Çavuşoğlu, Slovenya'da yapılan 12. Bled Stratejik Forumuna katılarak, "Yeni Bir Gerçeklik İçin Yeni Bir Vizyon" temasıyla gerçekleştirilen panelde katılımcılara seslendi.
Panelin başında, Türkiye'nin, Avrupa Birliği (AB) üyelik sürecine ilişkin Almanya'daki tartışmalar hakkında yöneltilen soruya Çavuşoğlu, dün akşam Almanya'da Başbakan Angela Merkel ile Sosyal Demokrat Parti'nin başbakan adayı Martin Schulz arasındaki münazarada iç sorunlardan ziyade Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Macaristan Başbakanı Viktor Orban'ın adının daha fazla geçtiğini ifade etti.
Bazı AB ülkelerinde popülizmin yükseldiğine işaret eden Çavuşoğlu, bunun sebebinin de radikal partilerin güçlenmesi, buna bağlı olarak da merkez partilerin güç kaybetmesi olduğunu kaydetti.
"ALMANYA'DAKİ SEÇİM TÜRKİYE'DE YAPILMIYOR"
Merkez partilerin ırkçı partilerle aynı söylemi kullanarak kaybettikleri oyları geri almaya çalıştığını söyleyen Çavuşoğlu, "Dolayısıyla bir değişim var. Ne yazık ki AB üyesi ülkelerdeki merkez partiler, aynı ırkçı dili ve söylemi kullanıyor. Almanya'daki seçim Almanya'da yapılıyor. Türkiye veya Macaristan'ta değil, kendi iç meselelerine odaklanmaları daha iyi olur." ifadelerini kullandı.
AB üyeliğinin Türkiye için hala stratejik bir hedef olduğunun altını çizen Çavuşoğlu, "Türkiye'nin herhangi bir faslı açma ve kapamayla, teknik meseleleri görüşmek ve müzakere etmekle herhangi bir sorunu yok. Sorun, karşı karşıya kaldığımız siyasi engeller." değerlendirmesinde bulundu.
"DARBE GİRİŞİMİNİN TEKRAR OLMAMASI İÇİN ÖNLEM ALMAM GEREKİYORDU"
15 Temmuz darbe girişiminin ardından alınan önlemlere ilişkin soruya Çavuşoğlu, AB ve üye ülkelerin girişim karşısında Türkiye'yi ve demokratik yollarla seçilen hükümeti desteklemediğini ifade ederek, şöyle konuştu:
"Olağanüstü hal kararı aldık. Fransa da bunu yaptı. Fransa, korkunç bir terörist saldırı sonrasında olağanüstü hal kararı. Ancak Türkiye 20 katı benzer terörist saldırıya maruz kaldı. Ancak olağanüstü hali geri getirmeyi hiç düşünmedi. İktidara geldiğimizde Güneydoğu'daki olağanüstü hali hükümetimiz kaldırdı ve aslında geri getirmeyi hiç düşünmedik. Ancak darbe girişimi ciddi bir girişimdi. O gece 250 kişiyi kaybettik, 2 bin 200 kişi yaralandı. Kim yaptı? Darbeciler. TBMM'yi, köprüdeki masum insanları ve Cumhurbaşkanlığı civarını bombaladılar, helikopterlerden rastgele halkın üzerine ateş açtılar. Peki ben ne yapmalıydım? Böyle bir darbe girişiminin Türkiye'de tekrar asla olmaması için tedbirler almam gerekiyordu."
"SADAKATLERİ PENSİLVANYA'DAKİ HASTA ADAMA"
Önlemler çerçevesinde Dışişleri Bakanlığındaki kariyer diplomatların yüzde 25'inin ihraç edildiği bilgisini paylaşan Çavuşoğlu, "Çünkü onların sadakati devlete değil, bu terörist örgüteydi. Dışişleri Bakanı olarak bakanlığımdaki bir çok diplomatımı kaybetmeyi ister miydim? Hayır, ama başka seçeneğim yoktu. Mutlu muyum? Hayır. Ancak onlar bu örgütün üyesiydiler. Peki onlarla Türkiye'nin en hassas kurumu olan bakanlığımda nasıl çalışabilirdim?" değerlendirmesinde bulundu.
Örgüt üyesi, savcılar ve hakimlerin sadakatinin "Pensilvanya'daki hasta adama" olduğunu vurgulayan Çavuşoğlu, dolaysıyla örgüt üyesi hakimlerin Anayasa veya Türk mevzuatına göre değil, FETÖ'nün amaçları çerçevesinde karar aldığına işaret etti.
"SİZDE OLSA NE YAPARDINIZ?"
Çavuşoğlu, darbe girişimi sonrasında alınan önlemlere yönelik eleştiriler hakkında şunları kaydetti:
"İngiltere, Almanya veya Fransa'daki devlet kurumlarında DEAŞ üyesi olduğunu varsayalım. Siz ne yapardınız? Bunları bakanlıklarınızda, yargı organlarınızda veya askeriyede tutar mıydınız, yoksa onları işten mi atardınız? Sizlerin ülkenizde olduğunda iyi, siz de bir terör saldırısı olduğunda tüm önlemleri alırsınız. Ancak Türkiye'de olsa, aynen darbe girişimi sonrası bize destek vermediğiniz gibi, bu umurunuzda olmaz. İşte bu nedenle, darbe girişimi sonrasında Türk halkının AB üyeliğine verdiği destek azalmakta."