Cumhurbaşkanjı Erdoğan'ın konuşmasından ilgili kısım şu şekilde;
"NİYE TÜRKİYE'YE GELDİNİZ DEMİYORUZ"
"Suriye'de 12 milyon insan yerini yurdunu kaybetti. 2 milyon 700 bini benim ülkemde. Evimizde misafir ediyoruz. Niye Türkiye'ye geldiniz demiyoruz. Kapılarımızı kapatmadık, zira bombalardan kaçan uçakların attığı bombalardan kaçan bu insanlara karşı bizler insani ve vicdani görevimizi yaptık, devam edeceğiz. Dünya, Batı almayabilir, ama biz alacağız. Çünkü insanız. Öyleyse bu felaket karşısında kapılarımızı açmak durumundayız"
"TOPLAMDA 25 MİLYAR DOLAR HARCAMA YAPILDI"
"Suriye halkı katil ve terörist bir iktidarın pençesinde tükeniyor. Bu süreçte uluslararası toplum insani değerler sınavında sınıfta kaldı. Şu ana kadar bizim faturalı olarak yaptığımız harcama 12 buçuk milyar dolardır. STK'lar, belediyelerin yaptığı harcamalar bir o kadar. Toplamda 25 milyar dolar harcama yapıldı. Peki dünyadan size ne geldi? Çatısı altında bulunduğumuz BM'den gelen destek 525 milyon dolar. Başka herhangi bir şey yok. Avrupa Birliği de verdiği sözleri tutamadı. UNICEG'e 178 milyon dolar gönderdiler, o kadar. Fakat Türkiye'ye gelen yardım söz konusu değildir.
"SABRETTİK ANCAK 24 AĞUSTOS'TA..."
"Meselenin başından beri tüm insanlıuğın sorunu olduğu inancıyla, bölgesel ve küresel güçlerle işbirliği yapmaya özen gösterdik. Akrabamız ve komşumuz Suriyelilerin bu kıyametine sessiz kalmadık, kalmayacağız. 3 milyon mülteciye bizler hiçbir etnik mezhep veya din ayrımı gözetmeksizin kucak açtık. Türkiye'deki bu çadır kentlerde konteyner kentlerde misafir ettiğimiz insanlarla ilgili desteğimiz sürecek. AB olmak üzere bize katkı sözü verenler sözlerini yerine getirmediler. Aynı şekilde BM de verilen sözlerini yerine getirsin. Bu genel kurul bu sesi tüm dünyaya duyurma bakımından da çok önemlidir."
"SABRETTİK ANCAK 24 AĞUSTOS'TA..."
"Suriye'nin toprak bütünlüğünün ve siyasi birliğinin korunmasına en fazla önem veren ülke Türkiye'dir. Suriye'nin topraklarında gözümüz yoktur. Bütün mesele Suriye, Suriyelilierindir. Suriye muhalefetine verdiğimiz destekle başlayan Fırat Kalkanı Harekatı, umutsuzluğun hakim olduğu bölgede dengenin yeniden tesisi bakımından kritik yerde buunur. Güvenli bir bölge oluşturma çağrısında bulunuyoruz. 911 km sınırımız var. Ve Türkiye tehdit altındadır. Sabrettik ancak 24 Ağustos'ta Gaziantep'te bir düğün merasiminde 14 yaşındaki çocuğu canlı bomba yapmak suretiyle kalabalığın içerisinde göndererek patlattılar. O ana kadar duran Türkiye artık duramazdı ve ılımlı muhaliflerle birlikte bizler bu olaya müdahale ettik. Cerablus'tan DEAŞ'ı derdest ettik. Rai'de de aynı şekilde. Böylece Cerabluslu Cerablus'a, Rai'li Rai'ye yerleşmiş oldu. Terör koridoru olmaktan çıktı bölge, barış koridoru halinde geldi"
"Ateşkes ortadan kalktı ve BM'nin konvoyuna rejim tarafından saldırı yapıldı. Suriye rejimi BM gözetimindeki yardımların acil insani yardıma ihtiyacı olan Halep halkına ulaşmasına izin vermiyor. Rejimin insanları açlığa mahkum ederek 'ya teslim ol, ya öl' politikasına daha ne kadar müsamağa gösterilecek? Irak'ın en büyük gücünü oluşturan etnik ve mezhebi çeşitliğiliği muhafaza edecek siyasi durumun oluşturulamayacağı görülüyor. Bölgede yeni sorunlara yol açabilecek 1 milyondan fazla insanın sığınmacı durumuna düşeceği insani krizin çıkması kaçınılmazdır."
"Harem-i şerifin kutsiyetine İsrail tarafından saygı gösterilmesi, ihlallere bir son verilmesi gerekiyor. İsrail ile normalleşen ilişkilierimizi, barış sürecinin kolaylaştırılması, Filistinli kardeşlerimizin yaşadığı sıkıntıların giderilmesi için değerlendirmeye çalışacağız. Gazze'ye faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. "