TÜRKİYE'YE SALİH NECCAR İSMİYLE GİREN BİR CANİ!
…Üç gün sonra, ne olduğunu kimsenin doğru dürüst bilmediği, ama PKK'nın bu gibi durumlarda hep öne sürdüğüTAK sahneye çıktı (herhalde kendilerine çıkın ve üstlenin, şimşekleri PYD/YPG'den kendi üzerinize çekin talimatı verildi). Biz yaptık, militanımız da Abdülbaki Sönmez'dir dediler. İlk verdikleri resmin etrafında bir photoshop tartışması yaşandı. Giderildi, ikinci fotoğraf yayınlandı, durum açıklık kazandı. Van'da bir baba, bu benim oğlumdur, şu kadar yıldır kayıptı, soyadımız da Sönmez değil Sömer'dir diye düzeltti. İki teşhis birleşti, buluştu. Abdülbaki Sömer'in, Türkiye'ye giriş çıkışlarını Suriyeli mülteci Salih Neccar kimliğiyle gerçekleştirdiği anlaşıldı.
SİLAHSIZ İNSANLARI BİLEREK ÖLDÜREN SOĞUKKANLI KATİLDEN KAHRAMAN ÇIKARMAK!
Öyle veya böyle; 17 Şubat 2016'da bir katliam cereyan etti Merasim Sokak'ta. Arapça katl(fiil), kesmek, adam öldürmek (murder). Türkçede (a'yı uzatmaksızın) katil diye söyleniyor. Yapan ise (a'nın uzatılmasıyla) kâtil veya kaatil (murderer). Sözcük anlamıyla katl-i âm, halkın ya da büyükçe bir topluluğun kesilmesi, katledilmesi (öldürülmesi); günümüz Türkçesiyle toplu kıyım (massacre veya mass murder).Buna göre, 20 Temmuz 2015 Suruç saldırısı da bir katliamdı; 10 Ekim 2015 Ankara Garı saldırısı da bir katliamdı; işte şimdi bu da bir katliam. Her cinayetin mutlaka bir cânisi, her katliamın mutlaka en az bir (veya birkaç veya birçok) kâtili var. 17 Şubat 2016 katliamının kâtili de Abdülbaki Sömer, Kürtçe adıyla Zinar Raperin, sahte kimliğiyle Salih Neccar. Az buz değil; 28 kişinin kâtili. Giriştiği intihar saldırısında kendisinin de ölmüş olması bu gerçeği değiştirmiyor. Herhangi bir savaş veya çatışma sırasında değil; silâhsız insanları bilerek, isteyerek, taammüden, topluca öldürebilen soğukkanlı bir kâtil, bir câni olarak karşımızda duruyor.
BÖYLE BİR KATLİAMIN HİÇBİR AHLAKİ ÖĞRETİDE YERİ YOK!
Terör, terör örgütü, terör saldırısı vb söyleminden bıktım. Evet, öyle; ama bu "polisiye" klişeler (Erkan Koca'nın ifadesiyle "objektif güvenlik" terminolojisi; Serbestiyet'te bkzTerörün ardından, bugün, yani 23 Şubat 2016) çok daha derin bir gerçekliğin üstünü örtmeye de yarıyor. Türkiye'nin insanları bu gerçeklikle yüzleşmek, vicdanî bir hesaplaşmaya girmek zorunda. Bunun için başka, kalıplaşmamış, kişilere sorumluluk veren, tek tek bireyleri durup düşünmeye sevkedecek ifadeler bulmak lâzım. Böyle bir fiilin ve böyle bir failin, hiçbir ahlâk anlayışı ve öğretisinde yeri yok.
Amerika'da sık sık görülen okul-kampüs katliamlarının, Charlie Hebdo saldırısının, sonraki Paris bomba ve tarama eylemlerinin, IŞİD boğazlamalarının, Suruç'un, Ankara Garı patlamasının sorumluları gibi, Abdülbaki Sömer de hunhar (sözcük anlamıyla kan dökücü) bir canavar. Bırakın terör üzerine varyasyonları. Topluma bunu böyle anlatabilme sorunu önümüzde duruyor.
HDP'Lİ YÖNETİCİ VE VEKİLLERİN KATİLLİN CENAZESİNDE NE İŞİ VAR?
BU FETİŞİST BİR ŞİDDET AYİNİ!
Özetle, fetişist bir şiddet âyini gerçekleştirilmiş. Apaçık bir "haklı şiddet" kutlaması ve kutsaması yapılmış. Bu, işin her bakımdan ve tam anlamıyla şirazesinden çıkması demek. Bakın, HDP bile bir anlamda dağılıyor, parçalarına ayrışıyor, ne yaptığını hiç ama hiç bilmez hale geliyor bu ölüm rüzgârı karşısında. Ahlâk, değer, rasyonalite, karşılıklı konuşabilme, argüman kurabilme, ikna edebilme -- hiçbir şey kalmıyor tutunabileceğimiz. Eğer bu böyle olacaksa. Artık hiçbir eşyanın, hiçbir ortak adını koyamayacaksak. Onun için diyorum ki, ülke olarak, toplum olarak çok kritik bir noktaya gelmiş bulunuyoruz.