"Ancak bu üretimin içerisinde yine çocuklar yok. Çocuklara bir şeyler aktarmaya çalışan veya mümkün olduğunca kendisini çocuk yerine koymaya çalışan büyükler var. Büyük düşüncesi, algısıyla çocuk dünyası oluşturulmaya çalışılıyor. Dolayısıyla da böyle bir ortamda çocuklar, kendi doğallıklarından kopartılıyor, iş yerlerinin kenarlarında, alt ya da üst katlarında oluşturulan kreşler gibi büyüklerin ortamında, mekanlarında, onların acı gerçekliklerine tanık olacak şekilde barındırılıyor ya da büyüklerin işlerini tamamlayacakları ya da sürdürecekleri en yakın pozisyonda tutuluyor."
"TRT ÇOCUK ARTIK REKLAM ALMAYACAK"
TRT Genel Müdürü Şenol Göka, hayatın acı gerçekleriyle yüz yüze bırakılan çocukların doğal olarak sürekli kavga, savaş içeren ve tamamen büyüklerin düşüncesiyle oluşturulmuş çizgileri gördüğünü anlatarak, "Onun için de bu filmlere baktığımızda gariptir, bir ağaç görüntüsü, su kenarı, çimen yok. Yani güzel bir tabiat yok. Bu kavgalara bir bakın, çocukların hepsinin dilinde o ölümcül savaşlar... Bir biçimde çocuklara ailesiyle tabiat düşüncesini verebilirsek, öyle tahmin ediyorum ki, işi önemli ölçüde rahatlatmış olacağız" diye konuştu.
Göka, çocukların ticari faaliyetlerin konusu olmaktan çıkarılması gerektiğine işaret ederek, sözlerini şöyle tamamladı:
"Onun için inşallah şu ana kadar böyle değildi ama bundan sonra böyle olacak, TRT'yi çocuk kanalında reklam almayan bir yayıncı olarak göreceksiniz. Çocuk kanalına hiçbir şekilde, hatta kitap ve en faydalı bilgilerin reklamını bile almadan, yani bir bakıma çocukları bütün ticari, gelir getirici veya kazanç sağlayıcı faaliyetlerden uzak tutmak ve onları bu düşünceden kendi hayallerine biraz itelemek gerekiyor. O yüzden TRT Kurumu, bundan sonraki reklam pazarlamalarında çocuk kanalına reklam almayacak. Neye mal olursa olsun. Dolayısıyla da çocukları aileleriyle olmaya teşvik edebilirsek, sosyal yardımlaşmaya birazcık iteleyebilirsek, sokağa çıkarabilirsek, ticari faaliyetlerden uzak tutup, uluslararası ölçekte de birazcık olandan bitenden, diğer çocuklardan haberdar edecek şekilde donatabilirsek sanırım işi büyük ölçüde halletmiş olacağız. En azından bundan sonraki sorunların çözümüne kolay bir adım atmış olacağız."
Göka, çocukların, büyüklerin dünyalarında kendilerine bir yer bulmaya çalıştıklarını dile getirerek, "Bu durumda çocuk topraktan uzak kalıyor. Topraktan uzak demek çocuk için ilkbaharsız olmak demek. İslam'ın Peygamberi, 'Toprak çocukların ilkbaharıdır' diyor. Eğer çocukları topraktan uzaklaştırırsanız, yani çocukları büyüklerin mekanında, onların ilişkilerinde, algılarında tutmaya çalışırsanız, ilkbaharlarını yok edersiniz. Böyle bir sorunla karşı karşıyayız" şeklinde konuştu.
Bu durumda giderek büyüyen sorunların ulusal ve uluslararası platformda sık sık gündeme getirildiğini ancak hala bir çıkış yolunun bulunamadığını belirten Göka, çocuklara hayallerini gerçekleştirebilecekleri, masal ve gerçeklik arasındaki farkı ayırtedebilecekleri argümanları sunmaları gerektiğini kaydetti.
"KEŞKE BAŞARAMASAYDIK, KEŞKE YAPMASAYDIK"TRT Genel Müdürü Şenol Göka, çocukların kendi alanlarını oluşturamadıklarında hem fiziksel hem de ruhsal anlamda birçok sorunla karşı karşı kaldığını ve bu durumda televizyonun "günah keçisi" gibi görüldüğünü anlatarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Uzun süre çocukların televizyon karşısında oturmaları yadırganacak bir şey ama nedense bütün çocuk kanalları düzenlenirken, sanki 18, 16 saat o çocuklar o televizyonun karşısında çakılacakmış gibi hesap yapılıyor. Doğal olarak koordinatör de kendi programını en çok izlenilirlik üzerine oluşturuyor. Yani öyle bir başarı ki, 'Keşke başarısız olsaydık' dedirtecek bir başarı. Öyle bir başarı ki, belki de zaman içerisinde 'Biz ne yaptık?' dedirtecek bir başarı. Yani çocukları saatlerce televizyonun karşısına tabiri caizse çakmak ve çocuklarla ilgili reyting hesaplarıyla mümkün olduğunca izlenilirliği ön plana çıkararak övünmek belki de 'Keşke başaramasaydık, keşke yapmasaydık' dedirtecek bir şey. Ama bunlara rağmen yine bir şeyler yapılabileceğine inanıyorum."
İçerik hazırlarken öncelikle çocuğun ailesiyle birlikte düşünülmesi ve bireylerin ailecek zaman geçirebilmesi için teşvik edilebilmesinin önemine değinen Göka, bu konuda hem medyaya hem de ailelere önemli sorumluluklar düştüğünü söyledi.
Göka, çocukların saatlerce televizyon başında kalacak şekilde kontrolsüz bırakılmaması gerektiğini ifade ederek, "Çakmak tabirini özenle, bilerek ve isteyerek kullanıyorum. Çünkü çakılmış durumda oluyorlar hem de hiç kıpırdamadan, her türlü ruhsal, fiziksel sorunlara yol açacak şekilde. Aileyle vakit geçirmeye teşvik edecek ve mümkün olduğunca da anne, babasının bir süre sonra kendisiyle ilgilenileceğini düşündürecek çocuk programları nasıl oluşturulur, bunun yolunu bulmamız lazım. Ben bunu bilmiyorum ama siz bunun profesyonellerisiniz, bunun yolunu bulalım. Bir biçimde çocuğu ailesinden kopartıp, reytinglerimizi kabartacak şekilde televizyonun karşısına çakmayalım" değerlendirmesinde bulundu.
Çocuklara arkadaşları ve toprakla buluşarak oynama düşüncesinin, kanal düzenleyicileri tarafından değerlendirilmesini isteyen Göka, şu ifadeleri kullandı:
"Çocukları bireysel konumlarına hapsetmekten çok arkadaşlarıyla birlikte vakit geçirecek şekilde nasıl içerikler üretilebilir, bunun yollarını bulmalıyız. Herhalde bir yolu bulunur, bulunacaktır. En azından buna özendirici içerikler üretmek birçok arkadaşımızın kaygısıdır. Ayrıca çocuklarımız sosyal yardımlaşmaya teşvik edilmeli. Özel pozisyonlarından kurtarılıp diğer çocuklara, hatta başka ülkelerin çocuklarına mutlaka bir biçimde ilgiye teşvik edilmeli. Şu anda sadece savaşın olduğu bölgelerde 250 milyon çocuktan söz ediliyor. Yani 250 milyon çocuk dünyada savaş ortamında. Savaş ortamında olan çocukların mutlaka bir biçimde hesaba katılmasıdır. Dolayısıyla da çocukların mutlaka toprakla, tabiatla buluşturulması ve bu algının oluşturulması çok önemlidir. Çocukları baharsız bırakmamak, önemli olan da bu."