AK Parti ve MHP'nin "sistemdeki çarpıklıkları ortadan kaldırmak, siyaset kurumunu güçlendirmek ve Türkiye'ye daha güçlü bir rota çizmek" parolasıyla hazırladığı Anayasa değişikliği 16 Nisan'da oylanacak. Referandumda oylayacağımız maddelerin neler getirdiğini, beklentileri, bazı Avrupa ülkelerinin yasakçı tutumunu AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan'la konuştuk.
16 Nisan Türkiye için neden önemli?
Türkiye'de yürütmede var olan çift başlılık, güçsüz bir siyaset kurumunun oluşmasına neden olurken vesayet sistemini de kurumsallaştırdı. AK Parti iktidara geldiği ilk günden itibaren milli iradenin üzerinde bir tehdit olan vesayet sistemi ile demokratik mecrada yoğun bir mücadele sergiledi. Birçok hukuki düzenleme bu amaçla gerçekleştirildi. Türkiye'de bu süreçte adeta bir "sessiz devrim" oldu. 16 Nisan'da oylayacağımız anayasa paketi, bu sessiz devrimin bir devamı mahiyetindedir. Önümüzde iki yol bulunuyor, ya Türkiye'yi demokrasi içinde kalkınan bir ülke yapacağız ya da yamalı bohça gibi adeta ne kuş ne de deve olan bir yönetim sistemiyle yol almaya çalışacağız. Kalkınan, zenginleşen, müreffeh bir ülke olmamız için 16 Nisan'daki referandum Türkiye için çok önemli.
Anayasanın 15 Temmuz'dan hemen sonra hazırlanmasını eleştirenler var.
15 Temmuz'da siyaset kurumu güçlü olduğu için darbeciler karşısında ülke olarak önemli bir zafer kazandık. Millet liderine, lideri de milletine güvendiği için tarihi bir destan yazıldı. Geçmiş dönemlerinden biliyoruz ki siyaset kurumunun güçsüz olduğu durumlarda vesayet odakları iktidar boşluğundan faydalanarak güç kazandılar. Nitekim darbeler de hep böyle dönemlerde oldu. Şu an hem tek parti iktidarından dolayı, hem de Cumhurbaşkanı'nın iktidar partisinin kurucusu olmasından kaynaklı güçlü bir siyaset kurumu var. Ancak bu ilanihaye böyle sürecek anlamına gelmiyor. Yani sistemden kaynaklı siyaset kurumunun gücü yok. AK Parti'nin güçlü olmasından kaynaklı bir durum söz konusu. Bu bakımdan siyaset kurumunu kurumsal anlamda güçlendirecek bir yapılanma şart. 15 Temmuz'da bunu tecrübe ettiğimiz için somut adımlar bu tarihten sonra atılabildi.
YENİ SİSTEMDEN TEK ADAM ÇIKMAZ
Anayasa değişikliğine karşı çıkanlar "Erdoğan'dan sonra ne olacak" diyor. Referandumdan evet çıkarsa Erdoğan'dan sonra ne olacak?
Erdoğan'dan sonra ne olacağı, milletin kararıdır. Millet ne derse o olur! Millet bize güvendiği için bizi seçti. Biz de bu güvene layık olarak iş ürettiğimiz için her seçimde güçlenerek iktidara geldik. Şimdiden Erdoğan sonrasının ne olacağını ifade edenler siyaset mühendisliği yapıyorlar. Bunun dışında insanımızın sağduyusuna güveniyorum. Toplumun %50'den fazlası ideolojik takıntılara sahip, millete yabancı, toplumu kucaklayamayan bir adayda ittifak etmez. Ayrıca sistem tek adam yaratmaya elverişli bir sistem değil. Her Cumhurbaşkanı en fazla iki dönem ve 5 yıllığına seçiliyor. Meclis, Cumhurbaşkanı'nı denetleme hakkına sahip. Eğer sıkıntılı bir durum da olursa Meclis karar alarak Cumhurbaşkanı ile aynı anda seçime gidebilir. Dolayısıyla bu sistemden tek adam çıkmaz. Tam tersine mevcut sistem tek adam yaratılmasına daha elverişli bir ortam sunuyor. Onların tek adam dediği şey aslında o adamın ardındaki milyonlarca insan.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve Başbakan Yıldırım'ın "teröristler hayır diyor" sözleri tartışılıyor. AK Parti "Hayır" diyenleri terörist olarak mı görüyor?
Daha evvel de defalarca ifade ettik. Hayır diyen de evet diyen de bu memleketin evladıdır. Hayır diyen de evet diyen de ülkesinin daha iyi bir geleceği olacağını düşündüğü için evet ya da hayır diyor. Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız sadece bir tespitte bulunuyorlar. PKK'nın hayır propagandası yaptığı gizli bir bilgi mi? Yurt dışındaki firari FETÖ'cüler hayır çağrısı yapmadılar mı? Söylenen şey bundan ibarettir. Kimsenin kendi vatandaşlarını itham etmiyor. Yani terör örgütlerinin hayır dediğini ifade etmeyelim mi? Bunların hayır dediklerini gizleyelim mi?
EVET YENİ BİR HEYECAN GETİRECEK
CHP lideri Kılıçdaroğlu "hayır çıkarsa hayatımızda hiçbir şey değişmeyecek" diyor. 16 Nisan'da hayır çıkarsa ne olacak?
Bizim evet çıkacağı yönünde hiçbir kuşkumuz yok. Milletimize ve teşkilatlarımıza tam anlamıyla güveniyoruz. Hayır çıkması durumunda da milletimizin kararına saygı duyarız. Ayrıca Kılıçdaroğlu 17 Nisan sabahı hükümeti ve Cumhurbaşkanı'nı istifaya davet edecek, AKP demeye başlayacak, yeniden "saray" masalları okuyacak, kısaca fabrika ayarlarına geri dönecek. Netice itibariyle hayır çıkarsa sistemin demokratikleşmesi yönünde önemli bir fırsatı heba etmiş olacağız.
Peki, evet çıkarsa ne olacak? "Hayır" oyu verenler "haklı çıktık" diyecekler mi?
2007'de Abdullah Gül ya da Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olmasın diye mitingler düzenlendi, muhtıralar yayınlandı. Bu isimlerin seçilmesi halinde ülkede bir kaos olacağı iddia edildi. Ancak Türkiye giderek demokratik bir ülke haline geldi. "Başörtüsü serbest olursa baskıyla herkesi kapatacaklar" denildi. Ama hem üniversitelerde hem de kamuda başörtüsü serbest bırakıldı ve hiçbir baskı ortamı oluşmadı. O dönem iddia edilen şeyler nasıl yalan çıktıysa, bu dönemde iddia ettikleri şeylerin de yalan çıkacağını 16 Nisan'dan sonra hep beraber göreceğiz. "Evet"in yeni bir heyecan, yeni bir başlangıç anlamına geldiğini, milletle beraber en önde yürümek olduğunu 17 Nisan'da hep beraber göreceğiz.
OPERASYON KÜRESEL
Başta Almanya olmak üzere bazı ülkeler gurbetçilere yönelik "evet" kampanyasına çeşitli engeller getiriyor. Neyi amaçlıyorlar?
Bu yapılanlar Almanya'nın yaptığı ilk skandal değil. 15 Temmuz'dan sonra Almanya'da düzenlenen demokrasi mitingine Cumhurbaşkanımızın telekonferansla bağlanmasına izin verilmedi. Ondan kısa bir süre önce ise, terör örgütü liderlerinden Murat Karayılan'a bu izin verilmişti. Yani Almanya, "bizde teröre özgürlük var ama müttefik devlet dediğimiz devletin yöneticilerine bu özgürlük yok" dedi. Yıllar önce Mehmet Akif, İstiklal Marşımızda "medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar" diyerek durumu resmetmişti. Bugün ortaya çıkan manzara, Akif'in ne kadar haklı olduğunu gösteriyor.
Almanya'nın bu skandal kararları, Türkiye'nin küresel bir operasyonla karşı karşıya olduğunu ortaya koymuştur. Büyüyen, güçlenen, oyun kurucu olan bir ülkeden rahatsızlık duyuyorlar. Masada Türkiye'nin olmasını istemiyorlar. Çünkü küresel çetelere teslim olmayan ülkesini gururla ileriye taşıyan bir ülke ve lider var. Bundan son derece rahatsızlar. Onların rahatsızlığı bizim doğru yolda olduğumuzu gösteriyor. Bu yoldan da kimse bizi alıkoyamayacak.
KARARSIZ SEÇMEN "EVET"E DÖNÜYOR
Anket şirketleri kafa karıştıran sonuçlar yayınlıyor. Sizin referandum öngörünüz ne?
Seçim kampanyası başladıktan sonra anketlerin AK Parti lehine yükseldiğine bütün seçim dönemlerinde şahit olduk. Dolayısıyla şu an ortaya atılan oranların birçok bakımdan gerçeği yansıtmadığını söyleyebilirim. Bunun dışında gün geçtikçe "kararsız" olarak ifade edilen seçmenin "evet"e doğru yol aldığı da kamuoyu araştırmacıları tarafından dile getiriliyor. Çünkü hayır cephesinin bütün argümanlarının anayasa paketinin içeriğiyle ilgili olmadığını, yalanlardan ibaret olduğunu kararsız seçmenler görüyor. 2010 anayasa değişikliği referandumuna göre daha avantajlı bir durumdayız. O zaman evet diyen tek siyasi partiydik ve %58 oranında evet çıktı. Şu anda ise, evet diyen iki partiyiz. Dolayısıyla bu oranın üzerine çıkacağımızı düşünüyorum.