5 bin kişi, 3 yılık kuşatma kâbusundan uyanmak üzereydi. Gazete Habertürk'ten Nalan Koçak'ın haberine göre çocuklar dağıtılan cips ve şekerlerden alabilmek için koşuşturuyordu. Gazeteci ve aktivist Abdülkadir Habak'sa kamerasıyla olanları kayda geçiriyordu. Bir anda patlama sesi duyuldu, Habak yere düştü. Yaralanmamıştı, hemen ayağa kalktı. Etraf mahşer yeri gibiydi, onlarca ölü ve yaralı öylece yatıyordu. Koşmaya başladı, bir çocuk gözüne çarptı. Öldüğünü düşündüğü çocuğu bir umut kucağına aldı, koşmaya başladı. Hemen yardım görevlilerine teslim etti. Diğerlerine yardım etmek için döndü ama daha fazla gücü kalmamıştı. Bir cansız bedenin yanına çöktü ve haykı- rarak ağlamaya başladı... O anları meslektaşı ölümsüzleştirdi.
2 KATLİAM, 1 GAZETECİ
Dünya pek çok olaya 23 yaşındaki Habak'ın kamerasından tanıklık etti. Halep kuşatmasını yaşadı. 4 Nisan'da, Han Şeyhun kasabasındaki kimyasal saldı- rıyı da gördü. O dehşetten 10 gün sonra yeni görev yeri belli oldu. Adres Fua ve Kefraya'dan tahliye edilenlerin götürüldüğü Raşidin kasabasıydı. Anlaşma gereğince bu Şii kasabalarındaki siviller karşılığında ordunun kuşatması altındaki Madaya ve Zabadani'deki Sünniler bırakılacaktı. Bir anda bomba yüklü bir araç kalabalığın arasına daldı ve infilak etti. Radikal grupların düzenlediği düşünülen saldırıda 120'den fazla kişi hayatını kaybetti, 70'i çocuktu. Habak, hedef alınan çocuklardan birini hayata döndürmeyi başardı. Hikâyesini kendisinden dinleyelim...
'AĞLAYARAK AMBULANSA KOŞTUM'
"Pek çok kişi can çekişiyordu. O an gazeteciliği bir kenara bırakıp o insanlara yardım etmem gerektiğine karar verdim. Çaresizlik içinde ağlayarak koşmaya başladım. Bir çocuğun yanına gittim ama ölmüştü, bir diğerine doğru yöneldim. Arkadaşlarım 6-7 yaşlarındaki çocuğun öldüğünü söyledi ama emin olmak istedim. Kucağıma aldım, zar zor nefes aldığını fark ettim. Hemen koşmaya başladım.
Çocuğu ambulansa götürdüm, görevlilere teslim ettim. Diğerlerine yardım etmek için geri döndüm, bir çocuğun çıplak cansız bedenini gördüm. Daha fazla dayanamadım, çöktüm, ağlamaya başladım."
'KADER BENİ NEDEN BURAYA GETİRDİ?'
Habak, çocuğu kucağına aldığında Han Şeyhun'daki kimyasal saldırı ve oradaki kurbanları anımsamış: "O nefes almaya çalıştıkça aklıma kimyasal saldırı sonrasında nefes almaya çalışan bir çocuk geldi. 'Kader beni neden buraya getirdi?' diye düşündüm... Sadece onlar değil son 6 senede acı çekerken gördüğüm pek çok çocuk aklıma geldi. Halep'teki hastanede yaralı bir çocuğun, yaralı kardeşini teskin ettiği anlar mesela.."
İNSANLIĞI KEMİREN ŞÜPHE: O ÇOCUK BELKİ İLERİDE SİLAH DOĞRULTACAK
Abdülkadir Habak'a göre "Gazetecilik nerede bitiyor, hayat kurtarmak nerede başlıyor?" Verdiği cevap savaş kanunlarının hüküm sürdüğü bir ülkede şüphenin insani duyguları nasıl kemirebildiğini gösteriyor. "Bir yerde haber yaparken, insani duygularım çocukların ölmesini izlememe izin vermiyor. Belki o çocuk büyüyecek, ileride benim çocuklarıma, kardeşlerime silah doğrultacak. Ama o an, bu ihtimali düşünmemeye karar verdim. Dünyada gazeteciliğin en tehlikeli olduğu yerde işimi yapıyorum. Pek çok kez ölüm tehlikesi atlattım, bombardıman altında görüntü kaydettim. Yani gördüğünüz fotoğraflardaki durumu ilk kez yaşamadım." Kurtardığı çocuğun durumuna gelince... Habak'ın edindiği bilgiye göre çocuk neyse ki hayata tutundu, durumu iyi. Nerede olduğunu öğrenir öğrenmez çocukla görüşmek istiyor.