Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Musul'da alıkonulan başkonsolosluk personelinin Türkiye getirilmesi sürecini hassasiyet içerisinde sürdürmeleri gerektiğini belirterek, "Konuştuklarımız, konuşacaklarımız bir de konuşamayacaklarımız var. Çünkü devlet yönetmek bakkal işletmeye benzemez. Buradaki bu hassasiyetleri korumak durumundasınız. Korumadığınız zaman bunun farklı faturaları gelir" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaklaşık üç ay Musul'da alıkonulduktan sonra dün Türkiye'ye getirilen Musul Başkonsolosu Öztürk Yılmaz, başkonsolosluk personeli ve ailelerini Çankaya Köşkü'nde kabul etti.
Erdoğan, Köşk'teki Küçük Resepiyon Salonu'nda ailelere hitaben yaptığı ve televizyonlardan canlı yayınlanan konuşmasında, personelin sabahın erken saatlerinde Türkiye'ye dönüşünün kendilerine ayrı bir mutluluk yaşattığını belirterek, "102 gün aradan sonra yaşanan buluşmanın adeta bir bayram buluşması gibi olduğunu" söyledi.
Süreci, herhangi bir tahrike, oyuna gelmeden, alıkonulanların hassasiyetlerini de düşünerek takip ettiklerini belirten Erdoğan, "Rabbime hamdolsun bayram denilecek bir sonla bu iş noktalanmış oldu. Bu ayrı bir mutluluktu. Özellikle bu, bir özgürlüğe, hürriyete kavuşmaydı" dedi.
Musul Başkonsolosu Yılmaz, ailesi ve çalışma arkadaşlarıyla Çankaya Köşkü'nde bir arada olmaktan şahsı, ailesi ve Türk milleti adına büyük mutluluk duyduğunu ifade eden Erdoğan, "8 ayrı noktada, buna gurbet demeyeceğim, ayrı bir çile diyeceğim, dolduran siz değerli kardeşlerimi, tabii sizlerle birlikte bu çileyi vatanında yaşayan eşleriniz, anneleriniz, babalarınız, kadeşleriniz... Onlar da siz orada bunu yaşarken kendileri de burada bu çileyi aynı şekilde yaşadılar. Hepsine geçmiş olsun diyorum" diye konuştu.
"HİÇBİR OYUNA GELMEDİNİZ, TAHRİKLERE KAPILMADINIZ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başkonsolosluk personeline "Metanetle kurtuluşu beklediniz. Bundan dolayı sizleri ayrıca tebrik ediyorum, kutluyorum. Hiçbir oyuna gelmediniz, tahriklere kapılmadınız. Bu sabrınız, metanetiniz her türlü takdirin üstündedir. Bundan dolayı sizleri ayrıca tebrik ediyorum. Buradaki bu vakur duruş, aslında bu milletin vakur duruşunun da ayrı ifadesi" diye hitap etti.
Alıkonma olayının başbakanlığı döneminde vuku bulduğunu, cumhurbaşkanı olduğu andan itibaren de, aynı şekilde, bulunduğu makamın sorumluluğuyla takibi sürdürdüğünü dile getiren Erdoğan, konunun her zaman kendileri için "acil gündem" maddesi olduğunu vurguladı.
"BİR KARDEŞİMİZİN BURNUNUN KANAMASI BİZİ KAHREDERDİ"
Musul Başkonsolosu Öztürk Yılmaz'ın eşi Özay Yılmaz ile bir görüşmesinde, "Sizlerle sürekli irtibat kurmuyoruz diye, 'Bu iş acaba unutuldum mu?' diye düşünürseniz biz de üzülürüz" dediğini aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:
"Çünkü biz her an bu işle yatıyoruz, bu işle kalkıyoruz. Gerek Dışişleri Bakanım, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarım, gerek MİT Müsteşarım ve oradaki ekipler sürekli bu işin içindeler. Sürekli kendileriyle görüşüyorum, irtibat halindeyiz ve her şey an meselesi diye düşünüyoruz. Ama tabii öyle gelişmeler oluyor ki, bir anda bakıyorsunuz bir noktadan alıyorlar öbür noktaya getiriyorlar, oradaki hazırlıklarınız değişiyor. Oradan alıyorlar bir başka yere götürüyorlar, yaptığınız hazırlıklar orada değişiyor. Tabii bütün bunlarla beraber bir yerde bir kovalamaca oynuyorsunuz. Ama bu iş, heyecanla, duygusal olarak olmazdı. Eğer böyle bir şeyi yapmış olsaydık, Allah muhafaza, orada bir kardeşimizin burnunun kanaması bizi kahrederdi.
Şu anda İngilizlerin, Amerikalıların başına gelenleri duydunuz, gördünüz, görüyorsunuz. Allah göstermesin, böyle bir şeyi biz yaşamak istemezdik. Rabbimin de lütfuyla, hamdolsun bugünlere ulaşmış olduk."
"ET TIRNAK GİBİYDİK, AYIRAMAZDIK"
Süreç içerisinde, Milli İstihbarat Teşkilatı ve Genelkurmay Başkanlığı'nın aynı hassasiyet içerisinde görevlerini sürdürdüğüne işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Burada MİT, Emniyet teşkilatımız, Silahlı Kuvvetlerimiz, hiçbirisi ayrı bir şey içerisinde olmadı. Hepsi beraber, birlikte bir hazırlığın içerisinde olduk. Bu çalışma birlikte yürüdü. Çünkü burada et tırnak gibiydik, ayıramazdık, bu çalışmayı bu hassasiyet içerisinde sürdürmemiz gerekirdi.
Tabii konuştuklarımız, konuşacaklarımız bir de konuşamayacaklarımız var. Çünkü devlet yönetmek bakkal işletmeye benzemez. Buradaki bu hassasiyetleri korumak durumundasınız. Korumadığınız zaman bunun farklı faturaları gelir. Bu faturalara da katlanmak öyle kolay bir iş değil."
"BAŞARISIZ OLMAYI AKLIMIZIN UCUNDAN DAHİ GEÇİRMEDİK"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, umutlarını hiçbir zaman yitirmediklerini, koruduklarını dile getirerek, şöyle devam etti:
"Bunu koruduğumuz için de başarısız olmayı aklımızın ucundan dahi geçirmedik. Ama 'Sabredeceğiz' dedik. O gün 'Umudu kaybetme, inşallah bu iş hayırlı bir şekilde neticelenecek' dedik. Bunu da yakaladık.
Sizlerin can güvenliğini düşünmek bizim asli görevimizdi. Özgürlüğe kavuşturmak asli görevimizdi. Aynı zamanda da tabii Türkiye Cumhuriyeti'nin itibarını muhafaza etmek bizim için çok çok önemliydi. Eğer biz, bazı koalisyon taleplerine, tekliflerine o anda hemen 'Ne demek tabii biz de varız' denilebilirdi. Dünyanın devleri bir arada. Ama biz hemen bu işe 'evet' diyemezdik. Çünkü bizim 49 canımız var. 'Bizim için bunlar hallolmadan biz adım atmayız, atamayız' dedik ve personelimizin can güvenliğini, onların özgürlüğünü düşünerek yol haritamızı buna göre belirledik."
ÇALIŞANLARA 1 AY İZİN
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Tüm ailelere gösterdikleri bu vakur, sabırlı duruşları sebebiyle şahsım ve milletim adına şükranlarımı bildiriyorum. Tabii çok ayrı kaldınız. Diyorum ki bu ara şöyle 1 ay bir izin. Yasal olarak 1 ay izinli sayalım ve 1 ay izin kullanmak suretiyle sizler şöyle ailece bir arada olun" dedi.