Daha şimdiden, "2019'da Tayyip Erdoğan'ın 'kazanmaması' için ne yapabiliriz" arayışına girdiler.
Basın çakalları.
Elbette girecekler, demokrasi bu.
Haklarıdır.
Fakat bu arayış bir çaresizliğin, bir zavallılığın dışavurumu olunca bize de şimdiden "makara" yolu açılıyor.
Akıllarına gelen birinci çözüm, Abdullah Gül'ü kışkırtmak...
Tayyip Erdoğan'la çatıştırıp partiyi böldürmek yani. Fişteklemeye çalışıyorlar.
Hele Davutoğlu'nu falan da yanına katabilirlerse...
Bir zamanlar Abdüllatif Şener diye bir adam vardı.
Onun durumuna düşmek isteyen herkese bu yol açıktır.
Bir zamanlar Ekmeleddin İhsanoğlu diye de bir adam vardı. Ona benzer birisi çıksa...
Kılıçdaroğlu'nu devirme projeleri suya düştü. Belli ki koltuğunu bırakmamak için her taklayı atacak. Fikri Sağlar'ı "parlatmaya" çalışıyorlar ama nafile (Muharrem İnce'den lider olmayacağını da anladılar.) Yok... Vallahi adam yok...
Öte yandan, Kılıçdaroğlu'nun başkanlığa adaylığını koymayacağını, meclis koltuğunu tehlikeye atmayacağını da görüyorlar.
Herkes batacak, Kemal Bey gene çıkacak.
Şöyle hem Atatürkçü, hem bürokrat, hem saygın bir isim...
Profesör Erdoğan Teziç ölmeseydi...
Tüh...
Sabih Kanadoğlu olur mu? Olur ama saygın değil.
Ne yapsak, Ahmet Necdet Sezer'i mi dolaptan çıkarsak?
Derken, İlker Başbuğ ufuktan bir güneş gibi doğdu.
Hem Atatürkçü, hem bürokrat, hem de asker. CHP'nin "felsefesine" cuk oturuyor.
Çevik Bir gibi yıpranmış bir isim de değil.
Üstelik paşa, askeri vesayetin yıkılmasına, "bunun yerine sivil vesayet kuruluyor" diyerek bozuk çalmamış mıydı?
İdeal CHP adayı işte. Soyadı da müsait, Başbuğ, Der Führer, Milli Şef!
Şimdilik peşrev yapıyorlar, yoklama çekiyorlar, henüz "kafadan" ortaya atmak değil de şöyle bir adını hatırlatıp "iklim hazırlama" aşamasındalar.
Fakat hesaba katmadıkları bir şey var...