İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesi, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu'nca yürütülen soruşturma sonucunda hazırlanan iddianame üzerindeki incelemesini tamamladı.
İddianamenin kabulüne karar veren heyet, ilk duruşmanın 25 ve 26 Aralık'ta Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'nda yapılmasına hükmetti.
İDDİANAMEDEN
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, FETÖ ve DHKP/C terör örgütleriyle ilgili bilgilere yer verildi.
İddianamede, soruşturmanın başlama gerekçesi olan tanık İ.Ö'nün beyanı ve dilekçelerinde yer alan ifadelere yer verildi. Buna göre, 1995'ten beri yardımcı istihbarat elemanı olarak çalıştığını, bu kapsamda 2005'te DHKP/C içerisinde haber alma görevine devam ettiğini belirten tanık İ.Ö. istihbaratta görevli amiri Halil Karakuzulu'nun "DHKP/C İstanbul sorumlusu Asuman Akça'yı angaje ettiklerini ve Akça'nın artık istihbarata çalıştığını, bu sayede DHKP/C'yi kontrol altında tutabileceklerini ve Akça sayesinde önünü açarak kendisini örgüt içinde hızla yükselteceklerini" söylediğini anlattı.
Tanık İ.Ö, 2017 Temmuz'da sanıklardan Ali İhsan Kaya, Halil Karakuzulu ve ismini bilmediği bir kişiyle görüştüğünü aktararak, bu kişilerin kendisinden Şişli'deki DHKP/C'ye ait Temel Haklar ve Özgürlükler Federasyonu çıkışında topluluk içinde Akça'yı öldürmesini ama özellikle tek mermi kullanarak alnından vurmasını istediklerini anlattı. Tanık, bu görev için kendisine verilen aracın sahiplerinin milliyetçi kökenli olarak tanınan kişiler oldukları için cinayetin de bu grup tarafından işlendiğinin öne sürüleceğini aktardı.
İddianamede, bu şekilde eylem yapılarak milliyetçi/ülkücü gruplarla DHKP/C mensuplarının karşı karşıya getirilerek toplumda infial oluşturulmasının amaçlandığı vurgulanarak, Akça'nın cesedinin üzerine Türk bayrağı bırakılmasının istendiği ancak aracın bozulması üzerine tüm planın bozulduğu belirtildi.
"FETÖ KENDİ HEDEFLERİ İÇİN DHKP/C'DE KAOS TİMİ KURDU"
İ.Ö. ifadesinde Ali Fuat Yılmazer, Ali İhsan Kaya ve Halil Karakuzulu'nun kendisinden Hrant Dink cinayeti davası sanıklarından istihbarat elemanı Erhan Tuncel'i de öldürmesini istediğini belirterek, bunu kabul etmemesi üzerine ölümle tehdit edildiğini savundu.
FETÖ'nün DHKP/C'ye hedefleri doğrultusunda kullanılmak üzere "Kaos Timi" kurdurduğuna dikkati çekilen iddianamede, kaos timi eylemleri sonrasında Akça için ölüm kararı alındığı kaydedildi.
KROKİ TESPİT EDİLMEDEN KROKİ SORULDU
İddianamede, 15 Şubat 2008'de mağdur Asuman Akça'nın polis ekiplerince gözaltına alındığı ve adresinde yapılan aramada içinde şifreli dosyaların yer aldığı bir flash belleğin bulunduğu anlatılarak, şifreleri kırılarak açılan dosyalarda, o dönem Başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Üsküdar'daki evine ait elle çizilmiş krokilerin bulunduğu belirtildi.
İddianamede, polis ekiplerinin 5 Mart 2008'de DHKP/C'ye yönelik bir başka operasyonunda bir flash belleğin daha ele geçirildiği, bellekte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ikameti ile semt-mahalle-cadde ve sokakların bulunduğu bölgeye ait haritaların olduğu aktarıldı. Dönemin İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer'in 6 Mart 2008'de henüz incelemesi yapılmamış iki flash bellekten 1 GB'lık flash belleğin markasını belirterek, içindeki bilgilerden bahsetmesi göz önüne alındığında, flash bellekteki bilgilerin de (harita bilgisi) bir şekilde Emniyet Müdürlüğü görevlileri tarafından veya onlarla irtibatlı bir şüpheli tarafından DHKP/C silahlı terör örgütüne teslim edildiğinin değerlendirildiği vurgulandı.
"FETÖ, CUMHURBAŞKANI'NIN ETRAFINI KUŞATMA ALTINA ALDI"
İddianamede, krokilerin ele geçirilmesinden sonra 2008'de Başbakanlık Koruma Müdürü ve koruma personelinin görev yerlerinin değiştirildiği, Başbakanlık Koruma Müdürlüğü görevine getirilen Mehmet Yüksel'in "casusluk davası" kapsamında 2014'te Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında gözaltına alındığı anlatılarak, krokilerin ele geçtiği iddiası üzerine kısa bir sürede göreve getirilen 20 personelin ise FETÖ/PDY'ye yönelik soruşturmalarda isimlerinin geçtiği belirtildi.
DHKP/C üyelerinden ele geçtiği iddia olunan krokilerle toplumda ve ilgili kurumlar nezdinde algı oluşturularak koruma ekibinin değiştirildiği aktarılan iddianamede, şunlar kaydedildi:
"Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın adeta çevrelenerek FETÖ/PDY tarafından kuşatma altına alındığı, tıpkı 15 Temmuz 2016'da gerçekleştirilmeye çalışılan darbe teşebbüsünde Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı, Kuvvet Komutanlarının en yakın koruma ekiplerinden olan yaverlerinin darbe teşebbüsüne karışmaları hadisesinde yaşandığı üzere, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olan Erdoğan'ın örgüt tarafından çevrelenerek gözlem altına alınmaya çalışıldığı, bu sayede devlet sırlarına ilişkin örgüt tarafından casusluk faaliyetlerinin amaçlandığı tespit edilmiştir."
İddianamede, sonrasında DHKP/C ile FETÖ'nün ilişkilerinin ortaya çıkmaması ve FETÖ'nün yine söz konusu terör örgütüne yaptırdığı eylemlerin, bahsi geçen krokilerin ele geçirilmesi, koruma ekibinin değiştirilmesi süreci ile kaos timiyle arasındaki bağın deşifre olmaması için Asuman Akça'yı infaz etmeye çalıştıkları anlatıldı.
ASUMAN AKÇA'YA SUİKAST OLAYI
İddianamede "mağdur" olarak yer alan Asuman Akça'nın, Mayıs 2012'de henüz azami tutukluluk süresi dolmadığı halde adli kontrol tedbirleri bile uygulanmadan tahliye edildiğine dikkati çekilerek, Akça'nın annesi ve kardeşi ile Küçükçekmece'de yaşamaya başladığı anlatıldı. Cezaevindeyken terör örgütü DHKP/C'den ayrıldığını beyan eden Akça'nın tahliye olduktan sonra terör örgütü üyeleriyle herhangi bir irtibat kurmadığı belirtilen iddianamede, Asuman Akça için örgütün yayın organlarında örgüte ihanet ettiği gerekçesiyle infaz edilmesi gerektiği yönünde algı çalışması yapıldığına yer verildi.
İddianamede, daha önce terör örgütü PKK'nın dağ kadrosunda yer alan Selçuk Aymaz'ın 2012'de bu örgütten ayrılarak DHKP/C'ye yaklaştığı belirtilerek, Aymaz'ın o dönemde örgütün sözde Okmeydanı sorumlularından Gökhan Türkoğlu'nun emir ve talimatları doğrultusunda hareket etmeye başladığı vurgulandı. Şüpheli Türkoğlu'nun yazılı emir, not ve kağıtlarla Aymaz'a Akça'nın infaz etmesi talimatı verdiği anlatılan iddianamede, bunun üzerine belirtilen adrese giden Aymaz'ın, kapıyı açan Asuman Akça'nın kafasına ateş ederek ağır yaraladığı, Akça'nın kardeşi Ayla Tan'ı da yaraladığı anlatıldı.
İdianamede, dosya içerisinde fotoğraf teşhis tutanağında kullanılan Selçuk Aymaz'a ait fotoğrafın Aymaz'ın katıldığı basın açıklamalarında alınan fotoğrafları arasında benzerlik bulunmadığının tespit edildiği vurgulanarak, daha sonra yapılan çalışmalarda yakalanan Aymaz'ın ifadesinde, talimat aldığını beyan ettiği Gökhan Türkoğlu'nun da gözaltına alındığı kaydedildi.
ASUMAN'IN MÜDAFİSİ, BYLOCK KULLANICISI VE BANK ASYA'NIN AVUKATI
Bu olaya ilişkin tahkikatın dönemin Terörle Mücadele Şube Müdür Yardımcısı Gürkan Türkoğlu tarafından yürütüldüğüne yer verilen iddianamede, Aymaz'ın terör şubesinde alınan ifadesi sırasında, ceza soruşturmalarında tecrübesi bulunmayıp baro müdafi listesinde de yer almayan ve Bank Asya ortaklarının avukatı olan ve hakkında "FETÖ silahlı terör örgütü yöneticisi olmak" suçundan 22,5 yıla kadar dava açılan şüpheli Süleyman Taşbaş'ın avukat olarak hazır bulunduğu belirtildi.
Sanık Taşbaş'ın FETÖ'nün şifreli mesajlaşma programı "ByLock" kullanıcısı olduğu ve Bank Asya'daki hesabında 2014 yılından sonra 1 milyon 400 bin liranın üzerinde artış olduğu bildirildi.
İddianamede, soruşturmada alınan ek ifadesinde, Taşbaş, bu ifadeye girmesi hususunda talimat aldığını beyan ettiği, ifade sonrasında elden avukatlık ücreti haricinde bir miktar parayı da soruşturmayı yürüten birim personelinden olan şüphelilerden Ferdi Taşkaya'dan aldığını söylediği bilgisine yer verildi.İddianamede, bu şekildeki uygulamanın, Aymaz'ın kontrolsüz beyanlarının önüne geçilmesi ve FETÖ'nün DHKP/C içindeki uzantıları ile Asuman Akça suikastini azmettirdiği hususunu ortaya çıkarmasını engelleme amacı taşıdığının tespit edildiği anlatıldı.
FETÖ'nün yapısı ve eylemlerine de yer verilen iddianamede, şu değerlendirmede bulunuldu:
"Bu örgütün, amaçları doğrultusunda kamuya sızmış mensupları aracılığıyla kişilerin öldürülmesine dahi göz yumduğu, illegal yapılanmaları ve diğer terör örgütlerini araç olarak kullanabildiği anlaşılmaktadır. FETÖ'nün amacına ulaşmak için var olan terör örgütleri ile iş birliğinden çekinmediği, entelektüel bilgi birikimi, eleman sayısı, ekonomik güç nedeniyle çoğu zaman bu terör örgütlerini, amaçları doğrultusunda yönettiği ve iş birliği içinde olduğu, bu kapsamda da soruşturmalara konu olduğu üzere PKK/KCK silahlı terör örgütü, DHKP/C silahlı terör örgütü ile iş birliği içerisinde olduğu anlaşılmıştır."