Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçları Soruşturma Bürosu savcılarından Derda Gökmen tarafından hazırlanarak 17. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen iddianamede, Hassas Bölgeleri Koruma Şube Müdürlüğünde Emniyet Amiri olarak görev yapan Halil Özhan Koral, aynı birimde görevli Komiser Fazlı Açıkgöz ve şoförü polis memuru Mehmet Bedel şüpheli, Türkiye Cumhuriyeti 65. Hükümeti ve Emniyet Genel Müdürlüğü mağdur olarak yer aldı.
İddianamede, darbe girişimi sırasında, İl Emniyet Müdürlüğünde direnen personeli engellemek istedikleri iddia edilen 3 polis için, "Silahlı terör örgütüne üye olma", "Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme", "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme" ve "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme" suçlarından üçer kez ağırlaştırılmış müebbet ile 15 yıla kadar hapis cezası istendi.
- "SİLAHIMIZI TESLİM EDELİM"
İddianamede, şüphelilerin, Ankara Emniyet Müdürlüğü Hassas Bölgeleri Koruma Şube Müdürlüğünde darbeye direnmek üzere hazırlanan personeli toplantı salonunda toplayarak, "Arkadaşlar, şu anda Ankara İl Emniyet Müdürlüğünde 17 şehidimiz var, asker gelirse herhangi bir direniş göstermeyelim, silahlarımızı ve kimliklerimizi kendilerine teslim edelim, etmezsek diğer arkadaşlar gibi biz de öleceğiz. Müdürlerin de bu şekilde talimatı var." dedikleri belirtildi.
Şubede birçok noktada güvenliği sağladığını söyleyen polis memurlarına, "Siz ne diyorsam onu yapın." diye bağırdığı belirtilen şüphelilerin, daha sonra nöbet kulübesine doğru giderek orada görev yapan polislere de aynı sözleri söylediği kaydedildi.
İddianameye göre, bunun "şube müdürünün emri olduğunu" belirten şüpheliler, gece boyunca darbecilere direnen polisleri engellemeye çalıştı.
- TANIK İFADELERİ
İddianamede, tanık olarak beyanı alınan İhsan Çelik, suç tarihinde, Ankara Emniyet Müdürlüğünden gelen mesajla görev yaptıkları Hassas Bölgeleri Koruma Şube Müdürlüğü'ne gittiğini, bu sırada birinci birlik amiri olan Halil Özhan Koral'ın gazinoya gelerek yüksek sesle "Herkes beni dinleyecek, şu an Ankara Emniyet Müdürlüğünde 17 şehidimiz var. Kolej Kavşak elimizden çıktı, Kızılay kavşak elimizde değil. Buraya herhangi bir şey olduğunda herkes beni dinleyecek. Kimseyle çatışmaya girmeyeceksiniz, yoksa canınızla ödersiniz. Kimse dışarı çıkmasın. Buraya gelindiğinde silahınızı ve kimliğinizi teslim edersiniz, bu bir emirdir." diye bağırdığını anlattı.
Çelik, polislerin, "Biz burayı kimseye teslim etmeyiz. Gerekirse çatışırız." karşılığını vermesi üzerine Koral'ın bağırarak "Bu bir emirdir, ben ne dersem herkes onu yapacak. Hiç kimse dışarıda gezmeyecek. Herkes gazino içerisinde bulunacak." dediğini ve gazinodan ayrıldığını belirtti.
Fatih Yılmaz da ifadesinde, olay tarihinde Komiser Açıkgöz ve şoförü Bedel ile bulundukları çardağa doğru yaklaşan Koral'ın "Dışarıda kimsenin kalmaması, herkesin içeriye geçmesi, asker geldiği takdirde karşılık verilmemesi, zorluk çıkartılmaması, istenilmesi halinde kimlik ve silahların teslim edilmesi" emrini verdiğini ve "aksi davrananın bunu canıyla ödeyeceğini" söylediğini kaydetti.
Yılmaz, Koral'ın aynı şeyleri nöbet kulübesinde görev yapan polis memurlarına da söylediğini duyduğunu beyan etti.
Kadir Yanık da elektrik panoları ve jeneratörleri kontrol edip polis memuru arkadaşlarıyla kamelyada bekledikleri sırada ismini Halil Özhan Koral olarak öğrendiği emniyet amirinin, Komiser Açıkgöz ve üçüncü bir polis memuruyla yanlarına geldiğini aktardı.
Polis memurunun agresif tavırlarla "içeriye geçmelerini" istediğini anlatan Yanık, polisin "bunun Şube Müdürünün emri" olduğunu söylediğini iddia etti.
Şubeye girdiklerini ancak içeriyi güvenli görmeyerek arkadaşlarıyla birlikte dışarı çıktıklarını bildiren Yanık, bunun üzerine Koral'ın yanlarına gelerek "Ben size ne emir verdim, neden emre itaat etmiyorsunuz? Geçin içeri. Kimse herhangi bir harekette bulunmasın. Gelene gidene karışmayın." dediğini, Komiser Açıkgöz'ün de nöbetçiye hitaben yüksek sesle "Asker buraya gelirse kesinlikle müdahale etmiyorsunuz, müdürümüz yerinde, bilgisi dahilindedir, gelenlerle kendisi görüşecek." dediğini belirtti.
Mustafa Alluşoğlu da Danıştay Başkanı Zerrin Güngör'ün ikametinin bulunduğu noktada görevli olduğunu, olay günü televizyonlardan darbeyle ilgili haberler görmesi üzerine Hassas Bölgeleri Koruma Şube Müdürlüğünün telefonunu aradığını, telefona bakan polis memuruna darbeyle ilgili söylentinin doğru olup olmadığını sorduğunu, onun da kendisine durumun doğru olduğunu ancak ayrıntılar hakkında bilgi sahibi olmadığını söylediğini, bunun üzerine kendisinin darbecilerin bulunduğu noktaya ulaşması halinde ne tepki vereceğini sorduğunu, onun da "direnilmeyecek abi" dediğini, bunun kimin talimatı olduğunu sorduğunda ise "Şube Müdürlüğünün talimatı" karşılığını aldığını öne sürdü.
Şube Müdürü Serkan Karataş ise şüpheli Halil Özhan Koral'a iddia ettiği talimatı hiçbir şekilde vermediğini bildirdi.
- "Kimseye silah bırakın demedim"
İddianamede soruşturma aşamasında alınan ifadesine yer verilen şüpheli Koral, "kimseye silah bırakıp, kimliklerini teslim etmeleri şeklinde telkinde bulunmadığını" iddia etti.
Şüpheli Bedel ise olay gecesi Koral'ın personele çevrede bulunmamaları ve içeri geçip gazinoda oturmalarını söylediğini kaydetti. Cep telefonunu şarj etmek için etrafta dolaştığı için Koral'ın personelle konuşmasına tanık olmadığını anlatan Bedel, bir ara gazinoya geçerek televizyonu kapattırdığını, personele bireysel olarak hareket etmemeleri ve dışarıya çıkmamalarını söylediğini belirtti.
Fazlı Açıkgöz de olay günü Valilik noktasını denetlediği sırada uçak seslerini duyup, birlik amirine telefon açtığını, ne yapılması gerektiğini sorduğunu, birlik amirinin Şube Müdürünün toplanması talimatı verdiğini söylediğini, bu nedenle Hassas Bölgeleri Koruma Şube Müdürlüğüne geçtiğini, Emniyet Amiri Koral'ın gece 00.30 sularında dışarı çıkarak "komiserler" diye seslenerek kendilerine hitaben "Şube Müdürünün talimatı gereğince çevre nöbetçileri uyarılacak, çelik yelek ve uzun namlulu silahlı olanlar, silahlı olacaklar, gelecek olanlar durdurulup, fevri hareket etmeden şube müdürünün muhatap olacağı söylenerek derhal haber verileceğini" söylediğini, bu talimat üzerine çevre nöbetçilerini kendisinin uyardığını, başka bir şey söylemediğini öne sürdü.