Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) çatı davasında, tanıklığına başvurulan eski örgüt mensubu Hayati Küçük, kendisinin de görev yaptığı Gürcistan'da örgüt faaliyetleriyle ilgili her ay ABD, İngiltere, İsrail Büyükelçiliğine rapor verildiğini söyleyerek, "Neden buralara rapor veriyoruz?' dedik, ciddi kavgamız oldu. Bize öğretmen olarak gelen Amerikan vatandaşları vardı. Daha sonra bunların CIA, FBI ile bağlantılı olduklarını fark ettik. Okullar ABD'den gelen heyetçe teftiş ediliyordu. Bu milletin parasıyla yapılan kurumların raporlarının neden buraya verildiğini düşündüm. Bu, her ülkede yapılıyormuş." dedi.
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada hazır bulunanların tutanağa geçirilmesinin ardından "Balyoz davası" sanığı emekli asker Hasan Fehmi Canan söz aldı ve davaya müdahillik talebinde bulundu.
Canan, sanıklardan şikayetçi olduğunu belirterek, "Bu örgütün düzenlediği sahte belgelerle yargılandım, 18 yıla mahkum oldum, beraat ettim. Yaşamımdan 3 buçuk yıl çalındı." dedi.
Ardından geçmişte örgütte yer alan Hayati Küçük'ün tanık olarak ifadesi alındı. Kabataş Erkek Lisesinde yatılı okurken "abiler" tarafından hafta sonları "Işıkevleri"ne götürülmeye başlandığını, cemaatle bu şekilde tanıştığını anlatan Küçük, liseden sonra tıp eğitimi için Gürcistan'ın başkenti Tiflis'e gittiğini, o sırada Gürcistan imamı olan, hayatta bulunmayan Mesut Bozkır'ın "Hoca'nın selamını getirdim. Burada Bediüzzaman'ın medresesini açacağız." dediğini söyledi. Küçük, Gürcistan'da örgüte ait Süleyman Demirel Koleji ile Uluslararası Karadeniz Üniversitesini kurduklarını kaydetti.
Küçük, aynı dönemde örgüt yöneticilerinin talebiyle tıp fakültesini bırakarak, uluslararası ilişkiler eğitimi almaya başladığını, yine Fetullah Gülen'in talimatıyla evlendiğini, ancak eşini örgütün değil, kendisinin seçtiğini ve Gürcistan'daki okulları Gürcü eşi üzerine açtıklarını bildirdi.
Süleyman Demirel Kolejinin cemaat içindeki isminin Saidi Nursi'nin yaklaşımı dolayısıyla "Tiflis Bitlis Koleji" olduğunu belirten Küçük, 2005'te örgütten ayrılışına ilişkin, şunları söyledi:
"Her ay ABD, İngiltere, İsrail Büyükelçiliğine faaliyet raporları veriliyordu. 'Neden buralara rapor veriyoruz?' dedik, ciddi kavgamız oldu. Bize öğretmen olarak gelen Amerikan vatandaşları vardı. Daha sonra bunların CIA, FBI ile bağlantılı olduklarını fark ettik. Okullar ABD'den gelen heyetçe teftiş ediliyordu. Bunları gördük, yaşadık. Para bizim, emek bizim, ama biz bu ülkelere rapor veriyorduk. Bu milletin parasıyla yapılan kurumların neden buraya rapor verdiğini düşündüm. Bu, her ülkede yapılıyormuş. Hoca'nın orada, Pensilvanya'da olması, yaşanan olaylara baktığımız zaman bu büyük ahtapotun başı bu ülkeler ki, o ülkelere ne yaptığımızı rapor veriyoruz."
KÜÇÜK, BU KONUDA KENDİSİNE GÖSTERİLEN GEREKÇELERDEN İKNA OLMADIĞINI DİLE GETİRDİ.
Gürcistan'da devlet kademesinde yakın ilişkileri olduğunu anlatan Küçük, Gürcistan Meclis Başkanına "F. Gülen" imzasıyla Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'ndan gelen faksta, "Sayın Başkan, bundan sonra diyaloglarımızla Hayati Bey değil, Mesut Bozkır ilgilensin." yazdığını gördüğünü belirtti.
Küçük, "Gülen, 'İmza benim değil, sahte.' dedi. Yanına gittiğimde yazıdan, imzadan haberinin olmadığını söyledi. Ama ben noktayı koydum. Bizim gibi daha rahat düşünen insanları o yapıda tutmazlar. Ama hiçbir zaman 'Artık burada değilsin.' diye tebliğde de bulunulmadı." dedi.
Uluslararası Karadeniz Üniversitesinin "proje, bilimsel araştırmalara destek" adı altında ABD Büyükelçiliğinden fon aldığını kaydeden Küçük, örgütün eski "emniyet imamı" olarak bilinen Kemalettin Özdemir'in de Gürcistan'a bir ara teftişe geldiğini bildirdi.
"KIRGIZ CUMHURBAŞKANININ BİLE YAPIDAN PARA ALDIĞINI DÜŞÜNÜYORUM"
Örgütün, mali olarak her ülkedeki yapılanmanın kendisine yetmesi yönünde talimatı bulunduğunu, ancak Gürcistan'da iş dünyası zayıf olduğundan dışarıdan destek aldıklarını ifade eden Küçük, Gürcistan'a yıllarca Denizli'den destek geldiğini, Uluslararası Karadeniz Üniversitesinin de İzmir'den mali destek aldığını anlattı.
Süreç içinde örgütün etkin olduğu bazı ülkelerin ise kendi illerine para göndermeye başladığını dile getiren Küçük, örgütün, faaliyet gösterdiği ülkelerdeki bürokrat, yargı mensubu, siyasetçi kişilere de para dağıttığını ifade etti.
"Anayasa mahkemesi başkanından başlar, milli eğitim bakanına kadar gider. Kırgızistan'da, cumhurbaşkanının bile bu yapıdan para aldığını düşünüyorum." diyen Küçük, örgütün, ABD'de de Hillary Clinton'a destek verdiğini savundu.
Karadenizli, sosyal demokrat bir aileden geldiğini, namazı, abdesti çocuk yaşta girdiği örgüt içinde öğrendiğini söyleyen Küçük, şöyle devam etti:
"Benim okulumda, Kabataş'ta namaz kılmak yasaktı. O günkü konjonktüre de bakmak gerekir. O günlerde örgüt diye PKK'yı bilirdik. Bize hep 'Türkiye'de masonlar, masonik yapı, yabancılar Türkiye'yi işgal etmiş. Birgün de biz idare edeceğiz.' denirdi. Mesela 2000'li yıllarda 600'e yakın kaymakamımız olduğu söylenirdi. Polisi söylemiyorum. O dönemde devletin hepsinin bizi alkışladığını görüyordum. Biz o dönem bunları görünce, yaptığımız işin önemli olduğunu düşünüyorduk. Mesela, 1997'de eşim ve çocuklarımla KGB tarafından Gürcistan'dan sınır dışı edildik. Hoca, 'Rize'den ev tut, Gürcistan'ı oradan idare et.' dedi. Rize'de ev tuttuk. Nota yazıldı, çalışmalar yapıldı, rahmetli İsmail Cem, benim geri dönüşümü sağladı."
Küçük, Türkiye'nin eski Tiflis Büyükelçileri Fatma Dicle Topuz ve Ufuk Tevfik Okyayuz'un örgüte çok karşı kişiler olduğunu anlatarak, "Ülke imamı, Tevfik Bey için, 'Bu çok hainlik yapıyor, işini buradan bitirelim.' dediler. Kopuz'u da görev süresi bitmeden, cemaat okullarının olmadığı yere gönderdiler. Böyle bir yapı bulamazsınız. Kendi kardeşini bile yeri geldiğinde limon gibi sıkar atar." diye konuştu.
Örgütün yurt dışında da "himmet" topladığını söyleyen Küçük, "Yabancı ülkelerde himmet daha kolay toplanıyordu. İş adamları cemaate mahkumdu. Yoksa canına okurlardı. Hayati tehlikesi de olabilir, dükkanı, fabrikası da kapatılabilirdi." ifadelerini kullandı.
Küçük, o dönemde, Gülen'in Papa ile görüşmesinin örgüt için dünyada güzel şeyler doğuracağının söylendiğini, hatta görüşmenin fotoğraflarını ve görüntülerini bunun için kullandıklarını bildirdi. .
Gürcistan'da örgüte ait bir kurum için tahsis edilen arazinin görüntülerini gösterdiği Fetullah Gülen'in, "Hayati Bey, bu yerin durumunu kilise biliyor mu?" diye sorduğunu kaydeden Küçük, örgütün, zaman zaman kiliselere de el altından yardımda bulunduğunu anlattı.
Küçük, Fetullah Gülen'e, "Vali, 'Burada tarihi kilisemiz var, bunu restore etmek lazım.' dedi. "Valinin böyle bir şartı var" dediğini ifade ederek, restorasyonun maliyetinin 10-15 milyon dolar gibi bir rakam tuttuğunu, görüşmeler sonucunda "Bütünüyle yapmayalım, yardımda bulunalım." denilerek, 300 bin dolar restorasyon için verildiğini kaydetti.