı. Siz şimdi yeni bir manevrayla SDG'yi kurdunuz. Yeni bir aldatmaca... Biz terör örgütünün Suriye'deki uzantılarını bugün olmazsa yarın ama çok yakında mutlaka, tamamen imha edeceğiz. Bugüne kadar dost kabul ettiğimiz güçlerin personeline zarar vermeme hassasiyetiyle çok dikkatli hareket ettik. Bunun devamı ancak bizim hassasiyetlerimize de riayet edilmesiyle mümkündür. Yaptırımları ihlal etme iddiasıyla bizi Amerika'da çarmıha germeye çalışanların burnumuzun dibinde terör devleti kurma girişimini herhalde eli kolu bağlı seyredecek değiliz.
ABD'NİN KUDÜS HAMLESİ
İslam İşbirliği Teşkilatı Dönem Başkanı olarak, bu konunun sonuna kadar takipçisiyiz. Eğer böyle bir adım atılacak olursa; hemen, beş on gün içerisinde İslam İşbirliği Teşkilatı Liderler Zirvesi'ni İstanbul'da toplayacağız. Kaldı ki bu, bizim diplomatik ilişkilerimizi İsrail ile koparmaya kadar gidebilir. Kudüs Müslümanların kırmızı çizgidir. Amerika'yı buradan bir kez daha ikaz ediyoruz. Böyle bir adım atamazsınız. İsrail ile diplomatik ilişkiyi koparmaya gider.
"ADIM ADIM HER ŞEYİ TAKİP EDİYORUZ"
İran ile ilişkilerimizi sürdürürken mümkün olan noktalarda ABD'nin taleplerini aldık. Buna karşılık ABD'den aynı anlayışı göremediğimizi söylemeliyim. Amerika'nın bize karşı bir planı olduğu artık iyice anlaşılıyor. Buna nereden geliyorsunuz? Nereden gelmeyeyim? Kuzey Suriye, en doğusundan al batıya doğru orada bir terör koridoru oluşturulduğunu görüyoruz. Bu terör koridoru içerisinde kurulan üsler...Şimdi ben doğruları söylemek zorundayım. Trump'ın kendisine de söyledim. Nasıl bu kadar silah geliyor. DEAŞ kalmadı, Rakka'dan da gittiler. Silahlar hala geliyor, üslerin sayısı artıyor, neden? Adım adım her şeyi takip ediyoruz.
"ÜLKEMİZİN ANAHTARINI FETÖ VE CHP'YE Mİ VERELİM"
O ayrıldığım Davos'ta onlara söyledim: Siz paranızın sahibisiniz, siyaset bize ait. Taksitlerini alıyorsunuz, biz bu ödemeleri bitirip ilişkilerimizi keseceğiz dedik. Mesele bu kadar basit. Hukukun ve bürokrasinin imkanları kullanılarak esir alınmaya çalıştığımızda bu tercihle karşılaştık. Milletimize soruyorum: Bu şantaja boyun eğip, ülkemizin anahtarlarını FETÖ ve CHP'ye mi teslim edelim. Bu soruyu milletime gittiğim her yerde milletime soracağım.
"MİLLETİMİZ BU ŞANTAJ SİRKİNİ TERTİPÇİLERİNİN BAŞINA GEÇİRECEK"
Milletimiz 15 Temmuz FETÖ'nün karşısına canı pahasına dikilip destan yazdı. Batı neredeyse 10 gün sonra bizi aradı. Bazıları sevindi, zil takıp oynayanlar oldu. Biliyorum. Ama o hayaller 16 saat sürdü. Bilmiyorlardı ki bu millet yola çıktığı zaman arkadaş yurduma alçakları uğratma sakın... Doğacaksa sana vadettiği günler hakkın... Hamdolsun bu millet o akşam tankların helikopterlerin karşısına o yürekleri ile çıktı ve onları püskürttü. Şimdi onların bir kısmı cezaevinde, bir kısmı yurt dışında ama biz buradayız. Milletimiz bunlara her zaman dersini verdi. Milletimiz bize verdiği destekle dünya 5'ten büyüktür diyerek küresel zulüm düzenine baş kaldırdı. İnşallah milletimiz bu şantaj sirkini de tertipçilerinin başına geçirecek.
TAŞERON İŞÇİ DÜZENLEMESİ
Sözlerime son vermeden önce yaklaşık 900 bin çalışanımızı ilgilendiren ve kamuoyunda taşeron olarak bilinen düzenlemeye değinmek istiyorum: Çalıştıkları yerlerde istihdam edilecekler. 23 bin mevsimlik işçilerin halen en fazla 5 ay 29 gün olan süresi 9 aya çıkarılıyor. Kamuda 4C statüsünde çalışanlar 4B statüsüne alınıyor. Böylece bu meseleyi kökten çözmüş oluyoruz.