Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP İstanbul Milletvekili Tanrıkulu'nun SİHA ilgili açıklamalarına ilişkin bir soru üzerine şunları söyledi:
"Şu ifadeleri görüyorsunuz di mi? Al birini vuru ötekine. Biri diyor ki, senin İnsansız Hava Araçların nerede? Öbürü, 'Orada piknik yapıyorlar.' diyor. Genel Başkanı, 'Bunlar terörist olabilir.' diyor. Yahu böyle bir mantık olabilir mi? Sen kimin avukatlığına soyunuyorsun? Benim bu kadar Mehmedim öldürülüyor di mi? 'Sivil' diyor. Lice'de İlçe Başkan Yardımcılarım evlerini önünde şehit edildi. Bunun yanında birçok yerde benim vatandaşlarım şehit edildi. Veznecilerde şehit edilen benim vatandaşlarım değil miydi? Bunlar sivil değil miydi? Bunların silahları mı vardı Ey Kılıçdaroğlu? Ankara'da, GAR'ın orada şehit edilenler benim sivil vatandaşlarım değil miydi? Terörist miydi onlar? Onları nasıl şehit ettiler? Aynı şekilde yine Ankara'da akşam mesaisinde görevlerinden çıkan işçi kardeşlerimi canlı bombayla şehit edenler kimdi? Kızılay'daki meşhur o bomba olayı neyin nesiydi? Ne utanmaz adamlarsınız, nasıl bunları konuşuyorsunuz? Bütün bunlar olacak, biz hala teröristlerin olduğu yerlerde, inlerde, mağaralarda ne yapacağız? Bunları izleyeceğiz. Yok öyle şey, inlerine gireceğiz inlerine. Benim şehitlerimin, on binlerce şehidimin hesabını soracağız. Sonuna kadar, üzerine üzerine gideceğiz. Biz Kılıçdaroğlu'nun hatırı için geri vitese takamayız. Öbürü zaten tam terörist ağzıyla konuşuyor. Sen Genel Başkan'san önce, bu adama diyeceksin 'Sen ne konuşuyorsun? Senin bu ağız, Kandil'dekilerin ağzı.' Zaten bunlar aynı ağzı kullanıyorlar."
- "BU TERÖRLE MÜCADELENİN İLERİ NOKTASIDIR"
İnsansız hava araçlarını elde edebilmek için yıllarca çalıştıklarını belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bize ABD bu silahları vermedi. İsrail'den 12 tane aldık, onların da bakım ve tamirinde her zaman ipe un serdiler. Şimdi hamdolsun yerli olarak yapabilir duruma geldik. Şimdi de bu onları rahatsız ediyor. Niye? Artık Türkiye kendi silahlı ve silahsız insansız hava araçlarını yapar hale geldi, mutluyuz. Terör örgütlerinin nerede olursa olsun üzerine üzerine hem silahlı insansız hava araçlarıyla gidebiliyoruz hem de silahsız insansız hava araçlarıyla nerede kim var, gidip ondan sonra da uçaklarımıza koordinatlarını verebiliyoruz. İşte bu terörle mücadelenin ileri noktasıdır. Kılıçdaroğlu istediğin kadar üzül, yanındakinin ismini zaten vermeyeceğim, sen de istediğin kadar üzül. Terörün yandaşları istedikleri kadar üzülsünler. Biz bu mücadeleyi sonuna kadar bu ülkede tek terörist kalmayıncaya kadar devam ettireceğiz. Bu ülkenin mutluluğu ve huzuru için buna ihtiyacımız var."
- "15 YILLIK BİR MÜCADELEYİ VERDİK HALA VERİYORUZ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "Terörü 4 yılda bitiririm, bitiremezsem de istifa ederim." sözünün hatırlatılması üzerine, şunları söyledi:
"Neyle bitirecek? Bu anlayış, bu kafa neyle bitirebilir böyle bir şeyi? Eğer bunlara kalsa silahsız veya silahlı insansız hava aracını kullanmaktan öte bir anlayışın temsilcileri. Biz 15 yıllık bir mücadeleyi verdik, hala veriyoruz. Şimdi S-400 adımlarını atıyoruz. Niye atıyoruz? Bizim ön koruma konusunda bunlara da ihtiyacımız var da ondan atıyoruz. Biz bunlarla da kalmayacağız. Daha başka adımlarımız var. Niye? Artık Türkiye güvenliğinde çok ileri aşamalara gelmesi şart. Zira NATO üyesiyiz. NATO ülkeleri içerisinde birçoklarıyla 'Hadi bize verin.' dediğimizde paramızla vermediler ama parasız olarak terör örgütüne veriyorlar. PYD, YPG'e şu ana kadar 3 bin tır dolusu zırhlı silah ve mühimmat gönderildi. Bunlar para falan vermiyor. Peki nereye geliyor bunlar? Bunlar Kuzey Suriye'ye geliyor. Kuzey Suriye'de PYD, YPG'e veriyorlar ama aynı zamanda oradaki Amerika'nın askerlerine de veriliyor. Adı ne? Adı, 'Rakka operasyonunda DEAŞ'a karşı mücadele.' Gerçi DEAŞ yok oluyor o ayrı melese de. Daha önce Irak'ta bunlar DEAŞ ve PKK'nın elinden çıktı. Bütün bunların elinden o zaman koalisyon ülkelerinin silahları çıktı, Suriye'de de aynı durum söz konusu. Amerika'nın uçakla indirdiği birçok silahların yarısı YPG'ye, yarısı DEAŞ'a bunları hep gördük. Bunları bir daha yaşamak istemiyoruz. Onun için de artık kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz dedik. Cerablustan girdik, bir taraftan Rai'den girdik, ordan Dabık, onda sonra El-bab dedik. Buralara kadar indik, 2 bin kilometrekarelik bir alanın güvenliğini sağladık. Şimdi de hedefimiz İdlib'te Rusya ile görüşmelerimizi yaptık, İdlib'in şu anda sükuna kavuşmasını temin ve Halep'ten İdlib'e göç edenlerin huzurunu sağlamak. Şu anda bunu Rusya ile birlikte götürüyoruz. Temenni ederim ki burada da hedeflerimize ulaşırız."