TBMM Başkanvekili HDP'li Pervin Buldan'ın yönettiği birleşimde Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Başika kampında sürdürülen askeri eğitim faaliyetleri ve bu bağlamda son günlerde yaşanan gelişmeler hakkında bilgi vermek için söz aldı. Bakan Yılmaz, Irak'ın istikrarının sağlanmasının IŞİD'in etkisiz hale getirilmesinden geçtiğini savunarak "Türkiye için en önemli ülkelerden biri Irak'tır. Geçtiğimiz 30 yıllık sürede Irak'ın yaşadığı her kriz ülkemiz açısından ağır sonuçlar doğurmuştur. Dolayısıyla Irak'ın barış içinde yaşayan müreffeh bir ülke hâline gelmesi ulusal çıkarlarımızın gereğidir. Ne yazık ki Irak ciddi bir bölünmüşlük ve istikrarsızlık içindedir. Suriye'de son 4 senede yaşanan sıkıntılar Irak'ta istikrarın tesisi yönündeki çabaları daha da güçleştirmiştir. 4-5 yıl önce çok büyük güç kaybeden Irak El Kaidesi Suriye'deki krizle birlikte yeniden canlanmıştır. Bu terörist grubun içinden neşet eden DEAŞ Irak'taki etnik, mezhepsel ve siyasi fay hatlarını istismar etmiştir. Neticede ülkemiz, bölgemiz ve uluslararası camia için açık bir tehdit hâline gelmiştir. DEAŞ'ın arz ettiği tehdidin temelinde ise Irak topraklarının üçte birini kontrol altında tutması ve Musul gibi stratejik, ekonomik ve lojistik açıdan kritik önemi haiz bir vilayeti ele geçirmesi yatmaktadır. Dolayısıyla, Irak'ın istikrarının sağlanması DEAŞ'ın etkisiz hâle getirilmesinden geçmektedir. Bu da ancak, öncelikle stratejik öneme sahip Musul'un DEAŞ'tan geri alınmasıyla mümkündür" dedi.
Cevabının aranması gereken sorunun, Musul'u kimin, hangi güçlerle ve hangi kapasiteyle geri alabileceği olduğunu söyleyen Bakan Yılmaz şöyle devam etti: "DEAŞ'ın 2014 yaz aylarında tüm dünyayı şaşırtan bir süratle Irak'ın üçte birini kontrolü altına almasını sadece bu örgütün mensuplarının sahip olduğu deneyim ve ellerindeki muharebe imkânlarıyla açıklamak mümkün değildir. Uluslararası toplumun 2003 yılından bu yana geniş kaynaklar harcadığı, Musul'da konuşlu 70 bin kişilik Irak ordusu herhangi bir mukavemet göstermeden Musul'u DEAŞ'a teslim etmiştir. Silah endüstrisinin son teknoloji ürünleri Irak ordusunca DEAŞ'ın kontrolüne bırakılmıştır. DEAŞ taarruzu karşısında neredeyse tümü Şiilerden oluşan Irak ordusu, Sünni bir vilayet olan Musul'u vatan toprağı olarak görmemiş, o toprakları savunmak için tek kurşun dahi sıkmamıştır. Buna mukabil, Musul'un yerel halkı, merkezi hükümetin yıllara şamil dışlayıcı ve mezhepçi siyasetinden duyduğu bıkkınlık ve öfkeyle DEAŞ'a da direniş göstermemiştir. Dolayısıyla, bir bütün olarak değerlendirildiğinde, DEAŞ'ın Musul'daki ilerleyişinin en önemli nedenlerinden biri, Irak'ta. Diğeri ise grupları dışlayan mezhepçi merkezi yönetimin uygulamalarıdır."
Yerel halk ve kuvvetlerin IŞİD'in etkisiz hale getirilmesinde güvenilmesi gereken gruplar olduğunu savunan Bakan Yılmaz, "Buradan çıkan sonuç açıktır; DEAŞ'ın etkisiz hâle getirilmesinde yerel halk ve kuvvetler, güvenilmesi gereken tek gruptur. Musul gibi bölgelerde, halkın, DEAŞ'la mücadeleye katkı vermesinin sağlanması için DEAŞ sonrası dönemin geçmişteki ayrımcılığa benzemeyeceğine ikna edilmesi şarttır. İşte, bu nedenledir ki gerek Irak Ulusal Meclisi gerekse Irak Hükümeti 'ulusal muhafızlar' fikrinin hayata geçirilmesi için uzun bir süredir yoğun çaba sarf etmektedir. Ancak Irak'ın içinde bulunduğu mevcut durumdan doğrudan sorumlu olan Bağdat'taki bazı çevrelerin sürekli engellemeleri nedeniyle Ulusal Muhafızlar Yasa Tasarısı Irak Parlamentosundan geçememektedir" ifadelerini kullandı.
Bakan Yılmaz, konuşmasında şunları kaydetti: "Ülkemiz, DEAŞ'ın Irak'taki mevcudiyetine karşı yürütülen mücadelede yerel boyutun arz ettiği önem ışığında Musul ulusal muhafız kuvvetinin çekirdeğini oluşturacak gönüllü kuvvetlerin eğitimine 2015 Mart ayında Başika Zelikan kampında başlamıştır. Bu destek, dönemin Musul Valisi Etil Nüceyfi'nin çağrısı üzerine ve Irak Hükûmetinin de bilgisi dâhilinde hayata geçirilmiştir. Söz konusu kampı Irak Savunma Bakanı El Ubeydi de ziyaret etmiş ve memnuniyetini dile getirmiştir. Burada tekrar vurgulamak isterim ki Irak Hükûmeti sürecin başından bu yana muhtelif seviyelerde gerçekleştirilen görüşmelerde Başika'daki faaliyetlerimiz hakkında bilgilendirilmiştir. Amerika Birleşik Devletleri makamlarına da Başika'daki çalışmalarımız hakkında malumat verilmiştir. Irak Hükümetinin ve kamuoyunun bilgisine açık şekilde icra edilen eğitim kapsamında, Başika'da bugüne kadar 2 bin 441 personelin eğitimi tamamlanmıştır. Bunların 1040'ı daha üst düzey eğitim almak üzere Başika kampında bulunmaktadır. Ayrıca farklı yerlerde 2 bin 308 peşmergeye de eğitim sağlanmıştır. Aynı şekilde, koalisyona mensup 15 ülke tarafından bugüne kadar yaklaşık 16 bin Iraklıya eğitim verilmiştir. Amerika orada eğitim veriyor, Almanya orada eğitim veriyor; Avustralya orada eğitim veriyor; Belçika orada eğitim veriyor; Danimarka, Finlandiya, Fransa orada eğitim veriyor; Hollanda, İngiltere, İspanya, İtalya, Macaristan orada eğitim veriyor; Norveç, Portekiz ile Yeni Zelanda orada eğitim veriyor"
Başika'daki Türk askerinin varlığına ilişkin Bakan Yılmaz, "Yine Türk Silahlı Kuvvetlerince eğitilmiş Irak Kürt Bölgesel Yönetimi güvenlik güçlerinin geçtiğimiz ay Sincar'da elde ettiği başarılar ve önümüzdeki dönemde Musul'a yönelik askeri harekat hazırlıkları, DEAŞ örgütünün Başika kampındaki konuşlu askeri unsurlarımıza karşı bir saldırıda bulunması riskini artırmıştır. Burada, Başika kamp alanının DEAŞ ile cephe hattına birkaç kilometre mesafede bulunduğunu bir kez daha hatırlatmanın faydalı olduğunu düşünüyorum. Kamptaki askerlerimizin can güvenliğini dikkate alarak 4 Aralık 2015 tarihinde kampta takviye güç konuşlandırdık. Bu konuşlandırma, bütünüyle kampın savunmasına destek sağlamak amaçlıdır" açıklamasında bulundu.
Irak ile yaşanan sorunun ikili düzeyde çözülmesi ve artan tansiyonun düşmesi için gerekli önlemlerin alındığını söyleyen Bakan Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:"Tamamen askeri gereklilikten ötürü yapılan bu intikal, bazı odakların kışkırtmasının ve abartılı haberlerin etkisiyle ne yazık ki Irak'taki siyasetin bir aracı haline geldi. Ülkemizin Irak'taki varlığından rahatsız olan çevreler de bu durumu istismar etme fırsatını kaçırmadılar. Meselenin ikili düzeyde çözülmesi ve artan tansiyonun düşürülmesi için gerekli adımları hızla attık. Meselenin ikili düzeyde çözülmesi ve artan tansiyonun düşmesi için gerekli önlemleri aldık. Bu çerçevede, Sayın Başbakanımızın 6 Aralıkta Irak Başbakanı İbadi'ye bir mektup gönderdi. Ben ve Sayın Dışişleri Bakanımız da Iraklı muhataplarımızla telefonda görüştük. Ayrıca, Sayın Başbakanımızın özel temsilcileri sıfatıyla MİT Müsteşarımız ve Dışişleri Bakanlığı Müsteşarımız Bağdat'ı ziyaret edip Irak Başbakanı, Dışişleri Bakanı ve Savunma Bakanıyla da görüştüler. Yapılan temaslar çerçevesinde, sorunu çözmeye dönük irademizin göstergesi olarak, Başika'daki kampta askeri varlığımıza ilişkin olarak 14 Aralık tarihi itibarıyla yeni bir tanzime gidilerek kuvvetin belirli bir kısmı Kuzey Irak'taki Bamami kampına intikal etti. Burada dikkatinizi çekmek isterim: Türkiye'nin meselenin ikili boyutta halli için yaptığı tüm açılımlar yanıtsız kaldı. Irak Hükûmeti konuyu uluslararası toplumun gündemine taşımak için yoğun bir çaba da sarf etti. Irak'ın çağrısıyla 18 Aralık tarihinde gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde Dışişleri Bakanlığı nezdinde toplantıya katılan tek ülke Irak oldu. Irak'ın iddiaları karşısında ülkemizin konuya bakışı ve attığı adımlar ile Irak Hükûmetinin DEAŞ'la mücadele konusundaki uygulama ve yaklaşımları konusundaki değerlendirmelerimiz Birleşmiş Milletler nezdindeki daimi temsilcimiz tarafından açık bir şekilde aktarıldı. Ülkemizin, sorunun çözülmesi için sergilediği ikili düzeydeki samimi çabalar konsey üyelerine tüm açıklığıyla izah edildi. Neticede, toplantı herhangi bir karar veya sonuç belgesi kabul edilmeksizin sona erdi. Irak, ayrıca, Arap Ligi Dışişleri Bakanları Konseyini konuyu ele almak üzere toplantıya çağırdı, bu toplantı da 24 Aralık'ta yapılacaktır."
Tansiyonu düşürmeye yönelik çabalar sırasında ABD'li yetkililerle üst düzey telefon görüşmesi gerçekleştirildiğini söyleyen Bakan Yılmaz, "DEAŞ'ın 16 Aralıkta Başika Üssü'ne karşı düzenlediği saldırı, kampın güvenliğinin artırılması yönünde attığımız adımların haklılığını gözler önüne serdi. 4 askerimizin yaralandığı saldırıda, gönüllü olarak kursa devam eden 2 Iraklı hayatını kaybetti, 4 Iraklı da yaralandı. Bu süreçte, başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere, DEAŞ'la mücadelede uluslararası koalisyonun üyeleriyle yakın temaslarımız sürdürüldü. Tansiyonu düşürmeye yönelik çabalarımız esnasında Amerika Birleşik Devletleri makamlarıyla da üst düzey telefon görüşmeleri gerçekleştirildi. Sayın Cumhurbaşkanımız Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Obama'yla, Sayın Başbakanımız Başkan Yardımcısı Biden'la görüşürken Dışişleri Bakanımız da John Kerry ile devamlı surette istişare etti. Son olarak, Dışişleri Bakanlığı tarafından, Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Başbakanımızın onayıyla 19 Aralık günü bir açıklama yapıldı" dedi.
Türk kuvvetlerin Musul'dan intikali için başlayan sürecin devam edeceğini hatırlatan Bakan İsmet Yılmaz, "Açıklamada, Irak'ın toprak bütünlüğüne ve egemenliğine saygı duyduğumuzu bir kez daha vurguladık. DEAŞ'a karşı mücadeleye askeri katkılarımızı sürdüreceğimizi belirttik ve koruma amaçlı birliklerimizin Musul vilayetinden intikali için başlayan sürecin devam edeceğini kaydettik. Kendi egemenliği konusunda büyük bir hassasiyetle hareket eden ülkemiz, diğer ülkelerin egemenlikleri ve toprak bütünlüklerinin korunması konusunda da son derece dikkatlidir. Belirli bir toprak parçası üzerindeki egemenlik kavramını o toprak üzerindeki kontrolden bağımsız olarak ele alabilmek de mümkün değildir. 10 Haziran 2014'ten bu yana Irak Hükümetinin Musul üzerinde maalesef kontrolü bulunmamaktadır, kontrol tümüyle DEAŞ terör örgütünün elindedir. DEAŞ'la Mücadele Komisyonunun üyesi olarak uluslararası çalışmalara iştirak eden ülkemiz, diğer pek çok ülke gibi ikili planda da katkılarını sürdürmektedir" ifadelerini kullandı.
Bakan Yılmaz, konuşmasını şöyle tamamladı: "Başta da ifade ettiğim üzere, Başika'da yürüttüğümüz faaliyetin temel amacı, Irak'ın halen DEAŞ'ın kontrolü altındaki Musul vilayeti üzerindeki kontrolünü yeniden tesis etmesine yardımcı olmaktadır. Dost ve kardeş Irak halkının güvenliğini göz önünde bulundurarak, gereksiz tartışmalardan kaçınarak sorunu mümkün olan en kısa sürede çözme iradesini gösterdik, gösteriyoruz. Ayrıca, ülkemiz ile Irak arasında askeri ve güvenlik konularında daha sağlıklı bir istişare mekanizmasının çalışmasına da başlamış bulunuyoruz. Bugüne kadar olduğu gibi önümüzdeki dönemde de Irak üzerinde tehdit oluşturan tüm yasa dışı terör örgütlerinin bertaraf edilmesi için gereken adımları atacağız. Komşularımızın güvenliği bizim güvenliğimizdir, komşularımızın huzuru bizim huzurumuzdur. Bu bölgede barış olursa bu barışın priminden en çok faydalanacak ülke de Türkiye'dir."