Türkiye 1 Kasım seçimlerinden 2 ay sonra yeni Anayasa'yı tartışmaya başladı. Sivil Anayasa yolunda geçtiğimiz Perşembe günü önemli bir adım atıldı. Türkiye Anayasa Platformu tarafından düzenlenen "Yeni Anayasa İçin Hep Birlikte" başlıklı toplantı Ankara'da düzenlendi. İlk toplantıya siyasi partiler değil Cumhurbaşkanı Erdoğan davet edildi. 16 kuruluşun hazırladığı çağrı metnine 300'ü aşkın sivil toplum kuruluşu imza attı. Bu katılımın bin imzayı bulacağı belirtiliyor. Türkiye 34 yıl sonra ilk kez sivil Anayasa'yı bu kadar yoğun tartışıyor. Birçok kriz yaşayan Türkiye kamuoyu, artık sivil Anayasa'ya evet diyor. Peki bundan sonra nasıl bir yöntem izlenecek? Türkiye'yi siyasi ve ekonomik krizlere açık hale getiren bu sistem değişecek mi? Türkiye darbecilerin yaptığı anayasayı tamamen değiştirebilecek mi? Tüm bu soruları Türkiye Anayasa Platformu'nun sözcüsü Ali Yalçın'a sorduk.
-Neden böyle bir çağrıda bulunma ihtiyacı hissettiniz?
Bir önceki dönemde Meclis Uzlaşma Komisyonu toplanmış, 60'a yakın maddede uzlaştıkları halde bir sonuç alınamamıştı. Anayasa konusunda tıkanıklık sözkonusuydu. 1 Kasım seçimlerinden önce her parti farklı seçim vaatleriyle seçmenlerine yeni anayasa vaatlerinde bulundu. Çeşitli kuruluşlar da benzer çalışmalar yaptı. Bizler Sivil Toplum Kuruluşları olarak tıkanmış olan bu yeni Anayasa meselesini daha derli toplu bir yapı olarak bir çağrıda bulunmanın bir ihtiyaç olduğunu düşündük.
300 STK YENİ ANAYASA İÇİN YOLA ÇIKTIK
-Çağrı kimden yapıldı?
Memur Sen olarak biz çağrıda bulunduk. Bunun üzerinden 16 kuruluş bir metin üzerinde birleşti. Kısa sürede logo ve kurumsal çalışmalarımızı tamamladık ve geçtiğimiz Perşembe günü Sayın Cumhurbaşkanımızın da katılımıyla bir deklorasyon yayınladık. İlk toplantıyı Sayın Cumhurbaşkanı'mızla birlikte yapmayı uygun gördük. Herhangi bir parti lideri ile yapmak yerine başlangıcı Sayın Cumhurbaşkanı ile yapmanın daha sağlıklı olacağını düşündük.
-16 çatı kuruluşun isimleri geçti. Kimler bu kuruluşlar?
Anadolu Platformu, ASKON, Birlik Vakfı, Cihannüma Derneği, Ensar Vakfı, Hak-İş, HUDER, İHH, İlim Yayma Cemiyeti, İnsan ve Medeniyet Hareketi, Memur-Sen, MÜSİAD, ÖNDER, Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı, TÜMSİAD ve TÜRGEV çatı kuruluşu olarak bu çağrıya imza attı.
-O toplantıda sadece 16 STK yoktu sanırım.
Bu 16 STK Türkiye Anayasa Platformu'nun yürütme kurulu. Biz bir metni oluşturarak bütün STK'lara bir çağrıda bulunduk. Bu çağrı metnini bütün STK'lara gönderdik. Şu an itibariyle çağrımıza 300'ü aşkın STK imza attı. Bundan önce yapılan tekil çalışmaları elbette değerli görüyoruz. Ama bu kez "Yeni Anayasa İçin Hep Birlikte" diyoruz.
-Bu çağrıya imza atmayan, yeni Anayasa konusunda sizden farklı düşünen STK'ların tavrı ne oldu?
Şu an katılım süreci devam ediyor. Şu ana kadar hiçbir STK'dan karşı duruş ve bir itibarsızlaştırma kampanyası görmedik. Bizim çağrımız bütün sivil kuruluşlara. Kimseye karşı bir önyargımız yok.
MİLLİ İRADEYE SAYGILI HERKESE KAPIMIZ AÇIK
-Peki temel hassasiyetleriniz yok mu?
Elbette bazı temel hassasiyetler koyduk. Biz şu an biraraya gelmiş olan 300'ü aşkın kuruluş olarak Gezi provakasyonuna, 6-8 Ekim olaylarına, 17-25 Aralık operasyonuna karşı olan, millet iradesini önemseyen kuruluşlar olarak buradayız. Yani bizim bir duruşumuz var.
-Yeni Anayasa'da temel çıkış noktanız neresi peki?
82 Anayasası'nın yanlış olduğunu tespit etmek için çok fazla doneye gerek yok. 34 yılda değişiklik sayısı 20'yi bulmuşsa bu Anayasa yanlıştır. Bu Anayasa değişecekse STK'ların sözleri burada çok değerlidir. Biz 82 Anayasası'na bir kutsiyet atfetmiyoruz. Temel hak ve özgürlükleri teminat altına almadığını düşünüyoruz. Vesayeti demokrasi ile makyajlayan bir demokrasi olduğunu düşünüyoruz. Yeni Anayasa'nın evrensel değerleri, temel hak ve özgürlükleri, milli ve yerli değerleri merkeze alan bir anlayış içerisinde olması gerektiğini düşünüyoruz.
-Startı verdiniz. Şimdi ne yapmayı planlıyorsunuz?
-Bütün sivil toplum kuruluşları örgütsel güçlerine birleştirerek artık alana indi. Bu meseleyi bazı siyasetçileri kayıkçı kavgasından çıkararak gücümüzü ortaya koymayı hedefliyoruz. Öncelikle bölge toplantıları yapmayı planlıyoruz. Bütün üyelerimiz halkla buluşacak. Yurtdışındaki insanlarımızı da bilgilendirmek için toplantılar yapmayı planlıyoruz. Yeni Anayasa'nın içeriğinde hükümet sistemlerinin değişikliği gündeme gelecekse Parlamenter sistem, Başkanlık Sistemi, Yarım Başkanlık Sistemi ve bunların birbirinden farklarını halkımıza anlatacağız. Bunlarla ilgili yayınlar hazırlayarak yaptığımız toplantılarda bunları halka dağıtacağız.
-Siyasilerle görüşecek misiniz?
Siyasilerle bu anlamda görüşmek için meclis içinden ve dışından tüm siyasi partilerle görüşmek için taleplerimiz olacak. Yeni Anayasa konusunda hiçbir siyasi oluşuma önyargılı bakma lüksümüz yok. Milletin anayasası diyorsak milletin tamamının katkısı olmaması gerekiyor.
-AK Parti'ye yakın bir oluşum olduğunuz gibi bir algı var. Bu algıdan rahatsız mısınız?
Bu oluşumu böyle kategorize etmek elbette yanlış. Ama başka bir yanlış daha var. Bakın AK Parti'yi bu tartışmanın dışında tutarak bir şeyi başarma şansınız yok. AK Parti bu ülkede halkın oylarının yüzde 50'sini almış bir siyasi parti. Türkiye'nin en büyük siyasi hareketi. Hükümet AK Parti'den, Sayın Cumhurbaşkanı da AK Parti içinden çıkmış bir isim. AK Parti'yi dışarıda tutarak yapılacak her çalışma bir fantazidir.
BAŞKANLIK OLMAZSA HER KRİZE GEBEYİZ
-Sivil Anayasa'nın önemli bir boyutu da Başkanlık Sistemi. Başkanlık sisteminin önemli olduğunu düşünüyor musunuz?
Kenan Evren-Özal çatışmasını biliyoruz. Demirel ile Özal'ın, Demirel ile Erbakan'ın karşı karşıya geldiği zeminler oldu. Türkiye krizlere girdi. Sezer-Ecevit dönemini hatırlarsınız.Anayasa kitapçığı fırlatıldı, Türkiye ekonomik krizlerle kıvrandı. Sayın Erdoğan ile Sezer ile yaşadığı gerginlikleri hatırlayın. Çankaya'ya giden her karar geri dönüyordu. Türkiye'nin bu konudaki hafızası yeterlidir. Bu konuda yeni tecrübelere ihtiyacımız yok. Geleceğe ilişkin cümleler kuruyorsak Başkanlık Sistemi ve Yeni Anayasa önemli bir fırsattır.
-Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Davutoğlu farklı siyasi gelenekten gelseydi bu coğrafyada yaşanan gelişmelerin etkisini daha fazla mı hissederdik?
Bakın biz siyasi tartışmaların dışında bakıyoruz bu meseleye. Türkiye siyasi ve ekonomik krizlere gebe bir ülke. Dünyadaki siyasi konjonktür de bütün krizlere açık hale getirdi ülkemizi. Şu an eğer bir kriz olmuyorsa Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın aynı gelenekten gelmesi nedeniyledir. Eğer Türkiye'de bir koalisyon dönemi olsa, Cumhurbaşkanı ve Başbakan ayrı siyasi gelenekten geliyor olsa tam krizin ortasına düşmüş olacaktı. Türkiye'nin geleceğine yönelik adım atacak zemin tam da şu an çok önemlidir. Bu yüzden Sivil Anayasa ve bu yüzden Başkanlık diyoruz.
-Peki gerçekler bu kadar ortada iken muhalefet neden bu kadar yoğun olarak karşı çıkıyor bu sisteme?
Türkiye'de sistem kurgulanırken akredite olmayan insanların Cumhurbaşkanlığı makamına çıkamayacağı bir düzen kurulmuştu. Veseyat kurumlarının onay vermediği isimlerin Cumhurbaşkanı olmasına imkan yoktu. Bu da darbecilerin işini kolaylaştırdı. Cumhurbaşkanı'nı halkın seçmesi ile bu zemin kırılmış oldu. Sayın Erdoğan seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı olarak vesayet odaklarının bu düzenini bozdu. Bu milletin inancı, medeniyeti ve değerleri ile kavgalı olan insanların artık Cumhurbaşkanı olma imkanı ortadan kalkmıştır.
BAŞKANLIĞA DEĞİL MİLLİ İRADEYE KARŞILAR
-Yani Başkanlık sistemine değil milli iradenin yönetime yansımasından mı rahatsızlar?
Şimdi Başkanlık sistemi ile vesayet odakları tamamen devre dışı kalacak. Bence karşı oldukları Başkanlık Sistemi değil milli irade. Ülkenin geleceğini siyasi kavgalara alet etmemek gerekiyor. Ülkemiz krizlere gebedir. 7 Haziran ile 1 Kasım arasındaki süreçte bunu gördük. Bu süreç içinde partiler uzlaşmayı sağlayamadılar. Suriye'nin paramparça olduğu, Irak'ın küresel operasyonlarla istikrarsızlığa sürüklendiği bir coğrafyada Türkiye'nin ana hedef olduğunu gözden kaçırmamalıyız. Terör tam da böyle bir zeminde ortaya tekrar sürüldü. Bu oyunu görmek lazım. Böyle bir ortamda Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın taban tabana zıt siyasi söylemlerle hareket ettiğini düşünelim. Türkiye yönetilemez hale gelir. Bunun için yeni Anayasa ve Başkanlık sistemi mutlaka tartışılmalıdır.
-Zor bir yola çıktınız. Yeni Anayasa'yı hayata geçirebilecek kamuoyunu oluşturabileceğinize inanıyor musunuz?
Türkiye 34 yıl sonra bunu başarmalı. Başarması için yola çıktık. Yeni Anayasa için sahalardayız. Önümüzde uzun bir süreç var. Yeni Anayasa meselesi bütün siyasi tartışmaların üzerinde olmalıdır. Toplumun her kesimi bu meseleye böyle bakmalıdır. Yeni Anayasa'yı başarırsak Türkiye kazanır, başaramazsak hepimiz kaybederiz.
Ali Yalçın "Yeni anayasa yerli ve milli olmalı"
İsa Tatlıcan - Sabah.com.tr