Erdoğan'ın konuşmasından satır başları:
Allah güç kuvvet verdiği müddetçe gece gündüz çalışmaya devam edeceğim. Bizim milletimizle özellikle siz muhtarlarımızla muhabbetimiz karşılıklı sevgiye dayalı ilişkimiz birilerini fevkalade rahatsız etti. Muhtarlarımızı, tahkir etmeye kadar vardırıyorlar. Bir konsolosun casusluk davasıyla yargılanan gazeteciyle yanak yanağa fotoğraf çektirmesini eleştirmiştim. Bir mizah dergisi benim bir muhtarla yanak yanağa fotoğraf çektirmemizi yayınlamıştı. Güya biz sadece muhtarlarla fotoğraf çektirirmişiz. İşte ben de tam bunu söylüyorum. Benim yerim milletimin yanı. Sizin yeriniz kimin yanı? Biz bu kafayı çok iyi biliriz.
Yaptıkları işin adını halkçılık koyarak tam bir karamizah sergiliyorlar. Dün ayağındaki çarığı, başındaki kasketi yüzünden Aşık Veysel'i Ankara'ya sokmayan kafayla milleti aşağılamak için benim muhtarla resmimi kapağa basan kafa aynı kafadır. Bunların demokrasi milletsiz bir demokrasi.
Eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri. Ziya Paşa güzel söylemiş be... Eşekten yadigar kalan semer. Mesele bu. Bunların böyle bir şeyi var mı? Bunları teker teker anlatmaya kalksam değil saatler, günler gerekir. Ülkenin hayrına projelerini işitmedik. Sizler muhtarlar olarak bu konulara ilgi duyarsınız. Siz hatırlamıyorsanız diğer vatandaşlarımız hiç hatırlamaz.
BUNLAR CİNSİ SAPIKLARA DAHİ BEL BAĞLAMIŞ DURUMDA
Bunları teker teker başlıklarıyla anlatmaya kalksam değil saatler aylar yetmez. Sizler muhtarlar olarak bu konulara ilgi duyarak gözü ve gönlü açık insanlarsınız. Ülkemizde şöyle bir muhalefet anlayışı var; biz rahat koltuklarımızda oturalım, parti içi dedikodularla uğraşalım, Cumhurbaşkanına sövelim, hakaret edelim, böylece siyaset yapmış olalım. Peki bu şekilde iktidara gelebilir misiniz? Elbette mümkün değil. Dışarıdan bir güç gelsin, üst akıl diyorum ya ben, o bir talimat versin, bunları devirsin ve bizi iktidara getirsinler. Daha üzücü olanın cinsi sapıklara dahi bel bağlamış durumdalar. Ana muhalefet lideri dün bir konuşma yapıyor. Ben konuşmayı onun şahsında başında bulunduğu partinin mensubu hanımefendilerine ve milletime bu çağrıyı yapıyorum. Karaman'dan sonra Türkiye'nin dört bir yanında olaylar patladı. Bunlar sabah akşam Müslümanlıktan dinden imandan bahsediyorlardı. Dinime küfreden müslüman olsa bari...
PEKİ BU SİYASİ SAPIKLARI NE YAPACAĞIZ?
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız olan hanımefendiye tekrar etmeye terbiyenin müsaade etmeyeceği galiz ifadelerle saldırıyor. Bazı sözler televizyon kanallarında biplenerek, sansürlenerek veriliyor. Bakan hanım hakkında çok çok çirkin ifadeler kullanıyor. Cinsi sapık şu anda içeride hesap veriyor. Peki siyasi sapıklara ne yapacağız. Bu zat için söylenen her söz israfdır, fuzulidir, tıpkı kendisi gibi gereksizdir. Bu kişi başında bulunduğu partinin yüz karasıdır. Bir kasetle bu partinin başına gelmedi mi geldi. Bunlardan siyasetçi olmaz. Siyasetçi önce dürüst olacak. Muhalefet partilerin iktidar olup, rahatlarını bozmak gibi bir niyetleri yok zaten.
ŞEHİTLERİMİZİ GENELLİKLE BOMBALI TUZAKLARLA KAYBEDİYORUZ
Türkiye kendi toprakları içinde ve hemen yanıbaşında yaşanan dünyanın son yıllarda karşılaştığı en büyük terör tehditlerinin doğrudan muhatabıdır. Çeşitli yerlerde yaşanan terör olayları hem oradaki vatandaşlarımızın hayatını olumsuz yönde etkiliyor hem de verdiğimiz şehitler bizi üzüyor. Sınırın diğer tarafından çeşitli yönlerden yapılan tahkimat sebebiyle operasyonlarımız biraz yavaş ilerliyor. Güvenlik güçlerimizin verdikleri kayıplar büyük çapta patlatılan bombalardan kaynaklanıyor. Biz sivil vatandaşlarımızın zarar görmemesi konusunda hassasiyet gösterdiğimiz için bu denli sorunla karşılaştık. Güvenlik güçlerimiz her gün terör örgütüne ağır darbeler vuruyor. Gerekiyorsa operasyon yürütülen yerlerin tamamen boşaltılması zaten oturulacak hale gelmeyen yerleri uzaktan imha noktasına gidilmelidir. Buralar tamamen yıkılıp sıfırdan inşa edilmeli. Hemen spekülasyonlar başlıyor.
KENTSEL DEĞİŞİM DÖNÜŞÜM ORADAKİ MÜLK SAHİPLERİ İÇİNDİR
Bölgede yakılan yıkılan yerlere şehitler için evler yapılacağı yalanının uyduruyorlar. Bölgede yapılan kentsel değişim dönüşüm de oradaki mülk sahiplerine yönelik yapılacak işlerdir. Bu mülk sahibi olmayanlar ise nasıl bundan önce orada kirada yaşıyorsa yine orada kirada yaşamaya devam edecekler. Bu süreç içerisinde devletimiz tarafından kira yardımı yapıyorlar. Adil olmak bir devletin şanındandır, şerefindendir. Güvenlik güçlerimizin bir tırnağını oradaki beton yığınlarına değişmeyiz. Şehitlerimizin yakınlarının acısı bizim şu andaki yaşadığımız gibi değil, bunu çok iyi biliyoruz. Şehitlik bu toprakları vatan yapan o kanın ta kendisidir. Ülkenin ve milletin bekası için canını ortaya koyan kahramanlarımızı omuzlarımızın üzerinde taşısak yeridir.
PAÇAVRALARI ANCAK KENDİ KEFENLERİ YERİNE KULLANABİLİRLER
Şehitlerimizin yakınlarına, gazilerimize ne yapsak hakkımızı ödeyemeyiz. Biz bu coğrafyayı vatanımız olarak kabul ettiğimiz, hayatımızı burada sürdürmekle kararlı olduğumuz müddetçe bu mücadele bitmeyecektir. Birilerin başka vatanları olabilir, ama bizim gidecek başka yerimiz de yok, bu toprakları bırakmaya niyetimiz de yok. Bu böyle biline. Milletimizin birliğini, beraberliğini hedef alarak bizi köşeye sıkıştıracaklarını sananlar, üzerine bastıkları toprağın bir de altına baksınlar. Ecdadımız bayrağımızın rengini kırmızıyı çok sevdikleri için belirlememişler; rengini şehitlerimizin kanından alıyor onun için belirlemişler. Kendi paçavralarını bayrağımızın yerine dikmeyi düşünenler onları ancak kendi kefenleri olarak kullanabilirler.
YA BU DEVLETTE VARSIN YA DA YOK OLUP GİDECEKSİN
Bu vatanda kimse operasyona kalkışmasın, kalkışırlarsa şu andaki bedeli ödemeye devam edeceklerdir, bunu böyle bilsinler. Bizim Türkiye Cumhuriyeti devletimizden başka bir devletimiz asla yoktur. Çıkmış birisi paralel devlet, öbürü çıkmış bilmem ne devlet. Ya bu devlette varsın ya da yok olursun. Onun içinde bir olarak, iri olarak, diri olarak hep birlikte Türkiye olarak hedeflerimize ulaşacağız. Parçalanmayacağız, birbirimizi Allah için bu vatan için seveceğiz. Hala ülkemizin içeride ve dışarıda verdiği mücadelenin anlamını tam olarak kavrayamayanların haline üzülüyorum. Suriye meselesini, oradaki üç beş terör örgütünün savaşını, bir zalimin iktidarını sürdürme mücadelesi olarak görmek yanlıştır. Irak'taki kriz sadece mezhep çatışması değildir. Mısır'daki durumun tabii dinamiklerin ürünü olarak kabul edemeyiz. Kafkasya'da alevlenen çatışmalar. Afrika'da, güney Asya'da bitmek bilmeyen sancılar birbirinin ürünüdür.
BM GÜVENLİK KONSEYİ'NDE 196 ÜLKE DE TEMSİL EDİLMELİ
BM'de 196 ülke var hepsinin kaderi 5 ülkenin ağzına bakar. Böyle adalet olur mu? 5 tane daimi üyenin hepsi de hıristiyan. İçlerinde bir tane müslüman ülke yok. Hani dünyada inanç özgürlüğü, böyle bir adalet olur mu? Her inancın temsil ettiği bir BM Güvenlik Konseyi yok ki ortada. Kıtalar olarak sadece Avrupa, sadece Asya bir de Amerika var. Diğer yerler yok. Adil olmayan bir dünyada biz nasıl karar vereceğiz? Suriye'de tek başına Rusya hayır diyor, iş bitiyor. Çin'le beraber hayır diyor iş bitiyor. Adil olmak her devletin bana göre kalış sebebidir. Birinci dünya şartlarıyla bugünkü şartlar aynı değildir. Dünyanın yeniden reforme edilmesi lazımdır. Yeniden dizayn edilmesinde 196 ülke de burada belli aralıklarla görev verilmeli. BM Güvenlik Konseyi'nin daimisi geçicisi olmaz. 20 ülkeden oluşuyorsa 20'si daimi olacak. 2 yılda bir görev süresi değiştikçe 10 yılda bir böyle bir görev aynı ülkelere gelebilir.
7 MİLYARLIK DÜNYA NÜFUSU BU ADALETSİZLİĞİ KALDIRAMAZ
Şu anda dünyada 1 milyar 700 milyon müslüman var ama müslümanların BM'de bir tane temsilcisi yok. Bunu söyledi diye Tayyip Erdoğan diktatör oluyor, özgürlüklerin karşısında oluyor. Ben bunu her zaman söylemeye devam edeceğim, birileri söylemese de. Ülkemizdeki medya şöyle der böyle der, ne derse desin, hak bildiğimizi söylemeye devam edeceğiz. 7 milyarlık dünya nüfusu bu haksızlığı, adaletsizliği, zulmü kaldıramaz. Biz ülke ve millet olarak sağlam durmak zorundayız. 2023 hedeflerimize ulaştığımızda emin olunuz çok şeylerin değiştiğini göreceğiz. İslam İşbirliği Teşkilatı önümüzdeki günlerde İstanbul'da toplanacak. 3 yıl süreyle İslam İşbirliği Teşkilatı'nda bizler Türkiye olarak yönetimi elde tutacağız. Yapılması gerekenleri en güzel şekilde değerlendirerek inisiyatif kullanabilecek hale getirmenin çalışmalarını yapacağız.
BU ZALİM BİR AN ÖNCE LAHEY ADALET DİVANI'NA GÖNDERİLMELİ
Suriye ve Irak'ta bazen öyle hadiseler yaşanıyor ki, bazı karşılaşmalar yapmadan edemiyorsunuz. Milyonlarca insanların ölümüyle sonuçlanan operasyonlar yapıldı. En önemli gerekçe kimyasal silahtı. Şimdi soruyorum; kimyasal silahlarla ne kadar kişi öldü? Bin beşyüz iki bin, bilemediniz 5 bin. Peki konvansiyonel silahlarla ölenlerin sayısı ne kadar. Suriye'de 500 bin. Kimyasal silahlarla ölenler 5 bin, konvansiyonel silahlarla ölenler 500 bin. Sonucu ölüm olan kullanılan silah ne olursa olsun sonucu ölümse benim için ha kimyasal olmuş ha konvansiyonel olmuş ne farkeder. Bizim Lahey Adalet Divanı'na bu zalimi sevketmemiz gerekmez mi? Neyse bedelini ödesin. Bu adam elini kolunu sallaya sallaya dünyada dolaşıyor. Tabii gittiği yer sadece Rusya. Ama bakıyorsunuz temsilcileri BM'ye kadar gelebiliyor.
AYRINTILAR GELİYOR...