İŞTE AHMET KEKEÇ'İN BUGÜNKÜ YAZISINDAN BAZI BAŞLIKLAR:
KONUŞMAYA DEVAM EDERSE BALBAY DA KOVULACAK!
Konuşmaya devam ederse (ki, devam edeceği görülüyor), CHP İzmir milletvekili Mustafa Balbay partiden atılabilir. Bunu, Aylin Nazlıaka'nın başına getirilenlerden biliyoruz. Nazlıaka, fotoğraf olayının muhbiri olarak biliniyor.
Hani, oda arkadaşı Zeynep Altıok'un "Artık yeni şeyler söylemek gerekir" diyerek Atatürk'ün fotoğrafını duvardan indirdiğini iddia etmişti ya... Takdir beklerken ihraç tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştı hani. O hanımefendi işte!
Geçen hafta, bir kısım eski vekil kampanya başlattı.
Zeynep Altıok partiden atılmalıydı.
Böyle bir vekil Atatürk'ün partisine yakışmıyordu.
Kampanya "içeri"de de yankı buldu.
KILIÇDAROĞLU'NUN FETÖ'YE DESTEĞİNİDEN RAHATSIZ OLAN MİLLETVEKİLLERİ TEPKİLİ
Kılıçdaroğlu'nun paralel örgütle yakınlaşmasından rahatsız olan bir grup milletvekili, fotoğraf olayını gerekçe göstererek, kampanyacı vekillere destek verdi...
Hem, Atatürk'ün fotoğrafını indiren milletvekili partiden atılmalıydı, hem de Atatürkçülükle çelişen politikalar gözden geçirilmeliydi.
Parti yönetimi, kampanyacıları susturmak için üç vekilden oluşma bir "araştırma komisyonu" kurdu.
Komisyon gerekli araştırmayı yapacak, Atatürk'e yönelik bir saygısızlık saptarsa bunu parti yönetimine rapor edecekti ve Altıok'a disiplin yolu açılacaktı..
Tam tersi oldu.
Fotoğraf olayının sanığı olan Altıok değil, bu olayı açığa çıkaran Nazlıaka suçlu bulundu.
Soru şu:
Nazlıaka, partiyi zora sokacak bir "beyan"da bulunduğu için mi, yoksa nicedir parti içine konuşulan "paralel yapı-Kılıçdaroğlu" ortaklığına ilişkin spekülasyonlara malzeme ürettiği için mi ihraç tehlikesiyle karşı karşıya kaldı?
Bence ikincisi.
NAZLIAKA GİBİ BALBAY DA KILIÇDAROĞLU'NUN HUZURUNU KAÇIRIYOR!
Nazlıaka, "parti içinde Atatürk'e gerekli özen gösterilmiyor" biçiminde yorumlanabilecek bir olayı faş ederek, zımnen bir başka ortaklığı (bir başka siyasal- ideolojik birlikteliği) ifşa etmiş oldu. Dolayısıyla, huzurları kaçırdı.
Kaç zamandır, Kılıdaroğlu'nu paralel yapının temin ettiği kirli malzemelerle siyaset yaparken görüyoruz. Son iki yıl içinde dört büyük seçim yaşadık; Kılıçdaroğlu bütün seçim dönemlerini tape okuyarak ve FETÖ iddialarını seslendirerek geçirdi.
Bu durumun parti çevrelerinde hoşnutsuzluk yarattığı sır değil.
Kılıçdaroğlu'nun eleştirildiği ikinci konu ise, partiyi mezhep asabiyyetiyle yönetmesi; iç ve dış politikada "mezhepçi" bir pozisyon alması, hatta Türkiye'nin hasmı olan Rusya, İran ve Suriye gibi ülkelerle iş tutması... CHP, bu konuda da paralel örgütle tam bir ittifak halinde... Bazı CHP'liler, bu durumun, "Yurtta sulh cihanda sulh" ilkesiyle bağdaşmadığını söylüyorlar ve Kılıçdaroğlu'nu "millî" refleksler göstermeye çağırıyorlar.
Nazlıaka huzur kaçırmıştı.
Mustafa Balbay da huzur kaçırıyor.
Önce, gazetesinden atıldı... Gazetesinin (yani Cumhuriyet'in), paralel yapıyla ve PKK'yla işbirliği içinde olduğunu iddia etmişti. İddiasını, somut olaylarla gerekçelendirmişti. Payına düşen, kapının önüne konulmak oldu.
Balbay'ın iddiaları, aynı şekilde, parti yönetiminde de huzursuzluk oluşturmuş durumda.
BALBAY'IN CUMHURİYET İÇİN SÖYLEDİKLERİ CHP İÇİN DE GEÇERLİ!
Dün konuştuğum bir CHP milletvekili şunları söyledi: "Kemal Kılıçdaroğlu en çok partinin kemik tabanından çekiniyor. Kemalist reflekslere sahip taban, Kılıçdaroğlu'nun Atatürk karşıtı çevrelerle kurduğu ilişkiden rahatsız. Erdoğan düşmanlığı nedeniyle bu rahatsızlık şimdilik açığa çıkmıyor ama kavga büyük. Çünkü Balbay'ın Cumhuriyet gazetesi için söyledikleri, CHP için de geçerli. CHP'de FETÖ'cüler ve bölücüler rahatlıkla barınabiliyor, hatta himaye bile ediliyor ama kendilerine Atatürkçü diyenler bir bir dışlanıyor..."
Milletvekili, uzun bir liste sundu; Süheyl Batum'dan Şahin Mengü'ye...
Sayıları 25'i bulan "dışlanmış" (ve yeniden listeye konulmayan) milletvekillerinin ortak özelliği ise, paralel yapı karşıtı olmaları.
Konuşmasını şu bilgiyle tamamladı: "Balbay, dışlanmış milletvekilleriyle de görüşüyor. Partiden atılırsa, şaşırmamak lazım..."