Diyarbakır emniyetinden gönderilen, olaylara ilişkin MOBESE kayıtlarının olup olmadığı yönündeki çelişkili yanıtlar üzerine, görüntülerin sağlanması konusunda ihmali olan görevli polisler hakkında suç duyurusunda bulunulması kararlaştırıldı.
MİLLETVEKİLLERİ DE KATILDI
Güvenlik gerekçesiyle Diyarbakır'dan Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesine nakledilen davanın duruşmasına tutuklu ve bazı tutuksuz sanıklar, maktullerin yakınları ve tarafların avukatları katıldı. Mahkemenin geçen celse yaşanan olaylar üzerine duruşmaların kapalı yapılmasına karar vermesi nedeniyle şikayetçilerin birinci, ikinci ve üçüncü derece yakınları, AK Parti İstanbul Milletvekilleri Fatma Benli ve Mehmet Metiner, Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdu, eski AK Parti Diyarbakır Milletvekili Mine Lök Beyaz, bazı HÜDA PAR yöneticileri, gazeteciler ve hakim ve savcı stajyerleri dışında izleyici alınmadı.
Dosyaya giren belgelerin tutanağa geçirilmesinin ardından şikayetçilerin avukatı Necip Kibar, mahkemenin "kapalı duruşma" kararından dönmesini istedi. Cumhuriyet Savcısı Umut Sadak da daha önce yaşananlar göz önüne alınarak, sanıklar ve avukatlarının güvenliğinin sağlanması için duruşmanın kapalı yapılmasını talep ederken, sanık avukatlarından Sinan Tanrıkulu, savcının görüşüne katıldıklarını bildirdi.
Mahkeme heyetince, ara karardan dönülmesi talebi, salonda basın mensupları, milletvekilleri, hakim ve savcı stajyerleri ile bazı şikayetçi yakınlarının bulunduğu ve aleniyetin sağlandığına dikkat çekilerek oy birliğiyle reddedildi.
Şikayetçi avukatlarından Murat Sadak, dosyaya giren belgelerin tamamının UYAP'a yüklenmesini istedi.
Davanın Ankara'ya güvenlik gerekçesiyle geldiğini hatırlatan Sadak, "kapalı duruşma" kararına yönelik, "Güvenliği siz de sağlayamadınız. Yapamadığınız bir şeyin faturasını bize yansıtıyorsunuz." dedi.
"TUTUKSUZ SANIKLAR TUTUKLANSIN"
Şikayetçi avukatlarından Kaya Kartal da "Soruşturma aşaması Çözüm Sürecine kurban giden bu dosyanın kovuşturma aşaması da bize göre çok iyi gitmiyor." ifadesini kullandı.
Mahkemenin daha önce Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi salonunu kullandığını, küçük salonda yargılama yapılmasının sıkıntı çıkaracağını dile getirdiklerini anlatan Kartal, "Küçücük salonda sanıklardan birinin 'İyi ki yaptık' beyanı üzerine küçük bir arbede yaşandı." dedi.
Dava için gelen yüzlerce kişinin adliye önünde olduğunu aktaran Kartal, "Bu kadar insanın dışarıda bırakılması adaleti tatmin etmeyecektir." diye konuştu.
Mahkemenin, bazı sanıkları duruşmaya hazırlık zaptını hazırlarken tahliye ettiğini hatırlatan Kartal, şunları kaydetti:
"Olaydan canlı kurtulan tek kişinin teşhis ettikleri bile maalesef tahliye edildi. Üstelik mahkemece ifadeleri alınmadan. Bir buçuk yıldır firari sanık olarak aranan, daha önce Habur'dan giren kişilerden Adem Kaçmaz, Yüksekova gibi bir yerde yakalandı. Kendi beyanına göre diş doktoruna gidiyormuş. SEGBİS üzerinden sorgulanması sonucunda bu şahıs da bırakıldı. Üstelik bizim bu sanığa soru sorma, yüz yüze gelme imkanlarımız da elimizden alındı. Abdulvahap Turan, mazeretsiz duruşmaya gelmemişti, yakalama kararı çıkarılmıştı. O da yakalandı, serbest bırakıldı. Tutuksuz sanıkların tutuklanarak, adil bir yargılama yapılmasını istiyoruz."
Şikayetçi avukatlarından Mehmet Mahmut Doğan, Yasin Börü'nün bedeninin öldürüldükten sonra çöpe atıldığını, ailesinin üç gün sonra cenazeye ulaştığını anlattı.
"HDP'Lİ YÖNETİCİLERİ AZMETTİRİCİ OLARAK..."
Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması tasarısının TBMM'de bulunduğuna işaret eden Doğan, "HDP'li yöneticilerin azmettirici olarak dosyaya dahil edilmesini istedik. Eğer mahkeme HDP yöneticilerini bu dosyaya dahil etmezse tren kaçacak." dedi.
Bunun üzerine Heyet Başkanı Numan Kılıç, "Bu yetki bizde mi avukat bey?" diye sordu.
POLİSLER HAKKINDA SUÇ DUYURUSU TALEBİ
MOBESE görüntülerinin sorulduğu Diyarbakır Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünün, "kameraların arızalı olduğu ve görüntülerin temin edilemediği" yönünde cevap verdiğini belirten Doğan, oysa Diyarbakır Emniyet Müdürlüğünün, iki celse önce, "en fazla 20 günlük verinin disk ünitelerinde tutulabildiği, sistemin bu süreden sonra mevcut verilerin üzerine kayıt yaptığı"na ilişkin yazı gönderdiğini anlattı.
Doğan, şöyle konuştu:
"Bütün bürokrasiye kanser gibi yayılmış FETÖ terör örgütü dediğimiz grup üzerinde her gün yeni soruşturma yapılıyor. Eğer delillerin toplanmamasından bu grup sorumluysa, neden haklarında soruşturma yapılmıyor? Neden heyet bunlar hakkında suç duyurusunda bulunmuyor? İstanbul'da 54 hakim savcı hakkında iddianame hazırlandı. FETÖ ile alakalı hakim ve savcılar yargılanırken, Diyarbakır Emniyetinde kimi koruyoruz? Neden heyet Cumhuriyet tarihinine geçmiş bir olaya ilişkin görüntüleri muhafaza edememekten dolayı soruşturulmuyor? Bu görüntüler nasıl silinir? Emniyet yetkilileri hakkında suç duyurusunda bulunulsun, azmettiriciler dosyaya eklensin."
Duruşmada hazır bulunan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının avukatı Serpil Penez Şahin, Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Hakkında Kanun'un, "Bakanlık, gerekli görmesi halinde kadın, çocuk ve aile bireylerine yönelik olarak uygulanan şiddet veya şiddet tehlikesi dolayısıyla açılan idari, cezai, hukuki her tür davaya ve çekişmesiz yargıya katılabilir" hükmünü içeren 20. maddesini hatırlatarak, davaya müdahillik talebinde bulundu.
SANIK AVUKATLARININ BEYANLARI
Sanık avukatlarından Sinan Tanrıkulu, sanıkların telefon sinyal kayıtlarına ilişkin raporların dosyaya gönderildiğini belirtti. Raporlara göre müvekkili Ali Güler'in olay yeri ve yakınında olmadığının görüldüğünü söyleyen Tanrıkulu, "Dinlenen ilk gizli tanık dışında hiçbiri müvekkilimin olay yerinde bulunduğunu beyan etmedi. Bu vahşi bir olaydır. Tasvip edilecek bir olay değildir. Müdahillerin de masum bir kişinin cezalandırılmasını istemeyeceğine inanıyorum. Yargılamanın amacı gerçek suçluları bulmaya dönüktür. Olayla alakalı olmayanların sorumlu tutulup, cezaevine atılmasının da bunun kadar acı olduğunu düşünüyorum" diye konuştu.
Bazı tutuklu sanıkların avukatları da müvekkillerinin olaylara karışmadığını savunarak, tahliye talebinde bulundu.Sanık avukatlarından Dilan Coşkun, davada gelinen süreci özetleyerek, "Bu dosyanın esas failleri yok, esas failler yaratılmakta." dedi.
Dinlenen tanık ve gizli tanıkların, müvekkili Hasan Uyanık'ın olay yerinde olmadığını söylediklerini belirten Coşkun, tahliye talebinde bulundu.
Sanıklar Ümit Doğanay, Yıldız Doğanay ile Uğur Doğanay'ın avukatı Fidan Ercan da müvekkillerinin olay günü evde olduklarını savundu.
Ercan, "Ümit Doğanay olay günü evde olduğunu belirtmiştir. HTS kayıtları da bunu doğrulamaktadır. Gizli tanıklar veya kimse kendini teşhis etmemiş. Tahliyesini talep ediyorum. Müvekkilim Uğur Doğanay açısından da gizli tanıklar beyanda bulunmuştur. Ama net teşhis edilememiştir. Gizli tanık 'Zümrüt' kendisi için 'bıyıklıydı' demiştir ama olay tarihinde bıyıksızdı. Tahliyesini talep ediyorum. Müvekkilim Yıldız Doğanay da olay sırasında hastanededir." diye konuştu.
Sanıklar Mehmet Tura ile Mecnun Akkoyun'un avukatı Fuat Hayri Demir, olayda yaralanan Yusuf Er'in beyanında yalan söylediğini ileri sürerek, şunları söyledi:
"Yusuf Er, failler yaratmak adına gerçeği gizlemekte. Yusuf Er yönlendirildi. Beyanı gerçek beyan değil. Müvekilimiz 14 aydır tutuklu. Ahmet Tura da olay günü evinde oturmaya devam etmiş. Canavarca bir işe kalkışmış olan evinde oturmaz. Ahmet Tura, bu olaya katılmamıştır. Mecnun Akkoyun'un da tutuklu kalmasını gerektirecek bir durumu söz konusu değil. Tahliyelerini talep ediyorum."
Avukatların ardından konuşan tutuklu sanıklar da tahliyelerini istedi.
Söz alan müşteki avukatlarından Mehmet Mahmut Doğan, sanık avukatları tarafından provoke edildiklerini savunarak, şöyle konuştu:
"Her duruşma sistematik olarak provoke ediliyoruz, saldırıyı yönlendirmekle suçlanıyoruz. Yusuf Er'in bu davanın varlığını oluşturduğu savunuluyor, Yusuf Er'in karakolda yönlendirildiği belirtiliyor. Yaralanan Yusuf Er merdiven altında saklanmış. Gelenler sanki barış elçisi, terör örgütü üyesi değil. Yusuf ve arkadaşlarının üçüncü kata saklandığı gerçek. Bizi, provoke ederek, duruşmanın kapalı yapılmasını sağlayamazsınız."
Cumhuriyet Savcısı Umut Sadak, sanıklar Uğur Doğanay, Abdurrahim Pamuk, Ali Karakurt, Mehmet Çağlar, Resul Savur, Erken Balaban, Hasan Uyanık dışındakilerin tahliyelerini istedi.
ARA KARARLAR
Mahkeme heyeti, müzakerede bulunduktan sonra, tutuklu sanıkların tutukluluklarının devamına, tutuksuz sanıkların tutuklanması talebinin reddine karar verdi.
Bazı tanıkların ifadelerinin alınması için gönderilen talimat yazılarına cevap gönderilmesinin beklenmesini kararlaştıran heyet, Diyarbakır Emniyetinden gönderilen, olaylara ilişkin MOBESE kayıtlarının olup olmadığı yönündeki çelişkili yanıtlar üzerine, görüntülerin sağlanması konusunda ihmali olan görevli polisler hakkında suç duyurusunda bulunulmasını kararlaştırdı.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının davaya müdahillik talebini kabul eden heyet, duruşmayı 6 Haziran'a erteledi.Öte yandan, görüntülü olarak kaydedilen duruşmaya, sistemde çıkan arıza nedeniyle bir defa kısa süre ara verildi.
Çevik Kuvvet polisleri de duruşma salonunda tedbir aldı.
İDDİANAME
İddianamede Yusuf Er, Yasin Börü, Ahmet Dakak, Riyat Güneş ve Hasan Gökguz'un 7 Ekim 2014'te, Diyarbakır'da terör örgütü PKK/KCK mensuplarınca, "DAEŞ üyesi oldukları" iddiasıyla saldırıya uğradığı belirtiliyor.
Maktuller ile olayda yaralanan Er'in, saldırı üzerine Bağlar semtinde bir daireye sığındıkları, eylemi gerçekleştiren grubun binanın çevresini sardığı ve bu kişileri aramaya başladığı aktarılan iddianamede, eylemcilerin, Er ile maktullerin 5 numaralı dairede olduğunu anlamaları üzerine bir kişinin mutfak balkonundan daireye girdiği ve içeridekilere silahla ateş etmeye başladığı kaydediliyor.
Silahlı kişinin kapıyı açarak, grubun diğer üyelerini de eve aldığı, eylemcilerin ikametgaha sığınanları linç ederek, ateşli ve delici silahlarla yaralayıp üçünü kattaki camdan aşağı attıkları, birini de sürükleyerek binadan dışarı çıkardıkları anlatılan iddianamede, aşağı atılan ve can çekişen maktullere sopa, taş ve tekmeyle saldırıya devam edildiği aktarılıyor.
Olayda Er dışındakilerin öldüğü, ikametgahın tuvaletine sığınan ve bir süre fark edilmeyen Er'in daha sonra bulunduğu, darbedilerek ve kesici aletle yaralanarak buradan çıkarıldığı ancak Er'in, sanıkların elinden kaçmayı başardığı ve 500 metre kadar gittikten sonra bayıldığı da iddianamede yer alıyor.
Sanıkların, dört maktulü "canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme" suçundan dörder, "devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma" suçundan birer olmak üzere, beşer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmaları isteniyor.
İddianamede sanıkların, Er'in yaralanmasına ilişkin de ayrıca cezalandırılmaları talep ediliyor.