10 soruda 16 Nisan referandumu
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum SABAH Perspektif için '10 soruda 16 Nisan referandumu'nu kaleme aldı. İşte Uçum'un madde madde referandum ile ilgili önemli açıklamaları...
1) 16 Nisan'da halk oylamasına sunulan değişiklik sizce yeteri kadar tartışıldı mı? Türkiye yönetim sistemi değişikliğine hazır mı?
Ülkemiz 1982 Anayasası yürürlüğe girdikten çok kısa süre sonra yeni ve sivil bir anayasa ihtiyacını tartışmaya başladı. Belki de dünyanın hiçbir ülkesinde bizdeki kadar anayasa tartışması yapılmadı. Aslında anayasa üzerinden yapılan tartışmanın özü devlet-toplum ilişkisidir.
Bu ilişkide bürokratik kurumsal egemenlik ile milli egemenlik arasındaki savaş belirleyici oldu. Özellikle darbeci gelenek başladıktan sonra yani son elli yedi yılda toplum karşıtı yapılanan, kapalı ve kadrocu hareketlerin işgaline müsait devlet aygıtı ile halk arasında ortaya çıkan çelişkilerin çözümü temel sorunumuzdu. Bunun için anayasal sistem değişikliği tek meşru yol olarak tartışmanın odağını oluşturdu. 1960, 1971, 1980, 1997 ve 2007'deki darbeler ve muhtıralarla halk karşıtı sistemi koruma çabaları sistemdeki yozlaşma ve çürümeyi artırdı. Gerici faşist FETÖ çetesinin kırk beş yıllık kadrocu örgütlenmesi bu antidemokratik devlet yapısındaki yozlaşmanın adeta zirvesi oldu.
15 Temmuz'a gelinceye kadarki süreçte devlet içinde bir "milli demokratik merkez" oluştu. Bu oluşumun liderliğini Cumhurbaşkanı Erdoğan yaptı.
Antidemokratik devlet yapısıyla demokratik merkez arasındaki çelişki giderek keskinleşti. Bu çelişki devlet ve toplum arasındaki temel çelişkinin devlet içinde yeniden üretilmesinden başka bir şey değildi. Halk demokratik merkez yoluyla devletin içine girerek antidemokratik devlet aygıtlarıyla yani faşist iç iktidarlarla çatışmaya başladı. Bu çatışmada faşist iç iktidarlar özellikle 2010 anayasa değişikliğinde Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararıyla kendilerine açılan alanı işgal ederek demokratik merkeze karşı açık saldırılara başladı. Bu saldırılarda en son aşama 15 Temmuz gerici ve faşist devirme ve işgal girişimidir. Halkımız buna karşı ülke lideriyle yani Cumhurbaşkanı Erdoğan'la bütünleşerek müthiş bir reaksiyon gösterdi. Bu reaksiyon 21. yüzyılın "milli demokratik halk devrimi" olarak tarihe geçti. Ayrıca bu devrim dünya tarihinin gördüğü en barışçı ve en geniş katılımlı bir halk devrimi oldu. Türkiye bu devrimle ikinci kurtuluş savaşını kazandı. Ve ikinci kuruluşa geçti. Yani otuz yıldır tartıştığımız ve bir milli devrimle koşulları olgunlaşan bir değişiklik söz konusudur.
2) Anayasa değişikliğinin Türk demokrasisi için anlamı ne?
15-16 Temmuz devrimi antidemokratik iç iktidarları parçaladı. Gerici faşist çetenin devlet içinden tasfiye sürecini başlattı. Fakat ikinci aşama olan inşa sürecinin de başlaması gerekiyor. 15 Temmuz'dan sonra halkın yanında ancak halk düşmanı faşist çeteler ve terör örgütlerine karşı ilan edilen OHAL sürecinde devletin yeniden inşası için bazı adımlar atıldı. Bu adımlar son 15 yılda yapılanlar gibi sistem içi revizyonların ötesine geçemedi. Oysa yeniden inşa ancak reformla olur. Yani sistem reformu yapmak gerekir.
15-16 Temmuz devriminin olgunlaştırdığı koşullarda halk tarafından siyasetin önüne konan görev bu reformu yapma görevidir. Ülkemiz Cumhuriyet ile başlayan ilk kuruluşunu bu ikinci kuruluşla tamamlamak zorundadır. İkinci kuruluşun esasını demokrasimizi güçlendirmek oluşturuyor. Birinci kurtuluşla Cumhuriyet'i kazandık. İkinci kurtuluşla imkanını oluşturduğumuz güçlü bir demokratik devleti inşa ederek kuruluş sürecimizi tamamlayacağız. İşte bu değişiklik Türkiye'nin demokrasisini güçlendirerek ve kalıcı hale getirerek kuruluş sürecini tamamlamak için bir reform başlatmak anlamını taşıyor.