Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Yozgat'ın Şefaatli İlçesinde gazetecilerin sorularını cevaplandırdı.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın gazetecilere verdiği cevaplar şöyle:
"BÜYÜK SAYGISIZLIK VE AHLAKSIZLIK"
"Tuncay Özkan'ın sivil bir polise hakaret içeren ifadelerde bulunması büyük bir saygısızlık, ahlaksızlıktır. Siyasetçiler halkın içinden çıkan insanlar içinden çıktıkları halka saygı duyması gerekir. Onlara değer vermesi gerekir. Onların değerlerine sahip çıkması gerekir. Ancak görüyoruz CHP'nin milletvekilleri içinden çıktıkları toplumun ahlak değerleriyle ve toplumun bizatihi kendisi ile olan ilişkilerinde çok ciddi sorunlar var. Halka saygısızlık yaptıkları gibi ahlak değerlerini de ayaklar altına alan yaklaşımlar içerisine giriyorlar ve büyük saygısızlık yapıyorlar. Öyle zannediyorum ki halkoylamasında sona doğru yaklaşıldığından halkın ortaya koyacağı iradeden şimdiden rahatsızlığın saygısızlık diliyle ifade edilmesi olarak ben görüyorum. CHP çoğulcu anlayışı kendi dışındakilere saygı anlayışını pek de kendi içine sindirmişe benzemiyor. Kendileri gibi düşünmeyen, kendileri gibi hareket etmeyen, kendileri gibi bakmayanları düşman gören bir hastalıklı anlayışı görüyorum. Hüsnü Bozkurt'un 'Evet' çıkarsa Samsun'a çıkarız, Amasya'ya gideriz, Sivas'a geliriz, Ankara'ya oradan Sakarya, İzmir'e denize dökmeksek anamızdan emdiğimiz süt helal olmasın yaklaşımı kendi gibi düşünmeyenleri denize dökülecek düşman gibi gören hastalıklı bir mantığın ruh halinin dışavurumundan başka bir şey değildir. Bağnazlığın dışavurumudur bu. Kabul edilebilir şeyler değildir. Türk halkı birbirini seven, bağlı olan, saygısı olan insanlardan oluşuyor. Bu sevgiden, bu bağlılıktan, bu saygıdan nasibini almayanların bu halkın önünde önder, lider, siyasetçi olma hakları da yoktur. Eminim ki bu saygısızlığı yapan Tuncay Özkan'a da yine hakeza Hüsnü Bozkurt'a da diğer saygısızlara da en büyük saygı, ahlak dersini vatandaşımız sandıkta verecektir. Bu ahlaksızlara ahlakı öğretecektir.
"ADİL ÖKSÜZ BELGESİNİ KİM GETİRDİ?"
Kılıçdaroğlu doğru söylüyor. Türkiye'de bu iftirayı ilk dile getiren o. Kendisine ulaştıran kontrollü darbe iftirasının Türkiye'de ilk avukatlığını yapan o. Yaptığı iftiranın asılsızlığı ortaya çıktıktan sonra dahi utanmadan arlanmadan bu iftirayı dile getiren yine o ve bugün hala devam ettiriyor. 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonra bunun darbe olduğunu söyleyen, Yenikapı'da darbeye karşı duruş için büyük bir birliğin içine gelip orada halka karşı duran o ama şimdi buna kontrollü darbe diyen yine o. Belli ki Sayın Kılıçdaroğlu kendi söylediklerinden haberi yok. Kimse şimdiye kadar Sayın Kılıçdaroğlu'na bu iftirayı Türkiye'de ilk sen dile getirmedin diyen oldu mu? Olmadı. Hepimiz diyoruz ki bu iftirayı ilk dile getiren Türkiye'de sensin. Sana da bu iftirayı dile getirmek için ulaştıranlar FETÖ terör örgütü ve o örgüt ile irtibatlı olan çevreler. Çünkü FETÖ elebaşı terörist Gülen ilk darbe teşebbüsünün başarısız olduğunu anlar anlamaz benzer açıklamaları yaptı ve daha sonra bu örgüt bunu yaymaya çalıştı. Sonra da Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarına ulaştırılan asılsız iftiraları gerçekmiş gibi alıp Türkiye'de bunu araştıramadan, sorgulamadan yayan kullanan kendisi. Onun için biz külahına anlatmıyoruz. Yaptığı yanlışı bir önce söylediği ile bir sonraki söylediği arasındaki yüz yüz çarpıklığı, zıtlığı kendisine ifade ediyoruz. Bu kadar büyük bir değişim, dönüşüm nasıl oldu onu merak ediyoruz. Adil Öksüz'ün MİT ajanı olmadığı hem MİT tarafından açıklandı hem hükümet tarafından açıklandı hem de adli yargının verdiği kararla bu da sabit olmuş oldu. Çünkü o sunulan belgelerin sahte olduğu, oluşturulmuş belge olduğu da açık bir şekilde ortaya konulmuş oldu. Buna rağmen şimdi halen konuşmasını sürdürüyor. O zaman bizim sormamız gereken ana soru şu çık deki dürüstçe kim sana bu haberi getirdiyse o haberi getireni açıkla veya partine getireni açıkla. Bu belgeleri size vereni açıkla. Sayın Kılıçdaroğlu bunları açıklamaktan kaçınıyor. Açıkla bakayım sana bu haberi getiren, bu belgeyi veren kim? Bütün Türkiye öğrensin. FETÖ'nün teröristlerinden biri mi, birileri mi, yoksa FETÖnün kullandığı birileri mi? Onu da hep beraber görelim ona göre karar verelim. Sayın Kılıçdaroğlu dürüst bir siyasetçi ise niye bütün bunları gizleyip de hala yalanı, yalan olduğu bütün açıklığıyla ortaya çıkmasına rağmen dillendirmeye devam ediyor. Ben dürüst siyasete davet ediyorum. Söylediğini ispata davet ediyorum. Bunları yapmadığı takdirde FETÖ kontrolünde bir FETÖ siyaseti yapan siyasetçi olarak anılmaya devam edecektir.
"ESAD KABİNESİNDEKİ BİR BAKAN MISINIZ?"
Suriye ile ilgili açıklamaları konusunda hayretler içerisindeyim işin doğrusu. Suriye'de 600 binden fazla insan öldürülmüş. İkinci defa kimyasal silah kullanılıyor. En son kullanılan kimyasal silah İdlib'de oldu ve yapılan otopside kimyasal silah kullanıldığı bilirkişi raporuyla da tespit edilmiş oldu. Sayın Kılıçdaroğlu her defasında Suriye söz konusu olduğu zaman Suriye'den göçen milyonlarca insanı görmezden geldi. Öldürülen yüz binlerce insanı görmezden geldi. Bunları öldüren Esad'ı ve Esad'ın yönetimini görmezden geldi. Sanki Suriye'de bu kimyasal silahı atan, bu insanların üzerine ölüm yağdıran Türkiye imiş gibi hemen Türkiye'yi suçladı. Bu kimyasal silahı Esad mı attı, Türkiye mi attı? Şimdi suçluyorsun. Kim attı bu kimyasal silahı? Kim kullandı bu kimyasal silahı? Bu insanları kim öldürdü? 600 bin insanı kim öldürdü? Bu kadar insanı yerinden yurdundan kim etti? Esad ve yönetimi yaptı. Sayın Kılıçdaroğlu bir defa da olsa milli bir duruş sergileyip bu haksızlıkları, zulümleri yapan Esad'a karşı sesini yükseltmiş olsa kıyamet mi kopar? Şu ana kadar Esad'ın aleyhine yaptığı konuşmalara baktığınızda neredeyse yok denecek kadar az. Esad'ı suçlayan bir üslup hiç yok. Sanki bütün bunların müsebbibi, faili Türkiye imiş gibi. 66 tane koalisyon ortağı var onun. Onları oraya Türkiye mi getirdi? Rusya orada, İran orada onları oraya Türkiye mi getirdi? Her gün ölüm kusuyor bu silahlar. Bu silahların düğmesine Türkiye mi bastı? Türkiye Suriye'de olup bitenler karşısında Suriye'deki ölümler dursun diye uğraşıyor. Yaşam hakkı korunsun diye uğraşıyor. Barış gelsin diye, zulüm bitsin, insanlar kendi vatanlarında yaşasın, göçer duruma düşmesin, İnsanlık ölmesin diye uğraşıyor Türkiye. Bizim yaptığımız tam da bu. Ama Sayın Kılıçdaroğlu Suriye konusunda ülkesinin çıkarları, Türkiye'nin dış politikası doğrultusunda bir yaklaşım da bu güne kadar ortaya koymadı. Esad'ın Dışişleri Bakanı gibi konuşmaktan vazgeçmeye çağırıyorum. Türkiye'nin ana muhalefet lideri gibi milli bir duruş sergilemeye de davet ediyorum. Ama maalesef bu yok. Ben dinleyince acaba diyorum Esad'ın kabilesindeki bir bakan mı konuşuyor yoksa Türkiye'nin ana muhalefet lideri mi konuşuyor? Şaşırıyorum. Sayın Kılıçdaroğlu bir karar versin. Türkiye'nin ana muhalefet lideri misin? Yoksa Esad'ın kabinesindeki bir bakan mısınız? Duruşunu neden milli ve yerli değil onu lütfen Türkiye'ye açıklayın. Amerika'da, Rusya'da başka ülkelerde kendi ülkelerinin Suriye politikalar konusunda siyasi partilerin yaklaşımları ortada. Şimdi Türkiye'deki muhalefetin yaklaşımı ortada ben bunu da milletimizin takdirine bırakıyorum.