AK Parti iktidarı TBMM'de güven oyu aldığı dakikalarda AK Parti'nin beyin takımında yeralan Markar Esayan ile Türkiye'de azınlık olmak, muhalefetin dili ve AK Parti'nin geleceğini konuştuk.
56 YIL SONRA BİR ERMENİ PARTİ YÖNETİMİNDE
-AK Parti MKYK'ya seçilmeniz Ermeni cemaati tarafından nasıl karşılandı?
Kamuoyu pek bilmez; 27 Mayıs 1960 darbesinde sadece Başbakan Menderes, Bakan Zorlu ve Polatkan'ı idam etmediler. İşkenceyle öldürülen başka Demokrat Partililer de vardı. Onlardan birisi de DP'nin İstanbul milletvekili Dr. Zakar Tarver'di. Yassıada'dan cenazesi çıkmıştı. Kalp krizi dendi ama ağır şekilde dövülerek öldürüldü.
O tarihlerden sonra TBMM'ye Hıristiyan/Musevi vatandaşlardan bir istisna dışında giren olmadı. Nitekim 7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde bu hasret bitti. Meclis'e Hıristiyan, Ezidi, ve Romanlar girdi. Ermeniler de nüfuslarına oranla oldukça pozitif bir oranla üç vekil ile ilk sırada yer aldılar.
Tabii AK Parti'nin Merkez Karar Yönetim Kurulu'na seçilmiş olmak büyük bir onur. AK Parti sıradan bir parti değil. Ülkeyi son 15 yılda adeta ak ile kara arasındaki fark kadar değiştirmiş, ülkedeki devlet zihniyetini radikal biçimde reformdan geçirmiştir. AK Parti sadece ona oy verenlerin değil, tüm vatandaşların önünü açan şekilde sivil siyasete itibar kazandırdı. Tabii böyle önemli, güçlü bir hareketin beyin takımında olmak çok önemli bir gelişme. Bu AK Parti'nin toplumun her kesimine ne kadar açık, aslında halkın tamamının partisi olduğunu da gösteriyor. Ermeni vatandaşlar da bu durumun önemini gayet yakından takip etti. Hem Ermeniler hem de diğer tüm halklarımızdan olağanüstü derecede çok tebrik aldım. Telefonlarımın susmadığını ifade etmeliyim.
-Siyasete girmek, AK Parti MKYK'da yer almak kariyer hedefleriniz arasında var mıydı? Aktif siyasete nasıl karar verdiniz?
SİYASETE GİRMEK AKLIMIZDAN BİLE GEÇMİYORDU
Ben AK Parti'yi 2002 yılından beri net biçimde destekliyorum. Agos gazetesinde yazılarımda, AK Parti'nin dışlayıcı vatandaşlıktan mustarip tüm ötekileri merkeze taşıyan değerli bir hareket olduğunu hep ifade ettim. Bu hareketin yaptığı reformlar sayesinde insanlar hem dindar hem vatandaş, hem Kürt hem vatandaş hem Ermeni hem vatandaş olma hakkını ilk kez elde etti.
Siyasete girme planım var mıydı? Nasıl olabilirdi ki! Şundan 15 sene önce bir Ermeni'nin bu ülkede bürokrasi, yerel yönetimler ve siyasette görev alması hayal bile edilemezdi. Bırakın bunu, Ermeni sözcüğü yasaklı, küfür yerine geçen bir sözdü. İsimlerimizi saklamak zorunda kalırdık. Vakıflarımızın mallarına devlet tarafından el konurdu. AK Parti tüm bu zihniyet ve pratikleri öyle kökten reddetti ki, şimdi bunların geçmişte yaşandığına ben bile inanamıyorum. Ama yaşandı, hem de ağır bedeller ödenerek.
Benim, bir insan olarak onurlu ve insanca yaşama davam ve AK Parti'nin davası örtüştü, kaderimiz çakıştı. Teklif gelince de bunu onur sayarak kabul ettim. Çünkü AK Parti vitrine bir Ermeni koymak için değil, bu davanın medyada kavgasını en önde verenlerden, fikir üretenlerden birisi olduğum için beni çağırmıştı.
HRANT'IN BİR ÖĞRENCİSİ OLARAK ÇABA GÖSTERİYORUM
-HDP milletvekili Garo Paylan etnik kökenini sık sık siyasi malzeme olarak kullandığını görüyoruz. Türkiye'de böyle bir ayrımcılık hissediyor musunuz?
Türkiye'de ayrımcılığın, inkârın, asimilasyonun kurumsal anlamda bittiği bir dönemde yaşıyoruz. Şahıs hakkında konuşmak istemiyorum; çünkü HDP'yi siyasi parti, muhatap olarak kabul etmiyorum. Şiddet varsa siyaset yoktur. Ben Dink'in bir öğrencisi olarak halklar arasındaki köprüleri onarmak, önyargıları yıkmak için naçizane çaba gösteriyorum. Bu tür insanlar tarihi, günümüzdeki olayları çarpıtarak, mağduriyetleri kışkırtarak, kötümserlik yayarak önyargıları canlı tutmaya çalışıyorlar. HDP bu kişileri kendi ajandası için kullanıyor. Halkımız bunlara teveccüh etmiyor ve etmeyecek. Her gün gerçek yüzleri biraz daha ortaya çıkıyor.
-Eski bir Taraf yazarı olarak Ahmet Altan'ın son dönemdeki savrulmasını nasıl yorumluyorsunuz?
Allah herkese düzgün yaşlanmayı nasip etsin.
PARALELİN TELİF DAĞITTIĞI LİBERALLER!
-Liberaller AK Parti ile yollarını ayırdı söylemi çok sık kullanılıyor. Sizce liberal seçmen AK Parti ile yollarını gerçekten ayırdı mı?
Bu bir efsane; suni bir söylem. Liberalizme zaten ciddi eleştirilerim var ama, bunlar liberal bile değil, eski rejimin liberal/solcu görünümlü komiserleri. Olur da milli bir irade ortaya çıkmasın diye bu ülkenin siyasetinde, medya, STK ve ekonomi alanında tarlaları sürmüşler. Bunun seçmenle ilgisi yok, bir simülasyon. AK Parti tarihi oy oranlarında şu an. Yüzde 55'leri gördük son araştırmalarda. Vatandaş kimin kim olduğunu gayet iyi biliyor. Sizin bahsettiğiniz; üst elit yapılar. Üniversiteler dahil kültür medya STK'lar dahil tüm alanları parsellemişler. "Liberal" denen şahıslar da bu kliğin önemli bir parçası. Paralelin telif dağıttığı kişiler. Darbe sektirmiyorlar. Bu nasıl liberallik, nasıl solculuk! Alakası yok.
BAZI "ENDİŞELİLER!" MİDESİNDEN KONUŞUYOR
- Bu kavram çok sık kullanılmaya başlandı. Sizce AK Parti'nin bir "fabrika ayarı"sorunu var mı?
Bu da başka bir simülasyon. Seçmenimizin gündeminde böyle bir konu yok bile. Tabanımızın ve tabii ki 79 milyon vatandaşımızın talepleri var; şüphesiz şikâyetleri de olacaktır. İş yapan hata da yapar, ama düzeltmek şarttır. Son seçimde ve şu anki oy oranımızdan da görüyoruz ki, halkımız bu talepleri karşılayacak tek partinin yine AK Parti olduğunu biliyorlar. Bir de bu endişe neymiş belli değil. Midelerinden konuşan bir takım kalemler var ve bunun toplumda karşılığı olduğu izlenimi yaratmak istiyorlar.
ERDOĞANSIZ AK PARTİ PROJESİ TOPLUMDAN KARŞILIK BULMADI
-Bir de toplumda karşılık bulmayan "Erdoğansız AK Parti" söylemi için ne diyeceksiniz?
Bu davanın, bu büyük hikâyenin bugünkü temsilcisi bellidir. Hareketimizin olmazsa olmaz üç unsuru vardır: Halkımız, liderimiz Recep Tayyip Erdoğan ve partimiz. Açık darbe girişimleri, paralel devlet müdahalesi, PKK kalkışması bu sürece engel olamadığı için tabii ki bu hareketin üçlü yapısını bozmaya yöneldiler. Bu "endişeli AKP'liler" meselesi de bu yönde bir tür taktik. AK Parti ve tabanıyla ilgisi yok. Hedefleri Erdoğan dönemini kapatmak. Bu olursa üçlü sacayağını bozacaklarını, başarılı olacaklarını düşünüyorlar. Bunu açık yüreklilikle yapamayacakları için, şüphe, kuşku yaratarak yapma gayretindeler. Ama iyot gibi ortaya çıktılar. Kimse milletimizin birlik ve beraberliğini tefrikada başarılı olamaz.
FİİLİ OLARAK BAŞKANLIK SÜRECİ BAŞLADI
-Siyasi yorumcular Türkiye 22 Mayıs kongresi ile fiilen Başkanlık sistemine geçtiğinin altını çiziyor. Bu AK Parti'nin geleceğini nasıl etkiler?
Etkiledi bile... Biz 2007 yılında cumhurbaşkanını halkın seçmesine dönük anayasa değişikliğinin yarattığı süreci yaşıyoruz. Bu konu şahıs meselesi değildir. Bu milletin talebidir. Oluşan çift başlılığı düzeltmek ve fiili durumu anayasamıza işlemek durumundayız. 2007 yılında halkın bir vesayet makamı olarak kurgulanan Cumhurbaşkanlığı makamında oturacak kişiyi seçme hakkından geri adım atılamaz. Dolayısıyla, oluşan bu fiili durumu anayasamıza tahakkuk ettirmekten daha doğal ne olabilir? Türkiye bir daha koalisyonlara mahkûm olmamalı. Bir daha başbakanlar asılmamalı. Yasama yürütme şu anda iç içe geçmiş durumda, net biçimde ayrılmalı. Şu anki sistem dün gladyo, bugün paralel gibi kliklerin ele geçirmesine uygun şekilde özellikle formatlanmış. Bir tür deli, vesayet gömleği. Bunu düzeltmeyi, sorunsuz bir yapıyı tesis etmeyi çocuklarımıza borçluyuz.
ERDOĞAN İLE UYUMLU OLAN HERKES BAŞIMIZIN TACIDIR
-Binali Yıldırım dönemi AK Parti'de ve seçmende nasıl karşılandı?
Seçmen için AK Parti'nin lideri Sayın Erdoğan'dır. Sayın Erdoğan ile senkronize olan, bu davaya hizmet eden herkes baş tacıdır. Sayın Başbakanımız Binali Yıldırım zaten icraatları ile bu hareketin kendini ispatlamış bir önde gelenidir. Artık başbakandır ve teşkilatımız bundan son derece memnundur. AK Parti bir kitle hareketidir. Kadroları bu kitle hareketinin hizmetindedir. Lideri Sayın Erdoğan'dır. Güçlü yanımız bu olduğu için en çok saldırı da bu cenaha oluyor. Normaldir. Ama kimse bizden bu ayak oyunlarına karşı mücadele etmememizi beklemesin. AK Parti CHP gibi komplolarla ele geçirilecek bir vesayet kulübü değil. Ben de bu vesileyle Sayın Başbakanımızı bir kez daha kutluyor, verdiği hizmetlerden ötürü Sayın Davutoğlu'na da teşekkür ediyorum.
BAŞKANLIK SİSTEMİ ÖNÜ ALINMAZ TOPLUMSAL BİR TALEP
-Başkanlık sistemi Türkiye'nin gündeminden düşmüyor. AK Parti bu konuda nasıl bir strateji izleyecek?
Demek ki bu önü alınamaz bir toplumsal talep. Stratejimiz halkın taleplerine karşılık vermektir. Hızla sistem değişikliğini içeren yeni anayasa teklifimizi Meclis'e indireceğiz. Bu teklifi zaten halktan topladığımız tekliflerle oluşturuyoruz. Bu taslağı halkın müzakeresine sunacağız ve halkımızın görüşlerini metne yansıttıktan sonra son halini Meclis'e indireceğiz. Her şey halkın denetiminde olacak. Anayasayı halka yazdırıyoruz. Süreç nasıl olursa olsun nihai kararı yine referandumla halk verecek. Bundan daha demokratik bir yöntem henüz keşfedilmiş değil. Halkın istemediği hiçbir şey de olmayacak.
GEZİ PROVAKASYONUNUN HEDEFİ ERDOĞAN'DI
-FETÖ ve PKK medyası Türkiye'de diktatörlük rejimi var algısı yaratmaya çalışıyor? Bu algı operasyonu hakkında ne söylemek istersiniz?
Yenildiler. Deşifre oldular. İhanetleri halkımızın birlik ve beraberlik bilincine çarptı, tuzla buz oldu. MGK'da FETÖ ile alınan karar Bakanlar Kurulu'ndan geçtikten sonra mücadele daha da hız kazanacak. Eski Türkiye, vesayet altına alınırken, üst yapılar yukarıda anlattığım gibi ele geçirilmişti. Halkın nüfuz etmemesi için devleti oksitlemişler. Toplum angaryadan başını kaldırıp da siyasi bir hareket yaratamasın diye de PKK, paralel gibi yapıları birer mayın gibi içimize yerleştirmişler. İşte Gezi'nin 3. yıldönümündeyiz. Türkiye en parlak döneminde Brezilya, Mısır ve Ukrayna ile birlikte büyük bir ihanete uğradı. Bunu bu yapılar üzerinden, medyayı kullanarak ve seçilmiş lideri karakter suikastlarıyla tabanı karşısında itibarsızlaştırmak üzere yaptılar. Halkın kafasını karıştırmak, arada el çabukluğuyla seçilmiş lideri devirmek istediler. Yurt dışından destekli geniş bir konsorsiyum vardı. Hepsi birden Erdoğan'a yüklendiler. Buna karşı çıkan bizleri de linç etmeye kalktılar. Sonra da ikinci adım 17/25 Aralık geldi. Bugün hala CHP ve HDP bunu diriltme peşindeler.
KİMSE TERÖRLE MÜCADELEDE BU KADAR CESUR ADIMLAR ATMADI
-Bölgeden gelen son haberler terör örgütünün şehirlerde büyük yenilgiye uğradığını gösteriyor. Türkiye bu kez terörle mücadelesinde başarıya ulaşacak mı?
Ne merhum Özal, ne de merhum Erbakan'ın başaramadığı şeye Sayın Erdoğan tevessül etti. Üç tane süreç açıldı. Neden bu risk alındı? Neden Demirel alamadı mesela? Çünkü başına gelecekleri görüyordu ve müesses nizamla uzlaşma yoluna gitti. O yüzden halk-lider-parti üçlemesinin önemine çok vurgu yapıyorum. Ülkeyi zincirlerinden kurtarmaya niyetliyseniz, halkı arkanıza almak tek doğru yoldur. Halktan uzaklaşanı kurtlar kapar. Sayın Erdoğan analar ağlamasın, çocuklarımız ölmesin diye bu imkânı yaratmaya çalıştı ve kefenini giydi. O yüzden bu ihanetleri affetmek mümkün değil. Süreç aslında başarılı olmuştu. Ancak Suriye iç savaşındaki gelişmeler PKK'ya yeni alanlar açtı. Türkiye'nin içsavaşa sürüklenmesi üzerinden bir anlaşma yaptılar. Ben burada tüm asker, polis, korucu şehitlerimize, Dürümlü'de , Mardin'de arabasında PKK tarafından yakılan muhtarımızda olduğu gibi ülkesine sahip çıkan tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet, gazilerimize acil şifa diliyorum.