Çavuşoğlu, Rus haber ajansı TASS'a verdiği röportajda, Rusya'nın Türkiye'ye yönelik ekonomik tedbirleri, vizesiz seyehat uygulamasını tek taraflı askıya alma kararı, Rus gemilerinin boğazlardan geçişi ve Türkiye-AB ilişkilerine yönelik soruları cevaplandırdı.
Mevlüt Çavuşoğlu'nun TASS röportajı söyle:
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Türkiye'ye yönelik özel ekonomik önlemlerin uygulanmasına ilişkin kararnameyi imzaladı. Bu karar Ankara'da nasıl değerlendiriliyor?
Ekonomi ve ticaret, ikili ilişkilerimizde her zaman önemli bir yer teşkil etmiştir. Yıllarca gösterilen çabanın neticesinde sağlam ve güçlü bir temele oturtulan ilişkilerimizin bu üzücü olay nedeniyle zarara uğramasına izin verilmesini doğru bulmuyoruz.
Ekonomik ilişkiler karşılıklı çıkara dayalıdır. Bu sebeple, öteden beri ülkelerimiz arasındaki anlayış ekonomik ilişkilerimizin siyasi anlaşmazlıklardan etkilenmemesi yolunda olmuştur. Mevcut gerginliği tırmandırmak yerine, soğukkanlı bir yaklaşımla, bir an önce aşarak ilişkilerimizi tekrar rayına oturtmalıyız. Aksi takdirde bu üzücü olayın kalıcı sonuçlar doğurma ve halklarımız arasındaki ilişkilere zarar verme riski taşıdığı unutulmamalıdır.
Bu çerçevede, Rus tarafını itidale davet ediyor ve söz konusu tedbir kararlarının, iki ülkenin çıkarları ve geleceği adına gözden geçirilip bir an evvel kaldırılmasının yararlı olacağını değerlendiriyoruz. Aksi takdirde, bu ekonomik tedbir kararlarının iki ülke ekonomileri üzerinde de doğrudan etkileri olacak ve Rus halkı da en az Türk halkı kadar olumsuz etkilenecektir.
Rusya, Türkiye ile vizesiz seyahat uygulamasını 1 Ocak 2016 itibarıyla askıya aldığını açıklamıştı. Bu karara sebep olarak, "Türkiye'de gerçek bir terör tehlikesinin bulunması" öne sürülmüştü. Bu doğru mu? Bu uygulamadan yeni turizm sezonu başlamadan önce dönüşü olabilir mi?
Türkiye, bugüne kadar turizm alanında yapmış olduğu yatırımları, üstün nitelikli tesisleri, memnuniyet odaklı hizmet kalitesi ve misafirperver toplumu sayesinde her yıl 40 milyonu aşkın yabancı turisti misafir etmektedir. Bu kapsamda bu yıl 3 milyon civarında Rus turisti ağırladık.
Bahsettiğiniz sebebin bir bahane olduğu açıktır. Türkiye herkes için güvenli bir ülkedir. En son geçtiğimiz ay Sayın Putin dahil dünyanın önde gelen 20'den fazla Devlet ve Hükümet Başkanını ve bu faaliyete katılan binlerce yabancı heyet üyesini ve gazeteciyi Antalya'da en küçük bir olay yaşanmadan güvenli bir şekilde ağırladığımızı da hatırlatmak isterim.
Şunu da Antalya milletvekili olmam itibarıyla şahsi bir not olarak ekleyeyim: Turizm bizim için sadece iktisadi bir faaliyet değildir. Turizmle başlayıp, Antalya'ya yerleşen Ruslara, karma evliliklere, bunlardan doğan çocuklara uzanan geniş ve çok müspet bir toplumlararası yakınlaşma perspektifi de söz konusudur. Turizm işbirliğimizin kısıtlanması, iki ülkeyi yakınlaştıran bu perspektiflere de menfi tesir edecektir. Tüm bu nedenlerden dolayı, vizesiz seyahat rejiminin askıya alınması kararının da, Türkiye'ye turistik seyahatlere getirilen kısıtlamaların da haklı gerekçelere dayanmadığını ve yanlış olduğunu düşünüyoruz.
Medya kuruluşlarının iddialarına göre, Türkiye "Boğazlar Yaptırımı" uygulamasına hazırlık yapıyor ve Boğazlardan geçen gemilerin tam denetlenmesini planlıyor. Hem bu iddialar hem de Boğazların kapatılması senaryosu ne kadar gerçekçi?
Türkiye bundan önce olduğu gibi, bundan sonra da Montrö Sözleşmesini tarafsız şekilde, saydamlık ve titizlikle uygulamaya devam edecektir. İlgili tüm kesimlerin Montrö rejiminin aşındırılmasına ve istismarına yönelik girişimlerden kaçınması önem taşımaktadır.
Sizce Rusya ile "uçak krizi" Türkiye'nin AB ile ilişkilerini ve Ankara'nın AB sürecini etkiler mi?
AB üyeliği hedefimiz stratejik bir tercihimiz olup, Türkiye-AB ilişkileri 50 yıldan uzun süreden beri devam eden köklü ve kurumsal bir geçmişe sahiptir. 1999'dan itibaren "Aday Ülke", 2005'ten bu yana "Müzakere Eden Ülke" sıfatıyla ülkemizin AB ile kapsamlı ve çok boyutlu ilişkileri bulunmaktadır. Müzakere sürecimiz devam etmektedir. Enerjiden, terörizme, bölgesel konulardan ticarete, teknik ya da siyasi olarak hemen her düzeyde AB'yle çok yakın ve düzenli diyalog mekanizmalarımız bulunmaktadır.
Dolayısıyla, AB ile ilişkilerimiz günlük siyasi gelişmelerden bağımsız olarak kendi dinamikleri çerçevesinde gelişmektedir.